tatil-sepeti

Taşıt Araçları Tedarik Sanayicileri Derneği’nden (TAYSAD)yapılan açıklamada,otomotiv tedarik sanayindeiç pazardaki yüksek talebin etkisiyle 2020 yılını bir önceki yıla göre yüzde 10 üretim kaybıyla tamamladığı belirtildi.

Salgının neden olduğu ihracat pazarlarındaki gerilemenin etkilerinintedarik sanayinde de hissedildiği bildirilen açıklamada, 2020 yılında otomotiv tedarik sanayinin ihracatının yüzde 11,4 azalarak 9,4 milyar dolar olduğu ve bu dönemde sektörün ciro kaybının ise 22 milyar liraolarakbelirlendiği kaydedildi.

ALMANYA'DAKİ YÖNETİCİ VE MÜHENDİSLERLE ORTAK ÇALIŞMALAR YAPMAYI HEDEFLİYORUZ

Açıklamada görüşlerine yer verilenTAYSAD Yönetim Kurulu Başkanı Alper Kanca, otomotiv sanayinin yurt dışındaki algısını yükseltmek ve yeni iş birlikleri geliştirmek amacıyla Türkiye Tanıtım Grubu (TTG) desteği ve Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçılar Birliği (OİB) iş birliğiyle çalışmalar gerçekleştirdiklerini belirtti.

AmaçlarınınTürkiye otomotiv sektörünü tanıtmak olduğunu vurgulayan Kanca, şunları kaydetti: "Otomotiv sektörümüz hakkındaki pozitif algıyı daha yukarılara çıkarmak. Bununla birlikte, Türkiye markasının algısını büyütmek ve ihracatımızı artırmak istiyoruz. Almanya, Fransa ve İngiltere'ye odaklandık. Şu anda Almanya'ya yönelik çalışmalarımız var. Burada doğrudan kurumsal ve bireysel müşterilere, tedarik sanayicilere, OEM'lere, 'aftermarket' pazarının üst düzey yöneticilerine yani otomotiv sektöründeki karar vericilere ulaşmak istiyoruz. En önemlisi de Almanya'daki yönetici ve mühendislerle ortak çalışmalar yapmayı hedefliyoruz. Türkler Almanya'da çok önemli görevlerde çalışıyor. Onlara Türkiye otomotiv sektöründeki güncel gelişmeleri, yapılan çalışmaları ve sektörümüzün başarılarını anlatacağız. İlk olarak işe sanal bir konferansla başlayacağız, sonrasında da sanal ortamda bir çalıştay yapacağız. Türk ve Alman otomotiv endüstrisinin ortak menfaatleri için çalışmak istiyoruz. Yani sadece Türkiye'ye değil Almanya'nın da faydasına olacak işler geliştirmeyi hedefliyoruz."

2021, YARALARI SARMA YILI OLACAK

TAYSADYönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Kemal Yazıcı da2020 yılında salgınınneden olduğu etkilerle küresel otomotiv endüstrisinin yüzde 17 daralarak önceki yıllarla karşılaştırıldığında 15 milyon daha az araç ürettiğini belirtti.

Sektör temsilcilerinin2021'de küresel üretimin yüzde 13'lük artışla87 milyon adetlere ulaşacağını tahmin ettiğini bildiren Yazıcı, şunları kaydetti: "Dünyanın en büyük araç üreticileri milyonlarca üretim kaybı yaşadılar. Yani genel tabloya bakıldığında OEM'ler salgındanyoğun bir şekilde etkilendi diyebiliriz. Avrupa özelinde otomotiv üretimi bir önceki yıla göre yüzde 22 düşüşle 4,8 milyon adet azaldı. Doğal olarak bunun yansımasını bizler de hissettik. Avrupa'da da 2021 yılı sonunda yüzde 15 büyümeyle19,4 milyon adet araç üretiminin yapılması öngörülüyor. Yani 2021 bugünden bakıldığında 2020 yılının yaralarını sarma yılı olacak gibi duruyor. Ancak, zaman neler gösterir bunu hep birlikte deneyimleyeceğiz."

Otomotiv tedarik sanayicilerinin kasasından geçen yılyaklaşık 3 milyar TL eksildiğini belirtenYazıcı, "Tedarikçilerin yeni teknolojilere yatırım yapması gereken bir dönemde 3 milyar TL civarında kayıp yaşaması sektör için önemli bir kayıp oldu. 2021 yılının dünyada olduğu gibi Türkiye’de de toparlanma yılı olmasını bekliyoruz. Bu yıl ülkemizde araç üretiminin yüzde 13 artışla 1,5 milyon adet olacağını öngörürken, toplam otomotiv ihracatının 30 milyar dolar, tedarik sanayi ihracatının ise 10,5 milyar dolar seviyesinde gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz."açıklamasında bulundu.

2030 YILINA GELİNDİĞİNDE KONVANSİYONEL ARAÇLARIN PARÇALARI YÜZDE 50DÜŞECEK

Kemal Yazıcı, elektrikli ve hibrit araç teknolojilerinin dünyaya beklenenden daha çabuk yayıldığını belirterek, "Yeni teknolojiler, otomotiv sektöründe hayatta kalmak istiyorsak mutlaka adapte olmamız ve üzerine çalışmamız gereken bir konu. Elektrikli araçlara gereken teknolojilerin geliştirilmesi için Türkiye'de uygun ortamın yaratılmasına, üye firmaların bu teknolojileri geliştirebilmesi adına gerekli bilgi seviyesi ve altyapıya ulaşmasına destek olmak istiyoruz." ifadelerini kullandı.

Bu kapsamda, geçengünlerde TOGG Üst YöneticisiGürcan Karakaş ile tedarikçileri çevrim içi konferans aracılığıyla bir araya getirdiklerini aktaran Yazıcı, karşılıklı fikir alışverişinde bulunduklarını ve teknolojinin Türkiye otomotiv endüstrisine etkilerinin konuşulduğunu bildirdi.

Yazıcı, şu değerlendirmelerde bulundu: "2020 yılı başında içten yanmalı motorlu araçların oranını yüzde 85 olarak öngörmüştük. Yani elektrikli ve hibritaraç oranı en fazla yüzde 15 olur diyorduk. Avrupa’da 2020 yılının ilk 9 ayında elektrikli ve hibrit araçların payı yüzde 20'ye kadar çıktı. Yani öngörümüzden daha hızlı bir değişim var. Elektrikli araçların artışına paralel, tedarik sanayi olarak yeni parçaları üretebilir hale hızla gelmeliyiz. 2030 yılına gelindiğinde konvansiyonel araçların parçaları yüzde 50düşecek. Yani, bundan 10 yıl sonra eğer elektrikli araçlara özgü yeni parçaların üretimine geçemezsek, tedarik sanayinin cirosu yarı yarıya düşecek ve belki firmaların yarısı olmayacak.TAYSAD olarak 2030 yılına kadar gerçekleştirmeyi hedeflediğimiz bir vizyonumuz var. Otomotiv tedarik sanayini küresel pazarda tasarım, teknoloji ve tedarik gücüyle küresel üretimde ilk 10'a taşımak istiyoruz. Şu anda 14. sıradayız. TAYSAD olarak otomotiv sektörünü küresel üretimde ilk 10'a taşımak adına dört ana öncelik belirledik. Yeni teknolojiler, rekabetçi tedarik sanayi, ihracat artışı ve güçlü dernek başlıkları altında çalışmalarımıza hız verdik."

01 Şubat 2021 Pazartesi

Etiketler : Sektörel

Kötü giden havalar, balık tezgahını da vurdu. Olumsuz hava şartları nedeniyle balıkçılar av için denize açılamadı. Karadeniz’de av sezonunun başlamasıyla bol miktarda avlanan ve tanesi 50 liradan satılan palamutun fiyatı, 150 liraya kadar çıktı.


 

Saathane Meydanı'nda balıkçılık yapan Dündar Kırbaş, olumsuz hava şartları nedeniyle balıkçıların av için denize açılamadığını söyledi.

 

Kırbaş, bu durumun balık fiyatlarına yansıdığını ifade ederek, "Balığın azalması da bu duruma etki ediyor. Olumsuz hava olmasaydı palamut 150 değil de yine 100 lira olacaktı. Şu an hem havanın etkisi hem de balığın azalmasıyla fiyatlar biraz yükseldi. Balıkçılar şu an denize açılamıyor." dedi.

 

Av sezonunun başında palamudun tanesinin 50 liradan satıldığını, daha sonra 70-80'i gördüğünü, şu an ise 130 ile 150 lira arasında satıldığını belirten Kırbaş, "Balıkta irileşme de var. 50 liraya sattığımız balığın şu an iki katı. Yani 400 gramdı balık, şu an 800-900 gram oldu." diye konuştu.

 

Balıkçı Halit Bayrak da balığın azalması nedeniyle fiyatların arttığına işaret ederek şunları dile getirdi: "Biz fiyatları yükseltmiyoruz. Kayıklar kötü hava şartları nedeniyle denize açılamadığı için balık az çıkıyor. Bu palamut bir ay daha çıkar nasip olursa. Bütün balık fiyatlarında artış var. Mezgit 150, barbun 100 lira, fiyatlar bu aralar biraz yüksek. Hamsi inşallah önümüzdeki ay çıkar."

 

Vatandaşlardan Nail Aytekin, "Balık çok pahalı,150 lira, 50 liraya almıştım en son. Şimdi bakıyoruz, nasıl alacağız. Yirmi gün önce 50 liraydı. Alamayız bu fiyatlara." şeklinde konuştu.

 

Günay Birvar ise "Fiyatlar parası olana iyi ama parası olmayana kötü. Balık az çıktığı için fiyatların arttığı söyleniyor. Balığı çok severiz. Eşim de balıkçı. Mecbur alıyoruz." ifadelerini kullandı.

23 Eylül 2024 Pazartesi

Etiketler : balık palamut balıkçı tezgah fiyat

Türkiye'de maden çeşitliliği açısından yüksek potansiyel ve iyi eğitilmiş insan gücü bulunduğu ancak yer altı kaynaklarının değerlendirilmesi konusunda devletin ruhsat sahibi şirketlere ‘ruhsat güvencesi’ sunmasının beklendiği bildirildi.


 

Türkiye Madenciler Derneği (TMD) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Yılmaz, Anadolu Ajansının (AA) Global İletişim Ortağı olduğu 3. Maden Kurtarma Yarışması sonrası, basın mensuplarına Türkiye'nin madencilik sektörüne ilişkin açıklamalarda bulundu.

 

Dünyadaki 90 çeşit mineralin 70 tanesinin Türkiye'de üretilebildiğini ifade eden Yılmaz, buna rağmen yüksek potansiyelin istenilen şekilde değerlendirilemediğini söyledi.

 

Mehmet Yılmaz, sektörün yer altı madenciliği konusunda devletten beklentileri olduğunu belirterek, şöyle konuştu: "Bizim sorunumuz yer altı kaynaklarının değerlendirilmesi konusunda devletimizin çekinik kalması, bu durum sadece altın madeni için geçerli değil, mermer, krom ve kömür için de geçerli. Türkiye'nin madencilikte jeopolitik potansiyeli ve iyi eğitilmiş insan gücü var. Ancak yer altı kaynaklarının değerlendirilmesi konusunda devletin ruhsat sahibi şirketlere 'ruhsat güvencesi' sunmasını bekliyoruz. Madencilikte sahip olduğumuz değeri gün yüzüne çıkarmaya çalıştığımızda yatırımcılar çevre ile ilgili endişelerden dolayı vatan haini gibi görülüyor. Halbuki kesilen her 100 ağaçtan sadece biri madencilik için kesiliyor. Devletin verdiği izinlerin arkasında durması lazım, o da bizim tam da tabirimizle 'ruhsat güvencesi'."

 

Yılmaz, Türkiye'nin sadece madencilik ürünlerinden kaynaklanan dış ticaret açığının 60 milyar dolar olduğunu, bunun yaklaşık 30 milyar dolarının altın ithalatı, geriye kalan 30 milyarının ise diğer madenlerin ithalatından kaynaklandığını anlattı.

 

Türkiye'nin yabancı maden yatırımcısı açısından çekici olduğunu vurgulayan Yılmaz, "Şu andaki Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız kendisi de bunu defalarca söylüyor. 'Yerli veya yabancı biz bu sektöre yatırım getirmek zorundayız' diyor. Maden aramaları bölümünde bizim paraya ihtiyacımız var. Yabancı sermayenin buraya gelmesine ihtiyacımız var. Sondaj maliyetleri çok yüksek. Buna rağmen biz maden işletmesi açısından çok iyiyiz. Çok kuvvetli mühendislik yapımız var, mühendislik firmalarımız var, operatörlerimiz var ancak arama konusunda yatırım ihtiyacı bulunuyor." değerlendirmesinde bulundu.

 

"300-350 MİLYAR DOLARLIK ALTIN MADENİ YER ALTINDA"

 

Mehmet Yılmaz, Türkiye'nin madencilikte bir yol haritası oluşturması gerektiğini, özellikle kritik mineraller grubuna altının da dahil edilmesi gerektiğini dile getirdi.

 

Kobalt, nikel, kadmiyum, lityum, grafit ve bakırın kritik madenler olduğunu anımsatan Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü: "Hatta şimdilerde altının da o kritik mineraller listesine girmesi gerektiği söyleniyor. Bu madenlerin aranması ve işletilmesi sırasında ciddi bir yatırım gerekiyor. Buraya yabancı sermayenin ilgi ve alakasının olacağını düşünüyoruz. Türkiye'nin altın potansiyeli ortada. Biz şu anda en büyük ihtimalle üçte birini biliyoruz. Geriye kalan üçte ikisi ki yaklaşık 300-350 milyar dolarlık bir altının yer altında olduğunu düşünüyoruz. Bu alanda yabancı yatırımcı ilgisi oldukça yüksek. Madencilik faaliyetlerinin gayrisafi milli hasıla içindeki payı yüzde 1, bu oranın yükselmesi için yatırımlara ihtiyaç var. Bu oranı yüzde 2'ye çıkarmak için bile yeni yatırımcılara ihtiyaç var. Madenciliğin gelişmiş olduğu birçok ülkede bu oran yüzde 7-8 civarında."

 

Yılmaz, Orta Vadeli Plan'da madencilikle ilgili üç maddenin sektör tarafından olumlu karşılandığını ifade etti.

 

Madenciliğin Türkiye için olmazsa olmaz bir sektör olduğuna dikkati çeken Yılmaz, şunları kaydetti: "Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının 'koordinatör bakanlık' olması yönünde bir düşünce var. İzinler konusunda birden fazla bakanlıktan izin almak gerekiyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının izinler konusunda koordinasyonu sağlaması düşüncesi var. Bir de ön izin aşaması düşünülüyor. Ön izin alınarak maden sahasının başka bir mevzuatla işletmeye kapatılmasının ya da hareketinin kısıtlanmasının önüne geçmek için ön izin mekanizmasından bahsediliyor. Bu da bizim için çok önemli. Güvenlik soruşturması sürecinde basitleştirme ya da standart oluşturulmasına da ihtiyaç duyuluyor. Ekonomide beklenen iyileşmenin temelinde gerçekten dış ticaret açığı çok büyük önem arz ediyor. İstihdam olmasını istiyorsak, vergi üretmek istiyorsak, yatırım gelsin istiyorsak bunların önünün kontrollü bir şekilde açılması lazım."

23 Eylül 2024 Pazartesi

Etiketler : maden ruhsat