Dr. Can GÜRLESEL

Dr. Can GÜRLESEL

Diğer Yazıları

Merkez Bankası’na önümüzdeki günlerde finansal istikrarın korunması için önemli görevler düşecek. Finansal istikrarı bozabilecek unsurları, bunların etkilerini ve Merkez Bankası’nın yapabileceklerini değerlendirelim.

1 - FED’İN FAİZ ARTIŞI VE SERMAYE ÇIKIŞLARI

Merkez Bankası yaklaşık 10 yıldır küresel ekonomideki finansal ve parasal genişlemenin yarattığı sermaye girişleri ile çok düşük faiz oranlarının yaşandığı koşullarda finansal istikrarı sağlamaya çalışıyordu. Ancak küresel mali koşullar hızla değişiyor.

FED’in faiz artışına başlaması beklentisi ile birlikte gelişen ülkelerden sermaye çıkışları yaşanmaktadır. Gelişen ülkelerin para birimleri 15 yılın en düşük değerine gelirken döviz rezervleri de azalmaktadır. Türkiye de aynı gelişmeler ile karşı karşıyadır. Türk Lirası değer kaybederken, net sermaye çıkışları yaşanmaktadır. TC Merkez Bankası bu yeni koşullar altında FED’in eylül ayında faiz artışlarına başlayacağı da dikkate alındığında finansal istikrarı korumak için sermaye çıkışlarını sınırlamak ve Türk Lirası’nın değer kaybını önlemek zorunda kalacaktır.

2 - ERKEN SEÇİM VE ARTAN GÜVENLİK RİSKLERİ

TC Merkez Bankası 2002’den bu yana göreceli olarak daha sınırlı siyasi ve güvenlik risklerinin olduğu koşullarda finansal istikrarı sağlıyordu. Siyasi istikrarda 2011’den bu yana bir erozyon olmakla birlikte bu erozyon TC Merkez Bankası için ana risklerden biri haline gelmemişti. Ancak 7 Haziran seçimleri ardından bir erken seçim yapılması olasılığı artmaktadır. Ayrıca terör olayları, İŞİD ve PKK ile mücadele ise Türkiye’nin güvenlik risklerini artırmaktadır. TC Merkez Bankası belki de son 10 yılın en yüksek siyasi ve güvenlik risklerinin olduğu bir dönemde finansal istikrarı sağlamaya çalışacaktır.

3 - AZALAN DÖVİZ REZERVLERİ VE BOZULAN CARİ AÇIK FİNANSMANI

Türkiye son 10 yılda yaklaşık 450 milyar dolar cari açık verdi. Ancak bu dönemdeki mevcut küresel mali koşullar içinde ucuz ve bol dolar likiditesi ile sağlanan sermaye girişleri cari açığın finansmanını kolaylaştırdı. Hatta Türkiye önemli ölçüde cari açık verirken, ülkeye daha yüksek sermaye girişi olduğu için döviz rezervleri de artıyordu. Ancak 2013 yılı mayıs ayından itibaren küresel koşullar değişmeye başladı. Değişim son bir yılda ise hızlandı.

Türkiye daha düşük cari açıklar vermesine karşın sermaye girişleri tersine döndüğü için cari açığın finansmanı zorlaşmaya başladı. Cari açığı mevcut döviz rezervleri ile ve net hata noksan kalemi ile (kimliği belirsiz sermaye girişi) karşılamaya başladığımız için Merkez Bankası’nın net döviz rezervleri 22.9 milyar dolar ile uzun sürelerin en düşük seviyesine gerilemiş durumda. TC Merkez Bankası azalan döviz rezervlerini arttıracak ve cari açığın finansmanını daha sağlıklı hale getirecek adımları atarak finansal istikrarı korumak zorunda kalacak.

4 - MOODY’S KREDİ NOTU DEĞERLENDİRMESİ

Türkiye, Moody’s ve Fitch kredi derecelendirme kurumlarından yatırım yapılabilir kredi notuna sahip bulunuyor. Moody’s son iki değerlendirmesini pas geçmişti.
7 Ağustos tarihinde yeni bir değerlendirme yapacak. Bir erken seçim kararı diğer artan riskler ile birlikte yatırım yapılabilir kredi notunun kaybedilmesine yol açabilir. TC Merkez Bankası böyle bir kayıp karşısında finansal istikrarı korumak zorunda kalacaktır.

5 - TC MERKEZ BANKASI PARA POLİTİKASI

Merkez Bankası geçen hafta enflasyon raporu sunumunda ağustos ayından itibaren para politikasını sadeleştireceğini ve artan risklere karşı temkinli duruşun sürdürüleceğini açıkladı. Para politikasının sadeleştirilmesi ile çoklu faizlerden sadece bugün yüzde 7.50 seviyesinde bulunan politika faizinin kullanımına geri dönülecek ve politika faizi muhtemelen artırılacak.

07 Ağustos 2015 Cuma