tatil-sepeti
Yük taşırken önümüz daha rahat görülecek

HABER: AYŞE BAŞAK Yük taşıyanlar için merdivenler daima zorlayıcıdır. Özellikle ​büyük ve görüşümüzü kapatan yükler taşırken, merdivenleri aşmak daha fazla dikkat ister. Yükü taşıyan kişinin sağlığı ve güvenliği, bir kazaya uğramaması için tedbir almak gerekir. Yük taşırken çoğu zaman önümüzü göremeyiz, hele hele ayağımızın ‘dibi’ olarak tarif edebileceğimiz alanı çok sınırlı bir biçimde görürüz. Bu nedenle basamağa takılabilir, kaza geçirebilir, taşıdığımız yükü zayi edebiliriz. Özellikle sürekli sevkiyata ihtiyacı olan restoranlarda teslimatın zayiatsız yapılması büyük önem taşır. Örneğin cam şişelerle gelen meşrubatlar sürekli bir tehlike oluşturur. Hem çalışanların sağlığı ve güvenliği hem de kargonun kendisi için sürekli var olan bu tehlike ile baş edebilmek için Amerika’nın önde geleneğitim ve araştırma kuruluşlarından MIT bünyesinde Glyde ismi verilen bir alet geliştirildi. Glyde’a bir nevi ‘el arabası’ demek yanlış olmaz. Bu el arabası ile artık kargo taşıyan kişi merdivenden inerken önünü görebilecek. Çünkü yükü kendisi taşımayacak. Yük, merdivenden bu el arabası ile inecek. HİÇ SARSMIYOR Peki Glyde, merdivenden aşağıya nasıl iniyor? Glyde için bazı tekerlekli sandalyeler veya bavullar için geliştirilen ve merdivende kullanılan sistemlere benzer bir mekanizma kullanılmış. Ancak bu sistem ağır yükleri emniyetli bir şekilde indirmek için geliştirilmiş. İki basamağı rahatça kapsayan ray sistemi sayesinde yükü hiç sarsmadan indirebiliyor. Bu ray sistemini basit bir hareketle aktif hale getiriyorsunuz. Sıradan bir el arabası olarak kullanılan Glyde, üzerindeki bir kol çevrilerek raylı sistemini devreye sokuyor. Her basamağı lastik kemerlerle kavrayan Glyde, özel fren sistemi sayesinde yükü indirmeye çalışan insana hiç yük bindirmiyor. Ayrıca aşırı hızlı gidilmesi durumunda da ikinci bir fren sistemi devreye giriyor. Yani Glyde ile istesiniz de hızlı gidemiyorsunuz. ÖĞRENCİ PROJESİ 2012’de öğrencilerin icat ettiği Glyde, sanayiden gelen yoğun istek üzerine​bir öğrenci projesi olmaktan çıkmıştı. Araştırma-geliştirme ​çalışmaları son dört yıldır devam eden Glyde’ın aynı adı taşıyan farklı ürünler olduğu için piyasaya kısa süre önce ELLO ticari ismiyle satışa sunuldu.

29 Ağustos 2016 Pazartesi

Dünya oyun pazarında Türkiye de yarışıyor

Dünyanın en büyük interaktif eğlence fuarı Gamescom’da bu yıl partner ülke Türkiye oldu. Almanya’nın Köln kentinde düzenlenen fuar, bilgisayar ve video oyunları geliştiricileri, yazılımcılar, donanım ürünleri tasarımcıları ve sektör yayınları için büyük önem taşıyor. Köln Fuar Merkezi’ndeki fuara 800 metrekare alanda 25 Türk firması katıldı. Türk oyun geliştiricileri, ürünlerini dünya piyasalarına ilk kez bu kadar yüksek seviyede gösterme imkanı buldu. Geçen yıl onda biri profesyonel, 345 bin kişinin ziyaret ettiği fuarda bu yıl rakamın 500 bine ulaşması bekleniyor. HEDEF 10 MİLYAR DOLARLIK İHRACAT Global interaktif oyun sektörü 110 milyar dolarlık büyüklüğe ulaşmış durumda. Türkiye şu anda 400 milyon dolarlık oyun ihracatı yapıyor. Gelişme ivmesi yüksek olan sektörün hedefi 2023 yılında 10 milyar dolarlık ihracata ulaşmak. Apple Store’da ilk 10’a giren ve yine dünyanın gelmiş geçmiş en iyi 100 oyunu arasında yer alan oyunlarımız bulunuyor. OYUN CANAVARLARI ÇIKTI Bilgisayar oyunları ve interaktif eğlence ürünlerinin sergilendiği Gamescom Fuarı’nda Microsoft, Sony, Electronic Arts, Konami, Nintendo, Sega, Warner Bros ve Crytek gibi dünyaca ünlü firmalar, yeni oyun konsolları ile yan ürünlerini ilk kez görücüye çıkardı. Akıllı telefon ve tablet oyunları da yeni ürünleriyle meraklılarını çekiyor.

24 Ağustos 2016 Çarşamba

Sürücüsüz araçlarda ‘ahlak’ endişesi

Geleceğin dünyasında sürücüsüz araçlar sıradan şeyler olacak. Ancak bu aşamaya gelene kadar alınması gereken çok yol var. Kaza sigortaları ile ilgili düzenlemeler konuşulurken, ABD’de MIT teknoloji enstitüsünde araştırmacılar da, sürücüsüz araçların ahlaki seçimleri ile ilgilenmeye başladı. Örneğin önüne aniden fırlayan bir yayaya çarpmamak için yön değiştirip başka bir nesneye çarparak durmak, aracın içindekiler için bir risk oluşturacak. Bunun karar mekanizması nasıl işleyecek? Stanford Üniversitesi’nde ise daha basit gibi görünen sorunları ele alıyorlar. Örneğin tek gidiş, tek geliş bir yolda, önüne çıkan bir engeli aşmak için aracın diğer şeritte seyretmesi gerekiyorsa, yani kuralları çiğnemesi gerekiyorsa, bunu nasıl yapacak? Kuralları çiğnemeyi öğrenirse nerede duraca​ğını, bunu ne zaman ve n​e şekilde​ yapacağını nas​ı​l bilecek? Bir bilgisayarın kuralları zaman zaman çiğnemesi gerektiğini öğrenmesi nasıl olacak? İnsan aracı kullanırken karşıdan gelen var mı diye bir bakar ve rahatça diğer şeride geçer. Peki kurallara sıkı sıkıya bağlı kalması gereken bilgisayar ne yapacak? MIT’de çalışılan büyük vakalarda ise çok önemli ahlâki sorular ortaya çıkıyor. Bir de cana kıymayayım derken sizi tehlikeye atacak bir aracı satın almak ister misiniz? Bir soru da bu elbet! Stanford’daki ekipten Selina Pan, “Sosyal ve ahlaki davranışları tercüme etmeliyiz, program tarafından anlaşılır hale getirmeliyiz” diyor. YOLCULARIN PSİKOLOJİSİ Sürücüsüz araçlarda bilgisayarları kanunlara uymaya programlamak ilk akla gelecek hareket ise de bazen uymaması gerektiğini ona öğretmek gerekecek gibi görünüyor. Sorun sadece güvenlik de değil. Örneğin önüne çıkan engelin etrafından dönen aracın bunu nasıl yapacağı da mesele. Yanlış şeride mümkün olduğu kadar az girmek isteyecek bir programlama, sürücüsüz araç yolcularını çok tedirgin edecektir. Yani işin içinde yolcuların psikolojik durumlarını gözetmek de var…

24 Ağustos 2016 Çarşamba

Bahçede kazayı önleyen cihaz

Uludağ Üniversitesi (UÜ) Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu (MYO) Öğretim Görevlisi Dr. Basri Kul, park, bahçe ve refüj sulamada tankerin önüne takılan kamera ve bilgisayar bağlantısı sayesinde kaza riskini azaltan cihaz geliştirdi. Yeşil alanı ölçümleyen ve suyu otomatik olarak yönlendiren cihaz, aynı zamanda bitkilerin eşit biçimde, istenilen miktar ve basınçta sulanmasını sağlıyor. Tankerli Park ve Bahçeler Otomatik Sulama Sistemi ‘T-boss’ ismi verilen cihaz, sulama yapılan lokasyonlara ne kadar su verildiği, hangi tankerin ne kadar su aldığı ve nereleri suladığına dair bilgilere ulaşma ve bunların istatistiklerini tutma imkanı da sunuyor. Kul, cihaz sayesinde iş güvenliği ve sağlığına uygun bir sulama sistemini de hayata geçirdiklerini ve bunun için patent başvurusu yaptığını aktardı.

23 Ağustos 2016 Salı

Deniz üzerindeki en büyük rüzgar santrali

HABER: AYŞE BAŞAK Yenilenebilir, temiz enerji kaynakları, bu kaynakların doğru değerlendirilmesi, santrallerin verimlerinin artırılması çok önemli. Geleceğimiz bu kaynakları nasıl değerlendireceğimiz üzerinde şekillenecek… Rüzgar enerjisi gün geçtikçe önemini artırıyor. ABD’de Kaliforniya açıklarında kurulacak rüzgar santrali ise dünyanın en büyük deniz üstü rüzgar santrali olma yolunda. 765 MEGAWATT Mevcut deniz üstü santraller içinde 630 megawatt’lık üretim kapasitesiyle dünyanın en büyüğü olan London Array, İngiltere’de bulunuyor. Deniz üzerindeki platformlarda, kıyıdan 53 km açıkta kurulacak ABD’deki santral ise 765 megawatt kapasitede. Bu, 200 binden fazla evin ihtiyacını karşılamak demek. TEMEL ATILMIYOR Türbinler 800 ilâ 1000 metre derinlikteki suyun üzerinde, yere sabitlenmiş olarak duracak. Projede deniz dibine kazık çakmak, temel atmak yok. Çevreye duyarlı bir proje. İptal edildiğinde deniz dibinde bir şey kalmayacak. Rüzgar türbinleri suyun üzerinde dikey ağırlıklar veya çeşitli yöntemlerle uygulanacak çapalarla sabitlenecek. 2030’DA TAMAM Birbirlerinin rüzgarını kesmemeleri için aralarındaki mesafeler 1000 metre olacak. Dünyada sahilden açıkta bulunan rüzgar santralleri genellikle 60 metreden az derinliklere kurulmuş durumda. Türbinler ise deniz dibine beton veya çelik kazıklar ile sabitlenmişler. 2021’de başlayacak inşaatın 2030’da tamamlanması hedefleniyor. 4 MİLYON DOLAR MALİYET Deniz üzerinde duran türbin teknolojisinin uygulaması daha kolay olsa da maliyeti için aynısını söylemek mümkün değil. Türbinleri inşa etmek ucuz fakat sabitleme sistemleri daha fazla çelik gerektiriyor. Ayrıca kıyıdan çok açıkta olmaları ve kullanılan kabloların uzunluğu da maliyeti etkiliyor. 2020 yılında deniz dibine sabitlenmeyen deniz üstü rüzgar türbinleri sistemlerinin ürettikleri 1 megawatt elektrik başına 9 milyon dolar maliyeti varken, deniz dibine sabitlenen sistemlerin maliyetinin 4 milyon dolar olacağı söyleniyor.

22 Ağustos 2016 Pazartesi