Salih KESKİN

Salih KESKİN

Diğer Yazıları

Son yıllardaki küresel ekonomik dalgalanmalar, kârlarda azalma ve yüksek rekabete yol açarak dünyayı ‘sıfır kâr’ noktasına getirmiş durumda.

Fortune 500 listesine göre 15 yılda listedeki şirketlerin yüzde 52’si kayboluyor. 1955’te, bu listedeki şirketlerin ömürleri ortalama 61 yılken, 2017’de ortalama ömürleri 15 yıla düştü. Yani, yeniye uyum sağlayamayan ortadan kalkıyor.
Uzun yıllar aynı işi yapan firmalar açısından dahi yeniye adaptasyon, hayati konuların başında geliyor.

Ülkemizde de durum çok farklı değil; istatistikler, firmaların ayakta kalmakta gittikçe zorlandığını gösteriyor. Verilere göre ilk beş yılda 100 firmanın 80’i kapatıyor. İkinci beş yılda kalan 20 firmanın 15 tanesi daha kapatırken üçüncü beş yılda ise elimizde sadece birkaç firma kalıyor. Eski nesil işlerde açma oranı yüzde 10’lara kadar düşerken kapatma oranlarında ise ciddi artış var. Buna karşılık yeni nesil işlerde açma oranları yüzde 80’leri bulmuş durumda. Kapatma oranları ise çok düşük; şimdilik… Çünkü yeni nesil işlerde de ciddi rekabet var ve ayakta kalmak da o kadar kolay değil.

Bu tabloda asıl üzerinde durulması gereken, eski nesil işlerin yavaş yavaş tedavülden kalkıyor olması. Çünkü işletmelerimizin büyük kısmı eski nesil işlerde bulunuyor.

Ayrıca ikinci ve üçüncü nesile geçişte de büyük sıkıntılar yaşıyoruz. Yeni neslin daha dayanıksız olduğundan mıdır, yoksa internetin çoktan seçmeli bir dünyanın kapılarını müşterilere aralamasından mıdır bilinmez, artık firmaları sürdürülebilir kılmak, tabiri caizse deveye hendek atlatmaktan çok daha zor bir iş hâline geldi. Güçlü firmaların azalmasının, ‘zayıf piyasa’ların ortaya çıkmasına ve küresel rakipler karşısında aciz kalmamıza yol açtığı kesin...

Batmalar neden artıyor?

  • Geleceğin ‘belirsizlik’ içeren karakteri, firmaların kimyasını altüst ediyor. Bizim bu sürece adapte olmamız biraz zaman alacak gibi gözüküyor. Buna karşın her geçen saniye ise bizi çöküşe bir adım daha yaklaştırıyor.
  • Küresel savrulmaların bozduğu dengeler, her yerde olduğu gibi bizde de patolojik sonuçlar ortaya çıkarmaya başladı. Bozulan dengenin karakterini kavrayamayan firmalar, küçülme ve içe kapanmaya başvururken bu, rekabette şansını tamamen kaybetmesiyle sonuçlanıyor.
  • Teknolojik ve sosyal alanda meydana gelen travmatik değişimler, uyum sağlama maliyetlerini de beraberinde getirirken uyum sağlayamayanları da hızlı şekilde elimine ediyor.
  • Güçlü ülkelerin piyasaları ‘tek silah’ gibi kendi içinde daha örgütlü hareket ederken, ortak silikon vadileri kurup, üniversitelerle sıkı şekilde birlikte olurken bizim piyasalarımızın dağınıklığı bizi daha da zayıf kılıyor.
  • İnternetin etkisi ise hepsinden daha fazla ve derin oldu. Sanal dünyanın benzersiz alternatifleri keşfetmeye imkân sunması, müşterinin sürekli sorgulamasını beraberinde getirdi. Dolayısıyla müşteri ile firma arasında bambaşka etkileşimler bizleri bekliyor.
  • Müşterinin firmalara aidiyet duyacağı bir vasattan gittikçe uzaklaşılıyor. Bağlılık oluşturmayan müşteri ve firma ilişkisi artık eskisi kadar kutsal (vazgeçilmez) değil. Bu durum sürekli rakip firmalarda avantaj arayan kaygan, pragmatist müşterilerin sayısında patlamaya sebep oldu.
  • Değişen müşteri davranışları ve müşterinin firmaya olan sadakatinin düşmesi, firmalarımızın kafasını allak bullak ediyor. Çünkü firmalarımızın kafası -üzücü ama- hâlâ 30 sene öncesinin ‘müşteri ilişkilerinde’ takılı kaldı.
  • ‘Z’ neslinin müşteri olmasıyla birlikte bambaşka değişkenlerin devreye gireceği biliniyor. ‘Z’ neslinin özgürlükçü ve sürekli değişim isteyen yapısı, piyasa dinamiğine yeni kalıplar getirecek ve uyum sağlamayanları da baypas edecek.
  • Durum böyleyken hâlâ eski yöntemlerle satmaya çalışmak ‘imkânsızı istemekle’ eş anlamlı…
  • Sermaye güç olmaktan çıkalı beri, bizim de piyasalara hükmetme gücümüz yokuş aşağı freni patlamış yüklü kamyon misaline dönüşüverdi. Durum böyleyken her batma, kendisiyle beraber birçok firmanın da batmasını kolaylaştırıcı bir etki oluşturuyor.

YENİ NESİL ÜRÜNLERİN GÜCÜ

Küreselleşmenin üzerinden 20 yıldan daha fazla zaman geçmişken, bu kavramın firmalarımız için anlamı, büyük rekabetin altında inim inim inlemek oldu. Kaldı ki, bu yüksek rekabetle nasıl baş edileceği meselesi de can alıcı önemini hâlâ koruyor.

Bu yüksek rekabette Ar-Ge bütçelerinin artmasıyla birlikte yenilikçi ürünlerin sektörlerde estirdiği kasırgalar da işin cabası. Bizim gibi kârlarının çok düşük olan ülkelerin kârı kadar ilerlemiş ülkelerin Ar-Ge paylarının olması işi daha da zora sokan başka bir etmen.

Bu nedenle Ar-Ge bütçelerini artıramayacak olan firmalar, orta vadede batma riskiyle karşı karşıya.

ÇÖZÜM

GELECEĞİMİZ İÇİN ATILACAK ADIMLAR

  • Batmalardaki artış konusuna çok daha ciddi önlemler alınmalı. İşletmelerin yaşadığı sorunlara piyasa aktörleri, akil kişiler ve ilgili katmanlarının bir araya gelmesiyle kalıcı çözümler aranmalı.
  • Firmaları ayakta tutmak milli bir görev olduğu için başarılı olan firmalara ilave haklar ve yatırım avantajları tanınmalı.
  • Rekabette zorlanan firmalara bu zorlukları aşmaları için seçenekler sunulmalı ve ortaklıkların kolaylaştırıldığı formüller üzerinde çalışılmalı.
  • Firmaların Ar-Ge ve inovasyon süreçlerini destekleyecek ilave enstrümanlar geliştirilmeli.
  • 10 yılı geçen firmalara vergi avantajları sağlanmalı ve yenileşme süreçlerine destek olunmalı.

01 Nisan 2019 Pazartesi