tatil-sepeti

Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre, Türkiye'de suyun yüzde 74'ü tarım amaçlı sulamada, yüzde 13'ü sanayide, kalan yüzde 13'ü de evsel ve bireysel ihtiyaçlar için kullanılıyor.

Kişi başına düşen yıllık 1400 metreküp kullanılabilir suyla, su azlığı yaşayan ülkeler kategorisindeki Türkiye'de, nüfusun 2040'ta 100 milyonu aşacağı ve kişi başına düşen yıllık kullanılabilir su miktarının yaklaşık 1100 metreküp olacağı tahmin ediliyor. Bu durum, Türkiye'nin gelecekte su sıkıntısı çeken ve su stresi olan bir ülke durumuna gelme ihtimalini doğuruyor.

Susuzluk ve kuraklık riskine karşı alınması gereken önlemler hakkında İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Orman Fakültesi Toprak İlmi ve Ekoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay, gelecek yıllarda iklim değişikliğinin şiddetlendirdiği aşırı hava olaylarının Türkiye'de çok daha önemli olabileceğini ve iklim değişikliğine bağlı gelişen olumsuzluklardan ülkenin de etkileneceğini söyledi.

Tolunay, "Bu aşırı hava olaylarına şiddetli sağanak yağışlar, sel ve taşkınlar, fırtınalar, dolu, kuraklık, orman yangınları örnek verilebilir. Bunların her birinin etkilerine karşı alınabilecek önlemler bulunmaktadır." dedi.

Türkiye'de yıllık su tüketiminin büyük bölümünün tarım alanlarının sulanmasında gerçekleştiğini ve bunun "vahşi sulama" denilen yöntemlerle yapıldığını bildiren Tolunay, alınabilecek önlemlerle ilgili şu önerilerde bulundu: "Damlama sulama gibi suyun daha etkin ve az kullanılmasını sağlayan yöntemler su tasarrufu sağlayacaktır. Diğer yandan bölgelerin iklimine uygun olmayan tarımsal ürünler yetiştirilmesi de su tüketimini artırmakta. Örneğin oldukça kurak bölgelerde, su ihtiyacı yüksek olan şeker pancarı ya da mısır gibi ürünlerin yetiştirilmesinin önüne geçilmeli. Toprakların organik madde içeriğinin yükseltilmesi, toprak yüzeyinin malçlanması gibi yöntemler suyun topraklarda depolanmasını ve buharlaşmayla kaybolmasını engelleyecektir. Açık sulama kanallarının kapalı hale getirilmesi de buharlaşma sonucu yaşanan su kaybını azaltacaktır."

"SU SADECE İNSANLARIN DEĞİL TÜM CANLILARIN İHTİYACI"


Yağmur suyu hasadı çalışmalarına da bir an önce başlanması gerektiğini vurgulayan Tolunay, "Yağmur suyu hasadı denilince göletler yapmak değil, yağmur suyunun toprağa sızmasını sağlayacak uygun toprak işleme yöntemleri, tahrip olmuş arazilerin ıslahı gibi çalışmalar anlaşılmalıdır. Yer altı barajları inşa edilmesi de gündemde. Ancak bunlar inşa edilirken arazilerin tahrip edilmemesine, yer altı sularının beslenmesinin engellenmemesine dikkat edilmelidir." diye konuştu.

Tarım haricinde çok su kullanan termik santraller, madencilik, tekstil gibi sektörlerde de su tüketiminin azaltılması gerektiğini dile getiren Tolunay, evsel su tüketimini çok fazla azaltmanın mümkün olmadığına ancak yine de toplumun tasarruf konusunda daha çok bilinçlendirilebileceğine dikkati çekti.

Kentlerin aşırı büyümesinin de su sorununu beraberinde getirdiğini kaydeden Tolunay, nüfusun Anadolu'da tutulacağı planlama çalışmaları yapılması önerisinde bulundu.

Atık suların arıtılarak yeniden kullanımının sağlanması gerektiğini ifade eden Tolunay, "Kuraklıklarla mücadele ederken suya sadece insanların değil tüm canlıların ihtiyacı olduğu unutulmamalıdır. Çünkü suyu depolamak için derelere bentler kurulduğunda bendin aşağı kısımları kurumakta ve tüm canlılar susuz kalabilmektedir." dedi.

YAĞIŞ SULARININ KULLANIMI


İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Orman Fakültesi Havza Yönetimi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ferhat Gökbulak da kuraklığın önüne geçebilmek için su kaynaklarını artırmanın, bunun için de yağış sularından faydalanmanın çok önemli olduğunu belirtti.

Gökbulak, "Tatlı su diye tanımladığımız suların kaynağı yağıştır. Ülkemizde tatlı su oranını artıramayız ancak yağış sularını daha yarayışlı biçimde kullanabiliriz." değerlendirmesinde bulundu.

Yağışların toprak yüzeyinden, toprağa girdikten sonra da yüzey altı akış şeklinde yer altı sularına, derelere, göllere veya denizlere ulaştığını anlatan Gökbulak, bu akış şekilleri içerisinde bitki ve insanlar da dahil tüm canlılar için en faydalısının, suyun toprağa girdikten sonra yavaş yavaş topraktan sızarak yer altı sularını beslemesi veya derelere ulaşması olduğunu bildirdi.

Prof. Dr. Gökbulak, şöyle devam etti: "Suyun toprağa sızarak toprak içerisindeki hareketi, suyun kirlenmesini azaltmakta ve su kaynaklarını kullanmada bizlere zaman kazandırmaktadır. Buna karşılık yüzeyde akan suların bir kısmı hem kirlenmekte hem de hızlıca derelere ulaşmakta bir kısmı da denizlere akmak suretiyle kullanım dışına çıkmaktadır. Bu nedenle yağmur sularının etkili biçimde kullanılması için toprak içerisine sızması gerekmektedir. Bu da arazi kullanımıyla ilgili bir konudur. Çünkü arazi kullanımı bilimsel yöntemlere göre yapılırsa, birbiriyle bir zincirin iki halkası gibi hem toprağı hem de suyu korumuş oluruz."

"YAĞMUR SULARI KENTSEL HAVZALARDA DA TOPLANARAK SULAMA AMACIYLA KULLANILABİLİR"


Toprağın yağmur sularının depolandığı bir ortam olduğunu ancak geçirimsiz yüzeylerin arttığı büyük şehirlerde bu anlamda büyük israf yaşandığını dile getiren Gökbulak, şunları kaydetti: "Yağmur suları kentsel havzalarda da toplanarak sulama amacıyla kullanılabilir. Bu amaçla evsel atıkların uzaklaştırıldığı sistemlerle çatılar, asfalt ve yol gibi geçirimsiz yüzlerde akan suların toplandığı sistemlerin birbirinden ayrılmış olması gerekir ki ülkemizde henüz bu altyapı oluşturulmamıştır. Dünyada özellikle gelişmiş ülkelerde bu gibi uygulamalar yaygın olup, bahçe sulamasından çıkan su, tekrar bahçe sulamasında kullanılabilmektedir. Buna ilaveten kentsel havzalarda geçirimsiz yüzey alanları azaltılıp yeşil alanlar artırılarak yağmur suyunun toprağa giren miktarı artırılabilir. Böylece özellikle yaz kuraklığında bitkilerin toprağa giren bu sudan faydalanma şansı da olabilir."

Yağmur sularının toprağa daha fazla girmesine yönelik mimari yapılar yapılabileceğini, örneğin park ve kaldırım gibi alanlarda tamamen beton kalıp taşlar yerine yağmur sularının bir kısmının toprağa ulaşmasını sağlayabilecek gözenekli kaplama taşları veya küçük parçalı taş döşemelerin tercih edilebileceğini aktaran Gökbulak, "Yine, bazı gelişmiş ülkelerde uygulandığı gibi caddelerin ve yolların tamamen asfaltlanması yerine beton bloklarla kaplanması, böylece bloklar arasında az da olsa boşlukların bırakılması gibi uygulamalar daha fazla yağmur suyunun toprağa girmesine olanak sağlayabilir." diye konuştu.

25 Mayıs 2022 Çarşamba

Etiketler : Gündem

Uluslararası Finans Enstitüsü (IIF), önemli ekonomilerdeki zayıf performans nedeniyle küresel ekonomik büyümenin 2024'te yüzde 2,9'a gerileyeceğinin öngörüldüğünü bildirdi.


 

Uluslararası Finans Enstitüsü (IIF), Küresel Görünüm Raporu'nu yayımladı.

 

Raporda, Orta Doğu'daki çatışmalar ve ABD-Çin ilişkileri de dahil olmak üzere jeopolitik gerginliklerin yüksek kalmaya devam ettiği belirtildi.

 

Söz konusu gelişmelerin eş zamanlı olarak gerçekleştiği ve belirsizliğe katkıda bulunduğu belirtilen raporda, böylesine değişken bir ortamda siyasi olayların daha da önem kazandığı ve kasım ayındaki ABD başkanlık seçimlerinin küresel ölçekte yılın en önemli siyasi olayı olarak öne çıktığı ifade edildi. Raporda, ABD'deki seçimlerin küresel ekonomi ve ticaret politikalarını önemli ölçüde etkileyebileceği vurgulandı.

 

Küresel ekonomik faaliyetin yavaşlamasının beklendiğine işaret edilen raporda, küresel ekonomik büyümenin ABD ve Çin gibi önemli ekonomilerdeki zayıf performans nedeniyle 2023'teki yüzde 3,1 seviyesinden 2024'te ve 2025'te yüzde 2,9'a gerileyeceğinin öngörüldüğü bilgisi verildi.

 

Raporda, ABD'de ABD Merkez Bankasının (Fed) geçmişteki agresif parasal sıkılaştırmasının etkilerinin işe alımlarda yavaşlamaya, hane halkı gelir büyümesini baskılamaya ve tüketici harcamalarını kısıtlamaya yol açmasının beklendiği belirtilerek, benzer şekilde Çin'in ekonomik ivmesinin de zayıfladığı ve son verilerin temel sektörlerde geniş tabanlı bir yavaşlamaya işaret ettiği aktarıldı.

 

ABD ekonomisinin bu yıl yüzde 2,4 büyümesinin beklendiği kaydedilen raporda, Çin ekonomisinin de bu yıl yüzde 4,7 büyüyeceğinin öngörüldüğü belirtildi.

 

Raporda, Avro Bölgesi'nin ekonomik görünümünün de zorlu olmaya devam ettiğine işaret edilerek, bölge ekonomisinin ekonomik büyüme hızının geçen yıla benzer şekilde yüzde 0,5 civarında düşük kalmasının beklendiği kaydedildi.

 

IIF'nin raporunda, Türkiye ekonomisinin ise 2024'te yüzde 2,7 büyüyeceğinin öngörüldüğü bildirildi.

 

Öte yandan, Fed'in 2024 yılında faiz oranlarını 100 baz puan düşürmesinin beklendiği ve bu durumun küresel finans piyasalarını etkileyeceği belirtilerek, gelişmekte olan piyasaların, riskler bölgeye göre değişse de ABD'deki daha düşük faiz oranlarından faydalanabileceği ifade edildi.

 

Raporda, 2025 yılına ilişkin ekonomik görünümün ise jeopolitik istikrara ve teknolojik ilerlemeye bağlı olduğu kaydedildi.

19 Eylül 2024 Perşembe

Etiketler : büyüme

Borsa İstanbul'da BIST 100 endeksi, günü yüzde 2.06 değer kazanarak 9.975,61 puandan tamamladı. BIST 100 endeksi, önceki kapanışa göre 201,12 puan artarken, toplam işlem hacmi 84,6 milyar lira oldu.


Bankacılık endeksi yüzde 3,08, holding endeksi yüzde 2,50 değer kazandı.

 

Sektör endeksleri arasında en çok kazandıran bankacılık, tek kaybettiren yüzde 0,63 ile ticaret oldu.

 

Küresel piyasalarda, ABD Merkez Bankasının (Fed) 50 baz puanlık faiz indiriminin ardından pozitif bir seyir izleniyor.

 

Öte yandan TCMB Para Politikası Kurulu (PPK), politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını değiştirmeyerek yüzde 50'de tuttu.

 

PPK duyurusunda, "Temel mal enflasyonu sınırlı bir artışla düşük seyretmeye devam ederken, hizmet enflasyonundaki iyileşmenin son çeyrekte gerçekleşmesi beklenmektedir. Enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörülmesi durumunda ise para politikası araçları etkili şekilde kullanılacaktır." ifadelerine yer verildi.

 

Kararın ardından BIST 100 endeksindeki yükseliş hızlanırken, Türkiye'nin 5 yıllık kredi risk primi (CDS) ise 256,5 baz puanla Şubat 2020'den bu yana görülen en düşük seviyeye yaklaştı.

 

Analistler, TCMB'nin karar metninden alınan sinyallerin enflasyonla mücadelenin ciddi şekilde devam edeceği şeklinde yorumlandığını kaydederek, bu durumun Türk lirası varlıklara olan talebi destekleyebileceğini belirtti.

 

Yarın yurt içinde tüketici güven endeksi, yurt dışında ise Japonya Merkez Bankası (BoJ) faiz kararı, Japonya'da enflasyon, Almanya'da Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE), Avro Bölgesinde tüketici güven endeksinin öne çıkacağını dile getiren analistler, BoJ'un yarınki açıklamasında faiz oranının yüzde 0,25'te sabit tutmasının beklendiğini söyledi.

 

Banka politika faizini 31 Temmuz 2024'te 15 baz puan artışla yüzde 0,25'e yükseltirken, devlet tahvil alımlarının ise azaltılmasına karar vermişti.

 

Analistler, teknik açıdan BIST 100 endeksinde 10.000 ve 10.100 seviyelerinin direnç, 9.800 ve 9.700 puanın destek konumunda olduğunu kaydetti.

19 Eylül 2024 Perşembe

Etiketler : BIST100 borsa