tatil-sepeti
Su ürünleri ihracatı yeni yıla hızlı başladı

Türkiye'nin ocak ayısu ürünleri ihracatı, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 12 artarak 100 milyon 809 bin dolara çıktı. Ege İhracatçı Birlikleri (EİB) verilerine göre, Türkiye'nin 2020'de su ürünleri ihracatı 1 milyar 53 milyon dolarla tarihinin en yüksek seviyesine çıktı. Yeni yıla da hızlı giriş yapan üreticiler, ocak ayını yükselişle tamamladı. Geçen yılın ocak ayında 90 milyon 298 bin dolar olan su ürünleri ihracatı, 2021'in aynı döneminde 100 milyon 809 bin dolar olarak kayıtlara geçti. Levrek, su ürünleri ihracatında 31 milyon 677 bin dolarla ilk sırada yer aldı. Bu balığı, 25 milyon 469 bin dolarla çipura izledi. Alabalık ve orkinos ihracatından ise 10'ar milyon dolarlık döviz girdisi sağlandı. 2023 HEDEFİ 1,5 MİLYAR DOLAR Türkiye Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçı Birlikleri Sektör Kurulu Başkanı Sinan Kızıltan, AA muhabirine, Türkiye'nin su ürünleri yetiştiriciliğinde son yıllarda çok ciddi başarılara imza attığını söyledi. Artan ihracatla moral bulduklarını dile getiren Kızıltan, "Geçen yılı rekorla kapatmıştık. Bu seneye de çok iyi başladık. Sektör olarak yeni rekorlar kıracağımıza inancımız tam. Türk su ürünleri sektörü 2023 yılında 1,5 milyar dolar ihracat hedefine emin adımlarla ilerliyor, salgın da bu yolculuğa engel olamadı." dedi. İç piyasada da tüketimin salgınla arttığına işaret eden Kızıltan, özellikle levrek ve çipuraya yoğun talep olduğunu vurguladı. Türk balığının Avrupa ülkelerinden büyük rağbet gördüğünü ifade eden Kızıltan, "En büyük pazarımız Hollanda ve İtalya. Ürünlerimizin yüzde 80'e yakını AB ülkelerinde tüketiliyor. Dünyanın önde gelen restoranlarında Türk levreği, çipurası talep görüyor. Salgın döneminde balığa talep yurt dışında da artıyor. Avrupalılar bağışıklık sistemini güçlendirmek için Türk çipurası talep ediyor." değerlendirmesinde bulundu.

04 Şubat 2021 Perşembe

Ağız-diş sağlığı sektöründe 2021 hedefi 800 milyon dolar

Diş Malzemeleri Sanayici ve İş Adamları Derneği(DİŞSİAD) BaşkanıErkan Uçar, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) sebebiyle sektörün geçen yıl 3 aylık bir kapanma dönemi yaşadığını ve birçok sektörün olduğu gibi ağız diş sektörünün de salgından olumsuz etkilendiğini söyledi. Kovid-19'un ağız-diş sağlığı sektörü üzerindeki etkilerinin artarak değil azalarak devam ettiğini ifade eden Uçar, "Özel sektör temmuz ayından itibaren kademeli olarak pandemide halkın sağlığını ve çalışanların sağlıklarını riske etmeyecek şekilde düşük tonda da olsa çalışmaya devam ediyor." dedi. Salgın sebebiyle sektördeki nakit akışlarının bozulduğuna dikkati çeken Uçar, "Belirli bir dönem çalışamamak, üstüne azar azar kademeli olarak çalışmaya başlamak.Diğer taraftan kamu alacaklarımız vardı orda gerek çalışmama, gerekse pandemi gerekçesiyle ödemeler dengesinde biraz bizim aleyhimize gelişmeler oldu." şeklinde konuştu. Uçar, salgınla birlikte ortaya çıkan olumsuzluklara ve zorluklara rağmen, sektörde 2021 yılı için yüzde 20 büyüme öngördüklerini belirterek, "2021 yılını 800 milyon dolarlık bir işlem hacmiyle kapatacağımızı öngörüyoruz." dedi. Salgın gibi krizlerde işlem ağız-diş sağlığı sektöründeki işlem hacminin ortadan kalkmadığını ancak ötelendiğini kaydeden Uçar, "Bizim 2023'e giriş hedefimiz var. 2023'te işlem hacminin 1 milyar doları bulmasını bekliyoruz." değerlendirmesinde bulundu. Uçar, sektördeki yerlilik oranının artırılması amacıyla yapılan çalışmaların sürdüğünü vurgulayarak, şunları kaydetti: "Yerlilik oranımızla ilgili yüzde 5'lerden ölçümlemeye başladığımız yüzde 25'lere kadar giden bir süreç vardı. Bu hala devam ediyor. Biz şu anda pandeminin olumlu etkilerini nasıl sağlarız diye çalışmalar yapıyoruz. Bu duraksama sebebiyle fiyatlar arttı burada biz lehimize nasıl bir sonuç çıkartırız buna çalışıyoruz. DİŞSİAD olarak belirli çalışmalar içerisine girdik. Dünya dental raporlarını temin ettik geçtiğimiz aylarda şu anda ekipçe onlar inceleniyor. Dünya ağız-diş sağlığı pazarının durumu nedir ? Pandemi sonrasında ne gibi değişiklikler olacak ? Bunların haricinde ülkemizdeki özel bir kaç tane araştırma şirketiyle çalışma yapıyoruz." Türkiye'deki implant pazarının yüzde 50'den fazlasının yerli olduğunu kaydeden Uçar, "Diş implantı konusunda Türkiye gayet önde ve ileridedir.Bunun yanında endodonti ve restoratif alanında da üretim başladı ülkemizde ciddi yatırımlar var.Bunları önce iç pazara akabinde de dış pazarlara çalışarak ihraç edeceğiz." değerlendirmesinde bulundu. Uçar, İstanbul'da dental müze hazırlığı içerisinde olduklarını belirterek, şu değerlendirmede bulundu: "Dünya'da 7 tane var bu sekizinci olacak. Halkın ağız-diş sağlığına olan ilgisini çekmek üzerine kuruyoruz.Burada ülkemizin ağız-diş sağlığında, tıbbi cihazda ne kadar ilerlediği aslında göstermek için yapıyoruz bunları. Bir yandan üreticilerimizi başka fuarlara götürüyoruz ama aslında dünyanın her yerindeki alıcıları da ülkemize getirmek istiyoruz, dikkat çekmek istiyoruz. Eğer bu dikkati çekebilirsek üreticilerimizle buluşturabilirsek üretim potansiyelimizi hızlı bir şekilde arttıracağımızı düşünüyoruz.Bir taraftan Sağlık Bakanlığı'yla çalışıyoruz aslında bir pandemi ve ticari gerçekler var. Tıbbi cihaz ürünlerinin bir takım sağlaması gereken protokoller var CE normu gibi.Şimdi dünyada değişen bir CE normu rüzgarı esiyor. Tıbbi cihaz alanında biz üreticilerimizin sahip oldukları CE'leri korumak ve yeni CE protokolleri ekleyebilmek adına Sağlık Bakanlığı'yla da çalışmalar yaparak ürünlerin geliştirilmesini sağlıyoruz.Bunun önemi nedir? Uzakdoğulu üreticiler bunu sağlayamazsa (ki zorlanacaklar yeni CE normlarında) biz burada birkaç yıl içeresinde daha da ön plana çıkma ihtimalini görüyoruz. Burada ciddi bir potansiyel var."

04 Şubat 2021 Perşembe

Türkiye'de yatırım yapan yabancıların yüzde 93'ü gayrimenkulü elinde tutuyor

Gayrimenkul Yurtdışı Tanıtım Derneği (GİGDER)veAGS Global iş birliğiyle hazırlanan"Rekabet ve İlham: Türkiye'de Yabancı Gayrimenkul Yatırımlarının Geleceğini İhracat Odaklı Yeniden Düşünmek" başlıklıYurt Dışı Yatırımcı Tutum ve Davranış Araştırması'nın sonuçları, çevrim içi düzenlenen toplantıda açıklandı. Toplantıda konuşan GİGDERBaşkanı Akbal, yabancı yatırımcıların Türkiye'deki talebini etkileyen tüm faktörleri, ülke ve pazar dinamiklerini, güçlü ve zayıf yönlerini, politik, hukuki, ekonomik, sosyokültürel ve teknolojik faktörleri ele aldıklarını,sektörün ve Türkiye'nin tanıtımına yön verecek stratejileri ve pazarları belirlediklerini söyledi. Uluslararası gayrimenkul pazarında gelecek10 yılın yol haritasını çizme hedefleridoğrultusunda araştırmadan çok çarpıcı sonuçlar edindiklerini aktaran Akbal, araştırmanıngelecekbölümlerini peyderpeykamuoyuyla paylaşmaya devam edeceklerini bildirdi. Akbal, dünyada uluslararası gayrimenkul pazarının 330-380 milyar dolar aralığında olduğunun tahmin edildiğinibelirterek, Türkiye'de yabancıya konut yatırımından elde edilen rakamın 2019'da 6,8 milyar dolar olarak gerçekleştiğini kaydetti. Yabancıya yıllık gayrimenkul satış tutarının ABD'de150 milyar dolar,İngiltere'de 50 milyar sterlin, İspanya'da 12-15 milyar avrocivarında olduğunu aktaran Akbal, araştırmada,İngiltere'yihem rakip hemilham veren bir pazar olarak oldukça detaylı bir şekilde ele aldıklarını, bu ülkeninbaşarısının arkasındaki nedenleri gösteren karşılaştırmalı analizlerden önemli stratejiler çıkardıklarını vurguladı. Akbal, yabancıların Türkiye'de toplam konut satışından aldığı payda 2015'ten bu yanagüzel gelişmeler yaşandığını ifade ederek, bu payın 2019'a kadar arttığını ve 2019'da yüzde 3,3 olarak gerçekleştiğini, geçen yıl ise faiz kampanyası kapsamındatoplam satışta rekor kırılmasınınbu payın yüzde 2,7 olarak gerçekleşmesine neden olduğunu söyledi. ÜRDÜNLÜLER YATIRIM, RUSLAR TATİL AMAÇLI ALIYOR Ömer Faruk Akbal, araştırmada birebir görüştükleri 410 yabancıya yatırım amaçlarını sorduklarını belirterek, "Yabancıların yüzde 45'i yatırım, yüzde 30,5'i kısa süreli tatil amaçlı, yüzde 28'i kalıcı hayat, yüzde 28'si vatandaşlık için yatırım yapmış durumda. Yatırımlarda emeklilik oranı yüzde 24, oturma izni yüzde 14. Onları eğitim, iş-ticari nedenler takip ediyor." diye konuştu. Yatırım kararını etkileyen konulara değinen Akbal, şu değerlendirmelerde bulundu: "Ürdünlüler yüzde 89,5 ile yatırım, yüzde 84,2 ile vatandaşlık amacıyla gayrimenkul alırken, Ruslar yüzde 76,5 kısa süreli tatil, yüzde 35,3 emeklilik, yüzde 23,5 sağlık nedeniyle gayrimenkul ediniyor. Almanların yüzde 64'ünün tatil, İngilizlerin yüzde 50'sinin kalıcı hayat kurma amaçlı taşınmaz aldığını görüyoruz.İranlıların ise yüzde46,2 ileoturma izni, yüzde23,1 ile iş-ticari nedenlerle gayrimenkul satın aldığı karşımıza çıkıyor. Her coğrafyaya yönelik artık bir pazarlama planını, ülke ve GİGDERolarak hayata geçirebileceğiz. İranlılarla konuşurken ve o coğrafyaya seslenirken ayrı, İngiltere'ye yönelik mesajlarımız ayrı olacak." HER 4 YABANCI YATIRIMCIDAN SADECE BİRİ VATANDAŞLIK ALIYOR GİGDERBaşkanı Akbal, gayrimenkul yatırımında vatandaşlık teşvikinin her zaman konuşulduğunu belirterek, "Biz de katılımcılara vatandaşlık alıp almadıklarını sorduk. Yüzde 10'u vatandaşlık aldığını, yaklaşık yüzde 15'i başvuru sürecinde olduğunu, yüzde 75'i de 'hayır almadım, başvurmadım, düşünmüyorum' cevabını vermiş. Yani Türkiye'de yatırım yapan her 4 yabancıdan sadece biri vatandaşlık amaçlıyor." ifadelerini kullandı. Araştırmaya katılanların yüzde 90'ınındaire, yüzde 5'inin ise müstakil ev, villa ve bahçeli ev tercih ettiğini aktaran Akbal, "Yüzde 2,9'uticari, yüzde 0,7'si ise diğer ticari ürünleri almış. YaniTürkiye'de gayrimenkul alanlarınyüzde 95'iimar durumu konut olan gayrimenkul satın almış." dedi. Akbal, yabancıların bir gayrimenkule ortalama 161 bin 500 dolar, konuta ise 150 bin dolar ödediğini belirterek, yabancıların yüzde 57'sinin sıfır, yüzde 3'ünün inşa halinde, yüzde 11'inin ise ikinci el konut aldığını bildirdi. YABANCILARIN ALDIĞIGAYRİMENKULÜ UZUN SÜRE ELİNDE TUTTUĞUNU GÖRÜYORUZ Ömer Faruk Akbal, gayrimenkul alan yabancıların bunları sattığına dair zaman zaman beyanatlarolduğunu ifade ederek, şunları kaydetti: "Türkiye'degayrimenkul alan yatırımcıların yüzde 92,7'si gayrimenkulü elinde tutuyor. Yüzde 7,3'ü tekrar satıyor. Yabancıların aldığıgayrimenkulü uzun bir süre elinde tuttuğunu çok açık bir şekilde görüyoruz. Araştırmamız, bir yabancının aldığı gayrimenkulü ortalama5,7 yıl elinde tuttuğunu gösteriyor. Yabancı yatırımcılar, yılda yaklaşık 3 ayı Türkiye'de geçiriyor. Gayrimenkul alan yatırımcının yarısı ikinci gayrimenkulü de alıyor. Yabancı yatırımcı başına 1,66 adet mülk düşüyor. Yani kimisi 1, kimisi 2, kimisi 3 konut alıyor. " AGS Global Araştırma Kurucusu Ahmet Güler de çalışmayı ülke genelinde 12 şehirde 8 ayrı dilde yaptıklarını belirterek,"48 farklı ülke vatandaşına dokunduk. Bu da çalışmanın kozmopolit yapısını ortaya koydu. Çok farklı ülkelerden Türkiye'de yatırım yapan vatandaşlarla görüştük. Dünyanın hemen hemen her coğrafyasına dokunmuş olduk. Çok çarpıcısonuçlarlakarşılaştık. Alanında çok özgün ve orijinal bir çalışmayı hayata geçirdik." diye konuştu.​​​​​​​

04 Şubat 2021 Perşembe

Halı ihracatçıları 2021'de 3 milyar dolarlık ihracat hedefliyor

Güneydoğu Anadolu İhracatçı Birliklerinden yapılan açıklamaya göre, TİMHalı Sektörü Kurulu toplantısı, TİM Başkanı İsmail Gülle'nin katılımıyla gerçekleştirildi. Video konferans yöntemiyle yapılanve sektörün2021 hedeflerinin görüşüldüğü toplantıyla ilgili değerlendirmede bulunan Kaplan, 2021 yılının ilk sektör kurulu toplantısının gerçekleştirildiğini belirtti. Bütün sektörlerde olduğu gibi 2020 yılının halı sektöründe de zorlu bir yıl olduğuna değinen Kaplan, alınan önlemler ve başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın girişimleriyle, birçok ülkede yaşanan sıkıntıların giderildiğini dile getirdi. Sektörlerinin ihracatını arttıran sayılı sektörler arasında yer aldığına dikkati çeken Kaplan, Suudi Arabistan'ın Türk mallarına yönelik uygulamaları ilekonteyner konusunda yaşanan sıkıntıların da giderilmesi için çalışacaklarını anlattı. 3 MİLYAR DOLARLIK HEDEF BELİRLEDİK Kaplan, yeni pazar arayışlarına devam edeceklerini ve mevcut pazarlardaki paylarını arttırarak sıkıntıların çözülmesi için çalışmalarısürdüreceklerini aktardı. Salahattin Kaplan, şöyle devam etti: "En önemli sorunumuz olan ham madde ithalatının önüne geçebilmek için kendi ham maddemizi kendimizin üretebileceği bir tesisin kurulması için çaba sarf edeceğiz. Bu konuyla ilgili ön çalışmaları yapıyoruz. 2020 yılı, hedeflerimizin üzerinde ihracat gerçekleşti ve2021 yılı için de 3 milyar dolarlık hedef belirledik. Türk iş dünyası, zorlu dönemlerden başarıyla çıkar. Geçen sene bunun en güzel örneği. O yüzden yeni yılda dersimize iyi çalışarak yeni hedefleri de yakalarız."

04 Şubat 2021 Perşembe

Hava kirliliği sağlık sorunlarını ve harcamalarını artırıyor

Sağlık ve Çevre Birliği HEAL (Health and Environment Alliance) tarafından 4 Şubat Dünya Kanser Günü yayınlanan "Türkiye'de Kronik Kömür Kirliliği:Kömürün Sağlık Yükü ve Kömür Bağımlılığını Sonlandırmak" başlıklı rapora göre, Türkiye'de işletmede olan 28 kömür santrali 26 bin 500 çocuk bronşit vakası, 3 bin erken doğum, 3 bin 230 yetişkin bronşit vakası, 11 milyon 300 bin hasta geçirilen gün ve hastalıklar nedeniyle 1,4 milyon iş günü kaybına yol açtı. Türkiye'nin 2019'da 201 milyar lira olan sağlık harcamalarının yüzde 27'sini oluşturan 53,6 milyar lira, kömür kaynaklı sağlık sorunlarına harcandı. Santrallerin yarattığı hava kirliliğinin, Türkiye ve 70'ten fazla ülkeye toplam maliyeti ise 99 milyar lira olarak hesaplandı. Öte yandan, hesaplamalara göre Türkiye'de söz konusu santraller 2019'da yaklaşık 5 bin erken ölüme, bir başka ifadeyle günde ortalama 13 kişinin kömürün yarattığı hava kirliliğiyle hayatını kaybetmesine neden oldu. Raporda, kömür santrali kaynaklı hava kirliğinin etkilerinin azaltılması içinmevcut ve eskimiş santrallerin kapatılması ve yenilerinin inşa edilmemesi, sürdürülebilir ve yenilenebilir enerji kullanımının artırılması, enerji tasarrufu yapılması, sağlık ve çevre etki değerlendirmeleriyle bilinçli enerji seçimleri yapılması ve Paris İklim Anlaşması'nın onaylanarak iddialı hedefler belirlenmesi öneriliyor. HEAL Türkiye Sağlık ve Enerji Politikaları Kıdemli Danışmanı ve raporun başyazarıFunda Gacal, Türkiye'de yaklaşık 19 bin megavatlık kömür kurulu gücü olduğunu ve buna ek olarak 33 bin megavatlık 30 yeni kömürlü termik santral projesi bulunduğunu belirterek, "Bu santrallerin ortalama ömrü en az 40 yıl. Bu nedenle, her bir yeni kömürlü termik santral yıllar boyunca insan sağlığına zarar veren bu emisyonlarda kilitlenmeye yol açacak. Bu durum, diğer sektörlerin hava kirletici emisyonlarıazaltma çabalarını da boşa çıkarır." ifadelerini kullandı. Gacal, hava kirliliğine yol açan kömürlü termik santrallerin bazılarının filtreli olduğunu tespit ettiklerini ama en iyi filtre sistemlerinin dahi bacalardan yayılan hava kirleticilerini yalnızca bir noktaya kadar azaltabildikleri için kronik hava kirliliğine çözüm olmadığını sözlerine ekledi.

04 Şubat 2021 Perşembe