Yeşil sahaların sultanları

HABER: CEYHUN KUBURLU Futbol artık yalnızca erkek egemenliğinde bir spor değil. Dünya üzerinde 40 milyondan fazla kadın futbol oynuyor. Lisanslı kadın futbolcu sayısı gün geçtikçe artarken, Türkiye’de de kadın futbolunun yıldızı parlıyor. Bugün Türkiye’de lisanslı kadın futbol kulübü sayısı 150’yi aştı. Bunda büyük kulüplerin ve Türkiye Futbol Federasyonu’nun desteğinin büyük payı var. Lisanslı kadın futbolcu sayısı ise 5 bini geçiyor. Ekonomik olarak henüz istenilen seviyede olmasa da Türkiye’de kadın futbolunun geleceği çok parlak görünüyor. 1995 YILINDA BAŞLADI İlk Kadın Milli Futbol Takımı’nın 1995’te kurulduğunu söyleyen TFF yetkilileri, sporun gelişimiyle ilgili şu bilgileri verdi: “Kadın milli takımları A Milli, U-19, U-17 ve U-15 takımlarından oluşuyor. Kadın Milli Takımı’mız FIFA ülke sıralamasında 177 ülke arasında 61. sırada yer alıyor. Son yıllarda büyük kulüplerin yanı sıra, TFF ve belediyelerin de desteğiyle kadın futbolu hızlı bir büyüme yakaladı. Henüz kulüpler ekonomik anlamda istenilen düzeyde değil. Sponsor ve yayın gelirlerinin önümüzdeki dönemde artacağını umuyoruz. Özellikle yayın gelirlerinden oluşturulabilecek bir kaynak kadınların bu alana olan ilgisinin artmasına neden olacaktır.” KULÜP SAYISI ARTIYOR Futbolun sadece erkek sporu olmadığını söyleyen yetkililer, TFF’nin projeleri hakkında da bilgi verdi: “Günümüzde artık futbol sadece erkek oyunu değil. Futbol kadınların sosyal hayata katılması için bir araç oldu. Ayrıca kadın futboluna olan ilginin her geçen gün artması nedeniyle bu alan yeni bir ürün ve pazara dönüştü. Avrupa’da kadın futbolcu sayısı her geçen yıl artıyor. Türkiye’deki kadın futbolunun kilometre taşı sayılabilecek gelişmeler yaşanıyor.” LİSANSLI 5 BİN OYUNCU 2014’te Türkiye’deki kadın futbol kulübü sayısının 112 olduğunu belirten yetkililer şöyle devam etti: “Bu sayının 150’ye ulaştığı tahmin ediliyor. Lisanslı oyuncu sayısı ise 5 bine yaklaşıyor. Bundan sonra hedef kadın futbolunun bilinirliğini artırmak, kulüp altyapılarında oyuncu havuzu oluşturmak, milli takıma oyuncu kazandırmak ve uluslararası alanda başarı sağlamak, kadınlara yeni kariyer alanları oluşturmak ve kendilerini bu yolla ifade etme özgürlüğü sağlamak, lisanslı kadın futbolcu sayısını artırmak, futbol dünyasında kadın yöneticilerin yer almasını sağlamak olarak sıralanıyor.” TÜRKİYE’DE KADIN FUTBOLUNUN TARİHİ 1985’te Türkiye Futbol Federasyonu tarafından Kadınlar Ligi’nin kurulması için girişimlerde bulunuldu. 1994’te Türkiye Kadınlar Futbol Ligi’nin başlaması ve 1995’te de Türkiye Kadın Milli Takımı’nın oluşması ile resmi dönem başladı. Ülkemizde Kadın Milli Takımı ilk kez 1995’te oluşturuldu. İlk golünü 1996’da Macaristan’a atan kadınlarımız, ilk galibiyetini ise 1997’de deplasmanda Gürcistan karşısında 1-0’lık skorla elde etmişti. KADINLAR NE KADAR KAZANIYOR Erkek futbolcuların servet kazandığı yeşil sahalarda kadın futbolcuların gelirlerinin çok düşük kaldığı ortaya çıkıyor. Araştırmalara göre kadın futbolcuların sadece yüzde 9.1’i sporcu olarak para kazanıyor. Oyuncular en az asgari ücret, en fazla ise ayda 3 bin lira kazanıyor. Buna karşılık İngiltere Futbol Federasyonu’na bağlı 80 kadın futbol takımında oynayan kadın futbolcuların yüzde 70’i sporcu olarak para kazanıyor. Almanya, Kanada ve Amerika’da da lisanslı kadın futbolcuların gelirleri Türkiye’deki kadın futbolcuların oldukça üzerinde. Ancak uzmanlar yeni projelerin başarıya ulaşmasıyla bu gelirlerin artacağını ve kadın futbolcu kazançlarının da yükseleceğini belirtiyor.

01 Şubat 2016 Pazartesi

Çağlar: Petrol ve ruble krizinin domino etkisinden çıkış Güney Amerika’da

İstanbulTicaret Odası (İTO) Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Çağlar, “Bugün Türkiye’nin etrafı birbirine göbeğinden bağlı olan ve petrol, ruble gibi krizlerin domino etkisiyle birbirini vurduğu ülkelerden oluşuyor. Nasıl AB pazarı 15-20 senede ulaştığımız yüzde 50.3’lük payla ihracatımızın sigortasını oluşturduysa, bugün de aynı şekilde ABD ve Amerika kıtasını hedeflemeliyiz. Yakın coğrafyayı hedefleyen ihracat anlayışımızı gözden geçirmemiz lazım. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Güney Amerika ziyareti bu anlamda çok önemli” dedi. YENİ PAZARLAR BULUNMALI İTO Başkanı Çağlar, şunları söyledi: “Türkiye’nin geleneksel pazarları Ortadoğu, Körfez ve Rusya’da sıkıntılar var. Kendimize mutlaka yeni pazarlar bulmak zorundayız. Güney Amerika, Türkiye için uzak kalmış pazar. Türkiye, Latin Amerika’ya açılarak kendisine ticarette yeni ortaklıklar arıyor. Özellikle Peru ve Şili son yıllarda çok hızlı büyüme gösterdi. İhracatta pazar çeşitlendirmesi açısından bu pazarlara erişilmesi, ticaretin ve ikili ilişkilerin artırılması bakımından önemli.” ÇOCUKLARA TÜRK İSMİ KOYUYORLARSA Latin Amerika’da Türk yapımı dizilerin çok popüler hale geldiğini belirten Çağlar, “Türk dizileri o kadar başarılı oldu ki Şili’de, Peru’da yeni doğan bebeklere ‘Onur’, ‘Şehrazat’ gibi Türk başrol oyuncularının ismini koymak için Büyükelçiliğimize başvurular oldu. İnsanların ismini Türk dizilerinin fenomen etkisiyle değiştirebiliyorsak, garajındaki otomobilini, evindeki mobilyaları Türk ürünleriyle hayli hayli değiştirebiliriz” dedi.

01 Şubat 2016 Pazartesi

Ticari taşımaya ‘sarıkamyonet’ formülü

HABER: YAHYA GÜL Aslen Bayburtlu olan Ahmet Koçin, Hacettepe Üniversitesi’nde tarih öğretmenliği okuduğu halde, bir müddet öğretmenlik yaptıktan sonra iş dünyasına açılmış. Kabına sığamadığı için emlakçılık ile özel iş hayatına atıldığını belirten Koçin, daha sonra taşımacılık işine girmiş ve sonrasında Sarıkamyonet şirketini kurmuş. Ahmet Koçin’in kamyonlara ilgisi sebebiyle ortaya çıkan Sarıkamyonet projesi içindeki idealizmin bir sonucu. Aslında projenin hikayesi üzücü bir kazayla başlıyor. Koçin, bir gün aracıyla şehir dışına seyahat ederken, aniden yola çıkan kamyonla çarpışması neticesinde adeta aracın altına girer. Mucize eseri kurtulduğu kazada, kamyon şoförüne, “Kardeşim niye dikkatli kullanmıyorsun” diye sorunca aldığı cevap hayatını değiştirecektir: “Abi, İzmir’den hale sebze getiriyorum. Zamanında teslim etmek zorundayım. Aralıksız yoldayım, uyumuşum.” “O gün kamyoncular için yeni bir çalışma yapmam gerektiğini anladım” diyen Ahmet Koçin, önce Orhanlı bölgesinde büyük bir araziyi satın alır. Ahmet Koçin, kurucusu olduğu İstanbul Park Transport Akaryakıt Turizm İnşaat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi adına 2006 yılında işletmeye açtığı Orhanlı Lojistik Merkezi’nde 40 dönümlük sosyal tesis ve nakliye şirketlerine yönelik 105 adet ofis, 60 dönümlük alanda ise kamyon ve TIR parkı oluşturur. SARI TAKSİYİ ÖRNEK ALDI Şehir içinde kamyonet taşımacılığında yaşanan problemleri fark eden Koçin, bunun bir sisteme oturması için sarı ticari taksi uygulamasını örnek alarak Sarıkamyonet projesini oluşturmaya karar verir. Dijital pazarlama uzmanı Hindistanlı Nauman Zia Butt’un desteğiyle bunu hayata geçirir. Projeye göre Sarıkamyonet için belirli bölgelerde park alanı ve bir ofis oluşturuluyor. Böylece o nokta çevresinden gelen kamyonet talebine süratle cevap verilmeye çalışılıyor. 8 DURAK VAR Halen 8 durak ve 12 araçla hizmet veren Sarıkamyonet’in ülkemiz lojistik anlayışına yeni bir soluk getirdiğini söyleyen Ahmet Koçin, başta İstanbul Valiliği olmak üzere İstanbul Büyükşehir Belediyesi, kamu kurumları, ilgili sivil toplum kuruluşları ve lojistik firmaları ile işbirliğine hazır olduklarını belirtiyor. Bu işbirliği neticesinde daha eğitimli ve dinamik bir lojistik sisteminin oluşacağını vurgulayan Koçin, “Hedefimiz, 2023’e kadar İstanbul’da 3000 Sarıkamyonet aracı ile sistemli kent içi taşımacılık yapmak” dedi. GÜVENLİK KONTROLÜ Ahmet Koçin Sarıkamyonet projesinin amacını şöyle anlattı: “Güvenli, hızlı ve ekonomik lojistik hizmetleri geliştirmek, yaşamı kolaylaştırmak, İpekyolu ruhunu canlandırmak. Sisteme kayıtlı araç sahibi ve şoförler güvenlik aşamasından geçiyor, gerekli teminatlar alınıyor. Yakında ağımızı daha da genişletmek için franchesing vermeye başlayacağız.” HERKESE AYNI UYGULAMA Sarıkamyonet fiyatlarının standart olduğunu belirten Koçin, sistemin işleyişini şöyle özetledi: “Piyasa araçları sizlerden gidiş dönüş maliyetlerine göre ücret isterken, Sarıkamyonet sadece yaptığı işin parasını alır. Sarıkamyonet tüm araçlarının üzerlerine monte edilmiş olan GPS cihazları ile sürekli takip ediliyor. Ayrıca Sarıkamyonet araç park ve bakım alanlarında geri dönüşüm ve atık malzemeler sistem dahilinde değerlendiriliyor. Çevre dostu hizmet veriyoruz.”

01 Şubat 2016 Pazartesi

Karşılıksız çeke sigortalı önlem önerisi

HABER: SÜMEYRA YARIŞ TOPAL Gayrı Safi Yurt İçi Hasıla’nın (GSYİH) yüzde 37’sine tekabül eden çekte, karşılıksız çıkma oranı sürekli artıyor. Özellikle KOBİ piyasasında çarkların dönmesi için olmazsa olmaz konumda olan çekin karşılıksız çıkma oranı bir önceki yıla göre yüzde 40 arttı. Piyasada dönen çeklerin 774 bin 898’i karşılıksız çıkarken, sektör temsilcileri, çekte yeni bir düzenleme yapılmasının kaçınılmaz olduğu konusunda birleşiyor. KREDİNİN İKİ KATI Çek üzerinde dönen büyüklük 2015 yılında kullanılan KOBİ kredi tutarının yaklaşık iki katı olarak gerçekleşti. Türkiye’de kendine özgü kurallar oluşturan çekin karşılıksız çıkması durumunda geçtiğimiz yıllarda yapılan bir düzenlemeyle hapis cezası kaldırılmıştı. Bunun yerine 10 ay çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı gelmişti. Bu durumun karşılıksız çıkan çeklerde herhangi bir azalma sağlamadığını düşünen konunun uzmanları İstanbul Ticaret Odası’nda bir araya gelerek çözüm önerilerini masaya yatırdı. Buna göre çekin sigortalanması, çeklere farklı renkler verilmesi ve hapis cezasının geri gelmesi öne çıkan öneriler arasında yer aldı. EN ÇOK İSTANBUL Karşılıksız çekler illerin gelişmişlikleriyle paralellik arz ediyor. Buna göre, İstanbul, ardından Ankara, Antalya ve İzmir bu listenin başında yer alıyor. Türkiye’de çek karnesi almak için çok ciddi prosedürler gerekmiyor. Çek karnesi almayı talep eden kişi bankaya karnede bulunan yaprak başına yeni düzenlemeye göre bin 290 TL ödüyor. Buna göre çekin karşılıksız çıkması durumunda banka yalnızca yaprak bedeli kadar alıcıya bir ödeme gerçekleştiriyor. Türkiye’de çekin aynı zamanda kendine özgü kuralları da bulunuyor. Normal şartlar altında peşin para hükmünde olan çek, Türkiye’de vadeli olarak kullanılıyor, bu da karşılıksız çıkma oranlarını arttırıyor. CEZA, KARŞILIKSIZ KULLANIMI AZALTMIYOR Avukat Dr. Ömer Sivrihisarlı da cezai yaptırımın karşılıksız çek kullanımını azaltmadığını yeni bir düzenleme yapılması gerektiğini belirtti. “Bu cezadan bağımsız bir şey. Bir hukuki sorumluluk meselesi” diyen Sivrihisarlı, önerilerini şu şekilde sıraladı: “Koruyucu nitelikteki uygulamaların yaygınlaştırılması lazım. Kayıtlı çek uygulaması yapılabilir. Çek düzenleyicilerinin maddi sorumlulukları artırılmalı. Çek için ilave ücret talep edilebilir.” VADESİZ UYGULAMA ÇÖZÜM GETİRMEZ İstanbul Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Dursun Topçu, Türkiye’de çek sisteminin kendine özgü kurallarla işlediğini belirtti. Topçu, vadeli bir şekilde uygulanan çekin birden vadesiz bir uygulamaya dönüştürülmesinin piyasada büyük bir kriz oluşturacağını söyleyerek, “Acaba çek karnelerine bir limit uygulaması gelebilir mi. Bunu düşünmek lazım” diye konuştu. BANKALAR, ÇEKİ SİGORTALI HALE GETİRMELİ İstanbul Ticaret Odası Hukuk Müşaviri Dr. Veysi Seviğ, hangi yaptırım olursa olsun karşılıksız çekte bir azalma olmayacağını belirterek, bankaların sorumluluklarının artırılması gerektiğini kaydetti. Seviğ, Avrupa’da çeklerin karşılıksız çıkma oranlarının çok düşük olduğunu vurgulayarak, oralarda çek karnesinin çok önemli tedbirlerle verildiğini ifade etti. Seviğ, şöyle konuştu: “Türkiye’de çek için iki ayrı kanun var. Çeke vade koymuşuz. Görüldüğü andan itibaren ödenmesi lazım. Çekin vadesinde değil ibraz edildiği an ödenmesini gerektiren düzenleme yapılması lazım. Bunun muhatabı da bankalar olmalı. Bankalar çeki sigortalı hale getirmeli. Mali risk sigortası yapılması lazım. Avrupa’da çeki veren banka sorumlu oluyor. Karşılıksız çıkması durumunda müşterisini iyi analiz etmediği için banka ağır yaptırımlara muhatap oluyor.” Seviğ, “Avrupa’da bankalar çek karnesi vermeden önce, firmanın 10 yıllık geçmişine bakılıyor. Bu yüzden Fransa’da 2015 yılında sadece 571 çek karşılıksız çıkmış” dedi. ÇÖZÜM ÖNERİLERİ Karşılıksız çıkan çeklerden, büyük firmalardan ziyade KOBİ ölçekli firmalar zarar görüyor. Bu konunun bir an önce çözüme kavuşması gerektiğini belirten ilgililer, önerilerini şu şekilde sıraladı: Karşılıksız çıkan çekler için hapis cezası geri gelmeli, yaptırımlar artırılmalı. Tüccar kestiği çek için bankalardan sorumluluk almalı. Çek karnelerine limit getirilmeli. Yaprak başına limit belirlenmeli. Banka çek karnesini sigorta etmeli. Çekteki vadeler sınırlandırılmalı. Çekler gruplandırılmalı; yıldızlama, renklendirme gibi sistemler getirilmeli. Kötü niyetli olanların renkleriyle ödemesini zamanında yapanların renkleri farklı olmalı. Buna göre de sigortalama sistemi yapılmalı. Bankalar çek karnesi verirken daha farklı bir araştırma yaparak çek karnelerini vermeli. Bankaların karşılıksız çek için ödediği miktar kesilen çekin miktarına göre oranlanmalı. Çek karşılıksız çıktığında geri ödeme için karşılıksız çek veren kişilerin şahsi malları da kapsama alınmalı. Üzerinde matbu yazan çek yaprakları verilmeli. Karşılıksız çeki çıkan insanları ticaretten men edecek düzenlemeler yapılmalı. Hapis cezası için kota getirilmeli. Çek raporları daha detaylı hazırlanmalı. Suç organize olduğunda yaptırımlar farklı olmalı. İnsanlar sermayesi oranında çek kesebilmeli. KARŞILIKSIZ ÇEKTE ÖDEME MİKTARI ARTI Bankaların karşılığı bulunmayan her bir çek yaprağı için ödemek zorunda olduğu miktar bin 200 liradan bin 290 liraya çıkarıldı.Merkez Bankası, “Çek Defterlerinin Baskı Şekline, Bankaların Hamile Ödemekle Yükümlü Olduğu Miktar ile Çek Düzenleme ve Çek Hesabı Açma Yasağı Kararlarının Bildirilmesine ve Duyurulması”na ilişkin tebliğde değişikliğe gitti. Resmi Gazete’de yayımlanan tebliğ ile bankaların süresinde ibraz edilen her çek yaprağı için, karşılığının hiç bulunmaması halinde ödemek zorunda olduğu tutar bin 200 liradan bin 290 liraya yükseltildi. Aynı tebliğle ayrıca, uygulama tebliğinin yayım tarihi olan 20 Ocak 2010’dan önce yayımlanan tebliğlere göre bastırılan çeklerden ötürü muhatap bankanın süresinde ibraz edilen çekin karşılığının bulunmaması halinde her çek yaprağı için ödemek zorunda olduğu miktar da 700 liradan 740 liraya çıkarıldı.

01 Şubat 2016 Pazartesi

Jeotermale 125 milyon dolarlık destek

Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) Enerji Verimliliği ve İklim Değişikliği Departman Yöneticisi Herrera Martinez, “Türkiye’de jeotermal enerjiye bu yıl 125 milyon dolarlık kaynak sağlanacak, bunun için PLUTO adında bir program geliştirdik” dedi. EBRD, geçen yıl Aydın Germencik’te kurulan Türkiye’nin en büyük Jeotermal santraline 200 milyon dolar proje kredisi sağlamıştı. TEMİZ TEKNOLOJİ PLUTO ile Türkiye’deki Jeotermal enerji projelerine sağlanacak finansmanın 25 milyon doları Temiz Teknoloji Fonu’ndan (CTF), 100 milyon dolarlık kısmı da bankanın kendi fonlarından oluşuyor. Martinez konu hakkında şunları söyledi: “Türkiye jeotermal dahil olmak üzere yenilenebilir enerjide büyük bir potansiyele sahip ve bankamız bu potansiyeli desteklemek için hazır bulunuyor.” Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası bu proje ile jeotermal kaynakların aranması, aranırken özel sektöre destek verilmesi ve böylece risklerin azaltılmasını amaçlıyor.Dünyada azalan enerji kaynakları ABdahil küresel ölçekte alternatif arayışını gündeme getiriyor.

01 Şubat 2016 Pazartesi