tatil-sepeti

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, "Avrupa ile Asya arasındaki yaklaşık 75 milyar dolarlık taşımacılık hacminden çok daha büyük bir pay alacak olan Türkiye, yapılan yatırımlarla demir yolu taşımacılığının kalbi durumuna gelecek" dedi.


 

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Demir yolları Haftası dolayısıyla yaptığı açıklamada, Türkiye'nin refahını arttırma, lojistikte bölgesel lider olma, demir yollarında yaşanan sorunları giderme ve iyileştirme adına iki ana politika olduğunu anlattı.

 

Bu politikaların "Demir yolu Ağı Geliştirme Politikası" ve "Demir yolları Yolcu ve Yük Taşımacılığı Hizmetleri Geliştirme Politikası" başlıkları altında toplandığını dile getiren Uraloğlu, şunları kaydetti: "Çok yüksek hızlı tren güzergahı, yüksek hızlı tren (YHT) güzergahı, hızlı tren güzergahı, konvansiyonel güzergahları geliştirmek için birçok çalışma yürütüyoruz. Ülkede yolcu ve yük taşımacılığında demir yollarının payının arttırılması adına atılan adımlardan biri olan hızlı tren güzergahlarının, 2053'e kadar yaygınlaşmasını planlanıyoruz. Türkiye'de 2053'e kadar 6 bin 425 kilometre hızlı tren güzergahı, 1474 kilometre konvansiyonel güzergah, 393 kilometre yüksek hızlı tren ve 262 kilometre çok yüksek hızlı tren güzergahı olmak üzere toplam 8 bin 554 kilometrelik demir yolu güzergahı inşası yapılması öngörülüyor. Türk demir yolu tarihi, ilk demir yolu hattı olan 130 kilometrelik İzmir-Aydın hattının, bir İngiliz şirketine verilen imtiyazla 1856'da yapılmasıyla başlamıştır ve şu anda ülkede demir yolu ağı yaklaşık 14 bin kilometreye ulaştı."

 

Uraloğlu, demir yoluna öncelik verilerek tüm ulaşım modlarının entegrasyonunu sağlayacak ulaşım altyapılarını planlamak ve gerçekleştirmek için, yerel ağa, uluslararası demir yolu koridorlarına bağlanan liman, endüstriyel tesis ve lojistik merkezlerinin sayısının arttırılacağını bildirdi.

 

Demir yolu ağının yüksek standartlı, güvenli ve ülke ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde yaygınlaştırılacağını aktaran Uraloğlu, kent içi ulaşım altyapısının geliştirilmesine katkı verileceğini dile getirdi.

 

Demir yolu ulaştırma faaliyetlerinin serbest, adil ve sürdürülebilir bir rekabet ortamında yapılmasını sağlayacaklarını belirten Uraloğlu, "Güvenli, konforlu, entegre, afetlere dirençli, çevreci ve erişilebilir bir sistemle demir yolu payının arttırılmasına yönelik projeleri hayata geçireceğiz. Demir yolu yük taşımacılığında ortalama ticari hızı bu yıl yüzde 28 olurken biz bu hızı 2028'de yüzde 38'e çıkarmayı hedefliyoruz. Devam eden demir yolu projelerini tamamlayacağız. Organize sanayi bölgeleri (OSB), limanlar ve maden ocakları gibi önemli yük merkezlerinin demir yolu bağlantılarını sağlayacağız." diye konuştu.

 

"DEMİR YOLLARINI ÖNCELİKLİ SEKTÖR OLARAK BELİRLEDİK"

 

Bakan Uraloğlu, demir yolunun Türkiye'nin uluslararası yük ve yolcu taşımacılığında stratejik önemi olduğunu ifade ederek, demir yollarını 2003'ten itibaren öncelikli sektör olarak belirlediklerini söyledi.

 

Türkiye'nin bulunduğu konumunun fırsatını değerlendirmek için her alanda olduğu gibi demir yolunda da yeni projeler hayata geçirdiklerine dikkati çeken Uraloğlu, şöyle devam etti: "Demir yolu hatlarımızın lojistik merkezlerine, havaalanlarına ve limanlara bağlantısını sağlayarak demir yollarını kombine taşımacılığa uygun yeni bir anlayışla ele aldık. Projelerimizle sadece doğu-batı hattını değil, kuzey-güney kıyıları arasında da demir yolu ulaşımını ekonomiye katkı sağlar hale getirmeyi hedefledik. Özellikle iltisak hatlarıyla, sanayici, üretici ve ihracatçıların rekabet gücünü artırdık. Türkiye'nin ulusal demir yolu ağı üzerinde 439 kilometre uzunluğunda 286 iltisak hattı bulunuyor. İltisak hatlarıyla gerçekleştirilen taşımalar tüm demir yolu yük taşımalarının yaklaşık yüzde 45'ini oluşturuyor. Demir yolunda bütün iltisak hatlarını 2026'ya kadar tamamlayacağız. 12. Kalkınma Planı hedefleri doğrultusunda, 74,5 kilometresi TCDD, 141 kilometresi Altyapı Yatırımları Genel Müdürlüğü (AYGM) tarafından olmak üzere toplam 215,5 kilometre ilave ederek, lojistik merkezlerinin, fabrika, sanayi, OSB ve limanlara bağlantılarının sağlanması amacıyla toplam iltisak hattı uzunluğumuzu 654 kilometreye çıkartmayı hedefliyoruz."

 

Uraloğlu, demir yolunun diğer ulaşım modlarına göre daha güvenli, ekonomik ve çevre dostu olduğunu aktararak, "Konforlu, gürültüsüz, çevre dostu ve enerji tasarruflu sistemler kullanılarak demir yolununun yaygınlaştırılmasını sağlayacağız. Bunları yaparken elektrifikasyon, sinyalizasyon ve haberleşme tesisleri tercih edilecek. İlgili alanlarda gerekli mevzuat çalışmalarının tamamlanmasıyla projeler yürütülecek." değerlendirmesini yaptı.

 

YHT'lerle vatandaşlara konforlu seyahat imkanı sunduklarının altını çizen Uraloğlu, "Ankara-İstanbul, Ankara-Konya, Ankara-Eskişehir, Konya-İstanbul, Ankara-Karaman, İstanbul-Karaman, Eskişehir-İstanbul ve en son 26 Nisan 2023'te işletmeye açılan Ankara-Sivas hatlarında işletilen YHT'ler, ayrıca bölgesel trenler ya da otobüs bağlantılı kombine taşımacılıkla birçok şehre seyahat süresini önemli ölçüde kısaltıyor." dedi.

Uraloğlu, son 22 yılda ciddi bir ulusal demir yolu endüstrisi oluşturduklarını anlatarak, TÜLOMSAŞ, 

 

TÜDEMSAŞ ve TÜVASAŞ'ı, Türkiye Raylı Sistem Araçları Sanayi AŞ (TÜRASAŞ ) çatısı altında birleştirerek Türkiye'deki raylı sistem üretim süreçlerinde yeni bir ivme yakaladıklarını dile getirdi.

 

TÜRASAŞ'ı, Orta Doğu'nun en büyük raylı sistem araç üreticisi haline getirdiklerini kaydeden Uraloğlu, "Bugüne kadar geldiğimiz süreçte uluslararası standartlarda, yeni nesil lokomotifler, dizel ve elektrikli tren setleri, yolcu vagonları, yük vagonları, cer konvertörü, cer motoru, dizel motor, tren kontrol yönetim sistemi gibi ana, kritik ve alt ürünleri kendimiz üretiyoruz." dedi.

 

"TÜRKİYE, DÜNYANIN 10. HIZLI TREN İŞLETMECİSİ"

 

Uraloğlu, Türkiye'yi dünyanın 10. hızlı tren işletmecisi ülkesi haline getirdiklerini bildirerek, 2 bin 251 kilometre hızlı tren hattı yaptıklarını, çalışmaları devam edenlerin de olduğunu aktardı.

 

Kars-Iğdır-Aralık-Dilucu demir yolu hattının fiziki olarak bu yıl yüzde 10'unu hayata geçireceklerini ifade eden Uraloğlu, 2028'de projeyi tamamlayacaklarını söyledi.

 

Uraloğlu, demir yolu alanında yapılacak önemli projelerden birinin de Büyük İstanbul Tüneli Projesi olduğuna işaret ederek, şunları kaydetti: "Bu proje Marmaray ve Avrasya'dan sonra Boğaz'ın altından geçecek üçüncü tünel olacak. Bu projeyle günde 6,5 milyon vatandaşımızın kullanacağı 11 farklı raylı sistem hattını birbirine bağlayarak şehrin ulaşımını sağlayacağız. Projenin 2025'te yüzde 25'ini ve 2028'de de tamamını bitirmeyi planlıyoruz. Ankara-İstanbul Süper Hızlı Tren Projesi 2034'te tamamlanacak. Ankara-İzmir hızlı tren hattı yaklaşık 508 kilometre uzunluğunda olacak. 2027'nin başlarında İzmir'i bitirmeyi planlıyoruz. Hattımız bittiğinde İzmir-Ankara 3,5 saatte gidilecek. Öte yandan Gebze Yavuz Sultan Selim Köprüsü-Çatalca Demir yolu Projesi'nin ihale süreci devam ediyor. Kalkınma Yolu için hayata geçirilecek kesintisiz demir yolu ağı çalışmaları da sürüyor. Şırnak Ovaköy'den Edirne'ye kadar kesintisiz demir yolu ile yük taşınacak. Bu hattın 439 kilometresi aktif hizmet verirken, 928 kilometresinin yapım aşaması sürüyor ve 727 kilometresi ihale aşamasında. Ülkemizin kalkınması için ulaşımın tüm modlarında yatırım yaparken demir yolu yatırımlarını önceliklendireceğiz. Bu kapsamda 2025-2027 Orta Vadeli Program'da demir yolu projelerinin tamamlanması hedefini koyduk. Yatırımlarımız ve bütünleşik kalkınma yaklaşımıyla bölgesel endüstrilerin liman ve demir yolu bağlantıları üretim ve yük merkezlerini uluslararası pazarlara erişimle güçlendirileceğiz. Demir yollarında planlanan çalışmalar tamamlandıkça Türkiye'nin demir yolu sektöründe uluslararası ve bölgesel çapta önemi artacak. Avrupa ile Asya arasındaki yaklaşık 75 milyar dolarlık taşımacılık hacminden çok daha büyük bir pay alacak olan Türkiye, yapılan yatırımlarla demir yolu taşımacılığının kalbi durumuna gelecek."

23 Eylül 2024 Pazartesi

Etiketler : demiryolu Avrupa Asya taşımacılık

Kötü giden havalar, balık tezgahını da vurdu. Olumsuz hava şartları nedeniyle balıkçılar av için denize açılamadı. Karadeniz’de av sezonunun başlamasıyla bol miktarda avlanan ve tanesi 50 liradan satılan palamutun fiyatı, 150 liraya kadar çıktı.


 

Saathane Meydanı'nda balıkçılık yapan Dündar Kırbaş, olumsuz hava şartları nedeniyle balıkçıların av için denize açılamadığını söyledi.

 

Kırbaş, bu durumun balık fiyatlarına yansıdığını ifade ederek, "Balığın azalması da bu duruma etki ediyor. Olumsuz hava olmasaydı palamut 150 değil de yine 100 lira olacaktı. Şu an hem havanın etkisi hem de balığın azalmasıyla fiyatlar biraz yükseldi. Balıkçılar şu an denize açılamıyor." dedi.

 

Av sezonunun başında palamudun tanesinin 50 liradan satıldığını, daha sonra 70-80'i gördüğünü, şu an ise 130 ile 150 lira arasında satıldığını belirten Kırbaş, "Balıkta irileşme de var. 50 liraya sattığımız balığın şu an iki katı. Yani 400 gramdı balık, şu an 800-900 gram oldu." diye konuştu.

 

Balıkçı Halit Bayrak da balığın azalması nedeniyle fiyatların arttığına işaret ederek şunları dile getirdi: "Biz fiyatları yükseltmiyoruz. Kayıklar kötü hava şartları nedeniyle denize açılamadığı için balık az çıkıyor. Bu palamut bir ay daha çıkar nasip olursa. Bütün balık fiyatlarında artış var. Mezgit 150, barbun 100 lira, fiyatlar bu aralar biraz yüksek. Hamsi inşallah önümüzdeki ay çıkar."

 

Vatandaşlardan Nail Aytekin, "Balık çok pahalı,150 lira, 50 liraya almıştım en son. Şimdi bakıyoruz, nasıl alacağız. Yirmi gün önce 50 liraydı. Alamayız bu fiyatlara." şeklinde konuştu.

 

Günay Birvar ise "Fiyatlar parası olana iyi ama parası olmayana kötü. Balık az çıktığı için fiyatların arttığı söyleniyor. Balığı çok severiz. Eşim de balıkçı. Mecbur alıyoruz." ifadelerini kullandı.

23 Eylül 2024 Pazartesi

Etiketler : balık palamut balıkçı tezgah fiyat

Türkiye'de maden çeşitliliği açısından yüksek potansiyel ve iyi eğitilmiş insan gücü bulunduğu ancak yer altı kaynaklarının değerlendirilmesi konusunda devletin ruhsat sahibi şirketlere ‘ruhsat güvencesi’ sunmasının beklendiği bildirildi.


 

Türkiye Madenciler Derneği (TMD) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Yılmaz, Anadolu Ajansının (AA) Global İletişim Ortağı olduğu 3. Maden Kurtarma Yarışması sonrası, basın mensuplarına Türkiye'nin madencilik sektörüne ilişkin açıklamalarda bulundu.

 

Dünyadaki 90 çeşit mineralin 70 tanesinin Türkiye'de üretilebildiğini ifade eden Yılmaz, buna rağmen yüksek potansiyelin istenilen şekilde değerlendirilemediğini söyledi.

 

Mehmet Yılmaz, sektörün yer altı madenciliği konusunda devletten beklentileri olduğunu belirterek, şöyle konuştu: "Bizim sorunumuz yer altı kaynaklarının değerlendirilmesi konusunda devletimizin çekinik kalması, bu durum sadece altın madeni için geçerli değil, mermer, krom ve kömür için de geçerli. Türkiye'nin madencilikte jeopolitik potansiyeli ve iyi eğitilmiş insan gücü var. Ancak yer altı kaynaklarının değerlendirilmesi konusunda devletin ruhsat sahibi şirketlere 'ruhsat güvencesi' sunmasını bekliyoruz. Madencilikte sahip olduğumuz değeri gün yüzüne çıkarmaya çalıştığımızda yatırımcılar çevre ile ilgili endişelerden dolayı vatan haini gibi görülüyor. Halbuki kesilen her 100 ağaçtan sadece biri madencilik için kesiliyor. Devletin verdiği izinlerin arkasında durması lazım, o da bizim tam da tabirimizle 'ruhsat güvencesi'."

 

Yılmaz, Türkiye'nin sadece madencilik ürünlerinden kaynaklanan dış ticaret açığının 60 milyar dolar olduğunu, bunun yaklaşık 30 milyar dolarının altın ithalatı, geriye kalan 30 milyarının ise diğer madenlerin ithalatından kaynaklandığını anlattı.

 

Türkiye'nin yabancı maden yatırımcısı açısından çekici olduğunu vurgulayan Yılmaz, "Şu andaki Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız kendisi de bunu defalarca söylüyor. 'Yerli veya yabancı biz bu sektöre yatırım getirmek zorundayız' diyor. Maden aramaları bölümünde bizim paraya ihtiyacımız var. Yabancı sermayenin buraya gelmesine ihtiyacımız var. Sondaj maliyetleri çok yüksek. Buna rağmen biz maden işletmesi açısından çok iyiyiz. Çok kuvvetli mühendislik yapımız var, mühendislik firmalarımız var, operatörlerimiz var ancak arama konusunda yatırım ihtiyacı bulunuyor." değerlendirmesinde bulundu.

 

"300-350 MİLYAR DOLARLIK ALTIN MADENİ YER ALTINDA"

 

Mehmet Yılmaz, Türkiye'nin madencilikte bir yol haritası oluşturması gerektiğini, özellikle kritik mineraller grubuna altının da dahil edilmesi gerektiğini dile getirdi.

 

Kobalt, nikel, kadmiyum, lityum, grafit ve bakırın kritik madenler olduğunu anımsatan Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü: "Hatta şimdilerde altının da o kritik mineraller listesine girmesi gerektiği söyleniyor. Bu madenlerin aranması ve işletilmesi sırasında ciddi bir yatırım gerekiyor. Buraya yabancı sermayenin ilgi ve alakasının olacağını düşünüyoruz. Türkiye'nin altın potansiyeli ortada. Biz şu anda en büyük ihtimalle üçte birini biliyoruz. Geriye kalan üçte ikisi ki yaklaşık 300-350 milyar dolarlık bir altının yer altında olduğunu düşünüyoruz. Bu alanda yabancı yatırımcı ilgisi oldukça yüksek. Madencilik faaliyetlerinin gayrisafi milli hasıla içindeki payı yüzde 1, bu oranın yükselmesi için yatırımlara ihtiyaç var. Bu oranı yüzde 2'ye çıkarmak için bile yeni yatırımcılara ihtiyaç var. Madenciliğin gelişmiş olduğu birçok ülkede bu oran yüzde 7-8 civarında."

 

Yılmaz, Orta Vadeli Plan'da madencilikle ilgili üç maddenin sektör tarafından olumlu karşılandığını ifade etti.

 

Madenciliğin Türkiye için olmazsa olmaz bir sektör olduğuna dikkati çeken Yılmaz, şunları kaydetti: "Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının 'koordinatör bakanlık' olması yönünde bir düşünce var. İzinler konusunda birden fazla bakanlıktan izin almak gerekiyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının izinler konusunda koordinasyonu sağlaması düşüncesi var. Bir de ön izin aşaması düşünülüyor. Ön izin alınarak maden sahasının başka bir mevzuatla işletmeye kapatılmasının ya da hareketinin kısıtlanmasının önüne geçmek için ön izin mekanizmasından bahsediliyor. Bu da bizim için çok önemli. Güvenlik soruşturması sürecinde basitleştirme ya da standart oluşturulmasına da ihtiyaç duyuluyor. Ekonomide beklenen iyileşmenin temelinde gerçekten dış ticaret açığı çok büyük önem arz ediyor. İstihdam olmasını istiyorsak, vergi üretmek istiyorsak, yatırım gelsin istiyorsak bunların önünün kontrollü bir şekilde açılması lazım."

23 Eylül 2024 Pazartesi

Etiketler : maden ruhsat