Osman ARIOĞLU

Osman ARIOĞLU

Diğer Yazıları

Gelir İdaresi kurulduğu zaman ana ilke olarak mükellef veya müşteri odaklılık yaklaşımını benimsemişti. Sonraki yıllarda zaman zaman İdare’nin daha eski yıllarda olduğu gibi içine kapandığı dönemler gözlemlendi. Son zamanlarda İdare’nin yeniden bu kuruluş ilkesini hatırladığı ve ona uygun davranış tarzı gerçekleştirmeye başladığını gözlemliyoruz. Bu hafta içerisinde özel inşaat işlerinin vergilenmesi konusunda sektör temsilcileri ile İstanbul Finans Merkezi şantiyesinde yapılan toplantı bu konuda son derece olumlu ve örnek bir yaklaşımı oluşturdu. Toplantıya Gelir İdaresi Başkanı konuya ilişkin çalışma arkadaşları ile İstanbul Vergi Dairesi Başkanı ve Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanı da katıldı.

İdare toplantıya gelirken iyi de bir ön hazırlık yapmıştı. Kat karşılığı inşaat ve hasılat paylaşımı yöntemiyle inşaat işleri, vergi mükellefi olmayanların gayrimenkul satışlarında ticari kazanç- değer artış kazancı ayrımının nasıl belirlenmesi gerektiği konuları tüm vergi mevzuatı çerçevesinde ele alındı. Toplantıda ayrıca, kamuoyunda kentsel dönüşüm yasası olarak bilinen “6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun” uygulaması kapsamında karşılaşılan sorunlar da dile getirildi.

Elbette bu toplantı konuya ilişkin son toplantı olmayacaktır. İdare katılımcılardan metin üzerinde konuya ilişkin değerlendirmelerini de talep etti. Dolayısıyla muhtemelen bu değerlendirmeler sonucunda ya internet ortamında hazırlanan taslak resmi metinler yayınlanacak veya bir toplantı daha yapılıp o aşamaya geçilecektir. Biz burada toplantıda nelerin konuşulduğunu elbette ki işin mahremiyeti gereği dile getirmeyeceğiz. Ama yapıcı ortamda gerçekleşen bu toplantı sonucunda konuya ilişkin idare, piyasa ve yargı arasında ihtilaf konusu olagelen birçok konunun sağlıklı bir çözüme kavuşturulabileceğini ümit ediyoruz.

Bu köşede özellikle kat karşılığı inşaat işlerinde arsa sahibine faturanın kesileceği zaman ve uygulanacak bedelin ne olması gerektiğine ilişkin daha önce görüşlerimizi ifade etmiştik. Konunun güncelliğine ve önemine binaen bunları tekrar hatırlatmanın yararlı olacağını düşünüyoruz.

Kat karşılığı inşaat işlerinde teslim inşaatın tamamlandığı veya fiilen kullanılmaya başlanıldığı zamanda gerçekleşir. Öteden beri gelen bu idari görüşe biz de katıldığımızı belirtmiştik. Burada yargının “teslim yoktur, servetin el değiştirmesi söz konusudur” görücü ciddi sıkıntılara neden olan bir görüştür.

İdari görüşte öteden beri gelen ancak KDV, gelir ve kurumlar vergisi uygulaması bakımından bile tam paralellik taşımayan bir sıkıntı söz konusudur. O da arsa sahibine teslim edilen gayrimenkullerin emsal bedeli üzerinden faturalaşma yapılacağı uygulamasıdır. Burada da emsal bedelin ilgili gayrimenkullerin satış bedelleri olarak değerlendirileceğine yönelik anlayış bizim katılmadığımız bir anlayıştır. Olması gereken, müteahhit tarafından yapılan inşaat maliyetinin arsa sahibine düşen kısımlarına ilişkin olan tutarınkesilecek faturada esas alınmasıdır.

O zaman arsa sahibi açısındangayrimenkullerin maliyet bedellerinin olduğundan yüksek gösterilmesi ve KDV oranının farklı olduğu durumlarda da ilave KDV sorunlarının çıkması söz konusu olmaktadır.

Bizim burada dile getirmek ve altını çizmek istediğimiz bir diğer konu kat karşılığı inşaat işi ile hasılat paylaşımı şeklindeki inşaat işlerinin aynı şekilde değerlendirilmesinin daha doğru olacağı konusudur. Zira bazı muktezalarda hasılat paylaşımında arsa sahibinin başlangıçta vergi mükellefiyeti tesis ettirmesi gibi bir görüş pratik ve iyi bir uygulama olan hasılat paylaşımı uygulamasınıhem mükellefiyet nedeniyle bireysel arsa sahipleri açısından, hem de iki yıllık aktifte bulunmaya ilişkin istisna uygulamaları bakımından da sanayi şirketleri açısında uygulanamaz hale getirebilecektir. Bu nedenle konu piyasada yaratacağı etkiler bakımından son derece önemlidir. İleriki yazılarımızda da zaman zaman bu önemli konuya ilişkin görüşlerimizi paylaşmaya devam edeceğiz.

21 Eylül 2015 Pazartesi