FATİH OKTAY

Göreve geleli dokuz ay olmasına karşın Biden’in Çin politikasının ne olduğu, ne icraatı ne de yapılan açıklamalardan anlaşılmıştı. Nihayet, ülkenin dış ekonomik ilişkilerini izleyen ve yönlendiren ABD Ticaret Temsilciliğinin başındaki, ilginçtir Çin kökenli Katherine Tai tarafından bir açıklama yapıldı. Açıklamadan, Biden yönetiminin hâlâ tam şekillenmiş bir Çin politikasının olmadığı, mevcut politikanın da beklentilerimiz doğrultusunda yürüdüğü anlaşılıyor.

Biden, seçim kampanyasında Trump’ın Çin politikasını eleştirmiş, bunun ABD’ye zarar vermesine karşın Çin’e karşı etkisiz olduğunu dile getirmişti. Ancak günümüze değin yönetiminin icraatı büyük ölçüde Trump politikaları doğrultusunda oldu. Gerek bu konudaki akademik çalışmalar, gerekse iş dünyasının değerlendirmeleri, Trump döneminde Çin mallarına uygulanan ek gümrük vergilerinin Çin’den çok ABD’li üreticilere ve tüketicilere zarar verdiğini göstermesine karşın bu vergiler hâlâ yürürlükte duruyor. Teknoloji cephesinde de, Trump döneminde başta Huawei olmak üzere kara listeye alınarak ABD’li şirketlerin ilişki kurması engellenen, ABD’li kişi ve kuruluşların yatırım yapması yasaklanan çok sayıda şirketin durumu değişmediği gibi yatırım yasaklısı şirketlere 59 tane daha eklendi.

BİRİNCİ AŞAMA ANLAŞMASI

ABD Ticaret Temsilcisinin açıklamasında, Biden yönetiminin Çin politikası dört madde altında açıklanıyor. İlk maddede, Çin’in Trump döneminde yapılan ‘Birinci Aşama Anlaşması’ yükümlülüklerini yerine getirmesinin isteneceği belirtiliyor. Bu anlaşmada Çin’in ana taahhüdü, ABD’den toplam ithalatının 2017 yılına göre 2020 yılında 77 milyar, 2021 yılında ise 123 milyar dolar artmasıydı. Anlaşmanın en çok eleştirilen yanı, ABD’nin Çin ile ana sorununu devletin ekonomiye fazla müdahil olmasıyken, ABD’den ithalatının devlet eliyle arttırılmasını öngörmesiydi. ABD’nin Çin ilişkisindeki ana pozisyonu ile çelişen bu Trump dönemi anlaşmasına uyumun Biden yönetiminin Çin politikasının baş maddesi olması çok ilginç bir durum.

HEDEFLİ MUAFİYET

Açıklamanın ikinci maddesine göre, Çin mallarına uygulanan ek vergiler için bir ‘hedefli’ muafiyet uygulaması başlatılacak. ABD’ye zarar veren ek vergilerin firma bazında kaldırılmasına yönelik bu uygulama ve ek vergiler, genel olarak ABD tarafına zarar verdiğinden bunların kaldırılmasına kapıyı açmak anlamına geliyor. Bu, daha önceki yazılarda belirttiğimiz gibi, beklediğimiz bir değişiklik. Ancak bu değişikliğin Çin ile müzakere sürecinde karşılığında bir şeyler alarak yapılması beklenirdi; böyle baştan verilmesi ilginç bir durum.

Açıklamanın üçüncü maddesi, Çin’de devletin ekonomiye müdahalesinin ABD’li şirketler ve çalışanlara zarar verdiği, Biden yönetiminin bu konuyu Çin ile görüşmelerde dile getireceği, bu sorunun çözülmesi için eldeki tüm araçlar ve geliştirilecek yenilerinin kullanılacağı belirtiliyor. ABD-Çin çatışmasının ana konusunu oluşturan bu konuda somut bir yaklaşım ortaya konmadığından, bu esas olarak Biden yönetiminin Çin politikasını hâlâ bilmediğimiz anlamına geliyor.

ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ

Biden yönetiminin Trump döneminden ana farkı, daha önceki yazılarda dile getirdiğimiz beklentilere uygun olarak uluslararası işbirliği konusunda oldu. Geçtiğimiz aylarda AB ve diğer gelişmiş ekonomilerle ABD arasında açıkça adı konmasa da Çin konusunda işbirliği anlamına gelen birçok ortak açıklama oldu. Son olarak da esas olarak amacı, teknoloji alanında Çin’in önüne geçmek veya önünde kalmak için işbirliği olan ABD-AB Teknoloji Konseyi kuruldu. Açıklamanın dördüncü maddesi de bu yaklaşımın süreceğini belirtiyor.

Biden’ı Trump’tan esaslı bir şekilde farklı kılacak bir Çin politikası hâlâ ortada görünmüyor.

08 Ekim 2021 Cuma