tatil-sepeti

Şirketten yapılan açıklamaya göre,Türkiye Sigorta; prim üretimini 2019 yılına göre 2020 yılında hayat dışı alanda yüzde 24,04; hayat branşında da yüzde 11,94 oranında büyütme başarısı gösterdi.

Türkiye Sigorta Birliği (TSB) tarafından yayınlanan 2020 yılı 12 aylık sektör istatistikleri sonuçlarına göre, Türkiye Sigorta 60 şirketin faaliyet gösterdiği Türk sigorta sektöründe hayat dışında 8 milyar 887 milyon lira ve yüzde 13,04 oranında pazar payı; hayat tarafında ise 3 milyar 993 milyon lira ve yüzde 27,67 oranındaki pazar payı ile sektörün zirvesinde yer aldı.

Açıklamada görüşlerine yer verilen Türkiye Sigorta Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Atilla Benli, "Gücünü adından alan, Eylül 2020'de sayın cumhurbaşkanımızın teşrifleriyle yapılan lansmanla yolculuğuna başlayan şirketimizin sektör liderliği her geçen gün güçlenerek pekişirken, 2021'de Türkiye’nin yarınları için daha büyük işlere imza atmak üzere bize güç veriyor." ifadelerini kullandı.

Benli, "Gücünü adından alan şirketimizin 83 milyona ulaşma hedefiyle çıktığı yolculuğundaki başarısının altında 38 bölgede 2 bin 500 çalışanımız ve 7 bin 500 dağıtım kanalımızın özverili şekilde çalışması yatıyor." değerlendirmesinde bulundu.

Tüm çalışan ve paydaşlarına elde edilen bu başarı için teşekkür ettiğini belirtenBenli, şunları kaydetti: "Türkiye Sigorta olarak öncü, piyasa yapıcı bir rol oynarken, bu amacımızın sonuçlarını 2020 yılı üretim verilerimizde çok net bir şekilde görüyoruz. Türkiye Sigorta adımızla ilk poliçemizi ülkemiz tarihinin en büyük doğal gaz keşfi Sakarya Gaz Sahası'ndaki Tuna-1 kuyusuna yaptık. Ardından toplam değeri 280 milyon doları aşan milli haberleşme uydularımız Türksat 3A, Türksat 4A ve Türksat 4B'yi sigortaladık. Ülkemizin büyük yatırımlarının da, insanımızın hayal ve değerlerinin sigorta güvencesinin altında da Türkiye Sigorta adı yer alıyor. Türkiye SigortaTürkiye'ninbüyük yatırımlarının güvencesi olmaya devam edecek. Bu, bizim için en öncelikli konu, olmazsa olmazımız. Bu konuda hem kapasitemizi hem gücümüzü artırarak Türkiye’nin yerli ve milli duruşunda, Türkiye Sigorta olarak biz de yerimizi alacağız. Bu bize büyük sorumluluk yüklerken sektörde yapıcı rekabeti artırmamıza da katkı sağladı. Aldığımız sorumluluğun rakamlarımıza sonuç olarak yansıdığını gördükçe işimizi hedeflediğimiz şekilde yapmanın gururunu da yaşıyoruz."

Benli, Türkiye Sigorta'nın sektörde yapıcı rekabeti artırdığınıbelirterek, Türkiye Sigorta olarak tüm branşlarda liderliği hedeflediklerini,2020 yılını Mühendislik branşında yüzde 253,8'lik büyüme ve yüzde 25,6'lık pazar payı,Genel Zararlar branşında yüzde 59,1'lik büyüme ve yüzde 41,1'lik pazar payı,Yangın ve Doğal Afetler branşında yüzde 30,5'lik büyüme ve yüzde 16,3'lük pazar payı,Devlet Destekli Tarım Sigortaları branşında yüzde 33,6'lık büyüme ve yüzde 58,4'lük pazar payı ile sektör lideri olarak tamamladıklarını belirtti.

Benli, sözlerini şöyle sürdürdü: "Ayrıca 2020 yılında kaza ve hava araçları sorumluluk branşlarında da sektör liderliğimizi devam ettirdik.Bu olumlu tablonun yanında, şirket stratejimizin önemli bir parçası olan sağlık branşında yüzde 61,7,Genel Sorumluluk branşında yüzde 69,8,Kredi branşında ise yüzde 129,9 gibi yüksek büyüme oranlarına ulaşmak bizleri mutlu etti. Birleşmenin yarattığı sinerji alanlarının harekete geçirilmesi ve doğru yönetişim hamleleri sayesinde 2020 yılında yakaladığımız bu ivmeyi önümüzdeki yıllarda da artırarak, hem bölgemizde hem de yakın coğrafyamızda global bir sigorta şirketi olma hedefimize hızla koşmaya devam edeceğiz."

29 Ocak 2021 Cuma

Etiketler : Sektörel

Kötü giden havalar, balık tezgahını da vurdu. Olumsuz hava şartları nedeniyle balıkçılar av için denize açılamadı. Karadeniz’de av sezonunun başlamasıyla bol miktarda avlanan ve tanesi 50 liradan satılan palamutun fiyatı, 150 liraya kadar çıktı.


 

Saathane Meydanı'nda balıkçılık yapan Dündar Kırbaş, olumsuz hava şartları nedeniyle balıkçıların av için denize açılamadığını söyledi.

 

Kırbaş, bu durumun balık fiyatlarına yansıdığını ifade ederek, "Balığın azalması da bu duruma etki ediyor. Olumsuz hava olmasaydı palamut 150 değil de yine 100 lira olacaktı. Şu an hem havanın etkisi hem de balığın azalmasıyla fiyatlar biraz yükseldi. Balıkçılar şu an denize açılamıyor." dedi.

 

Av sezonunun başında palamudun tanesinin 50 liradan satıldığını, daha sonra 70-80'i gördüğünü, şu an ise 130 ile 150 lira arasında satıldığını belirten Kırbaş, "Balıkta irileşme de var. 50 liraya sattığımız balığın şu an iki katı. Yani 400 gramdı balık, şu an 800-900 gram oldu." diye konuştu.

 

Balıkçı Halit Bayrak da balığın azalması nedeniyle fiyatların arttığına işaret ederek şunları dile getirdi: "Biz fiyatları yükseltmiyoruz. Kayıklar kötü hava şartları nedeniyle denize açılamadığı için balık az çıkıyor. Bu palamut bir ay daha çıkar nasip olursa. Bütün balık fiyatlarında artış var. Mezgit 150, barbun 100 lira, fiyatlar bu aralar biraz yüksek. Hamsi inşallah önümüzdeki ay çıkar."

 

Vatandaşlardan Nail Aytekin, "Balık çok pahalı,150 lira, 50 liraya almıştım en son. Şimdi bakıyoruz, nasıl alacağız. Yirmi gün önce 50 liraydı. Alamayız bu fiyatlara." şeklinde konuştu.

 

Günay Birvar ise "Fiyatlar parası olana iyi ama parası olmayana kötü. Balık az çıktığı için fiyatların arttığı söyleniyor. Balığı çok severiz. Eşim de balıkçı. Mecbur alıyoruz." ifadelerini kullandı.

23 Eylül 2024 Pazartesi

Etiketler : balık palamut balıkçı tezgah fiyat

Türkiye'de maden çeşitliliği açısından yüksek potansiyel ve iyi eğitilmiş insan gücü bulunduğu ancak yer altı kaynaklarının değerlendirilmesi konusunda devletin ruhsat sahibi şirketlere ‘ruhsat güvencesi’ sunmasının beklendiği bildirildi.


 

Türkiye Madenciler Derneği (TMD) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Yılmaz, Anadolu Ajansının (AA) Global İletişim Ortağı olduğu 3. Maden Kurtarma Yarışması sonrası, basın mensuplarına Türkiye'nin madencilik sektörüne ilişkin açıklamalarda bulundu.

 

Dünyadaki 90 çeşit mineralin 70 tanesinin Türkiye'de üretilebildiğini ifade eden Yılmaz, buna rağmen yüksek potansiyelin istenilen şekilde değerlendirilemediğini söyledi.

 

Mehmet Yılmaz, sektörün yer altı madenciliği konusunda devletten beklentileri olduğunu belirterek, şöyle konuştu: "Bizim sorunumuz yer altı kaynaklarının değerlendirilmesi konusunda devletimizin çekinik kalması, bu durum sadece altın madeni için geçerli değil, mermer, krom ve kömür için de geçerli. Türkiye'nin madencilikte jeopolitik potansiyeli ve iyi eğitilmiş insan gücü var. Ancak yer altı kaynaklarının değerlendirilmesi konusunda devletin ruhsat sahibi şirketlere 'ruhsat güvencesi' sunmasını bekliyoruz. Madencilikte sahip olduğumuz değeri gün yüzüne çıkarmaya çalıştığımızda yatırımcılar çevre ile ilgili endişelerden dolayı vatan haini gibi görülüyor. Halbuki kesilen her 100 ağaçtan sadece biri madencilik için kesiliyor. Devletin verdiği izinlerin arkasında durması lazım, o da bizim tam da tabirimizle 'ruhsat güvencesi'."

 

Yılmaz, Türkiye'nin sadece madencilik ürünlerinden kaynaklanan dış ticaret açığının 60 milyar dolar olduğunu, bunun yaklaşık 30 milyar dolarının altın ithalatı, geriye kalan 30 milyarının ise diğer madenlerin ithalatından kaynaklandığını anlattı.

 

Türkiye'nin yabancı maden yatırımcısı açısından çekici olduğunu vurgulayan Yılmaz, "Şu andaki Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız kendisi de bunu defalarca söylüyor. 'Yerli veya yabancı biz bu sektöre yatırım getirmek zorundayız' diyor. Maden aramaları bölümünde bizim paraya ihtiyacımız var. Yabancı sermayenin buraya gelmesine ihtiyacımız var. Sondaj maliyetleri çok yüksek. Buna rağmen biz maden işletmesi açısından çok iyiyiz. Çok kuvvetli mühendislik yapımız var, mühendislik firmalarımız var, operatörlerimiz var ancak arama konusunda yatırım ihtiyacı bulunuyor." değerlendirmesinde bulundu.

 

"300-350 MİLYAR DOLARLIK ALTIN MADENİ YER ALTINDA"

 

Mehmet Yılmaz, Türkiye'nin madencilikte bir yol haritası oluşturması gerektiğini, özellikle kritik mineraller grubuna altının da dahil edilmesi gerektiğini dile getirdi.

 

Kobalt, nikel, kadmiyum, lityum, grafit ve bakırın kritik madenler olduğunu anımsatan Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü: "Hatta şimdilerde altının da o kritik mineraller listesine girmesi gerektiği söyleniyor. Bu madenlerin aranması ve işletilmesi sırasında ciddi bir yatırım gerekiyor. Buraya yabancı sermayenin ilgi ve alakasının olacağını düşünüyoruz. Türkiye'nin altın potansiyeli ortada. Biz şu anda en büyük ihtimalle üçte birini biliyoruz. Geriye kalan üçte ikisi ki yaklaşık 300-350 milyar dolarlık bir altının yer altında olduğunu düşünüyoruz. Bu alanda yabancı yatırımcı ilgisi oldukça yüksek. Madencilik faaliyetlerinin gayrisafi milli hasıla içindeki payı yüzde 1, bu oranın yükselmesi için yatırımlara ihtiyaç var. Bu oranı yüzde 2'ye çıkarmak için bile yeni yatırımcılara ihtiyaç var. Madenciliğin gelişmiş olduğu birçok ülkede bu oran yüzde 7-8 civarında."

 

Yılmaz, Orta Vadeli Plan'da madencilikle ilgili üç maddenin sektör tarafından olumlu karşılandığını ifade etti.

 

Madenciliğin Türkiye için olmazsa olmaz bir sektör olduğuna dikkati çeken Yılmaz, şunları kaydetti: "Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının 'koordinatör bakanlık' olması yönünde bir düşünce var. İzinler konusunda birden fazla bakanlıktan izin almak gerekiyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının izinler konusunda koordinasyonu sağlaması düşüncesi var. Bir de ön izin aşaması düşünülüyor. Ön izin alınarak maden sahasının başka bir mevzuatla işletmeye kapatılmasının ya da hareketinin kısıtlanmasının önüne geçmek için ön izin mekanizmasından bahsediliyor. Bu da bizim için çok önemli. Güvenlik soruşturması sürecinde basitleştirme ya da standart oluşturulmasına da ihtiyaç duyuluyor. Ekonomide beklenen iyileşmenin temelinde gerçekten dış ticaret açığı çok büyük önem arz ediyor. İstihdam olmasını istiyorsak, vergi üretmek istiyorsak, yatırım gelsin istiyorsak bunların önünün kontrollü bir şekilde açılması lazım."

23 Eylül 2024 Pazartesi

Etiketler : maden ruhsat