FATİH OKTAY

ABD’nin soğuk savaş dönemi Sovyetler politikasının mimarlarından Zbigniew Brzezinski’nin 1992’de Sovyetler Birliği’nin dağılmasından hemen sonra yaptığı değerlendirmede, bunun aslında Rus İmparatorluğu’nun dağılması olduğu, Rusya’nın ileride tekrar bir emperyal güç haline gelmemesi için eski Sovyetler Birliği’nin Rus olmayan bölgelerinde, özellikle de Ukrayna’da, ulus ve Rus etkisinden uzak devletler oluşturulmasının önemini vurguluyordu.

30 yıl sonra günümüzde, Ukrayna’nın da NATO’ya üye olmasıyla bu hedef büyük ölçüde gerçekleşmek üzereyken Putin yönetimi Ukrayna’ya girme kararı aldı. Ancak bu harekat, gerek Ukrayna içinde gerekse diğer ülkelerden, anlaşılan Putin yönetiminin hiç beklemediği bir direnç ile karşılaştı. Görüldüğü kadarıyla yönetim sistemi kaynaklı akıl almaz bilgi akış ve değerlendirme zaaflarına bağlı olarak, bu karar ve uygulanışı Ukrayna ve Rus insanı için bir facia yaratırken, hedeflenenin aksine Rusya’yı bir büyük dünya gücü olma hedefinden giderek daha da uzaklaşacağı bir rotaya sokmuş görünüyor.

RUSYA’NIN EKONOMİK GÜCÜ

Ancak Rusya, günümüzde askeri açıdan büyük bir güç iken, dünya sıralamasında İtalya’nın, petrol ve gaz dışarıda tutulursa İspanya’nın altında yer alan GSYH büyüklüğü ile coğrafi boyutlarına göre ekonomik açıdan cüce denebilecek bir konumda bulunuyor. Bu boyutlardaki ve büyüme eğilimi göstermeyen ekonomisi ile uzun dönemde bir büyük güç olma şansı zaten pek olmadığından, küresel güç mücadelesi açısından Ukrayna girişiminin Rusya’yı büyük bir kayba uğratmadığı söylenebilir.

Ukrayna’daki gelişmeler küresel güç mücadelesinde Rusya’dan çok Çin’in elini zayıflatması, ABD’ninkini ise güçlendirmesi açısından önem taşıyor.

Daha önceki yazılarda belirttiğimiz gibi Trump yönetimi Çin’i ekonomik, teknolojik, politik olarak dışlamaya, yalnız bırakmaya, Çin’e karşı bir küresel cephe oluşturmaya yönelik politikalar izliyordu, Biden döneminde de bu çaba, daha ılımlı biçimde de olsa sürdürüldü, ancak bu konuda başarı sağlanamadı. Ukrayna’nın işgaliyle, ABD’nin Çin’e karşı gönlünde yatan cephe, Rusya’ya karşı kuruluverdi. Artık uygun koşullar oluştuğu veya oluşturulduğunda bu cephe Çin’i de kapsayacak şekilde konumlandırılabilir. Öte yandan, Rusya’ya petrol ve gaz bağımlılığının sonuçlarını yaşayan ekonomisi gelişmiş ülkeler, Çin’e ekonomik bağımlılıklarını da gözden geçirerek, ABD’nin politikasına uygun şekilde Çin ile ekonomik ilişkilerini zayıflatma yönünde ilerliyor olabilirler.

ÇİN’İN ARABULUCULUK GİRİŞİMİ

Bir ay önceki yazıda belirttiğim gibi Çin ve ABD arasındaki çekişmede olası soğuk ve sıcak savaş senaryolarının çoğu, Çin’in güney ve doğusunda denizden enerji, hammadde, mal akışlarının sekteye uğratılmasına bağlanıyor. Böyle bir durumda dev enerji ve tarımsal kaynaklarıyla bazı senaryolarda buna nükleer gücünü de ekleyebiliriz- dost bir Rusya’nın varlığı, Çin için yaşamsal bir önem taşıyor. Ukrayna’nın işgalinin Çin açısından en büyük olası zararını, onu böyle bir müttefikten mahrum etmesi oluşturur. Bu nedenle Çin, böyle bir olasılığın gerçekleşmesine yol açacak politikalar izlemekten uzak duracaktır.

Bu, Çin’in Rusya’nın dostluğunu veya Putin’in iktidarı kaybetmesine yol açacak politikalardan uzak durulması anlamına geliyor.

Bu çerçevede Çin’in, Rusya’nın yaptırımlar karşısında çökmemesi ve Putin’in iktidarını zora sokacak bir konuma düşmemesi için doğrudan silah sağlayarak savaşı destekler konuma düşmeden, elinden geleni yapmasını bekleyebiliriz. Bu nedenle Çin tarafının, Putin’in ülke içinde başarı olarak sunabileceği bir noktaya gelmeden Ukrayna’da barış için gerçek bir arabuluculuk girişiminde bulunması da beklenmez.

Bu koşullar altında geçtiğimiz günlerde Biden ve Xi arasında yapılan, ana konusu Ukrayna olan tele-görüşmeden somut bir sonuç alınması beklenemezdi ve alınamadı.

25 Mart 2022 Cuma

Etiketler : Köşe Yazısı

DOÇ. DR. ADNAN VEYSEL ERTEMEL


adnan.ertemel@gmail.com

 

Yapay zeka, son dönemde birçok alanda çığır açan gelişmelere yol açtı. Bu yazımızda yapay zeka alanında ChatGPT tarzı ilk akla gelen örneklerin dışında varsayımlarımızı sorgulatacak çığır açan yeni teknolojilere değineceğiz.

 

ROBOTİK GÖZ TEMASI

 

Araştırmacılar, insanlarla doğal ve etkileşimli bir şekilde iletişim kurabilen robotlar geliştirmek için çalışıyor. Bu hedefe ulaşmada hedeflenen önemli bir adım, robotlara insanlarla göz teması kurabilme yeteneği kazandırmak... Robotlar artık sözlü iletişimde usta oldukça, büyük dil modellerinin (örneğin ChatGPT gibi) gelişmelerin katkısıyla görsel ifade becerileri, özellikle de yüz ifadeleri, oldukça geride kaldı.

 

Birçok farklı yüz ifadesini yapabilen ve bunları ne zaman kullanacağını bilen bir robot tasarlamak oldukça zorlu bir görev oldu.

 

Columbia Üniversitesi Yaratıcı Makinalar Laboratuvarı, bu zorluğun üstesinden gelmek için beş yıldan fazla süredir çalışıyor. Grup, yakın zamanda saygın bir akademik dergide yayınlanan yeni bir çalışmada, insanla aynı anda yüz ifadelerini okuyan ve bundan hareketle aynı anda yüz ifadelerini değiştiren bir robot geliştirdiğini duyurdu. Öyle ki, insan yüzündeki değişimlerden tahminleme yapabilen robot, insanın gülümsemesinden yaklaşık 840 milisaniye önce gülümsemeyi öngörebiliyor ve bu sayede insanla aynı anda gülümsemeyi gerçekleştirebiliyor.

 

Bu gelişme, robotların insanlarla daha insancıl bir şekilde etkileşime girmesini ve çeşitli alanlarda daha yaygın olarak kullanılmasını sağlamada önemli bir adım olarak nitelendirilebilir. Çünkü bu tarz bir insan robot etkileşiminde gecikmiş yüz mimikleri samimiyetsiz görünürken, bir insanın duygusal durumunu zamanında gerçekleştirmek için yüz ifadesinin doğru bir şekilde çıkarsanması çok önemli.

 

SADECE BİR FOTOĞRAF VE SES KAYDINDAN VİDEO ÜRETİMİ

 

Diğer yandan Microsoft şirketi, fotoğrafları konuşan ve şarkı söyleyen insan videolarına dönüştürebilen yeni bir yapay zeka aracı geliştirdi. VASA olarak adlandırılan bu teknoloji, yapay zeka modellerini kullanarak bir kişinin yüzünü ve sesini bir videodan diğerine aktarmayı mümkün kılıyor. VASA, deepfake teknolojisinin etik ve sorumlu kullanımı konusunda endişeleri artırsa da film yapımı, eğlence ve eğitim gibi alanlarda birçok yeni uygulamaya yol açabilir.

 

YAPAY ZEKA İLE SEL TAHMİNİ

 

Google, yapay zekayı kullanarak yedi gün öncesine kadar sel tahmini yapabilen bir sistem geliştirdi. Bu sistem, geçmiş sel verilerini ve hava durumu gibi gerçek zamanlı bilgileri analiz ederek potansiyel sel risklerini belirleyebiliyor. Google, bu sistemi Hindistan’da halihazırda kullanıyor ve selden etkilenen insanları önceden uyararak can kaybını ve hasarı azaltmaya yardımcı oluyor. Bu gelişme, iklim değişikliğinin etkileriyle mücadelede ve doğal afetlere hazırlıklı olmada önemli bir rol oynayabilir.

 

Sonuç olarak yapay zeka, her geçen gün yeni ve heyecan verici gelişmelerle bizi şaşırtmaya devam ediyor. Bu örnekler, yapay zekanın birçok alanda çığır açan gelişmelere yol açtığını ve gelecekte daha da büyük bir etkiye sahip olacağını gösteriyor. 

29 Nisan 2024 Pazartesi

PROF. DR. AHMET EMRE BİLGİLİ


 

Bakü ve İstanbul hattını her açıdan güçlendirmek iki ülke ilişkisine ne katar? Siyasette, ticarette, eğitimde, diplomaside, savunma sanayinde, sağlıkta, sanayide, bütün sektörlerde ve alanlarda. Dört günlük Bakü ziyaretimizde bu sorunun cevabını anlamaya yönelik birtakım temaslar yaptık. Bu çerçevede özellikle iş dünyasının temsilcileriyle görüş alışverişinde bulunma ve ilişkilerin seyri seviyesi hakkında bilgi alma imkânımız oldu. Bakü’deki eğitim kuruluşlarımızla ilgili yaptığımız ziyaret ve görüşmelerde bu alanın gelişmelerini öğrendik. Tüm elde ettiğimiz bilgileri Bakü Büyükelçimiz Doç. Dr. Cahit Bağcı ile değerlendirdik. Netice olarak Bakü-İstanbul hattının her alanda giderek güçlendiğine dair bir kanaat edindik. 

 

Görüştüğümüz iki iş adamı kuruluşunun başkanı, Bakü-İstanbul hattının ticari olarak güç kazanmasında ciddi rol oynuyor. İstanbul Ticaret Odası ise Bakü’ye olan ilgisi nedeniyle bu hattın güçlendirilmesinde kapsayıcı bir işleve sahip. İTO ve TİM’in İstanbul-Bakü hattında önemli görevler üstlendiğini özellikle belirtmek gerekir. Azerbaycan-Türkiye İşadamları Birliği’nin (ATİB) Başkanı Mürsel Rüstemov, önemli ticari işbirliklerinin oluşmasına sebep olmuş. MÜSİAD Azerbaycan’ın tesciliyle Bakü’deki teşkilatlanmasını güçlendirerek sektörel örgütlenmede uygun bir zemin oluşmuş. ATİB Başkanı Rüstemov, MÜSİAD Başkanı Reşat Cabirli ve heyetleri çalışmalarına aşkla devam ediyor. Her ikisinin de Türkiye-Azerbaycan ticari ve ekonomik ilişkilerini geliştirmede önemli rolü olduğunu belirtmek gerekir. Bunlara ilaveten iş dünyasındaki Türkiye Yüzyılı İşbirliği ve Dayanışma Platformu hem kendi dayanışmasını hem de ihtiyacı olanlara yönelik yaptığı çalışma ve yardımlarla önemli bir rol oynuyor. 

 

Trabzon İş Adamları Birliği de benzer çalışmalar yapıyor. 

 

*           *           *

 

Büyükelçimizin verdiği bilgilere göre geçtiğimiz yıl Kocaeli’den İzmir’e, Bursa’dan Kahramanmaraş’a, Çorum’dan Trabzon’a, Niksar’dan Gebze’ye 55 iş adamı heyetimiz gelmiş ve ilçelerimiz dahi heyetler oluşturup ticaretin gelişmesine gayret etmiş. Bakü’de düzenledikleri iş formlarının büyükelçimizin de tavsiyeleriyle tematik nitelikte kimya, kreatif endüstriler, hediyelik eşya, sağlık turizmi, tekstil, gıda ve savunma sanayi gibi alanlarda yapıldığını görüyoruz. Bu ticari heyetlerin tematik düzeydeki ziyaretleri, iş ve bayilik görüşmeleri yatırım imkânlarını da ortaya çıkarabilecek özelliğe sahip. 2023 yılı rakamlarıyla Ticaret Başmüşavirliği’ne 9 bine yakın soru alınması ve bunların tümünün cevaplanması, Türk yatırımcısının ve tacirinin Azerbaycan’a artan ilgisini gösteriyor. Diğer önemli bir husus ise Türk malına olan güven olup ürünün menşei fiyatından önce sorgulanması ve bir ürün Türk malıysa piyasası vardır kanaatinin yerleşmesidir.

 

Ticaretin ardından en önemli işbirliği, eğitim sektöründe oluyor. Bakü’deki Milli Müdafa Üniversitesi ile İstanbul’daki Milli Savunma Üniversitesi arasındaki güçlü işbirliği, iki ülke arasında çok anlamlı neticeler veriyor. İki kurum arasındaki müfredat işbirliği ise iki ordunun yapısal olarak benzerliğini, Türk modelinin benimsenmesini ve savunma sanayindeki gücünü ortaya çıkaracak.   

 

*           *           *

 

Diğer taraftan, Azerbaycan Türkiye Üniversitesi’nin YÖK ile Azerbaycan İlim ve Tahsil Nazırlığı arasında imzalanan bir mutabakat zaptıyla kuruluş sürecinin başlatılması, eğitim alanında yeni bir aşamaya geçileceğinin işaretidir. Kuşkusuz bu üniversite modeli Ahmet Yesevi ve Manas Üniversitesi tecrübesinden hareketle üzerinde çalışılan yeni bir model olarak tasarlanmalı. Bu yolla Türkiye tecrübesinin aktarılarak Azerbaycan’ın insan kaynağının güçlendirmesine katkı sağlayacak bir anlayışla acilen kurulması gerektiğidir.

 

Bunlarla birlikte ülkemizin global eğitim kuruluşu Maarif Vakfımız, Bakü’de inşaatı bitmek üzere olan ikinci eğitim kampüsünü açmaya hazırlanıyor. Bu da Bakü-İstanbul hattının güçlenmesi anlamında önemli. Diğer taraftan, Türk Dünyası Bakü Atatürk Lisesi ve MEB’in Bakü Türk Anadolu Lisesi, yılların tecrübesiyle hizmete devam ediyor. Diyanet Vakfı Bakü Türk Lisesi Azerbaycan’ın en nitelikli ve gözde bir okulu olarak çalışmalarına devam ettiğini, mezunlarının hem ülkemiz üniversitelerine hem de MİT gibi dünyanın en seçkin üniversitelerine gidebildiğini, okulu ziyaretimizde gururla öğrenmiş olduk.

 

Netice-i kelam; Türkiye ve Azerbaycan’ın iki gardaş liderinin aşkla oluşturdukları müşterek işbirliği zeminini iyi değerlendirmek, ortak geleceğimiz açısından son derece stratejik mahiyet arzeder. Özellikle eğitim üzerinden siyasetimizi, ticaretimizi geliştirerek İstanbul-Bakü hattını güçlendiren anlayış önemli. Siyasetten gelen bir büyükelçinin vazife yapıyor olması da ayrı bir kazanımdır.

29 Nisan 2024 Pazartesi