Türkiye'nin Afrika ülkelerine olan ihracatında Mısır, yılın ilk çeyreğinde 872 milyon dolarla zirvede yer aldı.


Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre, yılın ilk çeyreğinde Türkiye'nin Afrika bölgesine ihracatı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 1,8 artışla 4,5 milyar dolar oldu.

 

Mart ayına bakıldığında ise geçen yılın aynı dönemine kıyasla Türkiye'nin Mısır'a ihracatında yüzde 52,2'lik artış görüldü.

 

Verilere göre, yılın ilk çeyreğinde, Türkiye'den Mısır'a 872 milyon dolarlık ihracat gerçekleşirken, geçen yılın aynı dönemine göre ihracatta yüzde 28'lik artış kaydedildi.

 

Mısır'ı, 733 milyon dolarla Fas, 591 milyon dolar da Cezayir takip etti.

 

TÜRKİYE VE MISIR TİCARET OLARAK AFRİKA'NIN EN BÜYÜK HACMİNE SAHİP

 

Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Türkiye-Mısır İş Konseyi Başkanı Mustafa Denizer, yaptığı açıklamada, Türkiye ve Mısır'ın Afrika'nın en büyük ticaret hacmine sahip olduğunu, Türkiye'nin en büyük cari fazla verdiği Afrika'daki ülkelerin başında Mısır'ın geldiğini söyledi.

 

Denizer, iki ülke arasındaki ticaretin çoğunluğunun sanayi ürünlerinden oluştuğunu ve 2007'de başlayan Serbest Ticaret Anlaşması'ndan sonra da ticaretin karşılıklı artarak devam ettiğini vurguladı.

 

Denizer, "Son iki senedir Mısır'dan doğal gaz alımıyla ilk defa Mısır cari fazla vermeye başladı. Bu da yaklaşık toplam ticaretin yüzde 20-25'ini oluşturuyor. Şu an itibarıyla Mısır ve Türkiye arasında 10 milyar dolara yakın bir ticaret hacmi var. Kısa dönemde ilişkilerin düzelmesi de bunun 15 milyar dolarlara hatta daha da uzun vadede 20 milyar dolarlara çıkarılması bekleniyor. Dolayısıyla Afrika'daki en önemli partnerimiz zaten her zaman Mısır'dı." diye konuştu.

 

MISIR'DA EN ÇOK POTANSİYELE SAHİP ÜRÜNLER TÜRK ÜRÜNLERİ, BU ARTARAK DA DEVAM EDECEK

 

Siyaseten yaşanan 10 senelik durgunluk sürecinin karşılıklı ticareti ve Mısır'a direkt yatırımı engellemediğine dikkati çeken Mustafa Denizer, 2007'de başlayan Türk yatırımlarının Mısır'da artarak devam ettiğini dile getirdi.

 

Denizer, şu an itibarıyla 3 milyar dolara yakın bir Türk yatırımının söz konusu olduğu bilgisini paylaşarak, şöyle devam etti:

 

"500 milyon dolarlık da önümüzdeki 1,5- 2 yılda yine yapılması planlanan yeni yatırım var. Oradaki yatırımlar 70 bin kişiye direkt istihdam sağlıyor. Türk malları da onlarla ilgili de bir parantez açmak lazım. Türk malları Mısır'da hem kalite açısından hem algı açısından hem kabul gören, önde olan imaja sahip. Dolayısıyla Mısır'ın son dönemde yaşadığı dolar rezerv sıkıntısına rağmen yani ithalatta bazı kısıtlamalar getirildi, bundan dolayı biraz geriledi. Sonuçta bunlar da düzeldiği takdirde Mısır'da en çok potansiyele sahip ürünler, Türk ürünleri, bu artarak da devam edecek."

 

Türkiye ve Mısır arasındaki tarihi, kültürel ve dini olarak ortak yönlere de değinen Denizer, Mısır halkının Türkiye'yi çok sevdiğini kaydetti.

 

Denizer, bunun da karşılıklı yapılan uçuşlardan da belli olduğunu aktararak, "Özellikle ilişkilerimiz düzelince birçok yeni uçuş eklendi. Vize problemi ortadan kalktı. Bunlar hep olumlu adımlar, bu da ticareti olumlu etkiliyor. Ayrıca coğrafyadaki problemlerde hep Mısır ve Türkiye ortak hareket ediyor. Akdeniz'de bir enerji politikası var, bu da çok önemli. Orada da büyük ihtimalle Mısır ve Türkiye ortak hareket edecek. Dolayısıyla iki ülkenin win-win dediğimiz beraber olarak kazanabileceği, o coğrafyada etkili olabileceği aslında çok konu başlığı da mevcut." dedi.

 

İki ülke arasında ticarette öne çıkan sektörleri, tekstil, kimya, otomotiv yedek parça, metal şeklinde sıralayan Denizer, "Bu sektörlerde Mısır, Türkiye'den önemli tedarikler yapıyor ve bu da devam edecek ama yatırım da burada çok önemli. Direkt Türk yatırımcısı da son dönemlerde Mısır'daki iş gücü, enerji avantajlarından dolayı yeni yatırım olanaklarını son dönemde irdelemeye tekrardan başladı. Şu an itibarıyla Mısır'da çok fazla Türk yatırımı yok, parasal çok önemli Türk yatırımı var ama adetsel olarak 15-20 tane önemli yatırım bütün bu yatırımı oluşturuyor." şeklinde konuştu.

 

Denizer, Mısır'ın birçok ülkeyle Serbest Ticaret Anlaşması ve gümrük avantajları olduğunu anlatarak, Mısır'ın Amerika, Avrupa Birliği (AB), Kuzey Afrika ve Afrika ülkeleriyle anlaşması olmasının, hem Mısır'a yapılacak yatırımın diğer pazarlara ulaşması adına hem de Mısır'ın Türkiye'den ara malı ithal edip bu pazarlara ihracat yapmasının Türkiye'nin avantajları arasında olduğunu kaydetti.

 

MISIR İLE TÜRKİYE'NİN TİCARET HACMİ 20 MİLYAR DOLARLARA ERİŞECEK

 

Denizer, Mısır'ın Afrika'ya açılan bir kapı olduğunu dile getirerek, Mısır üzerinden Kuzey Afrika'ya ve oradan tüm Afrika'ya erişmenin çok kolay olduğunu vurguladı.

 

Mısır'ın önemli bir nüfusa sahip olduğunu belirten Denizer, şu ifadeleri kullandı:

 

"Türkiye önemli bir üretici, Avrupa Birliği'nin önemli bir tedarikçisi. Mısır da bu yolda yavaş yavaş ilerliyor. Dolayısıyla burada yapılacak işbirlikleri, yatırımları bu ilişkileri artırarak devam ettirecek. İki ülke de buradan kazançlı çıkıyor ve çıkmaya devam edecek. Mısır'a yapılan yatırımlar ve Mısır'ın ara mal tedarikiyle beraber ticaret hacminin artarak devam etmesini öngörüyoruz. Sırf tekstil, konfeksiyon en çok konuşulan sektör ama birçok farklı alanda da yatırım yaptırılıyor. Bunlar önümüzdeki dönem artarak devam edecek. Mısır ile Türkiye'nin ticaret hacminin 20 milyar dolarlara erişeceğine inanıyorum. Dolayısıyla iki ülkenin enerjiyle beraber ve ortak adımlarıyla Kuzey Afrika ülkeleri arasında Mısır çok daha ön plana çıkacak ve Türkiye'yle işbirliğiyle büyük bir partnerlik doğacağına inanıyorum."

 

İlişkilerin düzelmesinin birçok şeyin artık daha hızlı yapılmasını sağlayacağını aktaran Denizer, Afrika pazarının büyüdüğünü, çok büyük bir nüfus olduğunu ve bu nüfusu besleyecek ülkelerin de yine Kuzey Afrika ülkeleri ve Türkiye olduğunu belirtti.

14 Nisan 2024 Pazar

Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, "Türkiye'nin kamu borç stokunun milli gelire oranı yüzde 29,5 ile gelişmekte olan piyasalar ortalamasının yarısından daha az." dedi.


Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Türkiye'nin gelişmekte olan çoğu ülkeye göre çok daha iyi bir hikayeye sahip olduğunu belirterek, "Türkiye'nin kamu borç stokunun milli gelire oranı yüzde 29,5 ile gelişmekte olan piyasalar ortalamasının yarısından daha az." dedi.

 

İslam Kalkınma Bankasının (İKB) 50. yıl dönümü dolayısıyla Riyad'da düzenlenen İKB Yıllık Toplantıları kapsamında "Guvernörler Diyaloğu-Türkiye" oturumu düzenlendi.

 

Toplantıda konuşan Şimşek, Türkiye'de enflasyonla mücadeleyi desteklemek için güvenilir bir mali çerçeve oluşturduklarını ve depremin etkilerine rağmen kamu maliyesinin iyiye gittiğini söyledi.

 

Türkiye'nin kamu borç stokunun milli gelire oranının yüzde 29,5 ile gelişmekte olan piyasaların ortalamasının yarısından daha az olduğunu dile getiren Şimşek, mali disiplinin de Türkiye'nin Orta Vadeli Programı'nın temel bileşenlerinden olduğunu vurguladı.

 

Şimşek, Türkiye'nin çok kapsamlı bir yapısal reform gündemi de olduğunu kaydederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

 

"Para politikası ve maliye politikası arzu ettiğiniz sonuçlara ulaşmanıza yardımcı olabilir ancak bunları sürdürülebilir kılmak yapısal uyum gerektirir. Dolayısıyla yapısal reform programımız verimliliği arttırmayı, rekabetçiliği geliştirmeyi ve dolayısıyla potansiyel büyümeyi artırmayı amaçlıyor. Gördüğünüz gibi program oldukça sağlam, kendi içinde tutarlı ve güvenilir. Programı açıkladığımızdan bu yana güçlü bir yatırımcı ilgisi var. Yurt içi ve yurt dışından gelen tepkiler oldukça güçlü oldu. Bu, 2 yıllık bir program. Dolayısıyla tam sonuçlarını görmemiz için zamana ihtiyacımız var. İlk göstergeler programın işe yaradığı ve Türkiye'yi yeniden sürdürülebilir yüksek büyüme patikasına oturtmak için gerekenlere sahip olduğu yönünde."

 

PROGRAMIMIZA YÖNELİK TEPKİLER SON DERECE OLUMLU OLDU

 

Bakan Şimşek, programın henüz ilk aşamada olsa dahi işe yaradığını belirterek, “Önümüzdeki yıl bu zamanlar sonuçlar hakkında konuşabilecek bir konumda olacağımızı düşünüyorum.” Diye konuştu.

 

Cari işlemler açığının neredeyse yarı yarıya azaldığını dile getiren Şimşek, şu değerlendirmelerde bulundu:

 

“ İşsizlik oranı son on yılın en düşük seviyesinde. Makul bir büyüme, düşük işsizlik oranı, iyileşen kamu maliyesi ve dezenflasyon sürecine sahibiz. Programımıza yönelik tepkiler son derece olumlu oldu. Tam bir not artırımı aldık, tüm derecelendirme kuruluşları Türkiye’ye ilişkin görünümlerini negatif ya da durağandan pozitife çevirdi. Büyük olasılıkla kredi notumuzda artışlar olacak. “

 

TÜRKİYE TİCARETTEKİ YENİ EĞİLİMLERDEN FAYDALANIYOR

 

Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, küresel ticaretteki bölünmeye işaret ederek, bölünmenin ticaretin önünde büyük bir engel olduğunu ancak Türkiye için bir avantaj oluşturduğunu söyledi.

 

Küresel ticaretteki parçalanmayla dost ve yakın ülkelerden tedariğin arttığını anlatan Şimşek, Yakın ülkelerden tedarik (nearshoring) küresel pandemi sonrası yeni normaldi. Şimdi, stratejik rekabet ve ticari parçalanmayla dost ülkelerden tedarik (friendshoring) yeni normal haline geldi. Her ikisine de baktığımızda, Türkiye bu iki eğilimden en fazla yararlanan ülkelerden biri oldu." şeklinde konuştu.

 

Bakan Şimşek, Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) ile Gümrük Birliği'ne dayalı ticari ilişkisine; Orta Doğu ve Kuzey Afrika ile tarihi, kültürel ve ticari bağlarına ve Orta Asya ülkeleriyle dostluğuna dikkati çekerek, "Türkiye'nin ihracatının yüzde 70'ini oluşturan çevremiz dost ve yakın olarak nitelendirilebilir. Dolayısıyla, ticaretteki parçalanmadan fayda sağlayabiliyoruz." ifadelerini kullandı.

 

YEŞİL DÖNÜŞÜM TÜRKİYE İÇİN GEREKLİLİK

 

Bakan Şimşek, Türkiye'nin yeşil ekonomi ve enerji dönüşümünde attığı adımlara değinerek, yenilenebilir enerjiye yatırımın bir gereklilik olduğunu vurguladı.

 

Türkiye'nin 2022'de petrol ve doğal gaz ithalatına 97 milyar dolar ödediğini anımsatan Şimşek, bu rakamın 2023'te 70 milyar doların üzerinde olduğunu ve bu yıl da 80 milyar dolara yakın olacağını söyledi.

 

Şimşek, Türkiye'nin enerji ithalatına bağımlılığını azaltabildiği ölçüde makro finansal istikrarsızlığın ana kaynağı olan cari açığı da düşürebileceğini belirterek, "Dolayısıyla, bizim için cari açığın sürdürülebilirliği söz konusu olduğunda, yenilenebilir enerji kilit öneme sahip. Tek başına yenilenebilir enerji de değil, ekonominin yeşil dönüşümü konusunda büyük bir potansiyelimiz var." açıklamasında bulundu.

 

Türkiye'nin geçen yıl dünyadaki en büyük 4'üncü turizm destinasyonu olduğuna değinen Şimşek, "Bu yıl 60 milyon turist ve 60 milyar dolar turizm geliri hedefliyoruz. Yılın ilk 3,5 aylık dönemindeki rezervasyonlara ve seyahatlere baktığımızda, hedeflerimizle uyumlu bir ilerleme olduğunu görüyoruz ki bu Ukrayna ve Gazze'deki gelişmelere rağmen." diye konuştu.

 

KÜRESEL FİNANS KOŞULLARININ GEVŞEMESİ GELİŞMEKTE OLAN EKONOMİLER İÇİN İTİCİ RÜZGAR

 

Konuşmasının ardından soruları yanıtlayan Şimşek, küresel merkez bankalarının faiz politikaları ve gelişmekte olan piyasalara ilişkin bir soru üzerine, şu anda iyi bir hikayesi olan çok az gelişmekte olan ülke bulunduğunu söyledi.

 

Türkiye'nin harika bir hikayesinin olduğunu dile getiren Şimşek, sözlerini şöyle sürdürdü:

 

"Hikaye, ülkemizin yapısal olarak dönüşümüdür. Türkiye'nin programı fiyat istikrarını sağlamaya yönelik ancak sadece bununla sınırlı değil. Kapsamlı bir yapısal reform programı da var. İnsan kaynağına yatırım yapmaya, yatırım ortamını iyileştirmeye, kamu maliyesi reformu yapmaya kararlıyız. Yeşil dönüşüm kadar dijital dönüşüm de önemli ve biz bu ikiz dönüşüm konusunda da gerekli adımları atacağız."

 

Şimşek, ABD Merkez Bankası (Fed) veya Avrupa Merkez Bankası gibi bankaların ileriye dönük politikalarını gevşetmesinin finansal koşulları iyileştirme potansiyeli olduğunu vurgulayarak, finansal koşullar gevşediğinde getiri arayışının da güçleneceğini söyledi.

 

Türkiye gibi ülkelerin daha fazla yatırım çekmek istediğini ve risk iştahının arttığını kaydeden Şimşek, sözlerini şöyle tamamladı:

 

"Küresel finansal genişleme aynı zamanda küresel büyüme için potansiyel destekleyici bir ortam anlamına ve güçlü küresel büyüme daha yüksek risk iştahı anlamına geliyor. Dolayısıyla, yüksek risk iştahı, gelişmekte olan piyasalara açıkça fayda sağlıyor ve Türkiye de bunlardan biri. Biz harika bir hikayeye sahibiz ancak aynı zamanda küresel koşulların gevşemesi biz ve diğer gelişmekte olan ekonomiler için itici bir rüzgar olacak."

29 Nisan 2024 Pazartesi

Bakan İbrahim Yumaklı, DSİ'nin, taşkınlarla mücadelede akla ilk gelen kurum olduğunu belirterek "AFAD'dan DSİ'ye devredilen 111 araçla beraber 816 iş makinesine ulaşmış olacağız, böylece 5 bin 800 ağır iş makinesine sahip olmuş olacağız." dedi.


Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın katılımıyla AFAD Başkanlığında yapılan AFAD-DSİ Sel ve Taşkın Risk Azaltma Protokol Töreni'nde konuşan Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, bakanlık olarak, makine ve ekipman parkıyla AFAD'ın en güçlü destekçisi olduklarını anlattı.

 

DSİ'nin makine parkını bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da güçlendirmeye devam edeceklerine işaret eden Yumaklı, şöyle konuştu:

 

"Taşkınlarla mücadele söz konusu olduğunda akla ilk gelen kurum DSİ. Taşkın problemi olan bütün havzalarda çalışma yapıyoruz. Yapısal tedbirlerin yanı sıra yapısal olmayan tedbirleri de hayata geçiriyoruz. Bugüne kadar 10 bin 765 tesis inşa ederek taşkınların etkilerini elimine ettik. DSİ'nin taşkınla mücadelesinde 'Yeşil Karıncalar' olarak anılan iş makinelerinin önemi son derece büyük."

 

Yumaklı, DSİ'nin ülke genelinde makine, ekipman ve tecrübeli çalışanlarıyla can ve mal emniyetini sağlamak için çalışmalarına devam ettiğini bildirdi.

 

DSİ'nin aynı zamanda AFAD koordinasyonunda arama ve kurtarma çalışmalarına da aktif katıldığını belirten Yumaklı, şunları kaydetti:

 

"Son olarak DSİ, 6 Şubat depremlerinde AFAD koordinasyonunda gerçekleştirilen tüm çalışmaların en önemli paydaşı olmuştur. AFAD'tan Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne devredilen 111 araçla beraber 816 iş makinesine ulaşmış olacağız, böylece yaklaşık 5 bin 800 ağır iş makinesine sahip olmuş olacağız."

29 Nisan 2024 Pazartesi