Almanya, işgücü sıkıntıları nedeniyle 1955’ten başlayarak ‘gurbetçilere’ kapılarını açtı. Böyle bir şeye kültürel olarak hiç de sıcak bakmayan Japonlar, yeni işgücü yasasıyla ülke kapılarını yabancı işgücüne aralıyor. Çin de aynı yolda görünüyor.

Birleşmiş Milletler tahminlerine göre Çin’in nüfusu 2030 dolaylarında -artı eksi üç-beş yıl- azalmaya başlayacak. Çin İstatistik Bürosu verilerine göre çalışma çağındaki nüfus 2012’den bu yana her yıl birkaç milyon kişi azalıyor.

Bu durum toplam doğurganlık oranındaki – ortalamada kadın başına çocuk sayısı- düşüşten kaynaklanıyor. Çin’de 60’ların ortalarında ortalama olarak her kadın 6.4 çocuk sahibi olurken bugün bu rakam 1.6 dolayına düşmüş. Oran 2.1’in altına düşünce nüfusun zaman içinde düşmeye başlaması kaçınılmaz oluyor.

Toplam doğurganlık oranında düşüş Çin’e özgü bir olgu değil. Bu oran dünya genelinde 1960’larda 5 dolayında iken, bugün bunun yarısına inmiş. Oran aynı dönemde Japonya’da 2.4’ten 1.4’e, Kore’de 5 dolaylarından 1 dolaylarına, ABD’de 3’ün üstünden 1.8 dolaylarına düşmüş bulunuyor. Zaman içinde, ekonomik ve toplumsak koşullar ve buna bağlı olarak çocuk sahibi olmanın fayda-maliyetinde değişime koşut olarak bu oran düşüyor.Ancak Çin’de bu oran, ülkede uygulanan nüfus kontrol politikalarına bağlı olarak normal olarak beklenenden önce ve hızlı bir şekilde gerçekleşti.

Ülke doğurganlık oranı 70’lerde uygulanan ikna etmeye dayalı politikalarla 2.5 dolayına düşmüştü. 1980’den başlayarak ise çift başına çocuk sayısını 1 ile sınırlayan bir politika uygulamaya konuldu. Bu politikalar doğurganlık oranını 1.6 dolayına düşürdü ve ülkeyi içinde bulunduğu nüfus ve işgücü azalma rotasına soktu. Ülke yönetimi çocuk sınırlamasını birden ikiye yükseltti, yakında da büyük olasılıkla bütünüyle kaldıracak. Ancak zaten düşme eğiliminde olan doğurganlık oranını düştü mü yükseltmek kolay değil, yükselse bile bunun işgücü üzerindeki etkiler ancak 20 yıl sonra kendisini gösterecek.

Bu, Çin ekonomisinin bir felaketle karşı karşıya olduğu anlamına gelmiyor. Her şeyden önce, Çin’de hâlâ tarım sektöründen sanayiye kayabilecek büyük bir işgücü bulunuyor. Ülkede tarım, piyasa ekonomisine geçiş döneminin bir mirası olarak büyük ölçüde çok küçük ölçekli aile üretimine dayanıyor. Bunun sonucu olarak tarımsal istihdam toplam istihdamın yüzde 27 gibi çok bir bölümünü oluşturuyor. Tarımsal reform çalışmalarına bağlı olarak bunun düşmesi tarım sektörünün sanayi sektörü için daha bir süre işgücü deposu işlevi görmesi olası görünüyor.

Öte yandan bir ekonomi azalan işgücüyle de artan işgücü verimliliğine bağlı olarak büyüyebilir. Çin ekonomisinde işgücü verimliliği gelişmiş sanayi ülkelerinin hala çok gerisinde, dolayısıyla artma potansiyeline sahip bulunuyor ve büyük bir hızla da büyüyor. Çin’in günümüzde dünyanın en büyük sanayi robotu pazarı konumuna gelmiş olması da bu yöndeki çabaların bir yansımasını oluşturuyor.

Diğer ülkeler için bunların anlamı: Çin’in ucuz işgücüne dayalı rekabet döneminin kapanışı uzak değil; Çin ucuz işgücü için kapınızı çalabilir; nüfus yapısındaki değişikliklere bağlı olarak ülkede sağlık ve yaşlı bakımı hizmetlerinde iş olanakları hızla artacak.

26 Temmuz 2019 Cuma