Çarşamba, 30 Ekim, 2024
Türk Havacılık ve Uzay Sanayii A.Ş. (TUSAŞ/TAI) Genel Müdürü Muharrem Dörtkaşlı, milli savaş uçağına ilişkin sözleşme görüşmelerinin yılın ilk yarısında tamamlanacağını söyledi. Bu süreçte uçağın tasarımına ilişkin belirleyici kriterler de Türk Hava Kuvvetleri ve Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM) ile sonlandırılacak. Dörtkaşlı, “Türkiye’nin Hayal Projesi” olarak nitelendirilen Milli Muharip Uçak Projesi’nin tamamen özgün bir proje olduğunu ifade ederek, ilk sürecin 2016’nın ilk yarısında tamamlanacağını belirtti. 3 DEĞİŞİK MODEL Dörtkaşlı, Milli Muharip Uçak Projesi’nde onlarca çalışma sonunda nihai tasarımın 3 değişik geometriye indirildiğini ifade etti. Dörtkaşlı, uçakla ilgili şu bilgileri verdi: “Uçak tek motorlu ya da çift motorlu olabilir. Bu karar uçağın geometrisini, dolayısıyla tasarımını etkiliyor. Nihai karar henüz verilmedi, çalışmalar devam ediyor. İsterlerin belirlenmesi ve riskin azaltılması faaliyetlerini içeren bir konsept fazından geçtik. Tasarım fazına girebilmek için SSM ile sözleşme görüşmelerimiz devam ediyor.” KRİTİK KARAR Dörtkaşlı, milli muharip uçağın tasarımına ilişkin nihai kararın da yılın ilk yarısında şekilleneceğini tahmin ettiğini dile getirdi. Dörtkaşlı, motor sayısının kararlaştırılmasının tasarım aşaması için kritik bir karar olduğunu belirtti. İLK FAZ BİTTİ Dörtkaşlı, ileriye dönük çalışmalar hakkında şunları aktardı: ”Biz ilk faz çalışmalarımızı tamamladık. Bundan sonra kullanıcının nihai kararını vermesini bekliyoruz. Her 3 model ile vazife isterleri ve harekât kabiliyetleri sağlanabilir. Çalışmalarımız bu seçimin yapılmasından sonra detaylanacak. Uçağımızın tasarımı ve içerisinde kullandığımız alt sistemler de olabildiğince milli. Projede hedeflenen milli egemenliğimizi etkilemeyecek konularda hazır alt sistemlere bu aşamada gidilebilir, ileride onlar da yerlileştirilebilir. Şu aşamada konuştuğumuz konular arasında onlar da var.” KAMUOYU DESTEĞİ ÖNEMLİ Uçak geliştirmenin zorlu bir süreç olduğunu vurgulayan Muharrem Dörtkaşlı, özellikle kamuoyunun bu sürece hazır olmasını ve desteğini sürdürmesini beklediklerini söyledi. Dörtkaşlı, “Kamuoyumuzdaki heyecanı anlıyoruz. Vatandaşlarımız, hangardan çıkış töreni gerçekleştirdiğimiz özgün ürünlerimizin kısa sürede ‘uçuşa başladı’ müjdesini duymak istiyor. Ne yazık ki, havacılıkta bu mümkün değil. Çünkü hangardan çıkışı yapılan uçağımızın yerde yapılması gereken birtakım fonksiyonel testlerden geçmesi gerekiyor. Bunları hangarda yapamayız. Yakıt koyuyoruz, elektrik veriyoruz ve bazen ortaya çıkan problemlerin giderilmesi için çalışmalar yapıyoruz” dedi.
18 Ocak 2016 Pazartesi
İslam aleminde derin izler bırakan Ahmet Yesevi, hoşgörü ve tevazuyla harmanladığı derin bilgisini yeni bir ekol olarak insanlarla buluşturmayı başarmıştı. HABER:SÜMEYRA YARIŞ TOPAL “Başım toprak, cismim toprak, özüm toprak… Yandım yakıldım da yine tertemiz olamadım…” diyordu ünlü Türk mutasavvıf ve şair Ahmet Yesevi. Derin bilgisine rağmen tevazuyu en büyük zenginliği haline getiren Ahmet Yesevi, bu yıl tüm dünyada çeşitli etkinliklerle anılacak. UNESCO’nun 2016-2017 sezonunu Ahmet Yesevi ve Prof. Dr. Fuad Köprülü yılı ilan etmesiyle büyük fikir adamının düşünceleri yeniden dünyayı aydınlatacak. TASAVVUFUN ÖNCÜLERİNDEN Türk dünyasında hem tasavvufi hem de edebi kişiliği ile derin izler bırakan Ahmet Yesevi, düşünceleriyle tüm İslam alemini etkisi altına almıştı. “Pir-i Türkistan” ve “Hazret-i Türkistan” namı ile anılan büyük Türk düşünürü Yesevi’nin asıl önemi, Türkleri ilk defa tasavvufla buluşturmuş olmasıydı. Yesevi, yeni yeni İslamiyet’i kabul eden Türkler arasında ilk defa bir tasavvuf cereyanına hayat vererek insanlar üzerinde asırlarca hüküm süren düşünceleri filizlendirmişti. Yesevi, derin bilgisini tevazu ile harmanlayarak halkın gönlüne nüfuz eden düşünceleriyle bir tasavvuf ekolü olmuştu. Yesevilik, bu özelliğiyle Türkler arasında ve bir Türk tarafından kurulmuş ilk tasavvufî tarikat olarak nitelendiriliyor. TÜRKÇE’YE HAYAT VERDİ Ahmet Yesevi’nin yaşadığı 9. yüzyılda Arapça ve Farsça ilim dili olmasına karşın Yesevi irşat vazifesini gerçekleştirirken kendi anadilini kullanmayı tercih etmişti. Bu dilleri çok iyi bilmesine rağmen İslamiyeti yeni yeni kabul eden göçebe Türkmen toplumuna onların anlayacağı sade bir dille seslenen Yesevi, böylece Türkçe’ye de hayat vermişti. Ahmet Yesevi’nin eseri olan Divan-ı Hikmet, bu nedenle İslami Türk edebiyatının Kutadgu Bilig’ten sonraki en eski eseri olma özelliği de taşıyor. SÜNNETE UYGUN YAŞAYIŞ Düşünceleri ve yaşayış biçimi asırları aşan büyük düşünür Yesevi’nin hayatında en dikkat çeken özellik, ehlisünnete uygun olan yaşamıydı. Yesevi’nin nefsi köreltmek, dünya malını hor görmek, soy ve din farkı gözetmeksizin bütün insanları eşit saymak gibi yüksek görüşleri vardı. Yaşadığı dönemi en iyi şekilde analiz eden Yesevi, tasavvufu basit ve anlaşılır bir dille çevresindeki insanlara anlatmış ve İslamiyet’in doğru anlaşılmasında büyük hizmetler gerçekleştirmişti. KAŞIK SATIYORDU Son derece mütevazı bir hayat yaşayan Yesevi, Kazakistan’ın güneyinde bulunan Yesi, şimdiki ismiyle Türkistan bölgesinde doğdu. 9. yüzyılda yaşadığı bilinen büyük düşünür, kendi yaptığı kaşıkları satarak geçimini temin etti. Genç yaşında Buhara’ya ilim tahsil etmek için giden Yesevi, burada Yusuf Hemedani’ye intisap ederek ondan zahir ve batın ilimleri öğrendi. İlerleyen dönemlerde şeyhlik makamına ulaşan Yesevi, Anadolu’ya gönderdiği onlarca dervişle, Anadolu’yu tasavvuf ekolüyle buluşturdu. İKİ ASIR SONRA TÜRBE Vefatından sonra da etkisini hiçbir zaman yitirmeyen Yesevi, rivayetlere göre kendisinden iki asır sonra yaşayan Timur’un rüyasına girdi ve Buhara’nın fethini müjdeledi. Bu müjdeyle Buhara’yı fetheden Timur, şükran vesilesi ile Yesevi’nin mütevazı kabrinin üzerine bir türbe yaptırdı. Kazakistan’ın güneyindeki Türkistan şehrinde bulunan dergâh içinde kalan pek çok eşya ne yazık ki o dönemde Sovyetler Birliği’nin sıkıyönetimi altında çeşitli müzelere dağıtıldı. ORİJİNAL KAZAN Ahmet Yesevi Türbesi’nde yer alan döküm kazan, büyük düşünür Yesevi’nin yaşadığı yıllara ait nadir bir iz olarak varlığını sürdürüyor.
18 Ocak 2016 Pazartesi
1965’te gazetesini açıp okuyan biri haberlerde gördüğü “Tüp geçit 2016’da açılabilir” bilgisinin kendisine ne kadar uzak olduğunu düşünmüş müdür bilinmez ama “Geçmişten bize kalan gerçek izler” sergisi, Türkiye’nin son 87 yılını bugüne yakınlaştırıyor. Medya Takip Merkezi tarafından İstanbul Dünya Ticaret Merkezi’nde açılan sergide, Türkiye’nin geçmişine ışık tutan 300 kupür meraklılarıyla buluşuyor. Sergideki yüzlerce kupür dönemin siyasi ve sosyal yaşamı hakkında derin ipuçları barındırıyor. Türkiye’nin yaşam döngüsündeki değişime tanıklık eden kupürler arasında İstanbul’un nüfusunun 883 bin kişi olduğunu duyuran haber de yer alıyor. İstanbul’la ilgili dikkat çeken bir başka haber ise 1965’te yapılan tüp geçit haberi. Buna göre İstanbul’a tüp geçidin 2016 yılında geleceği bildiriliyor. Dikkat çeken kupürlerden bir diğeri de, 9 Eylül 1965 tarihli haber. O yıllarda Galata Kulesi’nin tepe kısmı bulunmadığından yapılacak olan restorasyon çalışması “Galata’ya külah geçirilecek” başlığıyla duyuruluyor. Soyadı Kanunu’nun çıkmasıyla birlikte gerçekleşen soyadı seçimleri ise “Soyadı seçimi hızlı bir yarışı andırıyor” başlığıyla veriliyor. Haberin ayrıntısında, kıskanç olanların iyi soyisim seçmek için yarıştığı, bunların arasında Çetin, Yılmaz, Özcan soyisimlerinin başı çektiği anlatılıyor. 17 HAZİRAN’A KADAR AÇIK “Geçmişten bize kalan gerçek izler” sergisi, 17 Haziran’a kadar devam ediyor. Dünya Ticaret Merkezi A3 Blok’ta görülebilece sergide tramvay hizmetinin verilmeye başlanmasından ilk kadın emniyet müdürüne kadar pek çok kupür bulunuyor. O yıllarda da bakkalların büyük marketlere karşı birleştiği haberleri dikkat çeken haberler arasında yer alıyor.
18 Ocak 2016 Pazartesi
HABER: CEYHUN KUBURLU Yılda ortalama 60 milyon Euro transfer harcaması yapan Süper Lig takımları, bu sezon ara transferde adeta suskun kaldı. Toplam transfer harcamasının yüzde 80’ini yapan Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzonspor transferde kış sezonunun başlamasına rağmen henüz büyük transferlerini açıklamadı. Süper Lig kulüpleri arasında sadece Galatasaray transfer harcaması yaparken, en çok kazanan kulüp Kasımpaşaspor oldu. Beşiktaş kaleci ve stoper arayışlarına devam ederken Anadolu kulüpleri genç yeteneklerin peşine düştü. Trabzonspor, bütçesini dengelemek için altyapıdan yetişen oyuncuları A Takıma kazandırmaya çalışıyor. Sezon başı yaptığı transferlerle dikkat çeken Fenerbahçe ise ara transferi boş geçecek gibi. UEFA KURALLARINA HAZIRLIK Kulüplerin transferde suskun kalmasının en önemli nedenlerinden birinin kurdaki yükseliş olduğu gösteriliyor. UEFA’nın Finansal Fairplay kurallarına da uyum sağlamaya çalışan kulüplerin harcamalarını bu sezon kısacağı tahmin ediliyor. Kulüplerin en yüksek gider kalemlerini transfer harcamaları oluşturuyor. Özellikle yabancı yıldızlara ödedikleri ücretlerle dikkat çeken kulüplerin borçları da sürekli yükseliyor. UEFA ise kulüplerin gelir ve giderleri arasında çok yüksek fark bulunmasını istemiyor. FENERBAHÇE KADROSUNU KORUYOR Sezon başında yaptığı transferlerle adeta takımı baştan aşağıya yenilen Fenerbahçe de ara transferde suskun kaldı. İlk olarak teknik direktörlük koltuğuna Vitor Pereira’yı getiren Fenerbahçe yönetimi, daha sonra yıldız futbolcuları kadrosuna katmaya başladı. Robin van Persie, Nani ve Ozan Tufan gibi yıldız futbolcuları kadrosuna katan sarı-lacivertliler, transfer ettiği 8 futbolcunun bonservisine ise 42.78 milyon Euro harcadı. Şimdiye kadar futbolcu arayışı da bulunmayan Fenerbahçe, sezon başı kadrosunu korumaya çalışıyor. GALATASARAY’IN ARAYIŞLARI Sezon ortasında Mustafa Denizli ile anlaşan Galatasaray ise ara transferin en hızlı takımı oldu. Kasımpaşaspor’dan Ryan Donk’u 2.5 milyon Euro’ya satın alan Galatasaray’ın yeni futbolcu arayışları da devam ediyor. Sezon başında rakiplerine göre daha az transfer harcaması yapan sarı-kırmızılı takım önümüzdeki günlerde kadrosuna yeni oyuncular kazandırmak için çalışmalarını sürdürüyor. 182 YENİ FUTBOLCU TRANSFER EDİLDİ Süper Lig’in 18 ekibi, sezon öncesi transfer dönemini oldukça hareketli geçirdi. Birinci transfer döneminin en hareketli takımı Antalyaspor oldu. Antalyaspor, kadrosuna kattığı 17 futbolcuyla bu istatistikte ilk sırada yer alırken, Akdeniz temsilcisi, geçen sezon takımda yer alan 5 futbolcuyu da takımdan gönderdi. Galatasaray ise en çok futbolcu gönderen kulüp olarak dikkati çekti. Sarı-kırmızılılar, kadrosunda yer alan 22 futbolcuyla da yola devam etmedi. Futbolda 2015-2016 sezonu birinci transfer ve tescil döneminde Spor Toto Süper Lig’deki 18 takım, toplam 182 futbolcuyu kadrosuna katarken, 187 isimle de yollarını ayırdı. UEFA’NIN HEDEFİ KULÜPLERİ KORUMAK UEFA, Avrupa futbolundaki usulsüzlük iddialarının önüne geçmek ve kulüplerin geleceğini garanti altına almak için geçtiğimiz yıllarda “Finansal Fair Play” kurallarını açıkladı. Bu sert kurallara geçişte kulüplere süre tanındı. UEFA bu kurallara uymayan kulüplere ise uyarılar göndermeye başladı. Kurallardan bazıları şöyle: Yöneticiler kulüp için ceplerinden harcama yapamaz. Kulüplerin gelirinden fazla para transfere harcanamaz. Özsermayenin eksiye düşmesine izin verilmeyecek. Futbolcu ödemeleri, toplam gelirin yüzde 70’ini geçemez. Kulübün toplam borcu, toplam gelirinin yüzde 100’ünü geçemez.
18 Ocak 2016 Pazartesi
HABER: ADEM ORHUN Vergide elektronik uygulamaların yaygınlaşması, devlet için mali kayıtların takibi, firmalar için muhasebe işlemlerinin yürütülmesinde hız kazandırıyor. Maliye Bakanlığı’nın 421 ve 454 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile bazı mükelleflere 1 Ocak’ta elektronik defter tutma ve e-faturaya geçme zorunluluğu getirildi. Tebliğ gereği özellikle petrol ürünleri ticareti ve akaryakıt sektöründeki firmalar ile brüt satış hasılatı 10 milyon TL ve üzeri olan mükellefler e-faturaya geçti. Bu kapsamda yer alan ve ciro açısından büyük ölçekli olan firmalar, alım ve satış işlemlerinde e-fatura kullanıyor. Böylece mali işlemlerin kaydı, muhasebe takibi ve vergilendirme açısından zaman ve kağıt tasarrufu elde ediliyor. TEREDDÜTLER YAŞANIYOR Uygulamada ise e-faturaya geçme yükümlülüğü bulunmayan küçük firmalar veya bireysel müşteriler konu olduğunda tereddütler yaşanabiliyor. Gazetemize ulaşan bilgilere göre, ticaret hacmi sebebiyle e-faturaya geçmiş bazı büyük mağazalarda veya hastanelerde görevli çalışanlar, kasaya gelen bireysel müşterilere, “Biz e-fatura sistemine geçtik. Size kağıt fatura veremeyeceğiz, e-mail adresinize göndeririz” diyor. Hatta e-mail adresi olmadığını söyleyen bazı müşterilerin hiçbir kağıt çıktı (fatura) almaksızın mağazalardan çıktığını öğrendik. Benzer durumları yaşayan müşterilerin ve firmaların mağdur olmaması için konuyu uzmanlarına sorduk. ESKİ USULDEKİ GİBİ Bu olayları anlatıp bilgi istediğimiz İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı yetkilileri kural olarak fatura kesilmesi gerektiğini ifade ettiler. Bireysel müşteriyi fatura vermeksizin göndermenin yanlış olacağını belirten yetkililer, uygulamanın şöyle olması gerektiğini söylediler: “E-fatura sistemine geçmiş firma, faturasını elektronik ortamda keser, fatura elektronik ortamda müşteriye ulaşır. E-fatura zorunluluğu bulunmayan bireysel müşterinin (veya küçük şirketin) faturası veya fişi ise kağıt ortamında kesilir ve kağıtla teslim edilir.En kötü ihtimal, kağıt faturayı 7 gün içinde müşterinin adresine posta ile gönderir. Bireysel müşteriler için eski koçanlı sistem halen geçerli. Firmanın, ‘Faturanızı sizin e-mail adresinize göndeririz’ demesi, firmanın fatura verme yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz.” Buna göre yeni sistemde firmaların ve tüketicinin sorumlulukları aynen devam ediyor. Zira firmanın fatura kesme, tüketicinin de fişini/faturasını isteme yükümlülüğü var. Şayet fatura sınırından düşük bir meblağ ise kasa fişi veya müşterinin tercihine göre fatura, sınırın üstünde bir meblağ ise her durumda eski usul koçanlı fatura düzenlenip kağıt nüsha olarak tüketiciye teslim edilmesi gerekiyor.
17 Ocak 2016 Pazar