Hakan  GÜLDAĞ

Hakan GÜLDAĞ

Diğer Yazıları

Hakan Güldağ

Üzücü olaylar peş peşe geliyor şu sıralar: Orman yangınları, seller, yeniden artışa geçen vaka sayıları... Hani böyle insanın içi çekilir ya, öyle hissediyoruz birçoğumuz.
İçimizin çekilmesi bahsinde olup bitenlerle ilgili yaşanan sonu gelmez tartışmalara girmiyorum bile... Tartışmak yararsızdır da demiyorum. Hepimizi ilgilendiren sorunları, uygulamaları tabii ki tartışacağız. Tartışacağız ama umudu tüketmeden, karamsarlığa kapılmadan... Geçmişin geleceğin rolünü çalmasına izin vermeden...

Düne ve hatta bugüne takılıp kalırsak, bizi bekleyen riskleri de fırsatları da görmekte yetersiz kalıyoruz.

Bu arada, şunu da vurgulamak isterim: Bizim payımıza ne düştüğü ayrı. Biz ne kadar farkındayız, o da ayrı. Ama gelecek, şimdiden burada! Biz ‘helikopterler mi yangına karşı daha etkili, yoksa uçaklar mı’ diye tartışırken, aman diyorum bu gerçeği ıskalamayalım.

Dünya özellikle teknolojik atılımlar nedeniyle önümüzdeki 10 yılda, sağlık, malzeme ve hammadde alanlarında, elektronikte, telekomünikasyonda, enerjide, lojistikte ve daha pek çok alan ve sektörde büyük değişimlere sahne olacak.

‘Büyük’ten ne kastediyorsun derseniz, kasıtım şu: Dünya, son 100 senede gördüğü toplam teknolojik gelişmeden daha fazla bir gelişmeyle karşılaşacak bu 10 yılda...

Böyle bir gelişme, büyümenin de temel dinamiklerini farklılaştıracak. Yeni teknolojiler önümüzdeki dönemde gayri safi milli hasılayı oluşturacak gelişmeler arasında ilk sırayı alacak.

Biz, şimdilik adını duymamış olabiliriz. Yeni teknolojileri ifade eden terimleri telaffuz etmekte bile güçlük çekebiliriz. Hazır olmadığımız bu baş döndürücü gelişmeleri gayri insani bulabiliriz. Öfkelenebiliriz... Ama maalesef olanla bitene çare yok. En iyisi, tez elden duruma alışmak. Biz ilgilenmesek bile teknolojik gelişmeler bizimle ilgileniyor. Sahneyi işgal ederken iznimizi almaya hiç gerek duymuyorlar.

TEKNOLOJİ PARA KAZANDIRIYOR

Teknolojik dönüşüm Covid-19 ile hızlandı diyorduk, onun da verileri gelmeye başladı. Bloomberg’in yaptığı bir araştırmaya göre, 2020’de gayrimenkul sektöründeki dünya genelinde değer artışı yüzde 3-4 aralığında. Teknoloji alanındaki değer artışı ise yüzde 27-28 düzeyinde. Tabii bu bir ortalama. Yoksa kimi teknoloji alanlarında değer artışı bunun çok üstünde.

Diyeceksiniz ki, “Teknolojideki gelişmeler her zaman büyümede başı çeken en önemli etmendi. Bu, yeni değil ki...” Doğrusu haklısınız. Hemen bütün araştırmacılar, son 250 yıldır büyümenin temel dinamiğinin teknoloji yatırımları olduğu konusunda hemfikir.

Ancak, bu teknolojik gelişmeler her zaman aynı düzeyde olmuyor. Değişim hiç durmuyor ama hızlanıp yavaşladığı dönemler var. Sıçramaların yaşandığı dönemler var.

Mesela Birinci Sanayi Devrimi...

Tabii ki, insanlığın uzun yıllara yayılan birikiminin sonucu. Abraham Darby, kok eritme işlemini 1709’da icat etti. John Kay, tekstil dokuması için atkı mekiğini 1730’ların başında geliştirdi. Ancak 1769’da buhar makinasının icadı ile teknoloji zincirinde dünyayı değiştiren bir sıçrama yaşandı. Böylelikle ilk sanayi devrimi, üretim sürecini su ve buhar gücü çerçevesinde organize etti.

Yaklaşık 100 yıl sonra 1867’deki içten patlamalı motorun icadı ile İkinci Sanayi Devrimi geldi. Aynı dönemde elektrik sayesinde üretim yaygınlaştı, üretim bantlarıyla güçlendi, hızlandı, kitleselleşti. 1947’de transistörlerin icadı, elektronik ve bilgi işlem teknolojilerini ön plana çıkardı. Bunlarla birlikte otomasyon mümkün hale geldi.

Şimdi dünya dördüncü sanayi devrimine girdi. Robotların sayısı gün gün artıyor. Kitlesel üretim için daha az insan gerekiyor. İşin uzmanlarına bakarsanız, bir beşinci sanayi devriminin de eşiğindeyiz. Bu uzmanlar, “Bizi bekleyen sadece üretim sürecinin dijitalleşmesi, makinaların birbirleriyle doğrudan iletişime geçmesi değil. Gelişmeler bunun çok ötesinde olacak” diyor.

1970’lerde ortaya çıkan internet ise 90’lardan itibaren giderek her alana nüfuz ediyor. Son yıllarda her şeyin interneti hayatı yeniden şekillendirmeye başladı. Şimdi yeni bir sıçrama ile ağ bağlantıları, insanları, verileri, nesneleri ve tabii insanları çok daha hızlı biçimde bir araya getirmeye hazır. 5G teknolojisi ile bu süreç iyiden iyiye hızlanacak, hayatı olduğu gibi üretimi yeniden şekillendirecek.

HANGİ GELİŞMELER GELECEĞİMİZİ ŞEKİLLENDİRECEK?

Geçenlerde bir dönem hükümetin de yakın çalıştığı uluslararası danışmanlık firması McKinsey’in bir araştırmasına rastladım. Araştırmayı hazırlayanlara göre, çok da uzak olmayan geleceğimizde 10 gelişme dünyamızı şekillendirecek.

‘Nedir bu 10 gelişme’ derseniz, şöyle:

Otomasyon hızlanıyor: Süreç otomasyonu ve sanallaşma önümüzdeki birkaç yıl içerisinde bir üst seviyeye çıkacak: Günümüzdeki işlerin neredeyse yüzde 50’si en geç 2025 senesine kadar otomasyona geçecek.

Bağlantı ağları geleceğimizde daha fazla yer alacak: 2030 yılına kadar dünya nüfusunun yüzde 80’inden fazlası 5G mobil telekomünikasyon hizmetinden yararlanabilecek.

Bulut bilişim ve dağıtılmış altyapı güçleniyor: Öyle çok değil, 2025 yılına kadar işletmelerin ürettiği verilerin yüzde 75’inden fazlası ‘bulut bilişim’ veya ‘dağıtılmış işlem paradigması’ tarafından işlenecek. Altyapı daha dağıtılmış hale gelecek.

Kuantum bilgisayarları dönemi: Bilgi işlem bir üst seviyeye çıkacak: 2035 yılına kadar kuantum hesaplamanın bir trilyon dolarlık potansiyeli teknolojide yaygınlaşacak.

Uygulamalı yapay zeka: Dijital hizmet teknolojisi uygulamalarının yüzde 75’inde yapay zeka kullanımıyla hizmetin kişiselleştirilmesi gibi gelişmeler yaşanacak.

Yazılımın gelişmesi: Gelecek 10 yılın en hızlı gelişiminin yazılım alanında yaşanması bekleniyor. Yazılımların geliştirilmesi için harcanan zamanda yüzde 30 kısalma yaşanacak.

Blokchain: Uluslararası gayri safi hasılanın yaklaşık yüzde 10’u şifrelenmiş işlem takibini sağlayan dağıtık yapıdaki bir veri-tabanı sistemleri tarafından oluşturulacak.

Bio-devrim: Genom dizilimde son 10 senede kaydedilen ilerlemelerin 45 katı ilerleme kaydedilecek.

Yeni nesil malzemeler:2008 ve 2018 arasında yeni malzemeler konusunda alınan patentlerin 10 katı patent verilecek.

Yeni kuşak temiz teknolojiler: 2050 yılında global enerjinin yüzde 75’i yenilenebilir kaynaklardan elde edilecek.

Orta ve uzun vadede geleceğimizi şekillendiren eğilimler bunlar. Peki, o zaman ne yapmalı?

İsterseniz onu da bir sonraki Eko-Mercek’te ele alalım.

Sağlıkla kalın...

06 Ağustos 2021 Cuma