Tarihi yarımadadaki taş eserlerden aldığı ilhamı siyah beyaz resmeden karakalem sanatçısı Ferruh Sünger, “Her bir taşın ayrı bir ruhu var. Üzerinde çalıştıkça kendini açıyor” diyor.


İstanbul Ticaret Odası Yeni Cami Hünkâr Kasrı’nda, taşlardan gelen ilhamı karekalem tekniği ile sanat sevdalılarına sunan sanatçı, sanatla uğraşan ruhların inceldiğini söylüyor. 

 

HABER: SÜMEYRA YARIŞ TOPAL

 

Tarihi camileri, evleri, çeşmeleri, kapıları, merdivenleri karakalem tekniği ile kağıtla buluşturuyor usta sanatçı Ferruh Sünger. “Neden taş eserler… Çünkü tarihi yarımada bunun için öyle cömert malzemeler sunuyor ki isteyene, görmeden edemiyorsunuz” diyen Sünger, 5 yıla yaklaşan sanat birikimini İstanbul Ticaret Odası Yeni Cami Hünkâr Kasrı’nda sanat sevdalıları ile buluşturuyor. Tarihi eserlerin detaylarını karakalemle demlendiren Sünger’in sergisi, 31 Mart’a kadar ziyaretçilerini bekleyecek. 

 

ÖZELLİKLE TERCİH ETTİM

 

Taş eserler özellikle mi tercihiniz oldu? 

 

Evet, çünkü tarihi yarımada muazzam bir hazine sunuyor görmek isteyen için. Ben burada 40’a yakın eser sergiliyorum. Diyebilirim ki, bunun katbekat fazlası malzeme çıkabilir bu bakış açısıyla. 

 

Karakalemle nasıl tanıştınız? 

 

Ben aslen muhasebeciyim. Ekmeğimi bu meslekten kazandım. Ancak okul yıllarımda hocalarım tarafından özel ilgiye mazhar olmuştum. Lise yıllarımda da yağlı boya tablolardan oluşan bir sergi açmıştım. Karakalem hayatımda daima var oldu. Sonradan biraz daha yoğunlaşarak tekniğimi geliştirdim. 

 

SÜREKLİ İLGİ OLMALI 

 

Burada özellikle detayları çalışmışsınız. Eserlerde taşların birbirinden farkını gözlemleyebiliyor musunuz?

 

Elbette her birinin ayrı bir ruhu var inanın. Bazen sadece bakıp geçiyoruz. Ama detaylara inince ışık gölge farkını gözlemliyorsunuz. Mesela mermerde detaylara ulaşmak diğer taşlara göre daha zordur. Işığı gölgeyi içinde muhafaza eder. Resmetmek için daha fazla bütünleşmeniz gerekir.

 

Kalemle nasıl bir teşriki mesainiz var? 

 

Eskiden hattatlar kemerlerinde hat yaptıkları hokkayı taşırlarmış. Namaza giderken bir elif, namazdan sonra da hemen bir elif çizerlermiş ki, arada çok uzun ayrı kalmamak için. Gerçekten ben de kalemimde bunu gözlemliyorum. Akşamdan diğer akşama kadar kalem size mesafe koyabiliyor, adeta naz yapıyor. Ben de sürekli çizgi çizerek kalemimle ruhsal bütünlüğümü bozmamaya çalışıyorum. 

 


TEK TEK FOTOĞRAFLADIM

 

Hangi eserleri resmedeceğinize nasıl karar veriyorsunuz? 

 

İstanbul’u gezmeyi, o tarihi dokuyu hissetmeyi çok seviyorum. Gezerken kimi detaylar özellikle ilgimi çekiyor. Bölge olarak Eminönü-Fatih-Üsküdar-Eyüp Sultan civarını tercih ettim. Gezdiğim yerlerde zaten detaylar kendine çekiyor. Kimi zaman bir mezar taşı, kimi zaman bir merdiven, kimi zaman bir mihrap ya da minare… Detay beni kendine çekince önce onu fotoğraflıyorum, sonra çalışmaya başlıyorum. Sergimdeki iki resim hariç hepsi fotoğrafladığım eserlerin kalemle buluşmuş halidir. 

 

Bu aynı zamanda İstanbul sokaklarıyla da sıkı bir dostluğu beraberinde getirmiş olmalı…

 

Tabii, tabii öyle oldu. Çünkü fotoğraflamak için sık sık ziyarette bulundum. Bazen fotoğrafı beğenmedim, resmime başladığım halde tekrar gidip fotoğraflama ihtiyacı hissettim. İstediğim detayı fotoğrafa yansıtabilmek çok önemli. Bunun için hassas çalışmaya özen gösterdim. 

 

DETAY KARAKALEMLE MÜMKÜN 

 

Renkli çalışmalar da yapabilirdiniz. Karakalemi özellikle mi tercih ettiniz?

 

Karakalemin resim sanatının temeli olduğunu düşünüyorum. Elbette renk katarak çok güzel eserler de yapılabiliyor. Ancak detaylar için karakalem paha biçilmez kaftan. Ben de özellikle projemde detay çalışmak istediğim için karakalem özel tercihim oldu. 

 

Çalışırken dikkat ettiğiniz ritüelleriniz var mı? 

 

Çalışmama başlamadan önce mutlaka elimi açmak için kalemle çizgi çalışmaları yaparım. Çünkü çizgi çalışması yaptığım resimle yapmadığım resim arasında çok ciddi farklar olduğunu gözlemliyorum. Çalışmalarımın tamamını evimde kendi düzenimde salonda yapıyorum. 

 

BİR AYLIK MESAİ 

 

En çok zaman verdiğiniz resim hangisi oldu? 

 

Ben özellikle ayrıntı odaklı çalıştığım için birden çizip ortaya çıkarmak mümkün olmuyor. Nakışları ağaçların dallarını dahi tek tek çalışıyorum. III. Ahmet Çeşmesi’ni resmettiğim çalışmam çok fazla detay içeriyor. Çeşmedeki nakışlar, kenarındaki kafeslerin dokusu her biri ayrı ayrı emek istedi. Bunun için bir ay gibi bir süre tek resim üzerinde çalıştım. 

 

Bakan insandan gören insana dönüşmek yolculuğu sanki sizinki…

 

İnanın orada o ince nakışlarla hemhal olup, mermerin, taşın dokusunu anlamaya çalıştığınız zaman ruhunuz farklı bir atmosfere bürünüyor. Tam odaklanıyorsunuz. Onları resmetmek bile bu kadar zorken, onları ince ince işleyenler nasıl yapmışlar diye düşünüyorsunuz. Dolayısıyla sanat insana anda kalma, yolda olma hali sunduğu için sanatla uğraşan insandan kimseye zarar gelmez diye düşünüyorum.

18 Mart 2024 Pazartesi

İstanbul Ticaret Odası (İTO), 17 Mayıs Dünya Telekomünikasyon ve Bilgi Toplumu Günü kapsamında iş insanları, akademisyenler ve öğrencilerin katıldığı İş Dünyası Okuyor adlı özel bir etkinlik programı düzenledi.



 İstanbul Ticaret Üniversitesi Kültür ve Edebiyat Topluluğu iş birliği ile hayata geçirilen etkinlik için üniversitenin Sütlüce Yerleşkesi Kütüphanesi’nde kitap okuma saati gerçekleştirildi.

 

İTO meclis üyeleri, akademisyenler ve öğrenciler, kitap okuma alışkanlığını teşvik etmek amacıyla şair ve yazar Yahya Kemal Beyatlı’nın “Aziz İstanbul” adlı eserini birlikte okudu.

 

Açıklamada görüşlerine yer verilen İTO Başkanı Şekib Avdagiç, etkinlikte kitap okuma alışkanlığı kazandırmanın ötesinde, okuyan insanın daha üretken ve topluma daha faydalı olacağı düşüncesinden hareket ettiklerini belirtti.

 

Avdagiç, şunları kaydetti: "Kitabın hayatın da ekonominin de yenileyicisi olduğuna inanıyoruz. Kitap okumanın bir alışkanlık değil ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Bu yüzden okuma alışkanlığımızı hiç yitirmeyip daima diri tutmamız gerekiyor. Denilir ki emek olmadan, sermaye olmadan, ham madde-toprak olmadan ve girişimci olmadan üretim olmaz, bir ürün elde edilemez. İş dünyasına girince öğrendik ki üretim faktörü 4 değil, 5'tir. Beşinci üretim faktörü ise okumaktır, kitaptır. Okumak, sürdürülebilir bilgiyi sağlar. Sürdürülebilir bilgi, sürdürülebilir üretimi temin eder. İşte bugün yaptığımız sembolik eylem, bize bunu hatırlatıyor."

 

İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürü Dr. Coşkun Yılmaz ise iş insanlarının okumaya yönelmesinin önemine dikkat çekerek, “İş dünyasının İstanbul’u okumaları da çok önemli. Netice itibarıyla hepimiz İstanbul kadar varız, hepimiz İstanbul kadar değerliyiz. Hepimiz İstanbul’u sevdiğimiz ve İstanbul’a hizmet ettiğimiz ölçüde varız." ifadelerini kullandı.

 

Okuma faaliyetinin stratejisinin çok iyi kurgulandığını belirten Yılmaz, "İTO, İstanbul Ticaret Üniversitesi ve Aziz İstanbul kitabı. Yahya Kemal şüphesiz Türk şiirinin en güçlü çok nadir isimlerinden biridir." açıklamasında bulundu.

 

Yılmaz, İstanbul'un Türk ve İslam medeniyetlerinin hem tarih hem yaşayan en önemli merkezi olduğunu belirterek, "Bunu en iyi anlatan öncü isim Yahya Kemal’dir. Eğer hem İstanbul medeniyetinin, hem Osmanlı medeniyetinin hem İslam medeniyetinin ruhunu anlamak istiyorsanız Yahya Kemal’in mısralarından satırlarından yürümeniz gerekir. Dolayısıyla çok iyi bir strateji." değerlendirmesinde bulundu.

 

Beyoğlu Kaymakamı Can Aksoy da kültür ve sanat dünyasının Türkiye’deki merkezi Beyoğlu’nda, Beyoğlular adına etkinlikte bulunmaktan mutluluk duyduklarını kaydetti.

 

Aksoy, ilerleyen dönemlerde bu iş birliği ile ilgili çalışmaların devam edeceğini de ifade etti.

 

"TÜRKİYE BİLGİ TOPLUMU OLMAYI VE ÇAĞINI AŞMAYI HEDEFLEYEN BİR ÜLKE"

 

İTO Meclis Başkanı Erhan Erken, Türkiye’nin bilgi toplumu olmayı ve çağını aşmayı hedefleyen bir ülke olduğunu vurguladı.

 

Erken, sözlerini şöyle sürdürdü: "İş insanları sadece maddi kazançla uğraşmaz. Okumak, öğrenmek ve bu ülkenin kültürel seviyesinin yükselmesine katkıda bulunmak da iş dünyasının çok önem verdiği bir noktadır ve böyle de olmalıdır. İşte biz bu önemli gerçeği vurgulamak için bir sosyal sorumluluk projesi olarak bugün buradayız."

 

İstanbul Ticaret Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Dr. İsrafil Kuralay, üniversite eğitiminin, öğrencilere eleştirel düşünme ve analitik beceriler kazandırmayı amaçladığını, kitap okumanın da aynı şekilde anlamayı, analiz etmeyi, başka dünyaların farkına varmayı sağladığını belirtti.

 

Kuralay, "Türkiye’nin en nitelikli akademik kadrolarına ve 98 bin 443 basılı kitap, 734 bin 566 elektronik kitap, 35 bin 892 e-dergi, 53 bin 472 süreli yayın sayısı ile Türkiye’nin en zengin kütüphanelerinden birine sahip olan üniversitemiz, kitap ve üniversitenin kesiştiği en önemli kavşaklardan birini teşkil etmektedir." ifadelerini kullandı.

 

İstanbul Ticaret Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Abdulhamit Avşar da günümüzde okuma kavramının farklı boyutlar da kazanmaya başladığını vurgulayarak, şöyle dedi:  "Kazanmaya başlamış, geleneksel okuma tarzına yeni tarzlar eklenmesiyle okuma eyleminin önemi daha da artmıştır. Artık, medya okur-yazarlığı, film okumaları, görsel okumalar, sistem okumaları gibi gelişen teknolojiyle birlikte ortaya çıkan yeni okuma türlerinden bahsedilir olmuştur. Zaten okumanın temel amacı, sadece metin veya görüntü üzerinde göz gezdirme değil, anlamı arama, söylenenin ardındakini tahlil etme, merak edilen konuyla ilgili farklı yaklaşımları öğrenebilme, gelişmeleri takip edip mevcut bilgileri geliştirip güçlendirme değil midir? Ancak bütün bunların içinde en kadim ve hayatımızdan hiç eksilmeyecek olanı yazılı metin okumasıdır kuşkusuz."

 

İstanbul Ticaret Üniversitesi Kültür ve Edebiyat Topluluğu Başkanı Nursena Güngör ise "Yahya Kemal Beyatlı gibi büyük edebiyatçılar da bu mirası korumanın ve gelecek nesillere aktarmanın önemli bir parçasıdır. Onun eserleri, Türk edebiyatının değerli birer hazinesidir ve bizlere hem geçmişimizi hatırlatır hem de geleceğe ilham verir." değerlendirmesinde bulundu.

17 Mayıs 2024 Cuma

Türkiye'de kendilerini en fazla ailelerinin mutlu ettiğini belirten bireylerin oranı geçen yıl yüzde 69,9 olarak belirlendi.


 

Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) "İstatistiklerle Aile 2023" bülteni yayımlandı.

 

Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) sonuçlarına göre, 2023'te toplam resmi evlilikler içinde, son evliliğinde birinci dereceden kuzenleriyle akraba evliliği yapmış 16 ve üzeri yaştaki bireylerin oranı yüzde 8,2 oldu. Akraba evlilikleri akrabalık türüne göre incelendiğinde, akraba evliliği yapmış bireylerin yüzde 46,5'inin hala/dayı çocukları ile yüzde 27,2'sinin amca çocukları ile ve yüzde 26,3'ünün ise teyze çocukları ile evli olduğu görüldü.

 

2010'da gerçekleşen resmi evlenmelerin yüzde 5,9'unu akraba evliliği oluştururken, bu oran sürekli düşüş göstererek 2018'de yüzde 4,3'e, 2023'te yüzde 3,2'ye geriledi.

 

Geçen yıl toplam evli bireyler içinde son evliliğinde akraba evliliği yapmış 16 ve üzeri yaştaki bireylerin oranının en fazla olduğu il yüzde 20,1 ile Mardin oldu. Bu ili yüzde 18,7 ile Şanlıurfa, yüzde 16,8 ile Diyarbakır izledi. Bu oranının en az olduğu iller ise yüzde 1,1 ile Edirne, yüzde 1,5 ile Kırklareli ve yüzde 2 ile Çanakkale olarak kayıtlara geçti.

 

Akraba evliliği oranının 2023'te en yüksek olduğu ilin yüzde 17,7 ile Şanlıurfa olduğu gözlendi. Bu ili, yüzde 12,4 ile Siirt ve yüzde 12,3 ile Muş izledi. Akraba evliliği oranının en düşük olduğu iller yüzde 0,5 ile Edirne, 0,6 ile Kırklareli ve Bartın olarak sıralandı.

 

ÇOCUKLARIN VELAYETİ ÇOĞUNLUKLA ANNEYE VERİLDİ

 

Yaşam Memnuniyeti Araştırması 2023 sonuçlarına göre, kendilerini en çok ailelerinin mutlu ettiğini belirtenlerin oranı yüzde 69,9 oldu. Bireylerin mutluluk kaynağı olan kişiler sıralamasında bunu yüzde 15 ile çocuklar, yüzde 5,4 ile kendisi, yüzde 3,8 ile eş, yüzde 2,9 ile anne/baba ve yüzde 1,8 ile torunlar takip etti.

 

ADNKS sonuçlarına göre, geçen yıl Türkiye'de 22 milyon 206 bin 34 çocuk içinde hem annesi hem babası vefat etmiş çocuk sayısının 5 bin 461, babası vefat etmiş çocuk sayısının 263 bin 757, annesi vefat etmiş çocuk sayısının ise 82 bin 291 olduğu görüldü.

 

Cinsiyete göre incelendiğinde, hem annesi hem babası vefat etmiş erkek çocuk sayısının 2 bin 848, kız çocuk sayısının 2 bin 613, babası vefat etmiş erkek çocuk sayısının 134 bin 881, kız çocuk sayısının 128 bin 876, annesi vefat etmiş erkek çocuk sayısının 41 bin 847, kız çocuk sayısının 40 bin 444 olduğu kayıtlara girdi.

 

Boşanma istatistiklerine göre, kesinleşen boşanma davalarıyla geçen yıl 171 bin 881 çift boşandı, 171 bin 213 çocuk velayete verildi. Boşanma davaları sonucu çocukların velayetinin çoğunlukla anneye verildiği görüldü. Velayetlerin yüzde 74,9'unu anne, yüzde 25,1'ini baba aldı.

 

Hanehalkı bilişim teknolojileri kullanım araştırması sonuçlarına göre, evden internete erişim imkanına sahip olan hanelerin oranı 2004'te yüzde 7 iken 2023'te yüzde 95,5 oldu. Diğer yandan, hanelerde dizüstü, tablet, netbook gibi taşınabilir bilgisayar bulunma oranı yüzde 0,9'dan yüzde 45,2'ye, cep telefonu/akıllı telefon bulunma oranı yüzde 53,7'den yüzde 99,7'ye yükseldi.

 

YOKSULLUK ORANI YÜZDE 21,7

 

Gelir ve yaşam koşulları araştırması sonuçlarına göre, eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert medyan gelirinin yüzde 60'ı dikkate alınarak belirlenen sınıra göre yoksulluk oranı 2023'te yüzde 21,7 olarak hesaplandı.

 

Hanehalkı tipine göre yoksulluk oranı incelendiğinde ise tek kişilik hanehalklarının yüzde 13,7'sinin, tek çekirdek aileden oluşan hanehalklarının yüzde 21,6'sının, geniş ailelerden oluşan hanehalklarının yüzde 25,7'sinin, çekirdek aile bulunmayan birden fazla kişiden oluşan hanehalklarının ise yüzde 13,6'sının yoksulluk sınırının altında yaşadığı görüldü.

 

KENDİLERİNE AİT KONUTTA OTURANLARIN ORANI YÜZDE 56,2

 

Gelir ve yaşam koşulları araştırması sonuçlarına göre, 2023'te konutların mülkiyet durumları incelendiğinde, fertlerin yüzde 56,2'sinin oturdukları konutun kendilerine ait olduğu, yüzde 27,8'inin ise kiracı olduğu görüldü. Lojmanda oturanların oranı yüzde 0,9, kendi konutunda oturmayıp kira ödemeyenlerin oranı ise yüzde 15,1 olarak kayıtlara geçti.

 

Fertlerin yüzde 32,6'sının 2023'te izolasyondan dolayı ısınma sorunu, yüzde 32'sinin sızdıran çatı, nemli duvarlar, çürümüş pencere çerçevesi gibi nedenlerle sorun yaşadığı, yüzde 19,8'inin trafik veya endüstrinin neden olduğu hava ve çevre kirliliği veya diğer çevresel sorunlar yaşadıkları görüldü.

15 Mayıs 2024 Çarşamba