Hakan  GÜLDAĞ

Hakan GÜLDAĞ

Diğer Yazıları

Hakan Güldağ

Koronavirüs salgını şirketimize nasıl etki eder?

Hiç şüphesiz, bu sıralarda üzerinde en çok düşündüğümüz meselelerin başında bu soru geliyor. Bu sorunun yanıtı ise Türkiye’nin önümüzdeki dönemde nasıl bir ekonomik büyüme performansı sergileyeceği ile doğrudan ilişkili.

Tabii, Türkiye’nin 2020 yılı büyümesine dair yerli ve yabancı birçok tahmin var. Bunları televizyonlardan, gazetelerden, internet sitelerinden izliyorsunuz.
Şimdilik bu tahminlerin çoğu afaki. Çünkü henüz bu koronavirüs musibetinin ne kadar süreceğini bilmiyoruz. Ama şimdiden şunu söyleyebiliriz. Ülkemizin nasıl bir ekonomik büyüme performansı göstereceği ekosistemimizi ne kadar koruyabileceğimize bağlı.

***

Aslına bakarsanız, ekosistem, bir ekonomi deyimi değil... En azından ortaya çıkışı ekonomi üzerinden değil, doğa üzerinden...

Doğada hayatın bulunduğu ve hayatı devam ettirecek bir işleyiş ve sürecin etkili olduğu ortamlar ekosistem olarak adlandırılıyor.

Bir ekosistemde canlılar bir taraftan daha fazla ışık ve su için birbirleri ile rekabet ederken, diğer taraftan birbirlerine destek oluyorlar.

Meşhur botanikçimiz, Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi’nin kurucularından Hikmet Ahmet Birand...

‘Alıç Ağacı ile Sohbetler’ kitabında, bakın yıllar yıllar öncesinden ekosistemi, bir ormanın oluşumu üzerinden nasıl anlatıyor:

“Teker teker ağaç dikmekle orman olmaz. Orman kendi kendini eken, kendi kendini yetiştiren bir birliktir. Bir yerde onun gelişmesi için ortam hazır mı, o kendi kendini oluşturur. Bir dağın doruğundan eteğine kadar basamak basamak gelişen birlikleri, çıplak kayaları kemiren likenlerin yosunlara, yosunların çimenlere, çimenlerin otlaklara, otlakların çalılara, çalıların da ormanlara, toprağı ve toprakta çalışan ekipleri ve bütün gelişme imkanlarını hazırladığını, birinin ötekine öncülük ettiğini, destek olduğunu bilmek gerekir.”

***

Prof. Birand’ın bu lezzetli anlatımına temel olan işleyiş, ekonominin işleyişiyle kelimenin tam anlamıyla müthiş biçimde benziyor.

Ormandaki çeşitli canlıların birbirlerine destek olmalarını ve bir ‘birlik’ ortamının var olmasını gözlemleyen bazı ekonomistler bir bölgedeki iş hayatının da aynı yöntemlerle gelişebileceğine vurgu yapar.

Küçüklü büyüklü şirketlerin belirli bir bölgede bulunması, onların hem işbirliği yapmaları hem de rekabet etmeleri, ‘orman ve ekosistem’ metaforunun kullanılmasını yaygınlaştırdı.

Bir sanayi bölgesindeki küçüklü büyüklü, eski veya yeni işyerleri de hem birbirleri ile rekabet eder hem de birlikte gelişen dinamik bir bütün oluşturur.

***

Bir noktaya daha dikkatinizi çekerek, bu haftaki Eko Mercek’i tamamlayayım.

Bu süreçte, şirketlerimizin karşısına dikilen en önemli konulardan biri belirsizlik altında iş yapmak olacak. Doğrusu ‘bir kez daha’ diyerek altını çizelim. Çünkü, ne kadar farklı ve kesinlikle çok daha derin bir problem de olsa, korona salgını ve ortaya çıkardığı sıkıntılar Türk özel sektörünün başına gelen ne ilk ne de son sıkıntı...

İster 1980 krizini, ister 2001 krizini, ister 2009 global krizinin etkilerini, isterseniz 2018 Ağustos’unda yaşatılan ‘kur krizi’ni göz önüne alın... Bugüne kadar Türk özel sektörü pek çok kriz ve sıkıntı ile boğuştu. Ve sonuçta bunlardan başarıyla çıktı. 50, 30, 10 kaç yıl öncesine bakarsak bakalım, neredeyse hiçbir şirketimizin ya da herhangi bir markamızın işi o dönemden daha geride değil.

Bugüne kadar Türk özel sektörü handikaplardan, belirsizlik altında iş yapma yeteneği ve kapasitesi ile çıktı. Bu yönde bir maharetimizin olduğu açık. Hayatta kalma azmimizin güçlü olduğu da öyle...

Koronavirüs salgınının yarattığı handikaptan da yine bu güçle çıkacağız. Şirketlerimize bu süreçte yardımcı olacak adım ise belirsizlik altında iş yapma kapasitemizi ve var kalım azmimizi kurumsallaştırmak olacak. Panikten uzak durup, telaşla daralmaya çalışmak yerine, şirketimizin hangi fonksiyonlarını geleceğe nasıl taşıyacağımıza odaklanmalıyız.

Sağlıcakla kalın...

TAKLİT ETMEK İMKANSIZ

Her ekosistemde ayrı bir iş ve hayat kültürü egemendir. Örneğin ABD’deki Silikon Vadisi...

İngilizce adıyla ‘Silicon Valley’ Google, Facebook, Twitter, Instagram gibi yeni tür şirketler hep bu ekosistemin ürünüdür. Geleneksel şirketlerden farklı olarak bu şirketlerde göreceli olarak daha özgür bir çalışma ortamının bulunmasının verimliliği artırması gibi özellikleri dahil, çeşitli farklılıklar da bu ekosistemin ortaya çıkardığı özelliklerdir.

Ekosistemler kolayca ortaya çıkmaz. Kolayca ortaya çıkmadığı gibi ekosistemleri dünyanın parası harcansa da farklı bir yerde aynen taklit etmek de çoğu kez imkansızdır.

Her coğrafyanın kendine göre ekosistemleri varsa, ülkelerin ve toplumların da kendine özgü ekosistemleri olur. İş ekosistemleri de öyle...

Bir ekosistem, ancak kendi sosyal ilişkileri, çekişmeleri, işbirlikleri ve rekabetleri ile vardır. Ancak kendi özgün iş kültürü ile oluşur.

ŞİRKETLER AYAKTA TUTMALI

Şirketlerimizin bu süreçte öncelikle ekosistemlerini ayakta tutmaya çalışması gerekiyor. Buna sadece kendi şirketimiz ile ilgili birimlerin dahil olmadığını, ekosistemin çok daha geniş bir kapsama alanı oluşturduğunu akılda tutmak gerekiyor.

Bir ekosistemi ayakta tutmak demek, sadece bayilerinizi değil, aynı zamanda yemek aldığınız firmayı ya da lokantayı, broşürlerinizi bastırdığınız matbaacıyı da ayakta tutmaya çalışmak demek. Bunların aynen bir ormanda olduğu gibi birbirini destekleyen birimler ve bir bütünün parçaları olduğunu bilmek ve ona göre davranmak demek. Aynı şekilde, bu sıralar çok sık rastladığımız biçimde, devletten talepte bulunurken kendimizle, kendi sektörümüzle birlikte ekosistemimizi oluşturan farklı ekonomik aktör ve birimleri ayakta tutmak için de hareket etmek demek.

10 Nisan 2020 Cuma