Dr. İlhami FINDIKÇI

Dr. İlhami FINDIKÇI

Diğer Yazıları

DR. İLHAMİ FINDIKÇI

Günümüzde giderek bir bilgi kirlenmesiyle karşı karşıya olduğumuz gerçeği var. Özellikle iş insanları, yönetici adayları, aile şirketlerine ve anne-babalara yönelik eğitimlerde çok dikkatli olunmalı. Eğitimi düzenleyenler kadar katılımcılar da bilinçli tercihler yapmalı. Eğitim ile neyi, nasıl vermek istediğimiz ve ne aradığımız önemli.

Eğitim ortamlarında konuşan kişilerin yani zaten yönetici ve lider olan kişilere ‘söz söyleyecek’ kişilerin, iş ve meslek bilgileri, pozisyonları kadar iyi birer hatip olmaları, ‘söz ustası’ olmaları, mutlaka deneyim sahibi olmaları, eğitim-konuşma süresini bütün hücreleri ile hissetmeleri gerekli, hatta zorunlu. Sadece ‘ünlü’ olmak, konuşmak olmak için yeterli olmamalı.

MOTİVASYON HER ŞEY DEĞİLDİR

Kişisel gelişim adına ortaya çıkarılan yeni yaklaşımlarla, kişilerin daha da motive edilmeleri, motivasyonu yüksek kişilerin başarılı olabilecekleri doğrudur. Ama motivasyon her şey değildir. Motivasyon, mevcut kapasiteyi en iyi şekilde kullanmayı sağlar. Ancak her bireyin kendisine özel kişilik özellikleri, zeka kapasitesi, alt yetenekleri, eğilimleri vb. var. Bunları göz ardı edemeyiz.

Birkaç makale okuyarak, internetten alınan ve doğruluğu tartışılan malumatlar ile ağzı laf yapan kişilerin, grupların karşısına çıkarılmaları, bir delinin kuyuya taş atması misali sonuçlara yol açar. Eğitim, çok ciddi bir iştir. Anlattığınız konuya hakim olacaksınız. Sığ bilgiler yerine konunun derinliklerinde dolaşabilmelisiniz. Her şeyi bilen, uzun uzun hazır cevaplar veren ama sonuçta ne söylediği belli olmayan bir tablo çizmemelisiniz. Eğitim ya da konuşmayı daha kalıcı yapmak adına renkli, örnekli hale getirmelisiniz. Şov yapmak, takla atmak, kesin yargılarda bulunmak, egoyu öne çıkararak insanı hissedememekle yol alınmaz. Bu işlere ömürlerini vermiş insanların bile söylemekten çekindikleri, henüz kanıtlanmamış birtakım savları, kanıtlanmış bilgi ve deneyim olarak aktarmak ciddi hatalara neden olur. ‘İçinizdeki devi uyandırın’ söyleminin dışına geçemeyen eğitimler, olsa olsa insanların dev gibi hissetmelerine, diğerlerini ise zavallı yaratıklar gibi görmelerine neden olur.

Her işte olduğu gibi konuşma yapacağınız alan belli olmalı. Duruşunuz, derinliğiniz belli olmalı. Her derde deva konuşmalar, eğitimler değil, saman alevi gösteriler değil, derinliğin peşinde olmalısınız. Kendi dünyanızda oluşturduğunuz boş vizyonların, yanıltıcı ışıkları sizi sürekli kılmaz. Oradan buradan toplama ‘laf’lar ile hazırlanmış makale ya da kitapçıklar da durumu kurtarmaz.

HOCALIK, ZOR ZANAAT

Her şeyden önce unutmamalıyız ki, eğitim vermekle hocalık ayrı şeyler. Bir konuda eğitim vermeniz için o konunun hocası olmamız gerekli. Ünlü bir düşünürün de söylediği gibi hocalık zor zanaattır. Kendinizi maddi ve manevi olarak bu işe vermelisiniz, yaşamalısınız. Vereceğiniz dersin hayalini görebilmelisiniz. İnsanların mantık ve gönül dünyalarında bir taşın üzerine bir taş koyma derdi ile dertli olmalısınız. Hem yaşantı deneyimleriniz ile hem akademik donanımınız ile yeterli olmalısınız. Yapacağınız eğitimin, katılımcıların beklentilerinin hakkını vermelisiniz. Daha da önemlisi, bu işin etiğini göz ardı etmemelisiniz.

Hocalık, benliğinize sarılıp onu okşamak değil, kendinizden çıkıp alemin en küçük, hatta değersiz zerresi olmayı göze alabilmektir. Gönlünde başkalarına yer açmaktır, kendine yer bırakmama pahasına. Hocalık, bir ufuktur peşine düşülen. Sürekli bir zihinsel üretimdir. Konuşma kürsüsü, bu sürekli üretimin bir anlık dışa vurumudur. Nihayet hocalık, düşünce ipine deneyimleri tane tane dizmektir sabırla. Olmak için yanmayı göze almaktır bir anlamda.

14 Ocak 2022 Cuma