tatil-sepeti
Yapay zeka hareket için ‘komut’ bekliyor

HABER: MÜGE BİBER Almanya’da başlayıp dünyaya yayılan yapay zeka ile artık iş hayatında insanların yerini robotlar alıyor. Ülkelerin en önemli büyüme stratejilerinden biri olan ‘4. Sanayi Devrimi’ olarak anılan bu döneme yetişmek için Türkiye’de de çalışmalar devam ediyor. İstanbul Ticaret Odası (İTO), konuyla ilgili ‘Yapay Zeka Dönüşümü ve Robot Uygulamaları’ semineri düzenledi. Seminerde, çeşitli üniversitelerden akademisyenler yapay zekaya akademik bir bakış açısı getirerek, katılımcılara bilgi verdi. İstanbul Ticaret Üniversitesi Sanayi Politikaları ve Kalkınma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Murat Yülek, seminerde, yapay zeka ve robotların Türkiye ve dünyadaki durumunu katılımcılara anlattı. DEVRİMİN 4 EVRESİ Yülek, 1750’de buhar makinalarının ortaya çıkması ile 1. Sanayi Devrimi’nin, 19. yüzyıl başında ise makinalarla yapılan kitlesel üretim ile 2. Sanayi Devrimi’nin başladığını hatırlattı. 20. yüzyılda sudan sağlanan enerjinin elektriğe dönmesi ile büyük bir devrimin daha yaşandığını anlatan Yülek, içten yanmalı motorların elektrikli motorlardan rol çalarak 20. yüzyıla damga vurduğunu kaydetti. 1950’lerde ise fiziksel üretimden otomatik üretime geçilerek 3. Sanayi Devrimi yaşandığını belirten Yülek, nesnelerin interneti ile internet devriminin başladığını ve bunun da Sanayi 4.0’ı getirdiğini anlattı. Yülek, Almanların ‘sanayi devriminden nasıl fayda sağlarım’ diyerek Endüstri 4.0’ı ortaya çıkardıklarını söyledi. TÜKETİM VAR ÜRETİM YOK Nesnelerin internetinin, insan hayatını oldukça kolaylaştırdığına dikkat çeken Yülek, “Örneğin; işten eve dönmeden önce akıllı araçlar sayesinde kombinin yakılması büyük rahatlık oldu” dedi. Yülek, sanayi ürünü üretip robotlaşamayan şirketlerin ise ömrünün uzun olmayacağını savundu. Türkiye olarak yeni teknolojiye hızla erişmemiz gerektiğini vurgulayan Yülek, “Türkiye’de yeni teknolojiye maalesef çok iyi adapte oluyoruz. Mesela kredi kartına bu kadar hızlı giriş yapan ülke çok az. Başka bir örnek ise çay. Bizim kültürümüzde çay içmek yoktu, kahvaltıda ise çorba içilirdi. Çay geldi, dünyada en çok çay tüketen ülke olduk. Çin’den daha çok çay tüketiyoruz. Demek ki değişimi yakalayabiliyoruz ama hep tüketim olarak. Üretici kısmında yokuz” dedi. Yülek, Türkiye’de yapay zeka sistemini kullanan birkaç iyi firmanın faaliyet gösterdiğini, ancak bu sayının yeterli olmadığını, daha da artması gerektiğini dile getirdi. Yülek, İngiltere ve ABD’de olduğu gibi Türkiye’de de devletin var olmayan bir ürünü özel sektörden isteyerek, firmaları inovatif ürünler geliştirmeye teşvik etmesi gerektiğini söyledi. Yülek, şöyle konuştu: “Mesela devlet, ‘ben Türkiye’de üretilen bir raylı sistem istiyorum’ derse özel sektör üretmeye başlayacak. Sağlık Bakanlığı desin ki, hastanelerde hastaları kapıda robotlar karşılayacak. Böylece üretim ortaya çıkacak” dedi. DÖRTLÜ BİR YAPI OLUŞTURULMALI Boğaziçi Üniversitesi Endüstri 4.0 Platformu Başkan Yardımcısı Sertaç Yerlikaya, amaçlarının, Türkiye’yi Endüstri 4.0 teknolojileri geliştiren, üreten ve satan bir ülke konumuna getirmek olduğunu söyledi. Yerlikaya, bunun için üniversiteleri merkeze koyarak iş dünyası, sivil toplum kuruluşları ve kamuyu içine alan bir yapı kurmak ve geliştirmek gerektiğini anlattı. BEYİN GÖÇÜ OLMASIN İstanbul Ticaret Odası Sanayi İhtisas Komitesi Üyesi Dr. Müh. Ayhan Etyemez, Türkiye’de yaklaşık 4 milyon genç olduğunu ve bu gençlerden yararlanılması gerektiğinin altını çizdi. Sanayicilerin özellikle üniversiteler ve kamudan destek istemesi gerektiğini belirten Etyemez, Türkiye’de 182’den fazla üniversite olduğunu ve sanayi-üniversite işbirliğinin gerçekleştirilebileceğini söyledi. Etyemez, “Bu yüzden yetişmiş beyinlerimizi yabancı ülkelere geçici süre gönderip sonra tekrar dönmeye teşvik etmemiz gerekiyor” dedi. İŞBİRLİKÇİ ROBOTUN İŞLEVİ ARTIYOR Koç Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Barış Akgün, dünyada her geçen gün otomasyona ilginin arttığını ve bunun nedeninin de iş gücü ve zamandan tasarruf olduğunu belirtti. Dünya nüfusunun giderek yaşlandığına dikkat çeken Akgün, bunun ileride yeterince iş gücü sağlanmamasına sebep olacağını, böylece otomasyona ihtiyacın giderek artacağını söyledi. 2000’li yıllardan sonra işbirlikçi robot kollarının işlevlerinin de giderek geliştiğini hatırlatan Akgün, “Bu pazarın 2023’e doğru 5 milyar dolarlık bir büyüklüğe ulaşacağı öngörülüyor” dedi.

05 Nisan 2018 Perşembe

2017’de 25 milyon kişi kütüphaneye gitti

Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü’nün istatistiklerine göre, halk kütüphanelerinde devam eden yapılandırma ve onarım çalışmalarına karşın kütüphanelerden yararlanan kullanıcı sayısı arttı. Kütüphanelerden yararlanan kullanıcı sayısı, 2017’de bir önceki yıla göre yüzde 6 artarak 25 milyon 91 bin 232’ye ulaştı. Halk kütüphanelerinde 2016’da 1 milyon 697 bin 90 olan üye sayısı ise 2017’de yaklaşık yüzde 30 artışla 2 milyon 201 bin 39’a çıktı. 7 GÜN 24 SAAT AÇIK Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın ‘180 Günlük Eylem Planı’ çerçevesinde Türkiye’de ilk defa kütüphanelerin ‘7 gün 24 saat’ açık kalmasına yönelik geçen yıl başlayan uygulamada da önemli aşama kaydedildi. Bu kapsamda yılsonu itibarıyla il halk kütüphanelerinin tamamı, daha uzun süre açık kalacakları sisteme geçirildi. Bu çerçevede, Beyazıt Devlet Kütüphanesi 7 gün 24 saat, 75’i il halk kütüphanesi, 36’sı ilçe halk kütüphanesi olan toplam 112 kütüphane ise saat 20.00-22.30’a kadar hizmet vermeye başladı. 27 BİN KÜTÜPHANE Ülke genelinde bin 150 halk kütüphanesi, 552 üniversite kütüphanesi ve bin 245’i Milli Eğitim Bakanlığı’nın çocukların hem okuyup hem de hayal dünyalarını geliştirmesi için okullarda başlatılan ‘Z-Kütüphaneler’ olmak üzere, 27 bin 283 örgün ve yaygın eğitim kurumu kütüphanesi ve bir milli kütüphane hizmet veriyor. Halk kütüphanelerinde başlatılan iyileştirme çalışmaları kapsamında 2017 sonu itibarıyla 32 yeni kütüphane açılırken, 88 kütüphane binası da yeniden yapılandırıldı. 41 kütüphanenin yapımı ise devam ediyor.

05 Nisan 2018 Perşembe

Küresel finansal gelişmeler çelik sektörünün radarında

HABER: ADEM ORHUN Küresel ticaret hacmindeki artış, inşaat ve altyapı projeleri, demir çelik sektörünün üretim trendini etkilemeye devam ediyor. Küresel çelik tüketiminin yarıdan fazlası inşaat sektöründe gerçekleşirken otomotiv, makine-ekipman ve petrol-doğalgaz da en yoğun olduğu sektörler. Türkiye’de ise inşaat sektörü toplam çelik tüketiminin üçte ikisini gerçekleştiriyor. ENFLASYON VE FAİZ İstanbul Ticaret Odası (İTO) Demir Çelik Meslek Komitesi de sektördeki gelişmeleri ve finansal gelişmelerin muhtemel etkilerini görüşmek üzere çelik uzmanı iş adamlarını bir araya getirdi. İTO Yönetim Kurulu Üyesi Adil Coşkun öncülüğünde Cemile Sultan Korusu Tesisleri’nde düzenlenen toplantıda, İTO’nun Ekonomik Danışma Kurulu’nda da analizlerini ve öngörülerini paylaşan Prof. Dr. Arif Yavuz bir sunum yaptı. Yassı çelik ithalat, ihracat ve sanayicilerinin ağırlıkta olduğu toplantıda, enflasyon ve faizdeki gelişmeleri yakından takip etmenin önemi vurgulandı. AB VE ABD REKABETİ Uluslararası sermaye hareketlerinin Türkiye ekonomisini etkilediğini belirten Prof. Dr. Yavuz, “ABD’de işsizlik dip seviyelerde, büyüme oranları da çok iyi. AB’de ise daha yüksek bir büyüme trendi görüyoruz. O yüzden parite artıyor. Tahminlerimiz 1.30’a yükseleceği yönünde” dedi. ÜRETİRKEN KÂR EDİN Prof. Dr. Yavuz, KGF kredilerinin piyasada ciddi bir rahatlama sağladığını kaydetti. KGF ile şirketlerin borç ödemelerini ötelemesinin getireceği rahatlığın yanıltıcı olmamasını isteyen Prof. Dr. Yavuz, “Önemli olan gelir ve gider durumu, yani kârdır. Nakit akış tablosuna bakmak lazım. Üretirken kâr etmeye de bakın. Kârınız varsa korkmayın” dedi. Toplantıda ayrıca, yassı çelik sektörünün yerli ve yabancı oyuncuları ile üst düzey yöneticilerinin 4 Nisan’da İstanbul’da düzenlenecek toplantıda bir araya geleceği duyuruldu.

05 Nisan 2018 Perşembe

Türkiye’nin ilk karanfili ‘Likya Kaya’ tescillendi

Yıllık 400 milyon dal karanfil ihracatı yapılan Türkiye’de, yerli üretim için Batı Akdeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü (BATEM) tarafından geliştirilen ve ‘Likya Kaya’ adı verilen Türkiye’nin ilk karanfili tescillendi. Türkiye’nin 100 milyon dolarlık süs bitkileri ihracatının yüzde 65’inin karşılandığı Antalya’da, yerli karanfil çeşidinin geliştirilmesi için BATEM’in geliştirdiği TÜBİTAK destekli ‘Karanfil Çeşit Geliştirme’ Projesi hayata geçirildi. Böylece her yıl Hollanda ve İsrail başta olmak üzere farklı ülkelerden anaç ve fide ithal edilerek üretim yapılan Türkiye’de, artık yerli karanfil de üretilerek ihracatı hedefleniyor. Enstitüde kırmızı, beyaz, sarı, pembe, mor başta olmak üzere farklı renk ve kokularda 50 yeni karanfil çeşidi daha geliştirildi. Sektörün talebi doğrultusunda, tercih edilen türlerin tescili için çalışmalar da yapılacak.

05 Nisan 2018 Perşembe

BTM ile ürün geliştirmeyi öğrendiler

Türkiye’nin en kapsamlı girişimcilik ve ticarileştirme merkezi olan Bilgiyi Ticarileştirme Merkezi (BTM), girişimcilerin projelerinde ilerleme kaydetmeleri için iş ve ürün geliştirme konusundaki eğitimlerine devam ediyor. İstanbul Ticaret Odası’nın (İTO) iştiraki ve İstanbul Kalkınma Ajansı’nın (İSTKA) da desteği ile faaliyet yürüten BTM, bu bağlamda bir etkinliğe daha imza attı. YENİ ÇABUK ESKİYOR BTM’nin bu defaki eğitim programının konuğu, İstanbul Aydın Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ali Kurt oldu. Kurt, BTM girişimcilerine, iş ve ürün geliştirme konularında girişimcilik ekosistemi üzerine bilgi verdi. Aynı zamanda İstanbul Aydın Üniversitesi Teknoloji Transfer ve Proje Yönetim Ofisi (TTPYO) Direktörü de olan Kurt, günümüzde ürünlerin piyasada kalma sürelerinin çok düşük olduğunu kaydetti. Kurt, bugün piyasaya yeni çıkan ürünlerin 3 yıl sonra sadece yüzde 10’unun pazarda kalabildiğini anlatırken, girişimcilerin ise bu noktada ürünlerin mi yoksa müşterinin mi daha değerli olduğuna karar vermesi gerektiğini söyledi. KAYNAK AVANTAJI Ürün konumlandırmasının da girişimciler için çok önemli olduğunu ifade eden Ali Kurt, girişimcinin ayıca rekabet avantajı ile ilgili içerikleri çok iyi takip etmesi gerektiğinin altını çizdi. Kurt, kaynak avantajı kuramının startup projelerinde kullanılması gerektiğini, ayrıca girişimcilerin projelerine ait yol haritası çizerek iş ve ürün geliştirmeye fayda sağlayacağını da anlattı. REKABET İÇİN STRATEJİ Ali Kurt, rekabet için genel stratejileri; maliyet liderliği, farklılaştırma/inovasyon ve pazarda belirli bir noktaya odaklanma olarak açıkladı. Kurt, belirtilen bu maddelerden sadece birini bile gerçekleştirmenin faydalı olacağını dile getirdi. KIRILMAZ YUMURTA SEPETİ YAPTILAR Yrd. Doç. Dr. Ali Kurt, BTM girişimcilerini ekiplere ayırarak, ürün geliştirme konusunu uygulamalı olarak anlattı. Kurt, girişimcilerden pipet ve ataç kullanarak kırılmaz yumurta taşıma sepeti yapmalarını istedi. 30 dakika süreye ürünlerinin özelliklerini ve inovatif yönlerini belirleyerek başlayan girişimciler, daha sonra eğitmen tarafından verilen malzemeler ile ürünlerini yaparak sergilediler. Verilen sürenin sonunda yumurtaların kırılıp kırılmadığını test eden BTM girişimcileri arasından hem tasarım hem kullanım rahatlığı hem de yenilikçi özellik anlamında en başarılı bulunan ekip birinci seçildi.

05 Nisan 2018 Perşembe