tatil-sepeti

TÜİK verilerine göre, Türkiye genelinde eylül ayında 147 bin 143 konut satıldı. Bu rakam 2020 Ağustos'tan bu yana en yüksek aylık satış olarak kayıtlara geçti.

Eylülde yabancılara yapılan konut satışı yıllık bazda yüzde 25,8 artışla 6 bin 630'a ulaştı.

Bu veri serinin açılandığı 2013'ten bu yana en iyi aylık veri oldu.

Ocak-eylül döneminde ise yabancılara yapılan konut satışı yüzde 43,2 artışla 37 bin 479'a yükseldi. Burada da tüm zamanların rekoru kırılırken, geçen yılın aynı döneminde 26 bin 165 konut yabancılara satılmıştı.

Söz konusu dönemde her ay ortalama 4 bin 164 konut yabancılara satıldı. Yılın geri kalanında bu performansın devam ettirilmesi durumunda yıl sonunda 49 bin 971 konut yabancılara satılmış olacak. Sektör temsilcileri ise son çeyrekteki hareketlilikle birlikte yıl sonunda 50 bin hedefinin aşılması gerektiğini bildirdi.

Yeni tip koronavirüs (Kovi-19) salgını ile mücadele kapsamında 2020'de yabancılara 40 bin 812 konut satılmıştı. En fazla konutun yabancılara satıldığı yıl ise 2019 olmuştu. Söz konusu yılda 45 bin 483 konut yabancılara satılmıştı.

İRANLILAR ZİRVEDE, IRAKLILAR TAKİPTE


Yılın ilk 9 ayında en çok konut satışı 5 bin 923 adetle İranlılara yapıldı. İranlıları 5 bin 621 adetle Iraklılar, 3 bin 115 ile Ruslar, 2 bin 89 ile Afganistan vatandaşları takip etti.

Almanya vatandaşlarına 1.484, Kazakistanlılara 1.339, Kuveytlilere 1.154, Azerbaycanlılara 1.020, ABD'lilere 1.014, Yemenlilere 949, Filistinlilere 871, Ürdünlülere 807, Ukraynalılara 790 adet konut satıldı.

İSTANBUL VE ANTALYA İLK İKİDE


Yabancılara konut satışı yapılan iller arasında ise başı 17 bin 783 adetle İstanbul çekiyor. Mega kentin toplam satıştan aldığı pay yüzde 47,4 olarak kayıtlara geçmiş durumda.

İstanbul'u 7 bin 255 adetle Antalya, 2 bin 396 ile Ankara, 1.663 ile Mersin, 1.167 Yalova, 1.093 ile Bursa, 770 ile Sakarya, 737 ile İzmir, 671 ile Samsun, 635 ile Trabzon takip ediyor.

"DEĞERLEME SORUNUNUN ÇÖZÜLMESİ GEREKİYOR"


Gayrimenkul Yurt Dışı Tanıtım Derneği (GİGDER) Başkanı Ömer Faruk Akbal, yabancıya satıştaki artıştan duyulan memnuniyeti dile getirirken, değerleme sistemindeki yeni düzenleme sonrasında oluşan değer farklılıkları nedeniyle yabancı alıcıların güvenlerinin kırıldığını ve satış ofislerindeki yoğunluğun azaldığını söyledi.

Sorunun çözümüne ilişkin kurulan komisyonun konuyla ilgili hızlı bir çözüm geliştirmesini beklediklerini kaydeden Akbal, "Değerleme yöntemiyle ilgili acil olarak bir çözüm geliştirilmezse, bu sorunun satışlara düşüş olarak yansıması 2-3 ayı bulacaktır ve yıl sonu sektör hedefimiz olan 50 binlik satış adedi hayal olabilir." dedi.

Akbal, sektörün bu sorunuyla ilgili olarak doğrudan değerleme şirketlerine yüklenmenin doğru olmayacağını kaydederek, "Sivil toplum kuruluşları, değerleme şirketleri ve tapu yetkilileri ile birlikte tüm sektörce ortak bir akıl geliştirerek çözüm üretmek gerekiyor." dedi.
Değerleme şirketlerinin bankaların teknik şartnameleri doğrultusunda teminat amaçlı rapor hazırladığını aktaran Akbal, bu raporlarda belirtilen rakamlar ile satış fiyatları arasında yüzde 30-45 civarında fark olabildiğini söyledi.

Değerleme alanında denetimlerin ve caydırıcı cezaların artırılmasını en önemli çözümlerden biri olarak ifade eden Akbal, "GİGDER olarak temel çözümü ise geliştiriciler, proje pazarlama şirketleri, acenteler gibi yabancıya gayrimenkul satışı yapan tüm firmaların lisanslanmasında buluyoruz." diye konuştu.

"10 MİLYAR DOLARIN ÜZERİNDE DÖVİZ GİRDİSİ SAĞLANACAK"


İstanbul İnşaatçılar Derneği (İNDER) Yönetim Kurulu Başkanı Nazmi Durbakayım, yabancılara satışın 9 ayda 37 bin 479'a ulaştığını belirterek, "Bu durum yıl sonu için öngörülen 50 bin adetlik rekor seviyesini kesinleştirmiş gibi görünüyor. Bunun anlamı, sektör olarak ülkemize 10 milyar doların üzerinde döviz girdisi sağlamış olacağımızdır." dedi.

Özyurtlar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Özyurt, yabancılara yapılan konut satışlarında artışın sürdüğünü belirterek, "Aylık 6 bin 630 adede ulaşılması yabancıların ülkemizdeki potansiyelin ne kadar farkında olduğunu gösteriyor." dedi.

Yabancıya yapılan konut satışlarındaki yükselişin gayrimenkul sektörünün Türk ekonomisine olan katkısının en önemli göstergesi olduğunu dile getiren Özyurt, "Yabancılar Türkiye'ye güveniyor ve daha fazla gayrimenkul yatırımı yapmak istiyor. Yabancılar, devam eden projelerin satış fiyatlarında artış olmamasını fırsat olarak değerlendiriyor." diye konuştu.

"ABD'DEN ÇİN'E ÇOK FARKLI ÜLKELERDEN CİDDİ YATIRIM ALMAYA DEVAM EDİYORUZ"


Helmann Yapı Yönetim Kurulu Başkanı Selman Özgün de sektör olarak yabancıya satıştaki artışın sektörü mutlu ettiğini belirterek, bu satışlardan ciddi bir döviz girdisi sağlandığını söyledi.

Türkiye'nin yabancıya konut satışında artık her geçen gün daha iyi noktalara gittiğini, eylülde 6 bin 630 adetle tüm zamanların aylık rekorunun kırıldığını dile getiren Özgün, "Türkiye, uluslararası gayrimenkul yatırımları için artık önemli bir aktör olma yolunda hızla ilerlemektedir. ABD'den Çin'e dünyanın çok farklı ülkelerinden ciddi yatırım almaya devam ediyoruz." diye konuştu.

Özgün, 9 ayda ulaşılan 37 bin 479 rakamının yıl sonu hedefleri için ümit verdiğini kaydederek, "Bu rakam yıl sonunda 50 bini aşabileceğimizi gösteriyor." ifadesini kullandı.

Bahaş Holding Üst Yöneticisi (CEO) Abdüssamet Bahadır da yabancılara satıştaki potansiyelin görülüp bu konuda birtakım düzenlemeler yapılması gerektiğini belirterek, "Yabancıda kredi kullanma oranları çok düşük. Banka ve kredi kuruluşları, yabancılara kredi verme konusunda daha esnek olurlarsa sektörün ekonomiye katkısı ciddi şekilde artacaktır." açıklamasında bulundu.

14 Ekim 2021 Perşembe

Etiketler : Sektörel

Kötü giden havalar, balık tezgahını da vurdu. Olumsuz hava şartları nedeniyle balıkçılar av için denize açılamadı. Karadeniz’de av sezonunun başlamasıyla bol miktarda avlanan ve tanesi 50 liradan satılan palamutun fiyatı, 150 liraya kadar çıktı.


 

Saathane Meydanı'nda balıkçılık yapan Dündar Kırbaş, olumsuz hava şartları nedeniyle balıkçıların av için denize açılamadığını söyledi.

 

Kırbaş, bu durumun balık fiyatlarına yansıdığını ifade ederek, "Balığın azalması da bu duruma etki ediyor. Olumsuz hava olmasaydı palamut 150 değil de yine 100 lira olacaktı. Şu an hem havanın etkisi hem de balığın azalmasıyla fiyatlar biraz yükseldi. Balıkçılar şu an denize açılamıyor." dedi.

 

Av sezonunun başında palamudun tanesinin 50 liradan satıldığını, daha sonra 70-80'i gördüğünü, şu an ise 130 ile 150 lira arasında satıldığını belirten Kırbaş, "Balıkta irileşme de var. 50 liraya sattığımız balığın şu an iki katı. Yani 400 gramdı balık, şu an 800-900 gram oldu." diye konuştu.

 

Balıkçı Halit Bayrak da balığın azalması nedeniyle fiyatların arttığına işaret ederek şunları dile getirdi: "Biz fiyatları yükseltmiyoruz. Kayıklar kötü hava şartları nedeniyle denize açılamadığı için balık az çıkıyor. Bu palamut bir ay daha çıkar nasip olursa. Bütün balık fiyatlarında artış var. Mezgit 150, barbun 100 lira, fiyatlar bu aralar biraz yüksek. Hamsi inşallah önümüzdeki ay çıkar."

 

Vatandaşlardan Nail Aytekin, "Balık çok pahalı,150 lira, 50 liraya almıştım en son. Şimdi bakıyoruz, nasıl alacağız. Yirmi gün önce 50 liraydı. Alamayız bu fiyatlara." şeklinde konuştu.

 

Günay Birvar ise "Fiyatlar parası olana iyi ama parası olmayana kötü. Balık az çıktığı için fiyatların arttığı söyleniyor. Balığı çok severiz. Eşim de balıkçı. Mecbur alıyoruz." ifadelerini kullandı.

23 Eylül 2024 Pazartesi

Etiketler : balık palamut balıkçı tezgah fiyat

Türkiye'de maden çeşitliliği açısından yüksek potansiyel ve iyi eğitilmiş insan gücü bulunduğu ancak yer altı kaynaklarının değerlendirilmesi konusunda devletin ruhsat sahibi şirketlere ‘ruhsat güvencesi’ sunmasının beklendiği bildirildi.


 

Türkiye Madenciler Derneği (TMD) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Yılmaz, Anadolu Ajansının (AA) Global İletişim Ortağı olduğu 3. Maden Kurtarma Yarışması sonrası, basın mensuplarına Türkiye'nin madencilik sektörüne ilişkin açıklamalarda bulundu.

 

Dünyadaki 90 çeşit mineralin 70 tanesinin Türkiye'de üretilebildiğini ifade eden Yılmaz, buna rağmen yüksek potansiyelin istenilen şekilde değerlendirilemediğini söyledi.

 

Mehmet Yılmaz, sektörün yer altı madenciliği konusunda devletten beklentileri olduğunu belirterek, şöyle konuştu: "Bizim sorunumuz yer altı kaynaklarının değerlendirilmesi konusunda devletimizin çekinik kalması, bu durum sadece altın madeni için geçerli değil, mermer, krom ve kömür için de geçerli. Türkiye'nin madencilikte jeopolitik potansiyeli ve iyi eğitilmiş insan gücü var. Ancak yer altı kaynaklarının değerlendirilmesi konusunda devletin ruhsat sahibi şirketlere 'ruhsat güvencesi' sunmasını bekliyoruz. Madencilikte sahip olduğumuz değeri gün yüzüne çıkarmaya çalıştığımızda yatırımcılar çevre ile ilgili endişelerden dolayı vatan haini gibi görülüyor. Halbuki kesilen her 100 ağaçtan sadece biri madencilik için kesiliyor. Devletin verdiği izinlerin arkasında durması lazım, o da bizim tam da tabirimizle 'ruhsat güvencesi'."

 

Yılmaz, Türkiye'nin sadece madencilik ürünlerinden kaynaklanan dış ticaret açığının 60 milyar dolar olduğunu, bunun yaklaşık 30 milyar dolarının altın ithalatı, geriye kalan 30 milyarının ise diğer madenlerin ithalatından kaynaklandığını anlattı.

 

Türkiye'nin yabancı maden yatırımcısı açısından çekici olduğunu vurgulayan Yılmaz, "Şu andaki Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız kendisi de bunu defalarca söylüyor. 'Yerli veya yabancı biz bu sektöre yatırım getirmek zorundayız' diyor. Maden aramaları bölümünde bizim paraya ihtiyacımız var. Yabancı sermayenin buraya gelmesine ihtiyacımız var. Sondaj maliyetleri çok yüksek. Buna rağmen biz maden işletmesi açısından çok iyiyiz. Çok kuvvetli mühendislik yapımız var, mühendislik firmalarımız var, operatörlerimiz var ancak arama konusunda yatırım ihtiyacı bulunuyor." değerlendirmesinde bulundu.

 

"300-350 MİLYAR DOLARLIK ALTIN MADENİ YER ALTINDA"

 

Mehmet Yılmaz, Türkiye'nin madencilikte bir yol haritası oluşturması gerektiğini, özellikle kritik mineraller grubuna altının da dahil edilmesi gerektiğini dile getirdi.

 

Kobalt, nikel, kadmiyum, lityum, grafit ve bakırın kritik madenler olduğunu anımsatan Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü: "Hatta şimdilerde altının da o kritik mineraller listesine girmesi gerektiği söyleniyor. Bu madenlerin aranması ve işletilmesi sırasında ciddi bir yatırım gerekiyor. Buraya yabancı sermayenin ilgi ve alakasının olacağını düşünüyoruz. Türkiye'nin altın potansiyeli ortada. Biz şu anda en büyük ihtimalle üçte birini biliyoruz. Geriye kalan üçte ikisi ki yaklaşık 300-350 milyar dolarlık bir altının yer altında olduğunu düşünüyoruz. Bu alanda yabancı yatırımcı ilgisi oldukça yüksek. Madencilik faaliyetlerinin gayrisafi milli hasıla içindeki payı yüzde 1, bu oranın yükselmesi için yatırımlara ihtiyaç var. Bu oranı yüzde 2'ye çıkarmak için bile yeni yatırımcılara ihtiyaç var. Madenciliğin gelişmiş olduğu birçok ülkede bu oran yüzde 7-8 civarında."

 

Yılmaz, Orta Vadeli Plan'da madencilikle ilgili üç maddenin sektör tarafından olumlu karşılandığını ifade etti.

 

Madenciliğin Türkiye için olmazsa olmaz bir sektör olduğuna dikkati çeken Yılmaz, şunları kaydetti: "Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının 'koordinatör bakanlık' olması yönünde bir düşünce var. İzinler konusunda birden fazla bakanlıktan izin almak gerekiyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının izinler konusunda koordinasyonu sağlaması düşüncesi var. Bir de ön izin aşaması düşünülüyor. Ön izin alınarak maden sahasının başka bir mevzuatla işletmeye kapatılmasının ya da hareketinin kısıtlanmasının önüne geçmek için ön izin mekanizmasından bahsediliyor. Bu da bizim için çok önemli. Güvenlik soruşturması sürecinde basitleştirme ya da standart oluşturulmasına da ihtiyaç duyuluyor. Ekonomide beklenen iyileşmenin temelinde gerçekten dış ticaret açığı çok büyük önem arz ediyor. İstihdam olmasını istiyorsak, vergi üretmek istiyorsak, yatırım gelsin istiyorsak bunların önünün kontrollü bir şekilde açılması lazım."

23 Eylül 2024 Pazartesi

Etiketler : maden ruhsat