Fatih Oktay

ABD-Çin ‘birinci aşama’ anlaşması nihayet 15 Ocak’ta imzalandı. Anlaşma iki ay önceki yazımızda öngörülenleri aynen içeriyor ama Çin’in ithalat taahhütleri öngördüğümüzden daha da ileriye gidiyor. Çin, tarım mallarına ek olarak imalat sanayisi ürünleri, enerji, hizmetlerde toplam ithalatının 2017’ye göre 2020’de 77 milyar, 2021’de ise 123 milyar dolar daha fazla olmasını taahhüt ediyor. Neden 2017? Çünkü 2017, Çin’in ABD’den ithalatının en yüksek olduğu yıl. ABD verilerine göre Çin’in ABD’den toplam ithalat tutarı 2017’de 190 milyar dolardı, bu yıl ise 170 milyar dolar olacak görünüyor. Dolayısıyla anlaşmaya göre Çin’in ABD’den ithalatı yuvarlak rakamlarla 2020’de 270, 2021’de ise 310 milyar dolar olacak, yani 2020’de yüzde 60, 2021’de de bunun üstüne yüzde 15 büyüyecek. Bununla da kalmıyor, Çin ithalat ve gümrük düzenleme ve uygulamalarında ABD’den ithalatı kolaylaştıracak çok sayıda düzenleme yapmayı taahhüt ediyor.

Bunun karşılığında anlaşmada ABD’nin dişe gelir hiçbir taahhüdü bulunmuyor; taahhütler daha çok mevcut uygulamaları sürdürmek ile sınırlı bulunuyor. Bunun dışında da ‘kokulu Çin armudunun ithalatına izin verme sürecini başlatmak’ gibi önemsiz taahhütler var. Anlaşmanın içinde olmayan ancak bu anlaşmaya bağlı olarak gerçekleştiği bilinen, aralık ayında 160 milyar dolarlık Çin malına yüzde 15 ek vergi getirilme planının uygulamaya alınmaması ise Çin’den çok ABD ekonomisine yarayacak. Daha önce belirttiğimiz gibi Çin bu mallarda ithalatının en az yüzde 75’ini karşıladığından ek vergi ABD ekonomisini zorlayacaktı.

Sonuç olarak bu, bir tarafın çok şey verdiği diğerinin pek bir şey vermediği, son derece eşitsiz bir anlaşma. Böyle bir anlaşmayı imzalamak Çin’de yönetim için politik olarak da zorlayıcı bir karar. O zaman Çin bu anlaşmayı neden imzaladı?

Bu anlaşma Çin’e ABD başkanlık seçimlerine kadar bir nefes alma fırsatı sağlar; taahhütler gerçekleşirse özellikle kırsal kesim seçmenini memnun edeceğinden Trump yönetimi bu kesimin desteğini tehlikeye atmamak için Çin’e yaklaşımında daha tedbirli bir tutum benimser. Gerginliklerin azalması içeride de yatırım ortamını iyileştirerek Çin ekonomisine katkı sağlar. Ama bu etkiler geçici olur, seçim sonrasında kim seçilirse seçilsin ilişkiler gerginleşir. Çin’in bu anlaşmayı imzalamasında böyle geçici bir rahatlamanın payı düşük olsa gerek.

Gözetilen bir diğer etken bu anlaşmanın, uygulanırsa ABD ekonomisinin Çin’e bağımlılığını artıracak olması olabilir. Anlaşmadaki alım taahhütleri 2021 sonunda Çin’i ABD’nin şu andaki ikinci büyük ihracat pazarı Meksika’ya yakın ithalat yapar konuma getirecek. Böyle sürerse Çin ABD’nin bir numaralı ihracat pazarı olmaya doğru gidecek. Bu da ABD ekonomisini Çin ekonomisinin sağlığı ve bu ülke yönetiminin ticaret politikalarına daha hassas duruma getirir, ABD yönetiminin Çin politikalarında daha dikkatli olmasına yol açar. Bu da Çin tarafının bu anlaşmayı imzalama kararına etki yapmış olabilir.

Sanılanın aksine, mevcut azil süreci sonucunda veya bu yılki seçimlerde Trump’ın yerini bir başkasına bırakması Çin yönetimi için istendik bir sonuç olmayabilir. Birçok yorumcuya göre Trump, çok ses getirse de ABD’nin yumuşak gücünü zedelemeleri ve Çin konusunda müttefikler ile işbirliği yapmak yerine onlarla da çatışma yaratmaları nedeniyle orta-uzun vadede etkisiz, hatta ABD için zararlı politikalar izliyor. Son yazımızda belirttiğimiz gibi bu nedenle Trump’ı kendisi için kötüler arasında en iyisi olarak değerlendiriyor olması, onun seçilme sansını yükseltmek istiyor olması Çin tarafının bu anlaşmayı imzalamasında en önemli etken olabilir.

31 Ocak 2020 Cuma