tatil-sepeti

Ege İhracatçı Birlikleri verilerine göre, Türkiye'nin meyve suyu ihracatı 2019'da 259 milyon 884 bin dolar olarak kayıtlara geçti. Geçen yıl ise meyve suyunda ihracat yüzde 24 artarak 322 milyon 793 bin dolara çıktı.

Meyve suyu ihracatında ABD 86 milyon 641 bin dolarla birinci, Hollanda 32 milyon 143 bin dolarla ikinci sırada yer aldı.


Bir önceki seneye göre en çok artışın yaşandığı Güney Kore pazarı ise üçüncü sıraya yerleşti.

Bu ülkeye yapılan ihracat, 2019'a göre yüzde 133 artarak 31 milyon 519 bin dolara çıktı.


Çeşit olarak ise en fazla elma suyu ve konsantresi, üzüm suyu ve konsantresi, ananas suyu ve konsantresi ihraç edildi.


HEDEF 350 MİLYON DOLAR


Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Hayrettin Uçak, salgın nedeniyle yaş meyve sebze mamullerine yoğun talep olduğunu söyledi.

Türkiye'nin 2020'de yaş meyve sebze mamullerinden 1 milyar 683 milyon 626 bin dolar gelir elde ettiğini aktaran Uçak, katma değerli üretim anlamında bu ihracatı değerli bulduklarını ifade etti.


Meyve suyu ihracatının da katma değerli ihracata örnek olduğunu dile getiren Uçak, "Geçen yıl hedef olarak 300 milyon doları belirlemiştik. Ancak bunun üstüne çıktık. Son 10 yılda ihracatımız 222 milyon dolardan 322 milyon dolara çıkmış. 2021'de de yeni bir rekora imza atıp, meyve suyu ihracatımızı 350 milyon dolara çıkarmak istiyoruz." dedi.


HEDEFİMİZİ AŞTIK


Bölgenin önde gelen ihracatçı firmalarından Dimes'in Tedarik Zinciri Direktörü Özbay Doğru da firma olarak 2020 yılına çok iyi başladıklarını, salgın sürecinde insanların, vitamin içeriği nedeniyle meyve suyuna yoğun talep gösterdiğine işaret etti.


Firma olarak 2020'de ihracat pazarında yüzde 50 büyüme hedeflediklerini kaydeden Doğru, "Bunu aştık ve yüzde 54'e çıkardık. 100'ün üzerinde ülkeye ihracat yapıyoruz. Özellikle Uzak Doğu pazarına odaklandık. Güney Kore ve Japonya başta olmak üzere satışlarımızı artırdık. Bu pazarlarda özellikle sıkma ürünlerimizle ciddi bir ilerleme kaydettik." diye konuştu.


Uzak Doğu pazarına girmenin zor olduğuna işaret eden Doğru, kurdukları Ar-Ge merkezlerinin geliştirdiği ürünlerle bu pazarda başarıyı yakaladıklarını dile getirdi.


İç piyasada da talebin arttığına değinen Doğru, "2021'de büyüme hedefimiz devam ediyor. İhracatta yüzde 60 büyüme hedefliyoruz." dedi.


Türkiye'de kişi başı meyve suyu tüketiminin ortalama 16 litre olduğunu belirten Doğru, ABD'de bunun 160 litreye yaklaştığını sözlerine ekledi.


Türkiye'nin son 10 yıldaki meyve suyu ihracatı rakamları şöyle:


YIL İHRACAT (BİN DOLAR)


2011222.347


2012214.971


2013193.583


2014201.093


2015185.348


2016181.909


2017214.220


2018278.982


2019259.884


2020322.793

01 Şubat 2021 Pazartesi

Etiketler : Sektörel

Kötü giden havalar, balık tezgahını da vurdu. Olumsuz hava şartları nedeniyle balıkçılar av için denize açılamadı. Karadeniz’de av sezonunun başlamasıyla bol miktarda avlanan ve tanesi 50 liradan satılan palamutun fiyatı, 150 liraya kadar çıktı.


 

Saathane Meydanı'nda balıkçılık yapan Dündar Kırbaş, olumsuz hava şartları nedeniyle balıkçıların av için denize açılamadığını söyledi.

 

Kırbaş, bu durumun balık fiyatlarına yansıdığını ifade ederek, "Balığın azalması da bu duruma etki ediyor. Olumsuz hava olmasaydı palamut 150 değil de yine 100 lira olacaktı. Şu an hem havanın etkisi hem de balığın azalmasıyla fiyatlar biraz yükseldi. Balıkçılar şu an denize açılamıyor." dedi.

 

Av sezonunun başında palamudun tanesinin 50 liradan satıldığını, daha sonra 70-80'i gördüğünü, şu an ise 130 ile 150 lira arasında satıldığını belirten Kırbaş, "Balıkta irileşme de var. 50 liraya sattığımız balığın şu an iki katı. Yani 400 gramdı balık, şu an 800-900 gram oldu." diye konuştu.

 

Balıkçı Halit Bayrak da balığın azalması nedeniyle fiyatların arttığına işaret ederek şunları dile getirdi: "Biz fiyatları yükseltmiyoruz. Kayıklar kötü hava şartları nedeniyle denize açılamadığı için balık az çıkıyor. Bu palamut bir ay daha çıkar nasip olursa. Bütün balık fiyatlarında artış var. Mezgit 150, barbun 100 lira, fiyatlar bu aralar biraz yüksek. Hamsi inşallah önümüzdeki ay çıkar."

 

Vatandaşlardan Nail Aytekin, "Balık çok pahalı,150 lira, 50 liraya almıştım en son. Şimdi bakıyoruz, nasıl alacağız. Yirmi gün önce 50 liraydı. Alamayız bu fiyatlara." şeklinde konuştu.

 

Günay Birvar ise "Fiyatlar parası olana iyi ama parası olmayana kötü. Balık az çıktığı için fiyatların arttığı söyleniyor. Balığı çok severiz. Eşim de balıkçı. Mecbur alıyoruz." ifadelerini kullandı.

23 Eylül 2024 Pazartesi

Etiketler : balık palamut balıkçı tezgah fiyat

Türkiye'de maden çeşitliliği açısından yüksek potansiyel ve iyi eğitilmiş insan gücü bulunduğu ancak yer altı kaynaklarının değerlendirilmesi konusunda devletin ruhsat sahibi şirketlere ‘ruhsat güvencesi’ sunmasının beklendiği bildirildi.


 

Türkiye Madenciler Derneği (TMD) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Yılmaz, Anadolu Ajansının (AA) Global İletişim Ortağı olduğu 3. Maden Kurtarma Yarışması sonrası, basın mensuplarına Türkiye'nin madencilik sektörüne ilişkin açıklamalarda bulundu.

 

Dünyadaki 90 çeşit mineralin 70 tanesinin Türkiye'de üretilebildiğini ifade eden Yılmaz, buna rağmen yüksek potansiyelin istenilen şekilde değerlendirilemediğini söyledi.

 

Mehmet Yılmaz, sektörün yer altı madenciliği konusunda devletten beklentileri olduğunu belirterek, şöyle konuştu: "Bizim sorunumuz yer altı kaynaklarının değerlendirilmesi konusunda devletimizin çekinik kalması, bu durum sadece altın madeni için geçerli değil, mermer, krom ve kömür için de geçerli. Türkiye'nin madencilikte jeopolitik potansiyeli ve iyi eğitilmiş insan gücü var. Ancak yer altı kaynaklarının değerlendirilmesi konusunda devletin ruhsat sahibi şirketlere 'ruhsat güvencesi' sunmasını bekliyoruz. Madencilikte sahip olduğumuz değeri gün yüzüne çıkarmaya çalıştığımızda yatırımcılar çevre ile ilgili endişelerden dolayı vatan haini gibi görülüyor. Halbuki kesilen her 100 ağaçtan sadece biri madencilik için kesiliyor. Devletin verdiği izinlerin arkasında durması lazım, o da bizim tam da tabirimizle 'ruhsat güvencesi'."

 

Yılmaz, Türkiye'nin sadece madencilik ürünlerinden kaynaklanan dış ticaret açığının 60 milyar dolar olduğunu, bunun yaklaşık 30 milyar dolarının altın ithalatı, geriye kalan 30 milyarının ise diğer madenlerin ithalatından kaynaklandığını anlattı.

 

Türkiye'nin yabancı maden yatırımcısı açısından çekici olduğunu vurgulayan Yılmaz, "Şu andaki Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız kendisi de bunu defalarca söylüyor. 'Yerli veya yabancı biz bu sektöre yatırım getirmek zorundayız' diyor. Maden aramaları bölümünde bizim paraya ihtiyacımız var. Yabancı sermayenin buraya gelmesine ihtiyacımız var. Sondaj maliyetleri çok yüksek. Buna rağmen biz maden işletmesi açısından çok iyiyiz. Çok kuvvetli mühendislik yapımız var, mühendislik firmalarımız var, operatörlerimiz var ancak arama konusunda yatırım ihtiyacı bulunuyor." değerlendirmesinde bulundu.

 

"300-350 MİLYAR DOLARLIK ALTIN MADENİ YER ALTINDA"

 

Mehmet Yılmaz, Türkiye'nin madencilikte bir yol haritası oluşturması gerektiğini, özellikle kritik mineraller grubuna altının da dahil edilmesi gerektiğini dile getirdi.

 

Kobalt, nikel, kadmiyum, lityum, grafit ve bakırın kritik madenler olduğunu anımsatan Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü: "Hatta şimdilerde altının da o kritik mineraller listesine girmesi gerektiği söyleniyor. Bu madenlerin aranması ve işletilmesi sırasında ciddi bir yatırım gerekiyor. Buraya yabancı sermayenin ilgi ve alakasının olacağını düşünüyoruz. Türkiye'nin altın potansiyeli ortada. Biz şu anda en büyük ihtimalle üçte birini biliyoruz. Geriye kalan üçte ikisi ki yaklaşık 300-350 milyar dolarlık bir altının yer altında olduğunu düşünüyoruz. Bu alanda yabancı yatırımcı ilgisi oldukça yüksek. Madencilik faaliyetlerinin gayrisafi milli hasıla içindeki payı yüzde 1, bu oranın yükselmesi için yatırımlara ihtiyaç var. Bu oranı yüzde 2'ye çıkarmak için bile yeni yatırımcılara ihtiyaç var. Madenciliğin gelişmiş olduğu birçok ülkede bu oran yüzde 7-8 civarında."

 

Yılmaz, Orta Vadeli Plan'da madencilikle ilgili üç maddenin sektör tarafından olumlu karşılandığını ifade etti.

 

Madenciliğin Türkiye için olmazsa olmaz bir sektör olduğuna dikkati çeken Yılmaz, şunları kaydetti: "Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının 'koordinatör bakanlık' olması yönünde bir düşünce var. İzinler konusunda birden fazla bakanlıktan izin almak gerekiyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının izinler konusunda koordinasyonu sağlaması düşüncesi var. Bir de ön izin aşaması düşünülüyor. Ön izin alınarak maden sahasının başka bir mevzuatla işletmeye kapatılmasının ya da hareketinin kısıtlanmasının önüne geçmek için ön izin mekanizmasından bahsediliyor. Bu da bizim için çok önemli. Güvenlik soruşturması sürecinde basitleştirme ya da standart oluşturulmasına da ihtiyaç duyuluyor. Ekonomide beklenen iyileşmenin temelinde gerçekten dış ticaret açığı çok büyük önem arz ediyor. İstihdam olmasını istiyorsak, vergi üretmek istiyorsak, yatırım gelsin istiyorsak bunların önünün kontrollü bir şekilde açılması lazım."

23 Eylül 2024 Pazartesi

Etiketler : maden ruhsat