Prof. Dr.  Kerem ALKİN

Prof. Dr. Kerem ALKİN

Diğer Yazıları

Türkiye'nin dış politika ve dış ticaret alanında son 5 yıldır yürütmekte olduğu 'okyanus kıyısı ülkeler’e açılım politikası her anlamda stratejik bir öneme sahip. Küresel ticarette iddialı olan ülkelerin her yıl mallarını satmak adına kat ettikleri ortalama mesafe 4 bin 800 km'yi bulurken, Türkiye kabaca bunun yarısı bir ortalama km mesafede dış ticaret yapıyor. Ancak, Türkiye bir istisna değil. Avrupa, Yakın Asya ve Afrika arasında yer almakta olan ülkelerin bütününde, karasal alanda o kadar çok sayıda ülke var ki yakın coğrafyayla dış ticaret yapmanın avantajı ortalama km'yi doğal olarak düşürüyor. Türkiye'nin ortalama 2 bin 500 km olan ihracat mesafesini ortalama 500 km'ye taşıyıp, iki katına çıkarması, hiç şüphesiz küresel ekonomideki dalgalanmalara karşı Türkiye'nin dayanıklılığını daha da artıracak.

BÖLGESEL TİCARET ANLAŞMALARI

Nitekim, dünya ekonomisinin ve küresel ticaretin içinden geçtiği hayli zorlu dönem ve yaşanan zorlukların bir müddet daha kalıcı olacaklarına dair analizler, Türkiye'nin ihracat alanında, iddialı ülkeler gibi ortalama km'yi, daha uzak coğrafyalara ihracatı mutlaka gündemine almasını ve bir an önce Atlantik ve Pasifik Okyanusu’na kıyısı olan ülkelere de ağırlık vermeye başlamasını gerektiriyor. Türkiye'nin bir süredir yürütmekte olduğu bu stratejinin dayandığı temel noktalardan birisi, Atlantik ve Pasifik okyanuslarına kıyısı olan ülkelerin yürütmekte oldukları 'bölgesel ticaret anlaşmaları'.

TPP VE TTIP KRİTİK ÖNEMDE

Nitekim, imzaları tamamlanan ve 12 ülkeyi kapsayan Trans-Pasifik Ticari İşbirliği' (TPP) anlaşması, Türkiye'nin stratejisinin önemini teyit ediyor. Keza, ABD ile AB arasında yürütülmekte olan 'Trans Atlantik Ticaret ve Yatırım Anlaşması' (TTIP) da, Türkiye'nin bu konuda ortaya koyduğu çabalarının gerekliliğine işaret ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve beraberindeki heyetin son Latin Amerika gezisinin ilk durağı olan Şili ve Peru'nun TPP'ye dahil olan 12 ülkeden ikisini oluşturuyor olması, seyahatlerin öylesine planlandığını iddia eden kimi çevrelerin ne kadar saçmaladıkları konusunda gereken ipucunu verecektir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2015 yılındaki Kolombiya-Küba-Meksika gezisi, Türk dış politikasında Latin Amerika açılımının yeni bir halkasını oluşturmuştu. 2016'nın hemen başındaki Şili-Peru-Ekvator ziyaretleri de kritik önemde.

Erdoğan'ın iki gezisinde ziyaret ettiği 6 ülkeden 3'ü yeni imzalanan TPP anlaşmasının tarafı. Yukarıda bahsettiğim iki ülkenin yanı sıra, anlaşmaya taraf olan ülke Meksika, Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması'nın (NAFTA) bir parçası olması itibariyle Türk girişimciler için çok önemli fırsatlara işaret ediyor.

TTIP anlaşmasına yönelik müzakere süreci yürürken, Türkiye'nin AB ile arasındaki Gümrük Birliği Anlaşması’nın tazelenmesini talep etmesi ve TTIP öncesi haklarını güçlendirecek adımları attırması da bir o kadar kritik önemde.

YÜKSELEN PAZAR LATİN AMERİKA

Latin Amerika gezisine katılan İTO Başkanımız İbrahim Çağlar, Türkiye’nin geleneksel pazarları Ortadoğu, Körfez ve Rusya’da mevcut sıkıntılardan hareket ile Türkiye'nin mutlaka yeni pazarlar bulmak zorunda olduğunu; Güney Amerika'nın Türkiye için uzak kalmış pazar olduğunu belirtiyor. Türkiye'nin, Latin Amerika’ya açılarak kendisine ticarette yeni ortaklıklar aradığını hatırlatan Başkan Çağlar, özellikle Peru ve Şili'nin son yıllarda çok hızlı büyüme gösterdiğine işaret ederek, ihracatta pazar çeşitlendirmesi açısından bu pazarlara erişilmesi, ticaretin ve ikili ilişkilerin artırılması bakımından Cumhurbaşkanı Erdoğan ile birlikte Latin Amerika'ya çıkarma yapan iş dünyasının temaslarının kritik önemde olduğunu vurguluyor.

Unutmayalım, önümüzdeki 10 ile 25 yıl arası dönemde, Latin Amerika'nın ortalama yaşam standardı Avrupa'ya çok yaklaşmış olacak. Üstelik, 2010 ile 2025 arası Latin Amerika'da nüfusun 95 milyon artması bekleniyor. Buna karşılık, aynı dönemde Orta ve Doğu Avrupa, gelişmekte olan Avrupa 4 milyon nüfus kaybedecek. Bu nedenle, Cumhurbaşkanı Erdoğan, ekonomi bakanlarımız, TİM ve DEİK ile Türk iş dünyasının Latin Amerika çıkarmaları, önümüzdeki 10-25 yılda 'geleceğin Avrupası' olan bir coğrafyaya yönelik stratejilerimiz ve ihracat hedeflerimiz açısından hayati anlam taşıyor.

14 Şubat 2016 Pazar