tatil-sepeti

Suudi Arabistan'ın ABD ile petrodolar anlaşmasını yenilememeye karar vermesi, doların petrol ticaretinde baskın para birimi olma statüsünün önemli ölçüde zayıflamasına yol açabilir.


 

Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi (ASBÜ) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Levent Aydın, Suudi Arabistan ve ABD arasındaki petro-dolar anlaşmasının yenilenmemesinin küresel ekonomiye ve siyasete etkilerini kaleme aldı.

 

Suudi Arabistan ile Amerika Birleşik Devletleri (ABD) arasında petrolün yalnızca dolar cinsinden fiyatlandırılması konusunda yapılan petro-dolar anlaşması 1970'lerin başlarına kadar uzanıyor. ABD'nin altın standardından çıkmasından kısa bir süre sonra 8 Haziran 1974'te imzalanan bu anlaşma ABD'nin petrol ve dolar üzerinde gücünü devam ettiren küresel ekonomik nüfuzunun önemli bir parçası oldu. Bretton Woods Anlaşması'ndan çekilen ABD, değeri sabitlenen doları dalgalı hale getirdi. Bu dönemde başta Birleşik Krallık olmak üzere sanayileşen ülkeler de ulusal paralarını serbest kura dönüştürüp önceden görülmeyen seviyelerde para basarak rezervlerini artırdı. Böyle bir konjonktürde ortaya çıkan petro-dolar anlaşması Suudi Arabistan'ın petrol ihracatını yalnızca ABD doları cinsinden fiyatlandırmasını ve fazla petrol gelirlerini ABD'nin hazine bonolarına yatırmasını şart koşuyordu. Bu durum ABD'nin hazine tahvillerine yabancı sermaye girişine, düşük faiz oranlarına ve sağlam bir tahvil piyasasının desteklemesine katkı sağlıyordu. Buna karşılık ABD, kraliyet ailesine askeri destek ve ilave koruma sağlayacaktı. Geçen 50 yılda söz konusu anlaşma küresel petrol ticaretinin temel taşı oldu. Bu anlaşma dolara yönelik talebin istikrarlı olmasını sağladı ve ABD'ye petrol zengini Orta Doğu'da önemli bir jeopolitik nüfuz kazandırdı.

 

SUUDİ ARABİSTAN, ABD İLE İLİŞKİSİNİ YENİDEN ŞEKİLLENDİRİYOR

 

BRICS bloğunun en yeni üyelerinden Suudi Arabistan, ABD ile özel bir ilişkinin ötesine geçmek üzere adımlar atmaya başladı. Geçtiğimiz pazar günü ABD ile Suudi Arabistan arasındaki petro-dolar anlaşmasının sona ermesine izin verildiği bilgisi yazılı basında paylaşıldı. Petro-dolar anlaşmasının yenilenmemesi, yeni ve bilinmeyen bir paradigmanın ve ayrıca uluslararası petrol ticaretinin dinamiklerinde potansiyel bir değişimin sinyalini verebilir. Anlaşmayı yenilememe kararına özellikle doların dünyanın birincil rezerv para birimi olması açısından bakıldığında bu kararın küresel ekonomi üzerinde geniş kapsamlı etkileri olabilir.

 

Bu kararın küresel siyasete etkisi, küresel ekonomiye etkisinden daha fazla olabilir. Anlaşmanın sona ermesine izin vermenin itici gücü olarak artan küresel gerilimlere ve değişen jeopolitik bağlılıklara işaret eden birçok politikacı ve uzman bu konuda muhtelif görüşlerini belirtmeye devam ediyor. Bununla birlikte, dünyanın alternatif enerji kaynaklarına doğru ilerlerlemesi, yenilenebilir enerji kaynaklarının ve doğal gazın yükselişi, son 10 yılda petrole olan bağımlılığı istikrarlı bir şekilde azalttı. Artık Suudi Arabistan gibi petrol zengini ülkeler bile 2030'a kadar elektriğinin yarısını yenilenebilir enerji ve doğal gazla üretme yolunda ilerliyor ve 2060'a kadar net sıfır emisyona ulaşmayı hedefliyor.

 

Suudi Arabistan'ın ABD ile petro-dolar anlaşmasını yenilememeye karar vermesi, doların petrol ticaretinde baskın para birimi olma statüsünün önemli ölçüde zayıflamasına yol açabilir. Bu durum muhtemelen petrol işlemlerinde kullanılan para birimlerinin çeşitlenmesine yol açacak. Petrol ticaretinde avro, Yuan ve hatta kripto para birimleri piyasada potansiyel olarak daha büyük bir rol oynayacaktır. Doların hakimiyetindeki düşüş daha yüksek borçlanma maliyetlerine ve enflasyona yol açabileceğinden bunun ABD ekonomisi üzerinde önemli etkileri olabilir.

 

PETROL TİCARETİNDE REKABETÇİ PAZARA DOĞRU

 

Ayrıca petro-dolar anlaşmasının yenilenmemesi, son yıllarda ivme kazanan doların ortadan kaldırılması sürecine de katkıda bulunabilir. Rusya, Çin ve İran gibi ülkeler uluslararası ticarette aktif olarak dolara olan bağımlılıklarını azaltmaya çalışıyor. Suudi Arabistan'ın petro-dolardan vazgeçme kararı da bu eğilimi daha da hızlandıracak. Bu karar potansiyel olarak doların dünyanın birincil rezerv para birimi olma statüsünü riske atarken aynı zamanda ABD'nin ekonomik ve politik gücünü küresel olarak sürdürme yeteneğini zayıflatabilir.

 

Petrol ticaretinin gidişatı açısından bakıldığında petro-dolar anlaşmasının yenilenmemesi çeşitli para birimlerinin petrol işlemlerinde hakimiyet için rekabet ettiği, daha parçalı ve rekabetçi bir pazara yol açabilir. Bu, farklı para birimlerinin birbirlerine karşı değer dalgalanması nedeniyle potansiyel olarak petrol fiyatlarında ve döviz kurlarında artan dalgalanmalara yol açabilir. Yeni durum aynı zamanda, petrol sözleşmelerinin fiyatlandırılması sürecini de karmaşıklaştırabilir ve piyasada daha fazla belirsizliğe yol açabilir.

 

Genel olarak, Suudi Arabistan ile ABD arasındaki petro-dolar anlaşmasının yenilenmemesinin küresel ekonomi ve petrol ticaretinin yapısı üzerinde önemli etkileri olabilir. Bu, doların hakimiyetinin zayıflamasına, dolarsızlaşma sürecinin hızlanmasına ve petrol piyasasında oynaklığın artmasına neden olabilir. Ülkeler döviz varlıklarını çeşitlendirmeye ve dolara olan bağımlılıklarını azaltmaya devam ettikçe, uluslararası para sisteminde önümüzdeki yıllarda önemli değişiklikler yaşanabilir. ABD'nin bu yeni gerçekliğe uyum sağlaması ve çok kutuplu bir dünyada ekonomik ve jeopolitik etkisini sürdürmenin yollarını da bulması gerekecek.

 

Sonuç olarak, petro-dolar anlaşmasının potansiyel olarak sona ermesiyle ABD'nin rezerv para birimi statüsüne yönelik tehdidin abartıldığı düşünülse de bu anlaşmasının sona ermesiyle dolara yönelik küresel talepteki düşüş kısa dönemde daha yüksek enflasyona, daha yüksek faiz oranlarına ve daha zayıf bir tahvil piyasasına neden olacaktır. Bu durum ABD ekonomisinin içinde bulunduğu yüksek faiz ve düşürülemeyen inatçı enflasyonu olumsuz yönde etkileyecektir.

 

Ayrıca mevcut gündem, ABD finansal piyasalarını zayıflatmak için uzun vadeli bir potansiyele sahip olabilir. Uluslararası petrol ticaretinde geçtiğimiz yıl doların payı yüzde 80 oldu. Diğer para birimleriyle yapılan petrol ticaretinin şimdilik payı yüzde 20 olsa da Rusya, İran, Suudi Arabistan, Çin ve diğerleri enerji ticaretinde giderek daha fazla yerel para birimlerini kullanıyor. Dolayısıyla anlaşmayı yenilememe kararı hem doları basan ABD Merkez Bankası'nın (Fed) ağalık hakkının yani senyoraj gelirinin azalmasına hem de küresel ekonomide geniş kapsamlı sonuçlara yol açabilir. Politika yapıcıların ve piyasa katılımcılarının petro-dolar anlaşmasının yürürlükte olmadığı potansiyel bir geleceğe daha şimdiden hazırlanmaları zorunlu hale gelebilir.

17 Haziran 2024 Pazartesi

Avrupalı şirketler, durgun ekonomik görünüm ortamında işten çıkarmalarda yılın ikinci yarısında da hız kesmedi.

Avrupa'da, Rusya-Ukrayna Savaşı'nın ekonomiler üzerindeki etkilerinin sürmesinin yanı sıra zayıf ekonomik veriler, Almanya'daki yapısal sorunlar ve yüksek enflasyona karşı uygulanan sıkı para politikası nedeniyle tüketici talebinin zayıflamasına bağlı olarak, maliyetlerin düşürülmesi amacıyla işten çıkarma kararları alınıyor.

Salgın öncesine göre yüksek seyreden enflasyon hane halkının satın alma gücünü düşürürken, enflasyonu düşürmek için faizin artırılması da şirketlerin yatırım için kredi maliyetlerini yükseltti.

Ortaya çıkan ekonomik durgunluk, Avrupa'nın önde gelen şirketlerinin birçoğunun satış ve karında yaşadığı düşüş de şirketlerin istihdam kararlarına yansıyor.

Otomotiv, mühendislik, kimya, bankacılık, imalat, teknoloji ve petrol başta olmak üzere neredeyse tüm sektörlere yayılan işten çıkarmalar, bu yılın ikinci yarısı itibarıyla da hız kesmedi. Buna son olarak, Fransa merkezli havacılık ve uçak üretim şirketi Airbus’ın Savunma ve Uzay bölümünde 2026 ortasına kadar 2 bin 500'e kadar pozisyonu azaltma kararı eklendi.

Bu yılın temmuz başından itibaren işten çıkarma kararları alan büyük çaplı Avrupalı şirketler ve sektörlere göre dağılımı şu şekilde:

 

MÜHENDİSLİK, HAVACILIK VE SAVUNMA

İsveç merkezli batarya üreticisi Northvolt, geçen ay yaptığı açıklamada, Skelleftea bölgesindeki Northvolt Ett fabrikasındaki 1000 pozisyon dahil 1600 çalışanını işten çıkarmayı planladığını duyurdu. Şirketin açıklamasında, zorlu makroekonomik koşullar karşısında fabrikadaki üretim kapasitesinin artırılması için bazı maliyet düşürücü önlemlerin alınacağı belirtilerek, bu önlemlerin işten çıkarmalarla sonuçlanmasının beklendiği bildirildi.

Fransa merkezli havacılık ve uçak üretim şirketi Airbus bu hafta Savunma ve Uzay bölümünde 2026 ortasına kadar 2500'e kadar pozisyonu azaltma kararını açıkladı.

 

DEMİR YOLU, TELEKOM VE ÇİP

Alman demir yolu operatörü Deutsche Bahn, temmuzda, toplam istihdamının yaklaşık yüzde 9'una karşılık gelen 30 bin çalışanını işten çıkaracağını açıkladı.

İsveçli telekom operatörü Telia da bu yıl içinde yaklaşık 3 bin çalışanıyla yollarını ayıracağını bildirerek, istihdamını azaltma kararı alan diğer Avrupalı şirketler arasına katıldı.

Alman çip üreticisi Infineon ağustosta dünya çapında 1400 pozisyonu azaltacaklarını ve bu pozisyonları işçilik maliyetlerinin daha düşük olduğu ülkelere taşıyacaklarını duyurdu.

Polonya'nın en büyük yük taşıma şirketi PKP Cargo, temmuzda personelinin yüzde 30'unun işine son vermeyi planladığını açıkladı.

Finlandiya merkezli bilgi teknolojileri ve telekomünikasyon şirketi Nokia'nın da maliyetleri düşürme çabası kapsamında Avrupa'da 350 kişiyi işten çıkarmayı planladığı haberleri uluslararası medyada yer aldı. Şirketin ayrıca Çin'de de istihdamını 2 bin kişi azaltmayı planlıyor.

 

BANKACILIK

Norveç merkezli DNB bankası, eylülde yaptığı duyuruda 6 ay içinde tam zamanlı 500 çalışanının işine son vereceğini bildirdi.

İtalyan banka UniCredit, 17 Ekim'de işçi sendikasıyla 1000 kişinin gönüllü şekilde işten çıkarılması ve 500 yeni istihdam oluşturulması konusunda anlaşmaya vardığını açıkladı.

 

PERAKENDE VE TÜKETİM MALLARI

Ev aletleri üreticisi Dyson, temmuzda küresel yeniden yapılanma planı kapsamında İngiltere'de yaklaşık 1000 kişiyi işten çıkarma kararı aldı.

Tüketim ürünleri şirketi Unilever de temmuzda 2025 sonuna kadar Avrupa'daki tüm ofis pozisyonlarını üçte bir azaltmayı planladığını duyurdu.

 

ENERJİ, İLAÇ, MEDYA VE DİĞER SEKTÖRLER

Enerji şirketi Shell'in petrol ve doğal gaz arama alanındaki istihdamını yüzde 20 azaltmayı planladığına ilişkin haberler uluslararası medyaya yansıdı.

İlaç üreticisi Indivior, temmuzda 130 kişiyi işten çıkaracağını duyururken, Norveçli gübre üreticisi bu hafta yaptığı açıklamada Belçika'daki tesisinde planlanan üretim değişikliklerinin yaklaşık 115 çalışanın işten çıkarılmasıyla sonuçlanabileceğini açıkladı.

Finlandiyalı orman ürünleri grubu da geçen hafta Fibres Finland tesisinde yaklaşık 110 çalışanıyla yollarını ayırabileceğini bildirdi. Şirket ağustosta Almanya'daki fabrikasının kapanmasıyla 338 kişinin, biokompozit tesisinin kapatılmasıyla da Finlandiya ve Almanya'da 59 kişinin işten çıkarılacağını açıklamıştı.

İsviçreli medya şirketi Tamedia ağustosta iki matbaasını kapatacağını ve yaklaşık 300 çalışanının işine son vereceğini duyurdu.

İngiliz medya devi BBC bu hafta 155 kişinin işten çıkarılacağını açıkladı. Yılda 700 milyon sterlin tasarruf sağlama planı kapsamında pozisyonlarını azaltmaya karar veren BBC'nin, söz konusu işten çıkarmalarla maliyetini 24 milyon sterlin düşüreceği bildirildi. 

İngiliz Premier Lig kulübü Manchester United'ın da kulüp çapında bir işten çıkarma programının parçası olarak yaklaşık 250 kişiyi işten çıkarmayı planladığına yönelik haberler medyada yer aldı.

18 Ekim 2024 Cuma

Çin ekonomisi, yılın üçüncü çeyreğinde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 4,6 büyüdü.

Ulusal İstatistik Bürosu (UİB) verilerine göre, Çin'de Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYH), Ocak-Eylül 2024 döneminde 94,97 trilyon yuana (13,34 trilyon dolar) ulaşırken üçüncü çeyrekte önceki çeyreğe göre yüzde 0,9, geçen yılın aynı dönemine göre ise yüzde 4,6 artış kaydetti.

İlk üç çeyrekteki büyüme yıllık 4,8'e ulaşırken hükümetin bu yıl için "yüzde 5 civarında" öngördüğü büyüme hedefinin yakalanıp yakalanamayacağına dair kuşkular arttı.

Çin ekonomisi ilk çeyrekte yıllık yüzde 5,3, ikinci çeyrekte yüzde 4,7 büyüme kaydetmişti.

Eylül ayı ekonomik verileri, üretim ve tüketimde ağustosa göre toparlanmaya işaret ederken, gayrimenkul yatırımlarındaki süregelen düşüşün ekonomik büyüme üzerindeki negatif etkisi devam etti.

 

ÜRETİM VE TÜKETİMDE TOPARLANMA

Yıllık cirosu 20 milyon yuanın (yaklaşık 2,74 milyon dolar) üzerindeki sanayi işletmelerinin üretim çıktılarının hesaplandığı sanayi üretimi, eylülde yıllık bazda yüzde 5,4 artarken, ağustostaki 4,5'lik atışın üzerine çıktı.

Tüketimin ölçüsü kabul edilen perakende satışlar ise eylülde yıllık yüzde 3,2 artarak ağustostaki yüzde 2,1'lik yükselişin üzerinde performans sergiledi.

Altyapı, taşınmazlar, makine ve donanım harcamalarını içeren sabit sermaye yatırımları, 9 ayda yıllık yüzde 3,4 artarak 8 aydaki artış oranını korudu.

 

GAYRİMENKUL YATIRIMLARINDAKİ DÜŞÜŞ SÜRÜYOR

Çin'de gayrimenkul sektörü ve konut piyasasında Kovid-19 salgını ile başlayan daralma, son 3 yıldır ülkede ekonomik büyümeyi olumsuz etkileyen faktörlerin de başında yer alıyor.

Gayrimenkul yatırımları ilk 9 ayda yüzde 10,1 azalarak son iki yıldaki düşüşünü sürdürdü.

Hükümetin, gayrimenkul sektöründe ve özel sektörde büyümeyi teşvik etmeye yönelik politikalarının henüz sonuç vermediği gözleniyor.

Öte yandan yatırımcı güvenin göstergesi olarak kabul edilen özel sektör yatırımları da Ocak-Eylül 2024 döneminde yüzde 0,2 azaldı.

 

İŞSİZLİK

Ağustosta yüzde 5,3 olan kentlerdeki genel işsizlik oranının eylülde yüzde 5,1'e gerilediği bildirildi.

Son üç yılda rekor seviyelere ulaştığı gözlenen genç işsizlik oranının detayları ise henüz açıklanmadı.

Çin hükümeti, martta yapılan Ulusal Halk Kongresinde bu yıl için "yüzde 5 civarında" büyüme belirlemişti.

 

EKONOMİ YÖNETİMİNDEN CANLANDIRMA ADIMLARI

Hükümet ve ekonomi yönetiminden sorumlu kurumlar yıllık büyüme hedefinin gerisinde seyreden büyümeyi canlandırmak üzere son haftalarda farklı politika adımlarını duyurmuştu.

Çin Merkez Bankası (PBoC), Ulusal Kalkınma ve Reform Komisyonu (NDRC), Maliye Bakanlığı ve son olarak da Konut ve Kentsel-Kırsal Kalkınma Bakanlığı, düşüşteki gayrimenkul sektörünü canlandırmaya, yerel yönetimlerin borç problemlerini ve finansman sorunları çözmeye ve tüketici ile yatırımcı güvenini artırmaya yönelik aşamalı politika adımlarını açıklamıştı.

Çin'de piyasalar açıklanan bazı tedbirlere olumlu yanıt verirken bazı tedbirlerin ise piyasaların beklentilerini karşılamadığı gözleniyor.

18 Ekim 2024 Cuma