Doç. Dr. Adnan Veysel ERTEMEL

Doç. Dr. Adnan Veysel ERTEMEL

Diğer Yazıları

Dr. Adnan Veysel Ertemel

Mucit ve girişimci arasındaki fark sizce nedir? Mucit, bir icadı yapan ya da bir patenti alan kısaca buluşu yapan kişidir. Mucidin yaptığı buluşu ticarileştirmesi ayrı bir yetenek gerektirdiğinden sonraki aşama olan ticarileştirmede genellikle aktif rol almaz. Girişimci ise mucidin bıraktığı yerde devreye girerek, belki de daha zor kısım olan fikri seri üretime geçirerek pazara sunmaya çalışır.

Girişimcinin işi zordur; çünkü parasal, zaman, efor ve hatta itibar riskini göze alarak belirsizliklerin olduğu kaotik bir ortamda başarıya ulaşmaya çalışır. Girişimcilerin içinde bulunduğu ortamın kaotik olmasının nedeni, hem ideal müşteri kitlesi hem de bu kitlenin hevesle alabileceği ürün özellikleri ve kombinasyonunun belirsiz oluşudur.

Fikrin ticarileştirilebilmesi ciddi bir sermaye ve risk gerektirdiğinden bugüne kadar mucitlerin aynı zamanda girişimci olabilmesi pek mümkün değildi. Ancak son yıllarda mucitle girişimci arasındaki bu makas hızla kapanıyor. Bu durumun birkaç nedeni var:

1. Düşük maliyetle / maliyetsiz üretim avantajı

Ürünün ilk versiyonunu, prototipini geliştirmek eskiden olduğu gibi maliyetli değil. Hatta bulut (cloud) tabanlı çözümler kullanarak ürününüzün ilk versiyonunu sıfır maliyetli pazara sunmanız artık mümkün hale geldi.

2. Yalın yaklaşımla iş fikrini test etmek

İş fikrini hayata geçirmek için ‘yalın yaklaşım’la ürünün prototipini geliştirerek talep olup olmadığına bakmak suretiyle fikrin tutup tutmayacağını tespit etmek, her zamankinden daha kolay hale geldi. Yapabildiğini satmak yerine satabildiğini geri dönüp yapmak şeklinde özetlenebilecek yalın yaklaşım felsefesinde maharet, olabildiğince kısa sürede, olabildiğince ucuza, olabildiğince hızlı biçimde iş fikrinden müşterilerde yankı oluşturup oluşturmadığını tespit etmekte saklı... Gittikçe karmaşıklaşan rekabetin gittikçe arttığı ve tüketicilerin tepkisizleştiği bir dünyada bu konu ayrı bir önem taşıyor.

3. 3D yazıcılarla fiziksel dünyanın yıkıcı biçimde dönüşümü

Makers kitabının yazarı Chris Andersson, dijital dünyanın en önemli avantajını, atılan her adımın ölçümlenip kolaylıkla test edilmesi olarak açıklıyor. Önümüzdeki 20 yılı şekillendirecek sıradaki devrimin 3D yazıcılar sayesinde dijital dünyanın bu avantajının fiziksel dünyaya transfer edilmesi şeklinde ifade ediyor.

Gerçekten de bir ürünü çok miktarda üretmek girişimci için ürünün satılamama riskini içinde barındırır. Oysa ürünü seri olarak üretmeden önce 3D yazıcıda sadece bir adet üreterek potansiyel müşterilerin ürünü alıp almadığını test edip ancak bunu teyit ettikten sonra seri üretime geçmek, girişimci için muazzam bir avantaj sağlıyor. Chris Andersson, ne kadar büyütülse de dijital evrenin pazar büyüklüğünün maksimum 20 trilyon dolar civarında olduğunu belirttikten sonra atomlardan oluşan fiziksel dünyanın pazar büyüklüğünün yaklaşık 130 trilyon dolar olduğunu ifade ediyor.

Evet, dijital dünyanın en büyük avantajı olan ‘yalın yaklaşım’ ve satabildiğini üretme iş modeli, fiziksel dünyaya da egemen olacak. Peki, siz bu yeni iş yapma şekline ne kadar hazırsınız?

Sözün özü: Hepimiz gelecek için endişelenmeliyiz; çünkü hayatımızın geri kalanını geçireceğimiz yer orası... / C.F. Kettering

13 Eylül 2019 Cuma