Türkiye, UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi’ne 2008 yılından bu yana 27 kültürel değerini kaydettirdi. Listede dünya genelinde ikinci sırada olan Türkiye, üç değer için de 2025 yılında değerlendirilmek üzere sıraya girdi.


Bunlar arasında geleneksel yoğurt yapma teknikleri, Antep işi nakış ve geleneksel keçe yapım teknikleri yer alıyor. Türkiye’nin 27 kültürel değerinin 7’sinin ise ürün çıkışlı olması da dikkat çekiyor.  

 

SÜMEYRA YARIŞ TOPAL

 

Türkiye, 2025 yılında yapılacak 20. Somut Olmayan Kültürel Miras Hükümetler Arası Komite Toplantısı’nda değerlendirilmek üzere üç kültürel değerini daha Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü’ne (UNESCO) gönderdi. Böylece, ‘Antep İşi Nakışı’, ‘Geleneksel Keçe Yapımı’ ve ‘Yoğurt Yapımının Geleneksel Yöntemleri ve İlgili Sosyal Uygulamalar’, UNESCO İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Listesi’ne eklenmesi için sıraya girdi.   

 


7 TANESİ ÜRÜN ÇIKIŞLI 

 

Bu başvuruların kabul edilmesi halinde Türkiye 30 kültürel değeri ile listede yer alacak. Türkiye’nin halen 27 kültürel değeri UNESCO listesinde ve bunların 7 tanesinin ürün çıkışlı olması dikkat çekiyor. Bunlar arasında sanat kaynaklı ürünler haricinde; mesir macunu, Türk kahvesi, ince ekmek, ipek böcekçiliği, çay, keşkek ve zeytin yer alıyor. Yeni listedeki kültürel değerlerin de kabul edilmesi ile ürün çıkışlı kültürel değerler sayısı 9’a çıkacak.  

 

10 BÖLGEDEN TESCİLLİ 

 

Müstakbel listede ticari ürünlerden en dikkat çekici olanlardan biri de yoğurt. Zira Türkiye’nin yoğurt konusunda 10 ayrı bölgeden coğrafi işareti bulunuyor. En son Kandıra manda yoğurdu 2023 yılında coğrafi işaret alırken, İstanbul da Türkiye’nin yoğurt markasına katkıda bulunan şehirlerden. İstanbul’da Silivri yoğurdu, 2022 yılı temmuz ayında coğrafi işaret aldı. UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi’nde yer almak için bekleyen yoğurt konusunda 7 ayrı bölge de coğrafi işaret için sırada bekliyor. Bunlar arasında İstanbul manda yoğurdu da var.

 


2006 YILINDAN BU YANA

 

UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi; kültürel mirası daha gözle görülür kılmak ve korunması için çalışmak üzere oluşturulan bir listeyi temsil ediyor. Bu liste, taraf devletlerin teklifi üzerine hazırlanıyor ve güncelleniyor. Türkiye, 2006 yılından bu yana Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi’ne taraf. Bu sözleşmenin 180’in üzerinde tarafı bulunuyor. Listeye ürün kaynaklı değerler girse de bunların kendisi değil; kültürleri, alt yapıları ve ritüelleri değerlendiriliyor.  

 


YOĞURT YAPMA RİTÜELİ 

 

Tarihi M.Ö. 6 binli yıllara kadar giden yoğurt, aynı zamanda dünya mutfak kültürüne Türklerin bir armağanı olarak biliniyor. Yoğurt, dünya dillerinde de Türkçeden geçmiş hali ile yoğurt olarak telaffuz ediliyor. UNESCO Listesi’ne dahil olması için aday gösterilen yoğurt, yapma yöntemi ile de geleneksel kültürde kendine yer ediniyor. Zira mayalama sıcaklığı, mayalandığı kap, kullanılan süt ve maya, mayanın miktarı ve saklama yöntemleri geleneksel kültürde özel bir yere sahip. Türkiye yoğurdun bu yönü ile dünyada kültürel bir marka olma yolunda ilerliyor.  

 


TÜRKİYE İKİNCİ SIRADA 

 

Türkiye, UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi’nde yer alan 27 kültürel değeri ile ikinci sırada yer alıyor. İlk sırada ise 43 kültürel değeri ile Çin var. Konunun uzmanlarına göre ürün çıkışlı olmasa dahi değerlerin yaşatılması için ekonomik bir yansıması bulunması ve koruma politikalarında bu başlık için özel çalışmalar yapılması gerekiyor. Ticari bir platforma dökülmeyen değerler bir süre sonra icra edilmemeye başlıyor. Bu da değerin unutulmasının önünü açıyor.   

 


7 MİLYAR EURO’LUK PAZAR 

 

Türkiye, UNESCO haricinde pek çok vesilelerle geleneksel ürünleriyle dünyada bir marka olarak biliniyor. Türk kahvesi, Türk çayı, Türk tekstil ürünlerinin yanı sıra özellikle dönerle de adından söz ettiriyor. Geçtiğimiz günlerde Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier’in Türkiye ziyareti sırasında yanında getirdiği dönerle dönerin dünyadaki marka bilinilirliği yeniden gündeme geldi. İki yıl önceki bir araştırmaya göre Almanya’da 40 bin dönerci bulunuyor ve günde ortalama 2 milyon porsiyon döner tüketiliyor. Almanya’da 7 milyar Euro’luk bir döner pazarı bulunuyor. 


 

ULUSLARARASI MARKA DEĞERİ TAŞIYOR

 

Talip Bayram-Gastronomi Editörü: Türk yoğurdu, genellikle geleneksel yöntemlerle mayalama yoluyla üretilir. Kesinlikle hiçbir katkı maddesi bulunmaz. Bu yöntem, yoğurda kendine özgü lezzet ve dokusunu verir. Mayalama işlemi sırasında sıcaklık titizlikle kontrol edilir. Bu da yoğurdun kıvamının ve lezzetinin korunmasını sağlar. Türk yoğurdu, protein, kalsiyum ve probiyotik bakımından da zengin. Son yıllarda, Türk yoğurdunun sindirim sistemine faydaları ve bağışıklık sistemini güçlendirme özelliği gibi faydaları da dünya çapında tanınmaya başladı. Türk yoğurdu, yüksek kaliteli sütten üretiliyor. Bu da yoğurdun besin değerini ve lezzetini artırıyor. Ayrıca İstanbul yoğurdunun da Türk yoğurt literatüründe kendine has bir yeri var. İstanbul’da yüz yıllara yakın hâlâ devam eden yoğurt üreticileri bulmak mümkün. Bunların özelliği halen tamamen geleneksel usullerle yoğurdu mayalayarak hiçbir katkı maddesi katmadan üretime devam etmeleridir. 

06 Mayıs 2024 Pazartesi

İstanbul Ticaret Odası (İTO), 17 Mayıs Dünya Telekomünikasyon ve Bilgi Toplumu Günü kapsamında iş insanları, akademisyenler ve öğrencilerin katıldığı İş Dünyası Okuyor adlı özel bir etkinlik programı düzenledi.



 İstanbul Ticaret Üniversitesi Kültür ve Edebiyat Topluluğu iş birliği ile hayata geçirilen etkinlik için üniversitenin Sütlüce Yerleşkesi Kütüphanesi’nde kitap okuma saati gerçekleştirildi.

 

İTO meclis üyeleri, akademisyenler ve öğrenciler, kitap okuma alışkanlığını teşvik etmek amacıyla şair ve yazar Yahya Kemal Beyatlı’nın “Aziz İstanbul” adlı eserini birlikte okudu.

 

Açıklamada görüşlerine yer verilen İTO Başkanı Şekib Avdagiç, etkinlikte kitap okuma alışkanlığı kazandırmanın ötesinde, okuyan insanın daha üretken ve topluma daha faydalı olacağı düşüncesinden hareket ettiklerini belirtti.

 

Avdagiç, şunları kaydetti: "Kitabın hayatın da ekonominin de yenileyicisi olduğuna inanıyoruz. Kitap okumanın bir alışkanlık değil ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Bu yüzden okuma alışkanlığımızı hiç yitirmeyip daima diri tutmamız gerekiyor. Denilir ki emek olmadan, sermaye olmadan, ham madde-toprak olmadan ve girişimci olmadan üretim olmaz, bir ürün elde edilemez. İş dünyasına girince öğrendik ki üretim faktörü 4 değil, 5'tir. Beşinci üretim faktörü ise okumaktır, kitaptır. Okumak, sürdürülebilir bilgiyi sağlar. Sürdürülebilir bilgi, sürdürülebilir üretimi temin eder. İşte bugün yaptığımız sembolik eylem, bize bunu hatırlatıyor."

 

İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürü Dr. Coşkun Yılmaz ise iş insanlarının okumaya yönelmesinin önemine dikkat çekerek, “İş dünyasının İstanbul’u okumaları da çok önemli. Netice itibarıyla hepimiz İstanbul kadar varız, hepimiz İstanbul kadar değerliyiz. Hepimiz İstanbul’u sevdiğimiz ve İstanbul’a hizmet ettiğimiz ölçüde varız." ifadelerini kullandı.

 

Okuma faaliyetinin stratejisinin çok iyi kurgulandığını belirten Yılmaz, "İTO, İstanbul Ticaret Üniversitesi ve Aziz İstanbul kitabı. Yahya Kemal şüphesiz Türk şiirinin en güçlü çok nadir isimlerinden biridir." açıklamasında bulundu.

 

Yılmaz, İstanbul'un Türk ve İslam medeniyetlerinin hem tarih hem yaşayan en önemli merkezi olduğunu belirterek, "Bunu en iyi anlatan öncü isim Yahya Kemal’dir. Eğer hem İstanbul medeniyetinin, hem Osmanlı medeniyetinin hem İslam medeniyetinin ruhunu anlamak istiyorsanız Yahya Kemal’in mısralarından satırlarından yürümeniz gerekir. Dolayısıyla çok iyi bir strateji." değerlendirmesinde bulundu.

 

Beyoğlu Kaymakamı Can Aksoy da kültür ve sanat dünyasının Türkiye’deki merkezi Beyoğlu’nda, Beyoğlular adına etkinlikte bulunmaktan mutluluk duyduklarını kaydetti.

 

Aksoy, ilerleyen dönemlerde bu iş birliği ile ilgili çalışmaların devam edeceğini de ifade etti.

 

"TÜRKİYE BİLGİ TOPLUMU OLMAYI VE ÇAĞINI AŞMAYI HEDEFLEYEN BİR ÜLKE"

 

İTO Meclis Başkanı Erhan Erken, Türkiye’nin bilgi toplumu olmayı ve çağını aşmayı hedefleyen bir ülke olduğunu vurguladı.

 

Erken, sözlerini şöyle sürdürdü: "İş insanları sadece maddi kazançla uğraşmaz. Okumak, öğrenmek ve bu ülkenin kültürel seviyesinin yükselmesine katkıda bulunmak da iş dünyasının çok önem verdiği bir noktadır ve böyle de olmalıdır. İşte biz bu önemli gerçeği vurgulamak için bir sosyal sorumluluk projesi olarak bugün buradayız."

 

İstanbul Ticaret Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Dr. İsrafil Kuralay, üniversite eğitiminin, öğrencilere eleştirel düşünme ve analitik beceriler kazandırmayı amaçladığını, kitap okumanın da aynı şekilde anlamayı, analiz etmeyi, başka dünyaların farkına varmayı sağladığını belirtti.

 

Kuralay, "Türkiye’nin en nitelikli akademik kadrolarına ve 98 bin 443 basılı kitap, 734 bin 566 elektronik kitap, 35 bin 892 e-dergi, 53 bin 472 süreli yayın sayısı ile Türkiye’nin en zengin kütüphanelerinden birine sahip olan üniversitemiz, kitap ve üniversitenin kesiştiği en önemli kavşaklardan birini teşkil etmektedir." ifadelerini kullandı.

 

İstanbul Ticaret Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Abdulhamit Avşar da günümüzde okuma kavramının farklı boyutlar da kazanmaya başladığını vurgulayarak, şöyle dedi:  "Kazanmaya başlamış, geleneksel okuma tarzına yeni tarzlar eklenmesiyle okuma eyleminin önemi daha da artmıştır. Artık, medya okur-yazarlığı, film okumaları, görsel okumalar, sistem okumaları gibi gelişen teknolojiyle birlikte ortaya çıkan yeni okuma türlerinden bahsedilir olmuştur. Zaten okumanın temel amacı, sadece metin veya görüntü üzerinde göz gezdirme değil, anlamı arama, söylenenin ardındakini tahlil etme, merak edilen konuyla ilgili farklı yaklaşımları öğrenebilme, gelişmeleri takip edip mevcut bilgileri geliştirip güçlendirme değil midir? Ancak bütün bunların içinde en kadim ve hayatımızdan hiç eksilmeyecek olanı yazılı metin okumasıdır kuşkusuz."

 

İstanbul Ticaret Üniversitesi Kültür ve Edebiyat Topluluğu Başkanı Nursena Güngör ise "Yahya Kemal Beyatlı gibi büyük edebiyatçılar da bu mirası korumanın ve gelecek nesillere aktarmanın önemli bir parçasıdır. Onun eserleri, Türk edebiyatının değerli birer hazinesidir ve bizlere hem geçmişimizi hatırlatır hem de geleceğe ilham verir." değerlendirmesinde bulundu.

17 Mayıs 2024 Cuma

Türkiye'de kendilerini en fazla ailelerinin mutlu ettiğini belirten bireylerin oranı geçen yıl yüzde 69,9 olarak belirlendi.


 

Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) "İstatistiklerle Aile 2023" bülteni yayımlandı.

 

Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) sonuçlarına göre, 2023'te toplam resmi evlilikler içinde, son evliliğinde birinci dereceden kuzenleriyle akraba evliliği yapmış 16 ve üzeri yaştaki bireylerin oranı yüzde 8,2 oldu. Akraba evlilikleri akrabalık türüne göre incelendiğinde, akraba evliliği yapmış bireylerin yüzde 46,5'inin hala/dayı çocukları ile yüzde 27,2'sinin amca çocukları ile ve yüzde 26,3'ünün ise teyze çocukları ile evli olduğu görüldü.

 

2010'da gerçekleşen resmi evlenmelerin yüzde 5,9'unu akraba evliliği oluştururken, bu oran sürekli düşüş göstererek 2018'de yüzde 4,3'e, 2023'te yüzde 3,2'ye geriledi.

 

Geçen yıl toplam evli bireyler içinde son evliliğinde akraba evliliği yapmış 16 ve üzeri yaştaki bireylerin oranının en fazla olduğu il yüzde 20,1 ile Mardin oldu. Bu ili yüzde 18,7 ile Şanlıurfa, yüzde 16,8 ile Diyarbakır izledi. Bu oranının en az olduğu iller ise yüzde 1,1 ile Edirne, yüzde 1,5 ile Kırklareli ve yüzde 2 ile Çanakkale olarak kayıtlara geçti.

 

Akraba evliliği oranının 2023'te en yüksek olduğu ilin yüzde 17,7 ile Şanlıurfa olduğu gözlendi. Bu ili, yüzde 12,4 ile Siirt ve yüzde 12,3 ile Muş izledi. Akraba evliliği oranının en düşük olduğu iller yüzde 0,5 ile Edirne, 0,6 ile Kırklareli ve Bartın olarak sıralandı.

 

ÇOCUKLARIN VELAYETİ ÇOĞUNLUKLA ANNEYE VERİLDİ

 

Yaşam Memnuniyeti Araştırması 2023 sonuçlarına göre, kendilerini en çok ailelerinin mutlu ettiğini belirtenlerin oranı yüzde 69,9 oldu. Bireylerin mutluluk kaynağı olan kişiler sıralamasında bunu yüzde 15 ile çocuklar, yüzde 5,4 ile kendisi, yüzde 3,8 ile eş, yüzde 2,9 ile anne/baba ve yüzde 1,8 ile torunlar takip etti.

 

ADNKS sonuçlarına göre, geçen yıl Türkiye'de 22 milyon 206 bin 34 çocuk içinde hem annesi hem babası vefat etmiş çocuk sayısının 5 bin 461, babası vefat etmiş çocuk sayısının 263 bin 757, annesi vefat etmiş çocuk sayısının ise 82 bin 291 olduğu görüldü.

 

Cinsiyete göre incelendiğinde, hem annesi hem babası vefat etmiş erkek çocuk sayısının 2 bin 848, kız çocuk sayısının 2 bin 613, babası vefat etmiş erkek çocuk sayısının 134 bin 881, kız çocuk sayısının 128 bin 876, annesi vefat etmiş erkek çocuk sayısının 41 bin 847, kız çocuk sayısının 40 bin 444 olduğu kayıtlara girdi.

 

Boşanma istatistiklerine göre, kesinleşen boşanma davalarıyla geçen yıl 171 bin 881 çift boşandı, 171 bin 213 çocuk velayete verildi. Boşanma davaları sonucu çocukların velayetinin çoğunlukla anneye verildiği görüldü. Velayetlerin yüzde 74,9'unu anne, yüzde 25,1'ini baba aldı.

 

Hanehalkı bilişim teknolojileri kullanım araştırması sonuçlarına göre, evden internete erişim imkanına sahip olan hanelerin oranı 2004'te yüzde 7 iken 2023'te yüzde 95,5 oldu. Diğer yandan, hanelerde dizüstü, tablet, netbook gibi taşınabilir bilgisayar bulunma oranı yüzde 0,9'dan yüzde 45,2'ye, cep telefonu/akıllı telefon bulunma oranı yüzde 53,7'den yüzde 99,7'ye yükseldi.

 

YOKSULLUK ORANI YÜZDE 21,7

 

Gelir ve yaşam koşulları araştırması sonuçlarına göre, eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert medyan gelirinin yüzde 60'ı dikkate alınarak belirlenen sınıra göre yoksulluk oranı 2023'te yüzde 21,7 olarak hesaplandı.

 

Hanehalkı tipine göre yoksulluk oranı incelendiğinde ise tek kişilik hanehalklarının yüzde 13,7'sinin, tek çekirdek aileden oluşan hanehalklarının yüzde 21,6'sının, geniş ailelerden oluşan hanehalklarının yüzde 25,7'sinin, çekirdek aile bulunmayan birden fazla kişiden oluşan hanehalklarının ise yüzde 13,6'sının yoksulluk sınırının altında yaşadığı görüldü.

 

KENDİLERİNE AİT KONUTTA OTURANLARIN ORANI YÜZDE 56,2

 

Gelir ve yaşam koşulları araştırması sonuçlarına göre, 2023'te konutların mülkiyet durumları incelendiğinde, fertlerin yüzde 56,2'sinin oturdukları konutun kendilerine ait olduğu, yüzde 27,8'inin ise kiracı olduğu görüldü. Lojmanda oturanların oranı yüzde 0,9, kendi konutunda oturmayıp kira ödemeyenlerin oranı ise yüzde 15,1 olarak kayıtlara geçti.

 

Fertlerin yüzde 32,6'sının 2023'te izolasyondan dolayı ısınma sorunu, yüzde 32'sinin sızdıran çatı, nemli duvarlar, çürümüş pencere çerçevesi gibi nedenlerle sorun yaşadığı, yüzde 19,8'inin trafik veya endüstrinin neden olduğu hava ve çevre kirliliği veya diğer çevresel sorunlar yaşadıkları görüldü.

15 Mayıs 2024 Çarşamba