Pazartesi, 02 Aralık, 2024
Sakarya Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Soner Tauscher, ikinci Donald Trump döneminde ABD'nin göçmen politikasının nasıl şekilleneceğini kaleme aldı.
Donald Trump, 5 Kasım 2024'te gerçekleştirilen seçimler sonucunda rakibi Kamala Harris’i yenerek başkanlık koltuğuna ikinci defa oturmaya hak kazandı. 20 Ocak 2025'te Başkan Joe Biden'dan görevi devralacak olan Trump, şimdiden seçim vaatlerini yerine getireceğinin sinyallerini vermeye başladı.
Trump 2016'da seçim yarışına Amerikan milliyetçiliğini ve izolasyon politikasını referans alan "Önce Amerika" sloganıyla girmişti. Trump bu minvalde, ekonomik milliyetçilik, Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması (NAFTA) ve NATO benzeri uluslararası anlaşma ve kurumların Amerikan çıkarları lehine yeniden düzenlenmesi, Meksika sınırına duvar inşa edilmesi ve Müslüman çoğunluğun yaşadığı ülkelerden göçün sınırlandırılması vaatlerinde bulunmuştu. Özellikle başkanlık koltuğuna oturduğu ilk hafta Müslüman çoğunluğun yaşadığı ülkelerden gelen göçmenlere yönelik getirdiği "Muslim Ban" ikinci Trump döneminde göçmenleri nelerin beklediğini öngörmek açısından önemlidir.
TRUMP'IN İLK DÖNEM GÖÇMEN POLİTİKALARI
Trump, 27 Ocak 2017'de "Yabancı Teröristlerin Amerika Birleşik Devletleri'ne Girişini Önleme" (Protecting the Nation from Foreign Terrorist Entry into the United States) başlığıyla bir yürütme emri imzaladı. 6 Mart’ta revize edilen bu yürütme emri, Suriyeli mültecilerin ABD’ye girişini süresiz, İran, Irak, Libya, Somali, Sudan, Suriye ve Yemen’den gelenlerin ise 90 gün boyunca yasaklıyordu. ABD Başkanı bu dönemde ayrıca, ABD’nin mülteci yerleştirme programını 120 gün boyunca durdurma ve ülkesinin alacağı mülteci sayısını da 110 binden 50 bine düşürme kararı aldı. Trump'ın başkanlığı boyunca mahkemelerce yürütmesi durdurulan emirlerinin yerine yeniden farklı ülkeleri kapsayan emirler yayınlandı. Ancak Biden’ın 20 Ocak 2021’de göreve başlamasıyla tüm seyahat kısıtlamaları sonlandırıldı.
Dönemin Trump yönetiminin göçmenlerle ilgili bir diğer tasarrufu da çocukluk çağında ABD’ye yasa dışı olarak gelmiş göçmenler hakkında oldu. 2012'de Başkan Barack Obama tarafından çocukluk çağında ABD’ye yasa dışı olarak gelen göçmenlerin geri gönderilmesini engellemek adına bir yürütme emri yayınlanmıştı. Trump yönetimi bu yürütme emrini yürürlükten kaldıramadı, ancak kendi döneminde yeni başvuruların alınmasını engelledi.
Trump’ın ilk başkanlığı döneminde göçmenlere yönelik uluslararası hukuka ve insan haklarına aykırı uygulamalardan bir diğeri ise yasa dışı göçü caydırmayı amaçlayan "sıfır tolerans" politikası oldu. Bu politikaya göre ABD’ye yasa dışı yollarla giren ailelerden çocukları alınıp ABD Sağlık ve İnsan Hizmetleri Bakanlığının denetimine verildi. Toplamda 5 bin 500’den fazla çocuk ailelerinden ayrılmaya zorlandı. Ailelerin yeniden birleşmesine yönelik hiçbir önlem almayan yetkililer, birleşmeleri organize etme ve bütçe sağlama konusunda da adım atmadı. Sivil inisiyatiflerle aile birleştirmeleri gerçekleştirilmeye çalışılsa da Mart 2024 itibarıyla 2 bin çocuğa hala ulaşılamadı.
Ayrıca Trump, 2019'da göçmenlerin yaşam maliyetlerini toplumun üstlenmesini engelleyen Kamu Yükü Kuralını revize ederek ekonomik geliri kısıtlı olan göçmenlerin oturum izni almalarını çok daha zor hale getirdi. Daha önce yeşil kart ya da vize başvurusunda bulunan göçmenlerin geçimini devlet yardımıyla karşılayıp karşılamadığı incelenirken yeni kriterlere göre göçmenlerin devlet yardımlarına gelecekte başvurma olasılığı da başvurunun değerlendirilmesinde önemli bir kriter haline geldi. Aynı yıl Meksika üzerinden ABD’ye giriş yapmak isteyen üçüncü ülke vatandaşlarının sığınma taleplerinin Meksika’da alınması ve başvurularının değerlendirilmesi sırasında Meksika’da bulunmalarını gerektiren yeni kurallar uygulamaya kondu. Böylece ABD, kendisine gelen sığınmacıları Meksika’da zorunlu olarak kalmaya zorladı ve Meksika hükümeti bu uygulamaya yönelik sert itirazlarda bulundu. Bunun yanında, çalışma izni ve vize başvurularının askıya alınması ya da çalışma izin sürelerinde kısıtlamaya gidilmesi gibi uygulamalar da hayata geçirildi.
TRUMP'IN GÖÇMENLER KONUSUNDAKİ FİKRİ DEĞİŞMEDİ
Trump’ın ilk dönem söylemlerini oluşturan dış politika, ekonomi ve göçmenler konusunun ağırlık merkezi 2024'teki seçim kampanyasında değişiklik gösterdi. Trump'ın kampanyasında Biden hükümetinin ekonomi yönetiminden, özellikle yükselen enflasyondan şikayetçi olanlar için yeniden milliyetçi bir ekonomi modelinden söz edildi. Bunların yanı sıra ABD’nin iç politikası açısından önemli olan demokrasi, ifade özgürlüğü, kürtaj, enerji politikası, aile değerlerinin muhafaza edilmesi konuları da ön plana çıktı.
Trump’ın vaatlerinin ABD iç politikasına yönelmesi göçmenler açısından da önemli kırılmaları beraberinde getirdi. Trump’ın göç politikaları artık sadece sınır güvenliğini içermiyor; aynı zamanda ABD’de mevcut olan yasa dışı göçmenlerin "ne pahasına olursa olsun" toplu halde sınır dışı edilmelerini de kapsıyor.
Trump, 19 Kasım 2024'te sosyal medyada yaptığı bir paylaşımda yasa dışı olarak ABD’de kalan göçmenlerin kitlesel şekilde sınır dışı edilmelerini sağlayacak bir programın hazırlığında olduğunu, bunun için yönetime geldiğinde ulusal acil durum ilan edeceğini, gerektiği halde askeri unsurları ve Ulusal Muhafızları kullanabileceğini dolaylı yoldan ilan etti. Trump daha önce, 5 Kasım 2024'te iktidara geldiğinde Yabancı Düşmanlar Yasası’nı (1798) tekrar canlandıracağı ve yasa dışı göçmenlerin toplu olarak gözaltına alınıp, sınır dışı edileceği taahhüdünde bulundu.
Benzer şekilde Trump’ın "sınır çarı" olarak tanımladığı ve Sınır Koordinatörü olarak görevlendirmeyi düşündüğü Tom Homan da katıldığı bir televizyon programında kitlesel sınır dışı fikrini destekleyerek gerekirse yasa dışı göçmenleri aileleriyle birlikte ülkeden gönderebileceklerini belirtti. Homan, birinci Trump döneminde "sıfır tolerans" politikası kapsamında göçmen çocukların ailelerinden alınması gerektiğini savunanlar arasında da yer alıyordu.
Obama ve Biden dönemlerinde topluma entegre edilerek legal statüye geçirilmesi planlanan 11 milyona yakın göçmen, ikinci Trump döneminde uluslararası sözleşmelere ve insan haklarına aykırı bir şekilde sınır dışı edilmekle karşı karşıyadır. Bu denli büyük sayıda yasa dışı göçmenin nasıl tespit edileceği, nerede toplanacağı, ev ve işyeri baskınlarının mı gerçekleştirileceği, hangi yollarla hangi ülkelere sınır dışı edilecekleri de bilinemiyor.
Temsilciler Meclisi ve Senato’da Cumhuriyetçilerin çoğunlukta olması bu tür yasaların yürürlüğe konması ve yenilerinin yapılmasını kolaylaştırıcı olabilir. Ayrıca, ABD yargısının birinci Trump döneminde çok yıprandığı, hakim ve savcıların değiştiği düşünülürse göçmenlere karşı insan haklarına aykırı olabilecek hukuk dışı uygulamalara yönelik hukuki korumanın eksik kalması da olasılık dahilindedir.
SINIR DIŞI UYGULAMASININ MALİYETİ NE OLACAK?
Göçmenlerin sınır dışı edilmesinin sadece hukuki değil aynı zamanda iktisadi sorunları da beraberinde getirmesi muhtemeldir. Amerikan Göçmenlik Konseyi’nin hesaplarına göre her yıl bir milyon göçmenin sınır dışı edilmesi hükümete yaklaşık 88 milyar dolar ek maliyet getirecektir. Ayrıca ABD'de yeni geri gönderme birimleri inşa edilmesi, binlerce yargı çalışanının istihdam edilmesi ve 30 bine yakın yeni sınır muhafızının işe alınması gerekecektir. ABD iş gücünün yüzde 5’inin yasa dışı göçmenlerden oluştuğu göz önünde bulundurulursa, bu insanların sınır dışı edilmesi ekonomiyi de zor durumda bırakacaktır.
Toplu sınır dışı uygulaması sadece ABD içinde sosyal, ekonomik ve hukuki problemler yaratmakla kalmayacak özellikle ABD’nin güneyindeki ülkeleri ve Avrupa’yı da etkileyecektir. Göçmen dövizlerine bağımlı, kırılgan ekonomilere sahip El Salvador, Honduras ve Guatemala gibi ülkelerde ekonomik durgunluk ve işsizlik yaşanabileceği gibi, geri gönderilen göçmenlerin menşe ülkelerine dönmesi yeni sosyal gerilimleri de doğurabilecektir. Sınırların tamamen kapanması ve geri göndermeler Güney Amerika’dan ABD’ye geçişte transit ülke olarak işlev gören Meksika’da önemli bir düzensiz göçmen birikmesine sebep olup hem insani krizlere yol açabilir hem de ülkenin ekonomisini zora sokabilir.
Ayrıca, ABD sınırının kapanması, Amerika kıtası ile Avrupa arasında yeni bir göç koridoru kurulmasına yol açabilir. Halihazırda göçmenlere yönelik insan hakları ihlallerinde bulunan Avrupa Birliği (AB) yeni bir göç dalgasıyla baş etmekte zorlanacaktır. Böyle bir olasılıkta Avrupa’daki aşırı sağ popülist partiler daha da güçlenebilir ve AB üyeleri göç politikalarında ayrışma yaşayabilir.
ABD'DE GÖÇMENLER İÇİN HAYAT ZORLAŞACAK
Maliyetler, ABD içindeki demokratların muhalefeti, hukuk sisteminin özerk yapısı ve insan hakları örgütlerinin baskıları yukarıda bahsedilen senaryonun gerçekleşme olasılığını düşürüyor. Bunun yanında Trump’ın hükümetinde yer vermek istediği isimlere bakıldığında ABD’nin göçmen politikasında radikal değişimlerin yaşanacağı da aşikardır. Özellikle sınır güvenliği politikasından sorumlu başkan yardımcılığına ve iç güvenlik bakanlığına atanması planlanan isimler radikal göçmen karşıtı politikalarıyla biliniyor.
Trump’ın radikal söylemleri yanında uygulamayı planladığı yeni göçmen politikalarında birinci başkanlık döneminden edindiği tecrübeleri de kullanacağı anlaşılıyor. Trump, birinci döneminde çıkardığı yürütme emirlerine karşı açılan iptal ve yürütmeyi durdurma kararları ve bürokrasinin önüne çıkardığı engelleri aşmak için ABD’nin kamu yönetiminde önemli yapısal değişikliklere gideceğinin ve merkezileşmeye öncelik vereceğinin sinyallerini yeni kurulacak olan Hükümet Verimliliği Bakanlığı’na Elon Musk ve Vivek Ramaswamy’i atayarak verdi. Kısacası, ikinci Trump döneminde sadece ABD’de yasa dışı olarak yaşayan göçmenleri değil tüm göçmenleri ve ailelerini zor zamanlar bekliyor.
02 Aralık 2024 Pazartesi
02 Aralık 2024 Pazartesi
02 Aralık 2024 Pazartesi
02 Aralık 2024 Pazartesi
02 Aralık 2024 Pazartesi
02 Aralık 2024 Pazartesi