Prof. Dr. Ahmet Emre BİLGİLİ

Prof. Dr. Ahmet Emre BİLGİLİ

Diğer Yazıları

Bağımlılıkla mücadelenin iktisadi ve insani olmak üzere iki dehşet yüzü var. Bir tarafta uyuşturucuyu bir sektör olarak görüp buradan beslenen birçok acımasız insan, diğer tarafta ise bu illete bulaşmış ve çaresiz olduğuna inanan yığınlarca birey mevcut.

Bağımlılık dediğimiz, kişinin bir illete bağımlı olma hali. Bağımlılıkla ülke olarak topyekûn mücadele edilmesinin ne kadar önemli olduğunu, bu illetlerle yüz yüze gelince veya onlarla yakından temas edince daha iyi anlarız. Bu illetlerin insan denilen en şerefli mahlûkatı ne hallere soktuğunu yakından müşahede edince mücadele etmenin kutsallığına daha çok inanırız. Bu mücadeleyi yıllardır kendi başına sürdüren ve ismi anılınca çoğumuzun dudak büktüğü asırlık kuruluş Yeşilay’ın ne kadar ciddi bir iş yaptığını bağımlılarla bir vesile yüzleşince anlarız.

BU ‘SEKTÖR’DEN BESLENENLER

Elbette bağımlılıkla mücadelenin aşikâr olan iki dehşet yüzü veya boyutu var. Biri; işin iktisadi boyutu, diğeri ise insani yönü. Mücadelede iki boyut da mutlaka göz önünde bulundurulmalı. Aksi takdirde netice elde etmek mümkün olmaz. İktisadi boyutu önemli; zira bunu bir sektör olarak görüp buradan beslenen birçok acımasız insan var. İnsani boyutu önemli; zira bu illete bulaşmış çaresiz olduğuna inanan yığınlarca birey var.

Aynı zamanda bu işi mali bir kaynak olarak gören ve buradan elde ettiği gelirle beslenen ama başka amaçlara hizmet eden terör örgütleri var. Terör örgütlerinin arkasında kimlerin / hangi devletlerin hangi amaçlarla olduğu ise başka bir boyutu ifade eder.

DEVLETİN KOORDİNASYONUNDA

Böylesine karmaşık ve çetrefilli bir problemle mücadele etmek ancak devlet birimlerinin koordinasyonu ve katılımı ile mümkün olabilirdi. Bunun için devlet, ilgili sivil toplum kuruluşlarını da bu mücadelenin içinde tutarak ve onları da kapsayan iyi bir koordinasyonla mücadeleyi netice alıcı bir şekilde sürdürüyor. Bağımlılıkla mücadele için oluşturulmuş yapıyı yeniden düzenleyerek hem kapsamını genişletti hem de etkin kıldı.
Başbakan Yardımcısı Recep Akdağ’ın başkanlığında yürüyen bu yapı, 11 bakan, bürokratlar ve ilgili sivil toplum kuruluşlarının katılımı ile daha etkin hale getirildi. Adeta mini bir kabine toplantısı gibi çalışıyor. Başbakan Yardımcısı, işleyişi hızlandırmaya yönelik gerektiğinde birimlerle doğrudan sonuç odaklı toplantılar yapıyor. Bu da doğal olarak işleyişi hızlandırıyor.

PAZARI KÜÇÜLTMENİN YOLU

Netice olarak bu sektörün gelişmesi ve büyümesi kimsenin hayrına değil. Aksine, tam olarak insanlığın zararınadır. Unutulmamalıdır ki, pazarı küçültmenin yolu kapsamlı ve ciddi bir mücadele ile kullanıcı sayısını azaltmaktan geçer. Ülkemiz de bunu başarmaya çalışıyor. Bu mücadeleyi toplumsal alana taşımakta büyük yarar var. Siyasi irade ise bu işin her daim arkasında olmalı ki, mücadele devamlılık kazansın.

50 BİN KİŞİ UYUŞTURUCU TİCARETİNDEN CEZAEVLERİNDE

Uyuşturucunun iktisadi yönü gerçekten tüyler ürpertici boyutta. Cezaevlerinde yaklaşık 50 bin kişinin uyuşturucu ticaretinden yatıyor olması bile korkunç bir rakam. Ki bunlar sadece bir şekilde yakayı ele verenler, yani piyasadakiler ve perde gerisinde bu işi yönetenler değil. Ulusal ve uluslararası düzeyde bu sektörde nasıl bir mali dolaşım var, tüm hatlarıyla bilemiyoruz. Ama korkunç bir fotoğrafın olduğu aşikârdır. İşin bir başka boyutu ise kullanıcı dediğimiz ve bir şekilde bu illete bulaşanlar.
Asıl insani hikayeler de burada. Acılar, bunalımlar, yıkımlar, intiharlar, aile parçalanmışlıkları, akla gelebilecek her türlü olumsuzluklar buradan neşet ediyor.

MÜLTECİ NÜFUSUN EĞİTİMİ DE ŞART

Bağımlılıkla mücadele hükümet tarafından adeta bir seferberlik havası içinde yürütülüyor. Ülkemizin zor bir bölgede bulunması da bu mücadelenin önemini artıran bir mahiyet arz ediyor. Sözgelimi yoğun bir mülteci nüfusu barındırma aslında ciddi bir risk de oluşturuyor. Bu açıdan da mülteci nüfusun eğitimi, burada da mücadelenin hassasiyetle sürdürülmesini önemli kılıyor.

06 Mart 2018 Salı