hikmetbaydar@3-goz.com
Orta vadeli ekonomi planı açıklandı. Yani hedefler netleştirildi. Bu hedefleri koyarken de dolar kuru ortalama olarak, 2024 yılı için 33.20 TL, 2025 yılı için 42 TL, 2026 yılı için 44.4 TL ve 2027 yılı için ise 46.9 TL değerleri baz alındı.
Bu durumda 2024 yılının şu günlerinde 34 TL olan kurda yükseliş beklenmiyor diyebiliriz. 2025 yılı için yüzde 26.50 artış beklenirken, aynı yıl enflasyon hedefi yüzde 17.5 olarak korundu. Kur daha yüksekken maliyet enflasyonunun TÜFE’ye etkisi daha az olabilir mi? Kaldı ki, piyasa daha da yükselir psikolojisine girerse fiyatlamalar daha yukarıdan olabilir ve enflasyona birebir yansıyabilir. Daha ilginç olanı, 2026 ve 2027 yıllarında dolar kuru ortalama değerinde sadece yüzde 5.6 civarında bir artış öngörüldü. Seçim yılı yaklaşırken bu hesap ne kadar tutar, hep birlikte göreceğiz.
SANAYİ ÜRETİM VERİLERİ
Son açıklanan verilere bakıyoruz ve sanayinin ne durumda olduğunu daha da açık bir şekilde gözlemleyebiliyoruz.
İlk olarak 2024 yılı 2. çeyrek GSYH verisine bakalım. Söz konusu veriye göre sanayi ilgili dönemde yüzde 1.8 daralmış, büyümede rekor yüzde 9.6 oranında net vergi artışından kaynaklanıyor. Vergilerin firmaların nakit çıkışına yol açtığını unutmayalım. Diğer yandan, kredi hedefleri nedeniyle bankaların kredi kullandırım zorluğu yaşaması da krediye ulaşımı zorlaştırdığından, firmaların kaynak sıkıntısı yaşarken vergiyi nakit ödemesi de ayrı bir sorun olarak karşımıza çıkıyor.
İç talebi daraltıcı politikaların etkisi kredili konut satışındaki düşüşten, toptan ve perakende satış hacmindeki düşüşe kadar birçok yerde kendisini hissettiriyor. En son açıklanan temmuz ayı sanayi üretim verisi de yıllık bazda yüzde 3.9’luk düşüşle (bir önceki veri de yüzde 5 düşüşe yükseltilerek revize edildi) durgunluğun ayak sesleri olarak karşımıza çıkıyor. Kaldı ki, imalat sanayi sektöründeki daralma yüzde 5.1 ve maalesef bu daralma hiç dillendirilmiyor. Bu nedenle ne zaman çözüm aranacağı da belirsiz.
Üretim daraldıkça arz bolluğu yaşanamayacağından enflasyon düşüşü de kolay olmayabilir. Temmuz ayı için açıklanan ciro endeksinde yıllık artış rakamının yüzde 58.3’ten yüzde 39.8’e düşmesi de ivme kaybını açıkça gösteriyor. Kaldı ki, sanayi sektörü yıllık ciro artışı daha da düşüktür. Yıllık bazda yüzde 27 ciro artışı sağlayan sanayi sektöründe ciro artışı yıllık enflasyonun oldukça altında olup reel bir artış olmadığını gösteriyor.
İÇ TALEP DARALIRSA
Bunların yanında 2024 Temmuz ayında ticaret satış hacminin yüzde 3.4 azalması da yukarıda bahsettiğimiz tüm hususları teyit eder mahiyettedir.
Peki, iç talebi daraltarak enflasyonu düşürelim derken, beklentisi azalan sanayicinin yatırım ve üretim iştahını da durdurduğumuzun ne kadar farkındayız? Arzı olumsuz etkileyen bu gidişat ne zaman duracak? Arz daralması yaşanırken (en son açıklanan kapasite oranının yüzde 76’nın altına inmesi de bunu teyit ediyor) ürün fiyatlarının artan nüfus nedeniyle yükselen talebi karşılama esnasında yükselmemesini nasıl sağlayacağız? Ceza kesmek sağlıklı bir çözüm mü? Yoksa sağlıklı bir serbest piyasa ekonomisi oluşturmakta çok mu geç kaldık?
Önümüzdeki dönem bir yandan kaynak eksikliğinin daha fazla hissedileceği, diğer yandan da daralan iç talep nedeniyle ciro artışının zorlaşacağı bir dönem olacak gibi görünüyor. Burada profesyonel bir yönetim kurulunun tüm rasyoları ciddi takip etmesi, alacak devir hızından stok devir hızına kadar birçok detayın iyi planlanması ve nakit akışının buna göre revize edilmesi çok önemli olacaktır.
Unutmayalım; evdeki hesap çarşıya uymazsa, Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak da var.