Çin’in Yeni İpek Yolu ya da Kuşak ve Yol Girişimi’nin ikinci zirvesi gerçekleştirildi. Zirvede girişimin birçok yönü ele alındı. Burada bu girişimin çok sözü edilmeyen, Çin’in yükselen işgücü maliyetleriyle ilgili yönüne değinmek istiyorum.

Bu yazı yazıldığı sıradaki kurlarla işverene maliyet olarak asgari ücret Shanghai’da 3.250, Beijing’de 3.073 TL, yani Türkiye’de olduğundan daha yüksekti. Çin’in idari açıdan son derece âdemi merkeziyetçi yapısı içinde asgari ücretler yerel olarak belirleniyor ve eyaletten eyalete, eyaletler içinde yörenin gelişmişlik düzeyine göre değişiyor. Çin’de hâlâ asgari ücretin yukarıda sözünü ettiğimiz düzeylerin çok altında olduğu az gelişmiş yöreler var ama ekonominin ağırlığının toplandığı gelişmiş bölgelerden başlayarak Çin bir ucuz işgücü cenneti olmaktan hızla çıkıyor.

Bu da son derece doğal bir gelişme; Çin ekonomisinin hızlı büyümesi, ülke yaşayanlarının gelirlerinin de hızla artması anlamına geliyor. Çin’in 1978’de 150 dolar olan kişi başına milli geliri günümüzde 8 bin doları aştı. Bu, ücretlere de yansıyor. Bu değişimi ülke yönetiminin asgari ücret ve işçi çalışma koşulları ile ilgili politikaları hızlandırdı. Asgari ücretler bir yana, Çin’de beyaz yaka ortalama ücretleri de Türkiye düzeylerinde, hatta zengin doğu bölgelerinde daha yukarıda. Bu durum Çin ekonomisinin düşük maliyet avantajı değil ürün özelliklerine dayalı rekabet gücüne geçiş yapmasını zorunlu kılıyor ve böyle bir değişim de gerçekleşiyor.

Çin’in yüksek katma değerli, ileri teknolojiye dayalı üretime geçişinin giderek artan örneklerini görüyoruz. Güneş enerjisi sistemleri üretimi, kas gücünün, ucuz işçiliğin önemli bir rol oynamadığı, sermaye ve bilgiye dayalı bir sektör. Çin, 2000’lerin başlarında bu sektörde hemen hiçbir varlığı yokken günümüzde dünya üretiminin üçte ikisini gerçekleştiriyor. Dünyanın en büyük 10 üreticisinden 8’i Çin şirketi, biri Kanada’da yerleşik bir Çinli girişimci tarafından kurulmuş Çin tabanlı bir şirket, diğeri de Çinli bir üreticiyi satın alarak sektöre giren bir Kore şirketi. Elektrikli otomobil denince akla ilk olarak Tesla geliyor ama 2017’de Çin’in elektrikli otomobil üreticilerinden ikisinin üretim hacmi Tesla’yı geçiyordu. 2018’de Çin’de 1.2 milyon kadar elektrikli otomobil üretildi. ABD, AB, Japonya ve tüm diğer ülkelerin toplam üretimi ise 900 bin dolayındaydı. Çin, elektronik ticaret, internet tabanlı finans ve ödeme hizmetleri, araç paylaşım hizmetleri gibi internet ve cep telefonu teknolojilerine dayalı hizmetler sektöründe dünyada başı çeken şirketlere sahip. Cep telefonu üretiminde dünyada önde gelen 5 şirketin 3’ü Çinli. Hem ekonomik, hem savunma sanayi açısından stratejik önemi olan yapay zekâ alanında Çinli şirketler dünyada liderlik için yarışıyorlar.

Çin ekonomisinde yüksek katma değerli üretimin ağırlığının artmasına paralel olarak, işgücü yoğun üretim faaliyetleri de bir yandan ülkenin işçilik maliyetlerinin hâlâ daha düşük olduğu iç bölgelerine, bir yandan da işçilik maliyetlerinin artık daha düşük olduğu Vietnam, Bangladeş, Endonezya, Hindistan gibi çevre ülkelere kayıyor. İç bölgelerdeki gelir ve ücret düzeylerinin de yükselmesiyle en emek yoğun olanlardan başlayarak Çin’deki üretim faaliyetlerinin artan bir bölümü çevre ülkelere kayacak. Küreselleşme deyince aklımıza hep batı ülkelerindeki üretimin emek yoğun bölümlerinin gelişmekte olan ülkelere, özellikle de Çin’e kayması geliyor ama Çin ekonomik olarak geliştikçe aynı süreç Çin merkezli olarak gerçekleşme yolunda görünüyor. Kuşak ve Yol Girişimi’ni bu bağlamda da düşünmek gerekiyor.

Günümüzün küreselleşmiş üretim süreçlerinde bir malın üretimi için gerekli faaliyetlerin her biri farklı ülkelerde gerçekleşebiliyor. Bu süreçte ara mallar ülke sınırlarını defalarca geçebiliyor. Örneğin Kuzey Amerika Ticaret Birliği çerçevesinde üretimi yapılan bir otomobili oluşturan bazı parçalar ABD, Meksika, Kanada sınırlarını 7-8 kere geçiyor. Üretim süreçlerinin bu şekilde coğrafi yayılması, uygun ulaşım ve iletişim altyapısı gerektiriyor. Kuşak ve Yol Girişimi, böyle bir altyapı sağlayacak. Yukarıda sözünü ettiğimiz, Çin’deki emek yoğun üretim faaliyetlerinin ücretlerin daha düşük olduğu, başta Doğu ve Güney Asya olmak üzere çevre ülkelere kayması bu çerçevede daha etkili bir şekilde gerçekleşebilecek. Tabii ki bu altyapı, kapsadığı ülkelerin bölgesel üretim ağlarına rekabet gücüne sahip oldukları yüksek katma değerli faaliyetlerle de katılmalarına olanak sağlayacak.

Üretimin küreselleşme ya da bölgeselleşmenin kapsam ve verimi, ulaşım ve iletişim altyapısının iyiliği yanında, mal ve hizmetlerin sınırlardan geçişi ile ilgili düzenlemelere de bağlı.
İlgili ülkeler arasında gümrük vergileri yanında süreçler ve standartlarla ilgili düzenlemelerin yapılması ile üretimde bölgesel bütünleşme olanakları artacak. Kapsayıcı Bölgesel Ekonomik Ortaklık, RCEP gibi girişimleri bu çerçevede değerlendirebiliriz.

Korumacılığın yükseldiği, belki de üretimde küreselleşmenin geri adımlar atacağı önümüzdeki yıllarda Yol ve Kuşak Girişimi, kapsama alanındaki ülkeler için yeni açılımlar oluşturmak açısından özel önem kazanabilir.

Türkiye’nin Kuşak ve Yol altyapısı üzerinde gelişecek Doğu-Güney Asya pazar ve üretim sistemlerinde nasıl yer alacağı, doğal olarak bu pazarlar ve üretim sistemine hangi mal ve hizmetler sunduğuna bağlı olacak. Günümüzde Türkiye üreticileri, yakın ve büyük Avrupa pazarları ve Avrupa merkezli üretim ağlarında daha çok emek yoğun faaliyet alanlarında varlık gösteriyor. Gelişen Asya pazar ve üretim sisteminde bu konumlanma aynı derecede başarılı olmayabilir. Türkiye’nin yeni küreselleşme olanaklarından yararlanmak için göreceli rekabet avantajlarını değerlendirebileceği yeni alanlar belirlemesi ve katma değer merdivenlerinde basamak çıkma çabalarını hızlandırmasında yarar bulunuyor.

Büyük ekonomilerde imalat sanayi katma değeri

13 Mayıs 2019 Pazartesi