DR. İLHAMİ FINDIKÇI
Aile şirketlerine yönelik danışmanlık çalışmalarımızda her geçen gün bizi şaşırtan ve yer yer hayrete düşüren deneyimler ediniyoruz. Mahremiyetlerine girdiğimiz aile şirketlerinin doğrudan kendi yaşamlarından öğrendiklerimiz, bu konuda yazılmış yerli ve yabancı pek çok kaynaktan daha açık, daha anlaşılır durumda. Öz yaşam hikâyelerinden aldığımız dersler; aile şirketlerinin aynı hatalara düşmemesi ve kendi gelecekleri ile ilgili öngörülerde bulunmaları bakımından paha biçilmez bir deneyim fırsatı sağlıyor.
Aile şirketlerinden aldığımız derslerin önemli olması kadar biricik yani kendine özel olması da söz konusudur. Yani her kurum, kendi meşrebince üretiyor, pazarlıyor ve liderlik süreçlerini yaşıyor. Doğal olarak kurumsallaşma süreci de kendisine özel oluyor. Ancak hemen bir gerçeği dile getirmeliyiz: Her ne kadar sorunların algılanması ve yaşanması kendisine has olsa da çoğu zaman benzer sorunları ve benzer akıbetleri yaşıyor aile şirketleri.
EN ÇOK KARŞILAŞILAN SORUNLAR
Yıkılmış binlerce aile şirketi hikâyesindeki temel nedenlerin bilinmesine, benzer sorunların yaşanmasına rağmen geçmiş örneklerden sanki bir türlü ders alamıyoruz. Öyle ki hemen hemen aynı takıntılardan, iletişim sorunlarından, önyargılardan, benlik şişmesinden, mal mülk ile etik değerler arasında gidip gelmekten, çocuklara gereken önemi vermemekten/verememekten ya da onlara gereğinden fazla önem vermekten, aile ve işletmede maddi değerleri insani değerlerin üzerinde görmekten ve benzerinden dolayı yıkılarak kayıp olan binlerce aile şirketi örneği varken aynı hatalara düşmeye, aynı hatalarda ısrar etmeye devam ediyoruz.
DAVRANIŞLARI ETKİLEYEN YEGANE GÜÇ: VİCDAN
Aile şirketlerini yıkıma götüren en önemli zaaflardan birisi kurucuların, ortakların yahut işin en tepesindeki hissedar varislerin hayatlarının odağındaki aslanla ilgilidir.
Hayatımızın odağındaki aslanla neyi kastediyoruz? Her insan en başta kendisini sonra çevresini algılar, düşünür, yorumlar, sonra tutumlarını oluşturur, çeşitli hükümlere varır, sonra da kendine özel davranışlar sergiler. Bu davranış sistematiğini süreç, yön ve sonuç bakımından etkileyen yegâne güç, bireyin vicdanıdır. İşte bireyin vicdanının ağırlığı, yönü, taraflılığı onun davranışlarının yönünü de belirler. Kişinin hayatının odağında oturan vicdan aslanı ya mal-mülk, para gibi maddi değerlerden beslenir. Yahut etik, ahlak gibi sosyal ve psikolojik değerlerden beslenir. Söze dökülünce basit bir ayrım gibi görünen bu durum, esasında gerek kişilerin bireysel yaşamında gerekse aile ve iş yaşamında birbirlerinden çok çok farklı sonuçlara yol açar.
Bireylerin vicdanlarına yön veren ağırlık merkezlerinin, günlük aile şirketinin yönetiminde, aile bireyleri arasındaki iletişim sorunlarında ve çıkan kavgalarda ne kadar vahim sonuçlara yol açtığını bariz biçimde ortaya koymaktadır.
22 Ekim 2021 Cuma