tatil-sepeti

Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), 40 serbest ticaret bölgesiyle Türkiye ile ekonomik ilişkilerini daha da geliştirmek istiyor. Önemli bir turizm destinasyonu olan Dubai, ünlü restoran ve otel zincirlerinin gıda ürünleri talebiyle Türk gıda sektörü için fırsatlar sunuyor.


HABER: OSMAN KUVVET

 

Türkiye ile Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) arasındaki dış ticaret hacmi, geçen yılsonunda bir önceki yıla göre iki katına çıktı. BAE’nin 2022’de 9.8 milyar dolar olan dış ticaret hacmi, geçen yıl 20 milyar doları aştı. BAE’nin dış ticaret ortakları arasında Çin, Hindistan, ABD, Japonya’nın ardından Türkiye 5. sırada yer aldı. Türkiye, bölgedeki yerleşik firmaların da yakın markajında. Turizm alanında önemli bir merkez haline gelen Dubai’de dünyaca ünlü birçok restoran ve otel zinciri bulunuyor. Bu restoran ve otellerin gıda ihtiyacı, Türk gıda sektörü açısından büyük potansiyel barındırıyor.

 

SERBEST BÖLGE ÜLKESİ 

 

IMF verilerine göre 500 milyar doları aşan Gayri Safi Yurt İçi Hasıla’ya sahip BAE’de kişi başı gelir ise 50 bin dolar seviyesinde. BAE, serbest ticaret bölgeleri ile de dikkat çekiyor. Yedi ayrı emirlikten oluşan 10 milyon nüfuslu ülkede 40 serbest ticaret bölgesi bulunuyor. Son dönemde Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler nedeniyle güvenilir partner ve tedarik zincirinde sürdürülebilirlik oldukça önemli.

 


TÜRK MALI FARKINDALIĞI 

 

İstanbul Ticaret Odası’nda (İTO) gerçekleştirilen webinarla Birleşik Arap Emirlikleri’nde gıda sektörüne yönelik ticaret ve yatırım fırsatları değerlendirildi.

 

Toplantının açılışında konuşan İTO Yönetim Kurulu Üyesi Salih Sami Atılgan, “Bölgesel olaylar ve gıda güvenliğine dair artan endişeler, tüm dünyada gıda üretimi ve tedariki açısından güvenilir ve sürdürülebilir politikalar üretmeyi zorunlu kılıyor” dedi.


Webinarda bir sunum gerçekleştiren BAE Dubai Ticaret Ataşesi Ersoy Erbay ise Türk firmaların bölgede çok avantajlı olduğunu ifade etti. Ersoy, “Bölgede Türk malı farkındalığı yüksek ve Türk insanına güven üst seviyede. Bu da Türk yatırımcılar için önemli bir fırsat” dedi. Erbay, sözlerine şöyle devam etti: “BAE, Dünya Bankası İş Yapma Kolaylığı Endeksi’nde 16. sırada. Yüzde 80’den fazla ürün, tercihli ticaret kapsamında. Türkiye, BAE ile geçtiğimiz aylarda Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Anlaşması imzaladı. Bu anlamda Türkiye, BAE’nin anlaşma yaptığı dört ülkeden biri. Bu da ülkenin Türkiye ile ticarete ne kadar önem verdiğinin göstergesi.”

 

Webinarda ayrıca, Dubai Ticaret Odası Türkiye Temsilcisi Mert Danişger de bir sunum gerçekleştirdi.

 

BÖLGEDEKİ EN AVANTAJLI EMİRLİK

 

Webinarda Old Bazaar General Trading / Bakkal Firması Kurucusu Kerim Ünlüyıldız, BAE’de gıda sektörü ve yatırım olanaklarıyla ilgili değerlendirmede bulundu. Ünlüyıldız, diğer emirliklere göre yüzde 40 oranında düşük maliyet avantajıyla dikkat çeken BAE’de yüzde 5 sabit KDV uygulaması olduğunu söyledi. Ayrıca Türkiye ile çifte vergilendirmeyi önleyen anlaşmayla da yatırımcılara önemli fırsatlar sunulduğuna dikkat çekti.

 

“Dubai, 1550 dolar kişi başı turist harcamasıyla gıda yatırımcısını cezbediyor” diyen Ünlüyıldız, konuşmasını şöyle sürdürdü: “38 milyar dolarlık gıda ticaretinin yüzde 68’i ithalat, yüzde 16’sı ürün millileştirme, yüzde 16’sı da iç pazardaki üretimle gerçekleşiyor. Gıda arzının yüzde 86’sı zincir marketler, yüzde 8’i geleneksel, yüzde 6’sı da e-ticaret üzerinden gerçekleştiriliyor.”

22 Ocak 2024 Pazartesi

Kötü giden havalar, balık tezgahını da vurdu. Olumsuz hava şartları nedeniyle balıkçılar av için denize açılamadı. Karadeniz’de av sezonunun başlamasıyla bol miktarda avlanan ve tanesi 50 liradan satılan palamutun fiyatı, 150 liraya kadar çıktı.


 

Saathane Meydanı'nda balıkçılık yapan Dündar Kırbaş, olumsuz hava şartları nedeniyle balıkçıların av için denize açılamadığını söyledi.

 

Kırbaş, bu durumun balık fiyatlarına yansıdığını ifade ederek, "Balığın azalması da bu duruma etki ediyor. Olumsuz hava olmasaydı palamut 150 değil de yine 100 lira olacaktı. Şu an hem havanın etkisi hem de balığın azalmasıyla fiyatlar biraz yükseldi. Balıkçılar şu an denize açılamıyor." dedi.

 

Av sezonunun başında palamudun tanesinin 50 liradan satıldığını, daha sonra 70-80'i gördüğünü, şu an ise 130 ile 150 lira arasında satıldığını belirten Kırbaş, "Balıkta irileşme de var. 50 liraya sattığımız balığın şu an iki katı. Yani 400 gramdı balık, şu an 800-900 gram oldu." diye konuştu.

 

Balıkçı Halit Bayrak da balığın azalması nedeniyle fiyatların arttığına işaret ederek şunları dile getirdi: "Biz fiyatları yükseltmiyoruz. Kayıklar kötü hava şartları nedeniyle denize açılamadığı için balık az çıkıyor. Bu palamut bir ay daha çıkar nasip olursa. Bütün balık fiyatlarında artış var. Mezgit 150, barbun 100 lira, fiyatlar bu aralar biraz yüksek. Hamsi inşallah önümüzdeki ay çıkar."

 

Vatandaşlardan Nail Aytekin, "Balık çok pahalı,150 lira, 50 liraya almıştım en son. Şimdi bakıyoruz, nasıl alacağız. Yirmi gün önce 50 liraydı. Alamayız bu fiyatlara." şeklinde konuştu.

 

Günay Birvar ise "Fiyatlar parası olana iyi ama parası olmayana kötü. Balık az çıktığı için fiyatların arttığı söyleniyor. Balığı çok severiz. Eşim de balıkçı. Mecbur alıyoruz." ifadelerini kullandı.

23 Eylül 2024 Pazartesi

Etiketler : balık palamut balıkçı tezgah fiyat

Türkiye'de maden çeşitliliği açısından yüksek potansiyel ve iyi eğitilmiş insan gücü bulunduğu ancak yer altı kaynaklarının değerlendirilmesi konusunda devletin ruhsat sahibi şirketlere ‘ruhsat güvencesi’ sunmasının beklendiği bildirildi.


 

Türkiye Madenciler Derneği (TMD) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Yılmaz, Anadolu Ajansının (AA) Global İletişim Ortağı olduğu 3. Maden Kurtarma Yarışması sonrası, basın mensuplarına Türkiye'nin madencilik sektörüne ilişkin açıklamalarda bulundu.

 

Dünyadaki 90 çeşit mineralin 70 tanesinin Türkiye'de üretilebildiğini ifade eden Yılmaz, buna rağmen yüksek potansiyelin istenilen şekilde değerlendirilemediğini söyledi.

 

Mehmet Yılmaz, sektörün yer altı madenciliği konusunda devletten beklentileri olduğunu belirterek, şöyle konuştu: "Bizim sorunumuz yer altı kaynaklarının değerlendirilmesi konusunda devletimizin çekinik kalması, bu durum sadece altın madeni için geçerli değil, mermer, krom ve kömür için de geçerli. Türkiye'nin madencilikte jeopolitik potansiyeli ve iyi eğitilmiş insan gücü var. Ancak yer altı kaynaklarının değerlendirilmesi konusunda devletin ruhsat sahibi şirketlere 'ruhsat güvencesi' sunmasını bekliyoruz. Madencilikte sahip olduğumuz değeri gün yüzüne çıkarmaya çalıştığımızda yatırımcılar çevre ile ilgili endişelerden dolayı vatan haini gibi görülüyor. Halbuki kesilen her 100 ağaçtan sadece biri madencilik için kesiliyor. Devletin verdiği izinlerin arkasında durması lazım, o da bizim tam da tabirimizle 'ruhsat güvencesi'."

 

Yılmaz, Türkiye'nin sadece madencilik ürünlerinden kaynaklanan dış ticaret açığının 60 milyar dolar olduğunu, bunun yaklaşık 30 milyar dolarının altın ithalatı, geriye kalan 30 milyarının ise diğer madenlerin ithalatından kaynaklandığını anlattı.

 

Türkiye'nin yabancı maden yatırımcısı açısından çekici olduğunu vurgulayan Yılmaz, "Şu andaki Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız kendisi de bunu defalarca söylüyor. 'Yerli veya yabancı biz bu sektöre yatırım getirmek zorundayız' diyor. Maden aramaları bölümünde bizim paraya ihtiyacımız var. Yabancı sermayenin buraya gelmesine ihtiyacımız var. Sondaj maliyetleri çok yüksek. Buna rağmen biz maden işletmesi açısından çok iyiyiz. Çok kuvvetli mühendislik yapımız var, mühendislik firmalarımız var, operatörlerimiz var ancak arama konusunda yatırım ihtiyacı bulunuyor." değerlendirmesinde bulundu.

 

"300-350 MİLYAR DOLARLIK ALTIN MADENİ YER ALTINDA"

 

Mehmet Yılmaz, Türkiye'nin madencilikte bir yol haritası oluşturması gerektiğini, özellikle kritik mineraller grubuna altının da dahil edilmesi gerektiğini dile getirdi.

 

Kobalt, nikel, kadmiyum, lityum, grafit ve bakırın kritik madenler olduğunu anımsatan Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü: "Hatta şimdilerde altının da o kritik mineraller listesine girmesi gerektiği söyleniyor. Bu madenlerin aranması ve işletilmesi sırasında ciddi bir yatırım gerekiyor. Buraya yabancı sermayenin ilgi ve alakasının olacağını düşünüyoruz. Türkiye'nin altın potansiyeli ortada. Biz şu anda en büyük ihtimalle üçte birini biliyoruz. Geriye kalan üçte ikisi ki yaklaşık 300-350 milyar dolarlık bir altının yer altında olduğunu düşünüyoruz. Bu alanda yabancı yatırımcı ilgisi oldukça yüksek. Madencilik faaliyetlerinin gayrisafi milli hasıla içindeki payı yüzde 1, bu oranın yükselmesi için yatırımlara ihtiyaç var. Bu oranı yüzde 2'ye çıkarmak için bile yeni yatırımcılara ihtiyaç var. Madenciliğin gelişmiş olduğu birçok ülkede bu oran yüzde 7-8 civarında."

 

Yılmaz, Orta Vadeli Plan'da madencilikle ilgili üç maddenin sektör tarafından olumlu karşılandığını ifade etti.

 

Madenciliğin Türkiye için olmazsa olmaz bir sektör olduğuna dikkati çeken Yılmaz, şunları kaydetti: "Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının 'koordinatör bakanlık' olması yönünde bir düşünce var. İzinler konusunda birden fazla bakanlıktan izin almak gerekiyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının izinler konusunda koordinasyonu sağlaması düşüncesi var. Bir de ön izin aşaması düşünülüyor. Ön izin alınarak maden sahasının başka bir mevzuatla işletmeye kapatılmasının ya da hareketinin kısıtlanmasının önüne geçmek için ön izin mekanizmasından bahsediliyor. Bu da bizim için çok önemli. Güvenlik soruşturması sürecinde basitleştirme ya da standart oluşturulmasına da ihtiyaç duyuluyor. Ekonomide beklenen iyileşmenin temelinde gerçekten dış ticaret açığı çok büyük önem arz ediyor. İstihdam olmasını istiyorsak, vergi üretmek istiyorsak, yatırım gelsin istiyorsak bunların önünün kontrollü bir şekilde açılması lazım."

23 Eylül 2024 Pazartesi

Etiketler : maden ruhsat