tatil-sepeti

Yapay zekanın günlük hayatımıza iyiden iyiye girmeye başlamasıyla birlikte teknolojinin yeni gözbebeği IoT (nesnelerin interneti), yaşantımızın vazgeçilmezi olmaya aday konuma yükseldi. Artık IoT tabanlı teknoloji ile mümkün gibi görünmeyen birçok konuda gelişme kaydedilebiliyor.

İstanbul Ticaret Odası (İTO) tarafından kurulan ve İstanbul Kalkınma Ajansı (İSTKA) tarafından desteklenen Bilgiyi Ticarileştirme Merkezi (BTM) girişimcilerinden ForFarming de IoT tabanlı tarım teknolojisi geliştirerek tarımsal üretimi tarladan eve taşıdı.

Ev ve iş yerlerinde kontrol edilebilir ve raporlanabilir bir uygulama olan ForFarming projesi, okullarda yer alarak öğrencilerin tarım deneyimi yaşamasını sağlayacak. ForFarming’in raporlanabilir olma özelliği, bitkiler için en uygun ortamın hangisi olduğunu derin gözlem yeteneği sayesinde kullanıcıya aktarıyor. ForFarming’in kurucu ortağı Levent Atlas, fikri nasıl geliştirdiklerini ve hedeflerini İstanbul Ticaret Gazetesi’ne anlattı.

Projenizi ve yenilikçi yönünü anlatabilir misiniz?

ForFarming, evlerde ve işyerlerinde kullanılmak üzere tasarlanmış ölçülebilir, kontrol edilebilir ve raporlanabilir IoT tabanlı tarım teknoloji girişimi. ForFarming sayesinde topraksız tarım yöntemiyle 20’ye yakın bitki yetiştirebiliyorsunuz.
İçerisinde bulunan led ışıklar sayesinde güneş ışığının girmediği kapalı alanlar da dahil ürününüzü yetiştirebiliyorsunuz. İçerisinde bulunan sensörler yardımıyla bitkinin gelişimi için önemli olan PH, ısı, sıcaklık ve nem gibi değerleri anlık olarak ölçebiliyoruz ve bu bilgiler kablosuz olarak akıllı telefonlarınıza aktarılıyor.
Bu sayede bitkilerinizi telefonlarınızdan veya bilgisayarınızdan mekandan ve zamandan bağımsız bir şekilde izleyip kontrol edebiliyorsunuz. Tohumdan hasat zamanına kadar olan bütün süreç sistemimizde gerçekleşiyor. Sistem tam otomatik olmakla beraber kullanıcılarımızın telefonuna suyu ne zaman açmaları gerektiği veya ışığın ne zaman kapanması gerektiğini bildirim olarak gönderiyoruz ve kullanıcılarımız aksiyonlarını buna göre alabiliyorlar.

Projeniz hangi aşamada ve bugüne kadar hangi süreçleri tamamladınız? Müşteri portföyünüzün genişliği nedir?

Eylül 2017’de fikir olarak bu projeye başladık.
2018 şubat ayında Bilgiyi Ticarileştirme Merkezi’ne kabul edildik. BTM’de prototiplerimizi geliştirirdik ve nisan 2018’de Akıllı Şehirler’18 Fuarı’nda ürünlerimizi tanıttık. Şu an nihai ürünlerimiz hazır. Son 20 gündür yoğun bir şekilde özel ilköğretim okullarıyla çalışmaya başladık. Akıllı mini seralarımız ve eğitim içeriklerimizle çocuklarımızı erken yaşta tarım ve teknolojiyle tanıştıracağız. Ayrıca hem peyzaj firmaları hem de bireysel kullanıcılardan siparişler aldık.

Projenizi hangi sektörler için geliştirmeyi düşünüyorsunuz?

Şu an eğitim sektörü, peyzaj ve bireysel kullanımımız var. Adım adım ilerleyerek öncelikle şu an çalıştığımız sektörlerde hem yurtiçi hem de yurtdışı pazarda yayılmak istiyoruz. Sonrasında ise sürekli gelişerek büyük endüstriyel tarım alanlarına hizmet vermeyi planlıyoruz.

IoT tabanlı tarım geliştirme noktasına hangi fikirden yola çıkarak geldiniz? Raporlanabilir olması tüketiciye nasıl bir katkı sağlayacak?

Günümüz koşullarında tarım ile uğraşmak epey zorlaştı. Küresel ısınma ve diğer nedenlerden dolayı tarım ve su kaynakları giderek azalmaya başladı. Bunun yanında sürekli artan nüfus yüzünden tarım kaynaklarının nasıl yeteceği endişe uyandıran bir konu. Biz de ekip arkadaşlarımla beraber nasıl bir fayda sağlayabiliriz, teknolojiyi kullanarak verimli hale getirebilir miyiz derken kendimizi ForFarming’i yaparken bulduk.

Raporlanabilir olması sayesinde topladığımız verileri işleyerek bitkinin yetişmesi için gerekli olan optimum koşulları kullanıcıya sunuyoruz. Kullanıcılar değerleri gözlemleyebildiği için daha bilinçli bir şekilde ürün yetiştirebiliyorlar.

Projenizin Türkiye’ye ve global pazara kazandıracağı faydalar neler?

Tarımı teknoloji ile birleştirerek ülkemizde ve dünyada daha verimli ürün yetiştirilmesini sağlıyoruz. Bu sayede eski tip tarım yerine daha bilimsel verilere dayanan yöntemlerle zaman, verim ve maliyet gibi kayıpları optimize ediyoruz. Ürünlerimizi mini boyutlara getirdiğimiz için uzmanlık gerektirmeden herkesin bitki üreticisi olmasına olanak sağlıyoruz. Bu sayede üretici toplum olma konusunda adımlar atmak istiyoruz. Cihazımızın uzaktan kontrol edilebilir olması sayesinde ForFarming yanınızda değilken bile müdahale edebilirsiniz.
Bu da size kolaylık sağlıyor.

11 Haziran 2018 Pazartesi

Etiketler : Sektörel

Kötü giden havalar, balık tezgahını da vurdu. Olumsuz hava şartları nedeniyle balıkçılar av için denize açılamadı. Karadeniz’de av sezonunun başlamasıyla bol miktarda avlanan ve tanesi 50 liradan satılan palamutun fiyatı, 150 liraya kadar çıktı.


 

Saathane Meydanı'nda balıkçılık yapan Dündar Kırbaş, olumsuz hava şartları nedeniyle balıkçıların av için denize açılamadığını söyledi.

 

Kırbaş, bu durumun balık fiyatlarına yansıdığını ifade ederek, "Balığın azalması da bu duruma etki ediyor. Olumsuz hava olmasaydı palamut 150 değil de yine 100 lira olacaktı. Şu an hem havanın etkisi hem de balığın azalmasıyla fiyatlar biraz yükseldi. Balıkçılar şu an denize açılamıyor." dedi.

 

Av sezonunun başında palamudun tanesinin 50 liradan satıldığını, daha sonra 70-80'i gördüğünü, şu an ise 130 ile 150 lira arasında satıldığını belirten Kırbaş, "Balıkta irileşme de var. 50 liraya sattığımız balığın şu an iki katı. Yani 400 gramdı balık, şu an 800-900 gram oldu." diye konuştu.

 

Balıkçı Halit Bayrak da balığın azalması nedeniyle fiyatların arttığına işaret ederek şunları dile getirdi: "Biz fiyatları yükseltmiyoruz. Kayıklar kötü hava şartları nedeniyle denize açılamadığı için balık az çıkıyor. Bu palamut bir ay daha çıkar nasip olursa. Bütün balık fiyatlarında artış var. Mezgit 150, barbun 100 lira, fiyatlar bu aralar biraz yüksek. Hamsi inşallah önümüzdeki ay çıkar."

 

Vatandaşlardan Nail Aytekin, "Balık çok pahalı,150 lira, 50 liraya almıştım en son. Şimdi bakıyoruz, nasıl alacağız. Yirmi gün önce 50 liraydı. Alamayız bu fiyatlara." şeklinde konuştu.

 

Günay Birvar ise "Fiyatlar parası olana iyi ama parası olmayana kötü. Balık az çıktığı için fiyatların arttığı söyleniyor. Balığı çok severiz. Eşim de balıkçı. Mecbur alıyoruz." ifadelerini kullandı.

23 Eylül 2024 Pazartesi

Etiketler : balık palamut balıkçı tezgah fiyat

Türkiye'de maden çeşitliliği açısından yüksek potansiyel ve iyi eğitilmiş insan gücü bulunduğu ancak yer altı kaynaklarının değerlendirilmesi konusunda devletin ruhsat sahibi şirketlere ‘ruhsat güvencesi’ sunmasının beklendiği bildirildi.


 

Türkiye Madenciler Derneği (TMD) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Yılmaz, Anadolu Ajansının (AA) Global İletişim Ortağı olduğu 3. Maden Kurtarma Yarışması sonrası, basın mensuplarına Türkiye'nin madencilik sektörüne ilişkin açıklamalarda bulundu.

 

Dünyadaki 90 çeşit mineralin 70 tanesinin Türkiye'de üretilebildiğini ifade eden Yılmaz, buna rağmen yüksek potansiyelin istenilen şekilde değerlendirilemediğini söyledi.

 

Mehmet Yılmaz, sektörün yer altı madenciliği konusunda devletten beklentileri olduğunu belirterek, şöyle konuştu: "Bizim sorunumuz yer altı kaynaklarının değerlendirilmesi konusunda devletimizin çekinik kalması, bu durum sadece altın madeni için geçerli değil, mermer, krom ve kömür için de geçerli. Türkiye'nin madencilikte jeopolitik potansiyeli ve iyi eğitilmiş insan gücü var. Ancak yer altı kaynaklarının değerlendirilmesi konusunda devletin ruhsat sahibi şirketlere 'ruhsat güvencesi' sunmasını bekliyoruz. Madencilikte sahip olduğumuz değeri gün yüzüne çıkarmaya çalıştığımızda yatırımcılar çevre ile ilgili endişelerden dolayı vatan haini gibi görülüyor. Halbuki kesilen her 100 ağaçtan sadece biri madencilik için kesiliyor. Devletin verdiği izinlerin arkasında durması lazım, o da bizim tam da tabirimizle 'ruhsat güvencesi'."

 

Yılmaz, Türkiye'nin sadece madencilik ürünlerinden kaynaklanan dış ticaret açığının 60 milyar dolar olduğunu, bunun yaklaşık 30 milyar dolarının altın ithalatı, geriye kalan 30 milyarının ise diğer madenlerin ithalatından kaynaklandığını anlattı.

 

Türkiye'nin yabancı maden yatırımcısı açısından çekici olduğunu vurgulayan Yılmaz, "Şu andaki Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız kendisi de bunu defalarca söylüyor. 'Yerli veya yabancı biz bu sektöre yatırım getirmek zorundayız' diyor. Maden aramaları bölümünde bizim paraya ihtiyacımız var. Yabancı sermayenin buraya gelmesine ihtiyacımız var. Sondaj maliyetleri çok yüksek. Buna rağmen biz maden işletmesi açısından çok iyiyiz. Çok kuvvetli mühendislik yapımız var, mühendislik firmalarımız var, operatörlerimiz var ancak arama konusunda yatırım ihtiyacı bulunuyor." değerlendirmesinde bulundu.

 

"300-350 MİLYAR DOLARLIK ALTIN MADENİ YER ALTINDA"

 

Mehmet Yılmaz, Türkiye'nin madencilikte bir yol haritası oluşturması gerektiğini, özellikle kritik mineraller grubuna altının da dahil edilmesi gerektiğini dile getirdi.

 

Kobalt, nikel, kadmiyum, lityum, grafit ve bakırın kritik madenler olduğunu anımsatan Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü: "Hatta şimdilerde altının da o kritik mineraller listesine girmesi gerektiği söyleniyor. Bu madenlerin aranması ve işletilmesi sırasında ciddi bir yatırım gerekiyor. Buraya yabancı sermayenin ilgi ve alakasının olacağını düşünüyoruz. Türkiye'nin altın potansiyeli ortada. Biz şu anda en büyük ihtimalle üçte birini biliyoruz. Geriye kalan üçte ikisi ki yaklaşık 300-350 milyar dolarlık bir altının yer altında olduğunu düşünüyoruz. Bu alanda yabancı yatırımcı ilgisi oldukça yüksek. Madencilik faaliyetlerinin gayrisafi milli hasıla içindeki payı yüzde 1, bu oranın yükselmesi için yatırımlara ihtiyaç var. Bu oranı yüzde 2'ye çıkarmak için bile yeni yatırımcılara ihtiyaç var. Madenciliğin gelişmiş olduğu birçok ülkede bu oran yüzde 7-8 civarında."

 

Yılmaz, Orta Vadeli Plan'da madencilikle ilgili üç maddenin sektör tarafından olumlu karşılandığını ifade etti.

 

Madenciliğin Türkiye için olmazsa olmaz bir sektör olduğuna dikkati çeken Yılmaz, şunları kaydetti: "Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının 'koordinatör bakanlık' olması yönünde bir düşünce var. İzinler konusunda birden fazla bakanlıktan izin almak gerekiyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının izinler konusunda koordinasyonu sağlaması düşüncesi var. Bir de ön izin aşaması düşünülüyor. Ön izin alınarak maden sahasının başka bir mevzuatla işletmeye kapatılmasının ya da hareketinin kısıtlanmasının önüne geçmek için ön izin mekanizmasından bahsediliyor. Bu da bizim için çok önemli. Güvenlik soruşturması sürecinde basitleştirme ya da standart oluşturulmasına da ihtiyaç duyuluyor. Ekonomide beklenen iyileşmenin temelinde gerçekten dış ticaret açığı çok büyük önem arz ediyor. İstihdam olmasını istiyorsak, vergi üretmek istiyorsak, yatırım gelsin istiyorsak bunların önünün kontrollü bir şekilde açılması lazım."

23 Eylül 2024 Pazartesi

Etiketler : maden ruhsat