Türkiye'nin otomotiv sektörü 'çip krizi'ne rağmen geçen yılki ihracat rakamlarını aştı

Türkiye'nin lokomotif sektörü olan ve 15 yıldır ihracatta liderliğini sürdüren otomotiv endüstrisi, dünya genelinde yaşanan çip problemi ve ham madde bulunabilirliğindeki sorunlara rağmen ihracatta geçen yılın rakamlarını aştı. Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği (OİB) verilerinden derlenen bilgiye göre, otomotiv sektörünün ihracatı, bu yılın ocak-ekim döneminde geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 19 arttı. Geçen yıl 10 aylık dönemde 20 milyar 52 milyon 979 bin dolar olarak gerçekleşen otomotiv ihracatı, 2021'in aynı döneminde 23 milyar 852 milyon 903 bin dolara ulaştı. OİB Yönetim Kurulu Başkanı Baran Çelik, otomotiv sektörünün, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle öngörülemeyen sorun ve durumlarla karşı karşıya kaldığını söyledi. Sektörün 2018 ve 2019'daki ihracatının 30 milyar doların bir miktar üzerinde olduğunu dile getiren Çelik, otomotiv endüstrisinin geçen yılı ise salgın dolayısıyla 2019'a göre yüzde 20'ye yakın kayıp ve 25,5 milyar dolarlık ihracatla kapattığını ifade etti. Çelik, bu yıl için 30 milyar dolarlık otomotiv ihracatı hedefi koyduklarını belirterek, "Ancak bu yılın başından itibaren pandeminin getirdiği artçı problemlerle karşı karşıya kaldık. Şu anda yarı iletken mikroçiple ilgili global bir sorun var. Bundan dolayı yüzdesel olarak minimum yüzde 10-15 arasında ihracatımız eksik gidiyor. Buna rağmen geçen yıla oranla daha iyi bir ihracat seviyesindeyiz." dedi. "HAMMADDE BULUNABİLİRLİĞİNDE SORUNLAR VAR" Sektörün 10 ayda 23,8 milyar dolarlık ihracata imza attığına dikkati çeken Çelik, "Mikroçip problemi olmasaydı 30 milyar doların çok üzerinde bir ihracatla kapatıyor olacaktık. Şu an talebe karşılık veremeyen bir arz süreciyle karşı karşıyayız. Sadece tek başına mikroçip problemi yok karşımızda. Enerji fiyatlarındaki yoğun artış, bununla beraber magnezyum gibi ham madde bulunabilirliğinde sorunlar var. Sektörümüze yüzde 90'lık etkisi olan mikroçip krizi var. Diğer sektörlerde ne mutlu ki böyle bir sorun yok." diye konuştu. Mikroçip sorununun ne kadar devam edeceği noktasında birçok araştırma ve çalışmayı takip ettiklerini dile getiren Çelik, sektör temsilcileriyle toplantılara katıldıklarını ve değerlendirmelerde bulunduklarını ifade etti. "2023'TE MİKROÇİPLE İLGİLİ GÜNDEMİN ORTADAN KALKMASI HEDEFLENİYOR" Çelik, yarı iletken mikroçip tedarikindeki sıkıntıların halen devam ettiğini belirterek şunları kaydetti: "2022'nin birinci yarısında bu sorunun devam edeceği gözüküyor. 2022'nin ikinci yarısından sonra azalarak bitmesi ve 2023 yılında mikroçiple ilgili gündemin ortadan kalkması hedefleniyor. Pandemide 2020'nin sonlarına doğru mikroçip probleminin ortaya çıkacağı görüldükten sonra çeşitli yatırımlara adımlar atıldı ama bu yatırımlar bugünden yarına sonlanabilen yatırımlar değil. Minimum 2-3 yılı bulan yatırımlar. Mikroçip her yerde de üretilemiyor. Çünkü mikroçip üretim tesisleri, yoğun su tüketen tesisler. Bu tesislerin suya ulaşımın kolay olduğu yerlerde kurulması gerekiyor. Bundan dolayı üretim anlamında Uzak Doğu'da şu anda çok büyük bir kümelenme var. 2023 yılında pandemiyle beraber ortaya çıkan sorun noktasında alınan kararlarla yapılan yatırımlar devreye girmiş olacak. O da talebe karşılık verecek arzın anca o dönemde ortaya çıkması demek. 2022 yılının 2021'den daha iyi olacağı noktasında düşüncemiz var. Potansiyelimizi tam olarak ortaya koyacak bir tedarik sorununu çözmüş değiliz. Onu vurgulamak lazım. Bu sorunu çözmüş olsaydık çok daha yüksek ihracat rakamlarına ulaşırdık. Bu yıl da yüzde 10-15 sadece tedarikten kaynaklı eksik ihracat yapma durumumuz söz konusu oldu."

16 Kasım 2021 Salı

Türkiye'nin sağlık turizmi pastasından aldığı pay artırılacak

Ticaret Bakanlığı’na göre, sağlık turizmi, özellikle son yıllarda ülkelerin ekonomik sürdürülebilir kalkınmasını destekleyen ve rekabet gücünü artıran bir sektör olarak öne çıkıyor. Bu turizm çeşidi, getirisi, karlılığı ve sürdürülebilirliğinin yanı sıra ülkenin medikal sektörünün durumu ve gelişmiş potansiyeli de göz önüne alındığında, Türkiye için hedef hizmet ihracatı sektörlerinden biri konumuna geldi. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, bu yılın 10 aylık döneminde tedavi amacıyla Türkiye'yi ziyaret eden turist sayısı 370 bin 335 olurken elde edilen gelir 704 milyon 261 bin 29 doları buldu. Sağlık Bakanlığı verilerine göre ise 10 aylık dönemde ülkeyi ziyaret eden yabancı hasta sayısı 718 bin 164 olarak kayıtlara geçti. Sağlık turizmi gelirlerine ilişkin TÜİK tarafından sunulan istatistiklerin sınır kapılarında yapılan anketler yoluyla belirlenmesinden dolayı mevcut hasta sayısının tamamını göstermediği değerlendiriliyor. Bakanlığın gelecek dönemde ülkede tedavi olan sağlık turisti sayısı ile sağlık turizmi gelirlerinin kayıt altına alınması ve sağlıklı biçimde ölçülmesine yönelik çalışma yapılması öngörülüyor. Sağlık turizmine yönelik Bakanlık desteklerinin bu kapsamda bir araç olarak kullanılması da planlanıyor. SAÇ EKİMİNDEN TÜP BEBEK TEDAVİSİNE KADAR Sektörde turist başı harcama yaklaşık 1900 dolar olarak kayıtlara geçerken bu rakamın aslında 10 bin dolar seviyesine yaklaştığı tahmin ediliyor. Sağlık hizmeti almak üzere Türkiye'ye gelen turistler tarafından en çok tercih edilen branşlar, estetik/saç ekimi, kalp cerrahisi, ortopedi, onkoloji ve tüp bebek tedavisi. Türkiye'nin yakın coğrafyasında bulunan Avrupa'nın yaşlanan nüfusu da göz önünde bulundurulduğunda, sağlık turizminin diğer önemli dallarından olan yaşlı bakım hizmetleri ve termal/esenlik turizmi gibi alanlarda da gelecek dönemde talep artışı bekleniyor. Türkiye'nin kaynakları bu çerçevede dikkate alındığında, söz konusu alanlarda önemli bir potansiyel olduğu değerlendiriliyor. Bakanlık tarafından bu alanlara dönük çalışmalar da yürütülüyor. Ülkenin sağlık turizmi ekosisteminde yer alan kuruluşların hizmet sunum altyapısının ve pazarlama kapasitelerinin geliştirilmesi, bu kapsamda küresel sağlık turizmi piyasasından Türkiye'nin aldığı payın artırılması amacıyla sektörden gelen talepler doğrultusunda mevcut desteklerin güncellenmesi ve yeni destek unsurlarının oluşturulmasına yönelik çalışmalar sürdürülüyor. Sağlık turizmi alanında ülkenin kapasitesinin ve sunduğu fırsatların tanıtımına yönelik faaliyetlere destek verilirken bu yöndeki etkinliklere iştirak ediliyor. Sağlık turizmi, spor turizmi, ekoturizm, wellness gibi yüksek potansiyelli alanlarda daha kişiselleştirilmiş ve geliştirilmiş modeller oluşturulması sağlanarak, daha fazla sağlık turisti çekilmesi ve gelir elde edilmesi öngörülüyor. Ayrıca, ülkeye sağlık turisti akışının ve sağlık hizmetleri ihracatının sürdürülebilir şekilde artırılabilmesi için sağlık hizmeti almak üzere yurt dışından gelen uluslararası hastalara vize kolaylığı sağlanması amacıyla Ticaret Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı arasında ekim ayında protokol imzalanmıştı. Protokol kapsamında, "sağlık vizesi" başvurularının aralık ayı içinde Hizmet İhracatçıları Birliği tarafından kabulüne ilişkin gerekli teknik ve organizasyonel çalışmalar devam ediyor. Türkiye'nin imzaladığı serbest ticaret anlaşmalarında (STA) sağlık turizmi gibi hizmet sektörlerine ilişkin hükümlere yer verilirken EFTA ile imzalanan son STA'da da buna ilişkin hükümler yer aldı. Gelecek dönemde imzalanacak anlaşmalarda da benzeri adımların atılması planlanıyor. PEK ÇOK KALEMDE DESTEK SAĞLANIYOR Öte yandan, sağlık turizmi, "döviz kazandırıcı hizmet sektörlerinin desteklenmesine ilişkin kararlar" kapsamında destekleniyor. Destek kalemleri şunlar: Tercümanlık Desteği: Sağlık kuruluşlarına gelen uluslararası hastaların sağlık personeliyle iletişimini sağlamak üzere istihdam edilen tercümanların maliyetlerini kapsıyor. Hasta Yol Desteği: Bakanlıkla protokol yapan özel sağlık kuruluşları ya da hava yolu şirketleri tarafından hastaların tedavi edilmek üzere uçak seferleriyle Türkiye'ye getirilmesi halinde oluşan ulaşım giderlerini içeriyor. Ürün/Hizmet/Marka Tescil-Koruma Desteği: Ürünün/hizmetin yurt dışında tescil ettirilmesi, yurt içinde tescilli bir markanın yurt dışında tescil edilmesi ve korunmasına ilişkin giderleri kapsıyor. Belgelendirme Desteği: Çevre, kalite ve insan sağlığına yönelik teknik mevzuata uyum sağlanabilmesi ve ön tanı merkezi, ofis açılışı ve işletilmesini teminen gerçekleştirilen her türlü belgelendirme giderlerini içeriyor. Danışmanlık Desteği: Uluslararası pazarlarda rekabet avantajını artırmak üzere pazarlama stratejisi, yurt dışı pazar yapısı ve pazara giriş konularında alınacak danışmanlık hizmetlerine yönelik giderler destekleniyor. Acente Komisyon Desteği: Sağlık turizmi ve eğitim sektörlerinde ülkenin uluslararası hasta ve öğrenci getirilmesine yönelik acentelere yapılan komisyon ödemelerini içeriyor. Bireysel Fuar Katılım Desteği: Yararlanıcıların/iş birliği kuruluşlarının Bakanlık tarafından "Desteklenecek Organizasyonlar Listesi"ne alınan fuar, kongre, konferans, seminer gibi etkinliklere stant ile katılmaları halinde oluşan katılım maliyetini ve 2 temsilcinin ulaşım giderlerini kapsıyor. Milli Fuar Katılım Desteği: Yurt dışında düzenlenen fuar, kongre, konferans, seminer gibi etkinliklere katılım maliyeti ve 2 temsilcinin ulaşım masraflarını içeriyor. Milli Fuar Tanıtım Desteği: Bakanlıkça yetkilendirilmiş iş birliği kuruluşu veya organizatörün söz konusu organizasyona yönelik reklam, tanıtım ve pazarlama faaliyetlerine ilişkin harcamaları karşılanıyor. Reklam, Tanıtım ve Pazarlama Desteği: TV ve radyo, internet, basılı tanıtım, açık hava, özel tanıtım faaliyetlerine ilişkin giderleri kapsıyor. Yurt Dışı Birim Desteği: İş birliği kuruluşlarının/yararlanıcıların doğrudan veya yurt dışında faaliyet gösteren şirketleri ya da şubeleri aracılığıyla açtıkları birimlerin brüt kira ve komisyon harcamaları destekleniyor. Alım Heyeti/Ticaret Heyeti Desteği: Ticaret ve alım heyeti programlarında yararlanıcı/katılımcıların ulaşım ve konaklama giderleri ile programa ilişkin reklam, pazarlama, danışmanlık, tanıtım ve organizasyon giderleri destekleniyor. Yurt İçi Tanıtım Desteği: İş birliği kuruluşlarının yurt dışından davet edilen ilgili kurum ve kuruluş temsilcilerinin katılımıyla yurt içinde düzenlenen münhasıran tanıtım ve pazarlama etkinliklerine ilişkin giderleri kapsıyor. Yurt İçi Eğitim Desteği: Yurt dışından davet edilen akademisyen/uzman/ilgili kişi veya kurum/kuruluş temsilcilerinin katılımıyla gerçekleştirilen eğitim programlarına yönelik harcamalar karşılanıyor. "TÜRKİYE, SAĞLIK TURİZMİ PAZARINDA HER ZAMANKİNDEN FAZLA AVANTAJA SAHİP" Başkent Üniversitesi İşletme Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Feride Bahar Işın, yeni tip koronavirüs salgınıyla beraber sağlık turistlerinin seyahat motivasyonları ve beklentilerinin değiştiğini belirterek, 100 milyar dolar olarak ölçülen küresel sağlık turizmi pazarında Türkiye'nin her zamankinden daha fazla rekabet avantajına sahip olduğunu söyledi. Küresel salgın sonrasında, sağlık turistlerinin uygun tedavi maliyetleri, yüksek hizmet kalitesi, modern tıbbi teknoloji, erişim kolaylığı gibi tercih kriterlerine sağlık güvenliğinin de eklendiğini dile getiren Işın, şunları kaydetti: "Salgının başlangıcından itibaren yetkin ve proaktif biçimde yönetilen süreç, Türkiye'nin tüm yönleriyle uluslararası hastalar için sağlık güvenliğinin mümkün olduğu bir sağlık turizmi merkezi olarak yeniden konumlandırılmasında kritik bir unsur olmuştur. Salgın sonrasında kardiyovasküler sistem hastalıkları, kanser, KOAH, obezite ve mental ile bağımlılığa ilişkin hastalıkların küresel boyutta görülme sıklığı hızla artmıştır. Salgın sonrasında sağlık turizmi sektöründe başarılı olacak ülkeler, salgını iyi yönetebilen, güvenlik riskini en aza indiren ve hedef ülkeler ile branşlara odaklanmayı başaranlar olacaktır." Bu noktada, ortak akıl kullanılarak, kamu ve özel sektörde yer alan tüm sağlık turizmi paydaşlarının sinerji içinde hareket etmesinin önemli olduğunu vurgulayan Işın, "Aracı kuruluşlardan hastanelere, kamu otoritelerine, yerel yönetimlere ve sivil toplum kuruluşlarına kadar topyekun bir mücadelenin gereği açıktır. Bütün hastaneleri ve doktorları, uluslararası hastaya boğacak yetkinliklerimiz ve potansiyelimiz var, krizi fırsata dönüştürme gücüne sahibiz." dedi.

16 Kasım 2021 Salı

Türkiye'nin maden ihracatı 9 ayda yüzde 48 arttı

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) binasında düzenlenen "Türkiye Madencilik Sektörü Gelişim Raporu-2020" toplantısında, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınına karşı aşıların devreye girmesiyle maden ürünlerine talebin de arttığını söyledi. Son dönemde dünyada ve Türkiye'de enerji ve maden fiyatlarının rekor seviyelerine ulaştığına işaret eden Dönmez, "Bu süreçten elbette bizler de etkilendik ancak dünyanın geneliyle karşılaştırıldığında Türkiye, diğer ülkelerden daha hızlı bir şekilde toparlandı. Maden ihracatımız 2021'in ilk 9 ayında 4,38 milyar dolara yükseldi. Geçen yılın aynı dönemine göre ihracatımız yüzde 48'lik bir artış gösterdi. Geçtiğimiz eylülde 584 milyon dolarlık maden ihracatı yaptık. Geçen yılın aynı dönemine göre burada yakaladığımız artış yüzde 39 oldu." diye konuştu. Söz konusu dönemde Çin, ABD ve İspanya'nın en çok ihracat yapılan ilk 3 ülke olduğunu ifade eden Dönmez, Endonezya, Özbekistan, Hong Kong, Arnavutluk ve Sırbistan'ın da yeni pazarlar olarak Türkiye'nin ihracatına eklendiğini bildirdi. Dönmez, madencilik sektörünün gayri safi yurt içi hasılaya katkısının 2009'da 11 milyar lirayken, 2020'de 59,2 milyar liraya ulaştığına dikkati çekti. Çevre ve sürdürülebilirliğin öncelik verdikleri konuların başında geldiğini vurgulayan Dönmez, "Avrupa Yeşil Mutabakatı" çerçevesinde sektörlerin dönüşümünü sürdürülebilirlik esasıyla düzenleyip yola devam edeceklerini dile getirdi. Bakan Dönmez, Türkiye'nin bor, perlit, trona, pomza, bentonit, pirofillit, feldspat, zeolit, barit, manyezit, krom, linyit, jips, mermer ve çimento ham maddelerinde dünyada en büyük rezervlere sahip olduğunu belirterek, "Dünyada üretimi yapılan 90 maden türünün 80'i elimizde bulunuyor. Bu tabii ki güzel ve faydalı bir bilgi ancak bunun altını doldurmamız gerekiyor. Ne ile ? Teknolojiyle, Ar-Ge ile daha fazla uç ürünle. Ülkemizde uç ürün sağlayan 1 adet bakır izabe,1 adet alüminyum izabe ,1 adet demir pelet tesisi var. Son yıllarda yapılan yatırımlarla Kurşun-Çinko İzabe Tesisi de çok kısa zaman sonra faaliyete geçecek inşallah." diye konuştu. Ulusal maden politikası kapsamında daha fazla uç ürün üretilen bir model oluşturulacağını kaydeden Dönmez, "Bu sene uç ürün odaklı 14 ihaleye çıktık ve 11’inin ihale sürecini tamamladık. Bu madenler bizim ve bunu çıkaracak altyapımız, insan kaynağımız, müteşebbisimiz ve teknolojimiz de var. En önemlisi artık öz güvenimiz var. Biz yaparız, bu işin altından kalkarız diyen, elini çekinmeden taşın altına koyan iş adamlarımız var." ifadelerini kullandı. MADENCİLİK SEKTÖRÜNDE KADIN İSTİHDAMI ARTTI Dönmez, "Türkiye Madencilik Sektörü Gelişim Raporu"na değinerek, madencilik sektöründe kadın istihdamının 2019'da, 2010'a göre yüzde 106 artarak 5 bin 732'ye ulaştığını, aynı dönemde erkek istihdamının ise yüzde 2 azalarak 117 bin 212'ye gerilediğini söyledi. Eski maden sahalarına 29 yılda 10 milyon ağaç dikildiğini belirten Dönmez, şunları kaydetti: "Manisa Soma'daki Ege Linyitleri İşletmesi Müdürlüğüne bağlı sahalarımızda diktiğimiz yaklaşık 7 bin 700 zeytin ağacından 6 bin 500 litre zeytinyağı ürettik. Tüm bu gelişmelere rağmen halen madenciliği çevre karşıtı bir faaliyet gibi göstermek, buna destek olmak ve bu tür faaliyetleri finanse etmek üretim, istihdam ve ihracata 'hayır' demektir. Akıl, izan ve bilim dışı tamamen ideolojik kaygı ve saiklerle yapılan açıklama ve eylemlerin her zaman karşısında olacağız. Her zaman 'önce insan ve çevre, sonra madencilik' diyerek çalışmalarımızı yapacağız. Ancak her madencilik projesine ideolojik nedenlerle karşı çıkmak madencilik gibi katma değeri yüksek bir faaliyet alanının değersizleştirilmesine ve tartışmaların bilimsellikten uzak subjektif yargılarla yapılmasına neden olmaktadır. Yapıcı eleştiriyle gelenlere ise kapımız sonuna kadar açık."

16 Kasım 2021 Salı

Hibe oranları ile sözleşme tutarları artırıldı

Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre, IPARD-II 10. Çağrı kapsamında hibe ve sözleşme tutarlarında değişiklik yapıldı. Hayvansal ürünlerin üretimine yönelik projeler için baz hibe oranı yüzde 50'den yüzde 60'a yükseltildi. Bu sektörde programda belirlenmiş üretici örgütlerinin yapacağı yatırımlar için ise bu oran yüzde 70'e çıkarıldı. Genç çiftçilere ve dağlık alanda yatırım yapan işletmelere ek yüzde 5 hibe uygulaması devam edecek. Bu ek hibe oranıyla destekler yüzde 70 veya yüzde 80'lere kadar ulaşabilecek. Diğer taraftan tarımsal ürünlerin işlenmesine yönelik projeler için baz hibe oranı yüzde 40'tan yüzde 50'ye yükseltildi. Bu sektörde belirli üretici örgütlerinin yapacağı yatırımlar için bu oran yüzde 60'a çıkarıldı. ​​​​​​​ SÖZLEŞME TUTARLARI DA YÜKSELTİLDİ IPARD-II Programı'ndan faydalanan yatırımcılara ilave destek sağlayarak yatırımlarını gerçekleştirmelerini kolaylaştırmak amacıyla 10. Çağrı döneminde sunulan projelerin yapım işleri ve makine-ekipman harcama kalemlerine ait sözleşme tutarları da artırıldı. Buna göre, yapım işleri ve makine-ekipman harcama kalemleri için sırasıyla inşaat maliyet endeksi ve Türkiye İstatistik Kurumu tarafından yayımlanan üretici fiyat endeksinin makine ekipman kategorisi referans alınarak, faydalanıcılara Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu tarafından uygun bulunan yapım işleri harcamalarını yüzde 19'a kadar ve makine-ekipman harcamalarını da yüzde 14'e kadar artırma imkanı sağlanacak. ​

16 Kasım 2021 Salı

MAPEG, 15 maden sahası için ihale düzenleyecek

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nden (MAPEG) yapılan açıklamada, madenlerin yüksek katma değerli ürünlere dönüştürülmesi gerektiği ifade edildi. Sadece ham madde ihraç ederek Türkiye madencilik sektörünün uluslararası seviyeye ulaşmasının mümkün olmadığı vurgulanan açıklamada, şunlar kaydedildi: "Ham maddeyi yarı mamule dönüştürerek ekonomik değerini yaklaşık 8 kat, tam mamule dönüştürerek yaklaşık 24 kat artırabilmek imkanı bulunmaktadır. Bu potansiyeli hayata geçirmek amacıyla, Milli Enerji ve Maden Politikası kapsamında, devletin hüküm ve tasarrufu altında olan madenlerin yüksek katma değer sağlayacak şekilde, çevreye duyarlı bir şekilde ekonomiye kazandırma amacıyla tesis şartlı ihaleleri yapılmaktadır." Açıklamada, uç ürün üretecek tesis şartlı ihalelerin 2018'den beri düzenlendiği hatırlatılarak "2021'de 15 adet sahanın ihalesi gerçekleştirilmesi yönünde ilana çıkılmıştır. 15 adet sahanın ihalesi 21-23 Aralık 2021 tarihlerinde gerçekleştirilecektir." bilgisi paylaşıldı. Bu sahaların ihalesiyle kurşun, çinko, bakır, demir, molibden gibi metalik madenlerin yanı sıra feldspat, perlit, bentonit gibi endüstriyel madenlerden de uç ürün elde edilmesi amaçlanıyor. Tesis şartlı ihalelerle cari açığın azaltılmasının yanı sıra istihdama da olumlu katkı sağlanması hedefleniyor.

16 Kasım 2021 Salı