Osman ARIOĞLU

Osman ARIOĞLU

Diğer Yazıları

Vergi cezaları üzerinde en çok çalışılan ve tartışılan konulardan biri olmuştur. İdare tarafı haklı olarak özellikle naylon fatura düzenlemek gibi vergi sisteminin en önemli deformasyon unsurlarından birinin tam olarak ortadan kaldırılması ana gerekçesiyle ceza sisteminin etkinliğini artırma gayreti içerisinde olmuştur.

Bu nedenle 1999’da vergi cezalarında kapsamlı bir değişiklik yapılmıştır. Daha önceki dönemlerde kaçakçılık kusur ve ağır kusur diye üç farklı isimle anılan vergi cezaları sistemi temelde vergi ziyaı cezası ve kaçakçılık suçuna bağlı kaçakçılık cezası olarak ikiye ayrılmıştır. Burada temel amaç naylon fatura düzenlemek gibi vergiyi ve vergi sistemini erozyona uğratma kastı taşıyan suçlara hapis cezası da uygulanabilmesini sağlamak temel amacına dayanıyordu. Bu düzenleme uygulamada zaman içerisinde kaçakçılık suçlarının cezasının adeta vergi ziyaı ile bağlantısının tam olarak ortadan kalkması anlamında değerlendirilmeye başlanıldı. Bu nedenle de bazen sadece faturanın düzenlenmiş olması ortada herhangi bir vergi kaybına sebebiyet verilmemiş olsa bile ceza mahkemesinde yargılanan bir duruma gelmiş oldu. Oysa idarenin bu düzenlemeyi hazırlarken amacı faturaya taşıması gerekenden fazla bir değer atfetmek değil, bunu kullanarak vergi ziyaına sebep olunması ve böylece vergi sisteminin bozulmasının engellenmesiydi. Vergi inceleme elemanlarının raporlarının lafzi yorumu dikkate alarak vergi ziyaı olup olmadığına bakılmaksızın suç raporu yazmaları ve bu raporların savcılığa gönderilmesiyle beraber fatura taşıması gerekenin üzerinde bir anlamda önemli bir belge haline geldi. Elbette bir mal veya hizmetin alışverişinde fatura önemli bir ispat vesilesidir. Ancak tek ispat aracı değildir. Alışverişi belgeleyen sözleşme bedelin ödenmesi veya tahsil edilmesi gibi diğer unsurlar da en azından fatura kadar önemlidir.

Uygulamada faturaya bu derece önem atfedilmesi ile vergi sistemi adeta fatura düzenlenmesi özelinde önemli hale gelir oldu. Oysa vergi ceza sisteminin temel amacı vergi kaybına yol açılmasını engellemektir. Vergi kaybına neden olmayan bir faturanın düzenlenmesi ise vergi ceza sisteminin ceza kanunu kapsamında değerlendirilmesi gereken bir durumdur. Suç teşkil edip etmemesi veya cezasının ağırlığı Türk Ceza Kanunu’nun ilgili maddeleri kapsamında değerlendirilmelidir.

Vergi Usul Kanunu Tasarısı taslağında da kaçakçılık cezasında mevcut yapı korunuyor. Yani yine vergi müfettişleri sahte fatura düzenleme fiili ile ilgili suç raporu yazarken vergi ziyaı olup olmadığını araştırmayabileceklerdir.

Yeni tasarıda ceza sisteminde göze çarpan en önemli değişiklik, vergi ziyaı cezasının tarhiyatın türüne göre değişmesidir. İkmalen tarhiyatta mevcut kanunda olduğu gibi bir kat vergi ziyaı cezası öngörülürken, re’sen tarhiyatta ceza tutarı verginin iki katına çıkarılıyor. Böylece re’sen tarhiyat konularının daha nitelikli vergi kaybına sebebiyet verme halleri olarak bir kabul yapılmış durumda. Taslakta bunun için takdir işleminin mutlaka bir komisyon marifetiyle yapılması şartını koymuş durumda.

Bize göre re’sen tarhiyatın bir komisyon marifetiyle yapılması olumlu bir adım olarak değerlendirilebilir. Ancak uygulamada getirilen rapor okuma sisteminin iyi ve sağlıklı çalıştırılması ile de vergi inceleme raporlarının daha sağlıklı hale getirilmesi sağlanabilir. Bir tarhiyatın komisyon marifetiyle yapılması onun daha ağır cezayı gerektiren bir tarhiyat olmasının yegane nedeni olamaz. Bazen ikmalen tarh edilen vergiler daha nitelikli suç oluşturabilir. Zaten cezaya faiz uygulanabilmesi ile de bir katlık ceza aslında önemli bir caydırıcılık unsuru taşımaktadır. İki kat ceza caydırıcılıktan ziyade zaman içerisinde ödenemez tutarların oluşmasına ve idarenin tahsilat oranının düşmesine bu nedenle de yeni aflar ile birikimlerin temizlenmesi gereğini daha belirgin hale getirir.

07 Şubat 2016 Pazar