tatil-sepeti
Rusya'nın saldırısından bu yana Ukrayna'ya yaklaşık 60 milyon dolar değerinde kripto para bağışı yapıldı

Merkezi Londra'da bulunan blok zinciri analiz sağlayıcısı Elliptic şirketi, Ukrayna'ya yapılan kripto para bağışı miktarını açıkladı. 26 Şubat'tan bu yana Ukrayna hükümetine ve orduyu destekleyen sivil toplum kuruluşlarına 118 bin işlemle toplam 59,2 milyon dolar değerinde kripto para bağışı yapıldığı bildirildi. Elliptic verilerine göre, Ukrayna hükümetinin Twitter üzerinden paylaştığı hesaplara 6 Mart itibarıyla 50 milyon dolar değerinde kripto para transferi yapıldı. Ukrayna ordusunu destekleyen sivil toplum kuruluşlarına da yaklaşık 9 milyon değerinde kripto para bağışı oldu. Ukrayna'ya yapılan kripto para bağışlarının yüzde 31,2'si Bitcoin transferinden oluştu. WikiLeaks'in kurucusu Julian Assange ve gizemli dijital sanatçı Pak'ın, NFT satışlarından elde edilen gelirin bir kısmını kullanarak yaklaşık 1,9 milyon dolar bağışlaması dikkati çekti. Ukrayna hükümeti, 26 Şubat'ta resmi Twitter hesabından, bağış yapılması için iki kripto hesabı paylaşmıştı. Bu arada, Ukrayna Dijital Dönüşüm Bakan Yardımcısı Alexander Bornyakov, şimdiye kadar askeri malzemeler için bu bağışların 15 milyon dolarının harcandığını bildirdi.

08 Mart 2022 Salı

Küresel piyasalarda enerji fiyatları Rusya-Ukrayna savaşıyla yükselişini sürdürüyor

Avrupa'da doğal gaz fiyatları, Rusya-Ukrayna savaşının başlamasından bu yana on iki günde yaklaşık yüzde 160 arttı. Avrupa'da en fazla derinliğe sahip Hollanda merkezli sanal doğal gaz ticaret noktası TTF'de işlem gören mart vadeli kontratların fiyatı, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Ukrayna'nın doğusundaki Donbas'a askeri operasyon başlattıklarını duyurmasıyla 24 Şubat'ta 132,7 avro oldu. Bugün megavatsaat başına 220 avrodan açılan nisan vadeli kontratların fiyatı, Türkiye saatiyle 11.30'da megavatsaat başına 345 avroya kadar çıktı. Böylece, Avrupa'da doğal gaz fiyatları savaşın başından bu yana yüzde 160 artış gösterdi. Fiyatlar, Rusya-Ukrayna savaşının doğal gaz arzında kesintiye yol açacağı endişesiyle yükselmeye devam ediyor. Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik bombalama ve füze saldırılarından dolayı doğal gaz altyapısının zarar görmesi ve gaz akışının kesintiye uğrayabileceği endişeleri de fiyatları artırıyor. PETROL FİYATLARI 13 YILIN ZİRVESİNDE Rusya-Ukrayna savaşının başladığı 24 Şubat'ta 98,08 dolardan açılan Brent petrolün varil fiyatı bugün itibarıyla yüzde 33,2 artarak 130,71 dolara çıktı. Brent petrolün varil fiyatı böylece, Temmuz 2008'den bu yana en yüksek seviyesini gördü. Fiyatlardaki yükselişte, Batı ülkelerinin Rusya'ya yönelik ekonomik yaptırımları etkili oldu. Ayrıca Equinor, bp, ExxonMobil, Shell, TotalEnergies, ENI, OMV, IOG, Wintershall Dea, Siemens Energy, Trafigura gibi büyük enerji şirketleri Rusya'daki yatırımlarından çekilme kararı aldı. Rusya'dan gelecek olası karşı yaptırımların da arz tedarikini sekteye uğratacağı endişeleri ve ABD ile Avrupalı ülkelerin Rusya'dan petrol ithalatını durdurmayı tartıştıklarına dair haberler de fiyatların yukarı yönlü hareketini destekledi. KÖMÜR FİYATLARI YÜZDE 75,1 ARTTI Dünyanın en büyük kömür üreticisi ülkeleri arasında yer alan Rusya'nın savaşa girmesiyle piyasalarda tedarik endişesi fiyatları olumsuz yönde etkiledi. API2 Rotterdam Kömürü Vadeli İşlemler Piyasası'nda mart vadeli kontratlarda kömürün ton fiyatı 24 Şubat'ta 247 dolar oldu. Nisan vadeli kontratlarda ise fiyat yüzde 75,1 artarak 4 Şubat Cuma günü 432,5 dolara çıktı.

08 Mart 2022 Salı

Avrupa'da gaz fiyatları 322 avroya yükseldi

Avrupa'da derinliği en fazla olan Hollanda merkezli sanal doğal gaz ticaret noktası TTF'de işlem gören nisan vadeli kontratların fiyatı cuma gününü megavatsaat başına 192,5 avrodan tamamlamıştı. Bugün megavatsaat başına 210 avrodan açılan kontratların fiyatı, cuma günkü kapanışa kıyasla yüzde 67 yükselerek Türkiye saatiyle 11.30'da megavatsaat başına 322 avroya çıktı.

08 Mart 2022 Salı

AB, 10 yıldır Rus gazına alternatif üretemiyor

Avrupa Birliği (AB) , son yıllarda enerji arz güvenliği yerine iklim değişikliğine karşı ve çevreci dönüşüm odaklı politikalara yöneldi. Özellikle, Fukuşima nükleer santralinde 2011'deki deprem ve tsunami sonrası yaşanan sızıntının ardından pek çok Avrupa ülkesinde söz konusu santrallerin güvenliği konusunda endişeler arttı. Avrupa'da kamuoyunun baskısı ve görece makul seviyelerde seyreden fosil yakıt fiyatları ile yenilenebilir kaynaklara yatırımın öncesine göre uygun seviyelere gelmesi nükleerden çıkış eğilimini ortaya koydu. Başını Almanya'nın çektiği çok sayıda AB üyesi ülke elektrik üretiminde nükleer santrallerden kademeli biçimde vazgeçmeye başladı. ÇEVRE HASSASİYETİ ARTTI İklim duyarlılığının ve çevre hassasiyetinin yükselmesinin etkisiyle Batı ülkeleri kömür kaynaklarından da vazgeçme planları ve programlarını devreye aldı. Pek çok ülke uzun yıllar enerji arz güvenliğine katkı sağlayan ve uygun maliyetle faaliyet gösteren kömür santrallerini kapatmaya veya bunlardan üretimi düşürmeye yöneldi. Ancak hem kömür hem de nükleerden çıkış Avrupa'nın enerji bağımsızlığını ciddi ölçüde riske soktu. ÜLKELER DOĞAL GAZA YÖNELDİ Söz konusu çıkış sürecinde, Avrupa ülkeleri bu kaynakların kaybının ortaya çıkardığı elektrik üretim eksikliğini yenilenebilir kaynaklara ve doğal gaz santrallerine yönelerek çözmeye çalıştı. Bu duruma karşı uyarılara ve risklere rağmen Avrupa ülkelerinin, çevre hedeflerini yakalamak amacıyla arz güvenliği yerine seçenekler arasında en uygun maliyetli, hızlı ve kolay olduğu için Rusya'dan daha fazla doğal gaz tedarikini tercih etmesi, enerjide dışa bağımlılığı daha fazla artıran bir sonuç ortaya koydu. AB ülkeleri, fosil yakıtlar konusunda sırtını Rusya'ya yaslamayı seçerek doğal gaz ihtiyacının yüzde 40'ını, petrolünün de yaklaşık yüzde 30'unu bu ülkeden tedarik ettiği bir yapı kurdu. Aynı zamanda yenilenebilir enerji yatırımları fiyatlarının hem makul seviyelere inmesi hem de bu teknolojilerin geçmiş döneme göre daha verimli bir hal alması, bu alana yatırımları canlandırmasına rağmen Avrupa'nın enerji ihtiyacını istikrarlı ve kesintisiz biçimde sağlayacak bir sistem kurulamadı. Salgının ardından küresel toparlanma enerji talebinin hızla artmasına neden oldu. Bu süreçte doğal gaz, petrol, kömür gibi fosil yakıt fiyatlarındaki hızlı yükseliş elektrik fiyatlarını da artırdı. Avrupa ülkelerinin elektrik üretiminde yüzde 20 paya sahip olan doğal gazda fiyatlar, salgının başladığı dönemde makul seviyelerde seyrederken, son dönemde artış trendine girmişti. Doğal gaz ihtiyacının yüzde 90'ını ithal eden Avrupa'da bu ürünün fiyatları geçen yıl yaklaşık 6 kat artış kaydetti. Elektrik üretimindeki payı yüzde 15'lerde seyreden kömürdeki fiyat artışı da 4 katı buldu. Geçen yıl, Avrupa'da özellikle yenilenebilir kaynaklardan sağlanan elektrik üretiminin de iklim koşulları nedeniyle düşüş göstermesi, AB emisyon ticaret sistemindeki karbon fiyatlarının artışı enerji fiyatlarının yükselişinde önemli rol oynadı. Avrupa ülkeleri, hızla çok yüksek seviyelere tırmanan enerji faturalarıyla karşılaşınca son yıllarda enerjide yaptığı tercihleri de sorgulamaya başladı. SAVAŞ DAHA DA KARMAŞIK BİR DURUM ORTAYA ÇIKARDI Rusya-Ukrayna savaşı enerjide zor durumda olan AB ülkelerini daha da köşeye sıkıştırdı. Avrupa'nın yılda ortalama 155 milyar metreküp tükettiği Rus gazına yönelik bir yaptırım hamlesi ile Rusya'nın Avrupa'ya yönelik gaz akışını durdurma ihtimali tüm bölgede enerji krizinin devam ettiği bir dönemde endişeleri körükledi. Rusya'nın gaz arzını daha da düşürmesi veya tamamen durdurmasına karşı acil durum planlaması yapmaya çalışan AB, Rus gazına alternatif kaynak arayışına girişti. Sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) tedarik anlaşmaları için gözünü ABD, Norveç, Katar, Mısır, Cezayir'e çeviren AB, yaşanabilecek kesintinin yerini tutacak bir seçenek bulmakta zorlandı. AB'nin yıllık LNG ithal etme kapasitesi 160 milyar metreküp seviyesinde bulunuyor. Rusya'dan akışın sürdüğü durumda bile AB toplam LNG kapasitesinin büyük kısmını kullanıyor. Bu nedenle Avrupa'nın Rus gazındaki bir kesintide tüm ihtiyacın LNG ile sağlanması mümkün görünmüyor. Rusya'nın Ukrayna'ya saldırılarının başlamasıyla AB, özellikle finans, bankacılık, ticaret ve ulaşım gibi alanları kapsayan ekonomik yaptırımlar uygulamaya koyarken, tedbirlerinin Rusya için en kritik alan olan enerjiye yansımaması dikkati çekti. AB ülkeleri Rusya'nın enerjisine bağımlılıklarını azaltmakta başarı gösteremedikleri için ülkeyi en fazla ekonomik zarara uğratacak doğal gaz ve petrol alanlarında somut bir adım atacak cesareti ise bulamıyor. Doğal gaz konusunda AB'nin Rusya'ya bağımlılığı kadar Rus ekonomisinin de karşı tarafa ihtiyacı dikkati çekiyor. Enerji ihracatı, Rusya'nın en önemli gelir kalemi konumunda bulunuyor. Rusya, Avrupa ülkelerine 155 milyar metreküp doğal gaz tedarik ediyor. Rusya ekonomisinin doğal gaz gibi çeşitli enerji ürünleri ihracatı dış gelirlerinin 3'te 1'inden fazlasını sağlıyor. Avrupa ülkelerinin enerjide ve özellikle doğal gazda Rusya'ya "aşırı bağımlı" olması nedeniyle Rusya'ya yönelik doğal gaz satış gelirlerinin kesintiye uğratılması yönünde bir karar alınması pek mümkün görünmüyor. AB'nin Rusya'yı ekonomik zarara uğratmayı amaçlayan yaptırım paketleri ise en kritik konu olan enerji alanını kapsamına alamıyor. Mevcut yaptırımlar sadece belirli rafineri teknolojilerine yönelik ihracat yasağı getiriyor ve bunun uzun vadede Rusya'nın petrol rafinerilerini yenilemesini zorlaştırması ancak mevcut üretimini etkilememesi bekleniyor. AB HAZIRLIKSIZ YAKALANDI AB son yılarda enerji arz güvenliğini sıklıkla gündemine taşımasına rağmen bu alanda somut adımlar atamadı. AB Komisyonu, belirli bir konuyu üye ülkeler düzeyinde tartışmaya açmak ve tarafların fikir üretmelerini sağlayarak konuyu olgunlaştırmak için "Yeşil Kitap-Yeşil Belge" olarak adlandırılan çalışmalar yapıyor. Bundan yaklaşık 10 yıl önce hazırlanan "2030 iklim ve enerji politikası çerçevesi" adlı yeşil belge bu alanlarda atılacak adımlara ilişkin bir yol haritası ortaya koyuyor ve somut adımlar öneriyordu. Belgede Rusya adı geçmiyor, enerjide Rus gazına bağımlılık tehlikesine doğrudan atıf yapılmıyordu. Belge, sera gazı salımını azaltma, enerji arz güvenliği sağlama, büyüme, rekabet ve istihdamı artırmak için yüksek teknolojiye yatırım gerçekleştirme, uygun maliyetli yatırım ve kaynakların verimli kullanımı konularına odaklanıyordu. Enerji arz güvenliğini artırmak için entegre enerji piyasası kurulumu ve yenilenebilir yatırımlar hedeflenmişti. AB içi ve küresel enerji piyasalarının geliştirilmesi, yenilenebilir ve konvansiyonel olmayan gaz ve petrol ile nükleer teknolojilerin geliştirilmesi, hanelerin ve işletmelerin makul fiyat seviyelerinde enerji ürünlerine erişebilmesi amaçlanmıştı. Ancak, söz konusu planlar enerji sistemlerinin karbondan arınmasıyla modernize edilmesi için önemli miktarda yatırım gerekliliğini ortaya koydu. AB ülkelerinin Rus gazına olan bağımlılığı 2011 yılından beri hızla artıyor. Toplam gazının 2011'de yüzde 30'unu Rusya'dan tedarik eden AB ülkeleri alternatif projeler geliştirerek bu bağımlılıktan kurtulamadı. AB, 2012 yılında gazının yüzde 32'sini, 2013'te yüzde 39'unu, 2014'te yüzde 37,5'ini, 2015'te yüzde 37'sini, 2016'da yüzde 39,9'unu, 2017'de yüzde 39,3'ünü, 2018'de yüzde 40,2'sini, 2019'da yüzde 45,5'ini, 2020'de yüzde 43,9'unu ve 2021'de de yüzde 40'ını Rusya'dan satın aldı. Veriler, AB’nin enerji arz güvenliğinde Rusya’dan kurtulamadığını aksine doğal gazda bağımlılığının artarak devam ettiğini ortaya koyuyor. Yıllar itibarıyla AB'nin Rus gazına bağımlılık tablosu: Yıl: Oran (Yüzde) 2011 30 2012 32 2013 39 2014 37,5 2015 37 2016 39,9 2017 39,3 2018 40,2 2019 45,5 2020 43,9 2021 40

08 Mart 2022 Salı

Moody's Rusya'nın kredi notunu bir kez daha düşürdü

Moody's'den yapılan açıklamada, Rusya'nın kredi notunda bir indirime daha gidildiği aktarıldı. Açıklamada, Rusya'nın kredi notunun "B3"ten "Ca"ya düşürüldüğü ve kredi notu görünümünün negatif olarak belirlendiği kaydedildi. Ülkenin kredi notundaki düşüşe, Rusya Merkez Bankasının sermaye kontrollerinin sınır ötesi ödemeleri kısıtlayacağı beklentisinin neden olduğu belirtilen açıklamada, notun "Ca"ya indirilmesinin ise Rusya'nın borç yükümlülüklerini ödeme istekliliği ve kabiliyetine ilişkin ciddi endişelerden kaynaklandığı ifade edildi. Açıklamada, temerrüt riskinin önemli ölçüde arttığına dikkat çekilerek, yabancı tahvil sahiplerinin yatırımlarının sadece bir kısmını telafi etmesinin muhtemel olduğu aktarıldı. Moody's, Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik saldırısının ardından 25 Şubat'ta, Rusya'nın kredi notunun incelemeye alındığını bildirmişti. Kredi derecelendirme kuruluşu, 3 Mart'ta ülkenin kredi notunu "Baa3"ten "B3"e düşürmüştü.

08 Mart 2022 Salı