tatil-sepeti

Avustralya'nın dijital medya düzenlemeleri, gençleri çevrimiçi tehlikelerden koruma ve dijital platformları daha sorumlu hale getirme amacı taşıyor. Bu adımlar, küresel dijital politikalara önemli bir model sunuyor.


 

Medya Stratejisti Dr. Muhammed Ersin Toy, dijital dünyanın arz ettiği tehlikelere karşı çocukları ve gençleri korumak adına atılan bazı adımları Avustralya örneği üzerinden kaleme aldı.

 

Dijital medya platformları, günümüz toplumlarında köklü değişimlere neden oldu. Hatta ulus-devletlerin sınırları dahi artık "dijital vatan" ve "siber vatan" gibi kavramlarla yeniden tanımlanıyor. Bu platformlar, yalnızca gündelik yaşamlarımızı etkilemekle kalmayarak aynı zamanda toplumsal algılarımızı ve alışkanlıklarımızı da yeniden şekillendiriyor. Özellikle çocuklar ve gençler üzerinde önemli psikolojik ve sosyolojik etkiler yaratan dijital platformlara sürekli maruz kalma durumu tüm yaş gruplarını etkilerken, gelişim sürecindeki gençlerde bu olumsuz etkiler daha belirgin hale geliyor. Siber zorbalık, sosyal medya bağımlılığı ve zararlı içeriklere maruz kalma gibi riskler, gençlerin ruhsal ve zihinsel sağlıklarını tehdit eden önemli sorunlar olarak ortaya çıkıyor. Bu durum, ebeveynler, eğitimciler, uzmanlar ve hükümetler tarafından acil bir çözüm gerektiren bir mesele haline gelmiş durumda.

 

Özellikle sosyal medyada yayılan bilgi kirliliği, dezenformasyon, sansür ve yanıltıcı içerikler, toplumun doğru bilgiye erişim yetisini zayıflatarak bireylerin gerçeklik algısını bozabiliyor. Bu tür içerikler, insanların doğru ile yanlışı ayırt etme becerilerini zedelerken uzun vadede bireylerin karar alma süreçlerini olumsuz yönde etkiliyor. Ayrıca dijital medya platformlarının aşırı kullanımı, bireylerin yaratıcı düşünme ve hayal gücünü köreltiyor ve onları pasif içerik tüketicilerine dönüştürüyor.

 

KAPSAMLI DÜZENLEMELER VE DENETİM MEKANİZMALARI

 

Dijital platformların bu olumsuz etkilerini sınırlandırmak amacıyla birçok ülke, kapsamlı düzenlemeler ve denetim mekanizmaları geliştiriyor. Özellikle Avustralya, 2024 yılı itibarıyla gençleri korumaya yönelik sosyal medya platformları için yeni düzenlemeler getirmiştir. Bu düzenlemeler, yaş sınırları ve veri güvenliği gibi konulara odaklanarak genç kullanıcıların karşılaştığı riskleri en aza indirmeyi ve dijital ortamlarda daha güvenli bir deneyim yaşamalarını sağlamayı hedefliyor.

 

Avustralya Başbakanı Anthony Albanese liderliğinde geliştirilen bu düzenlemeler, özellikle çocuk kullanıcıları korumaya ve sosyal medya platformlarının sorumluluklarını artırmaya yöneliktir. Albanese, sosyal medyanın gençleri gerçek yaşam deneyimlerinden uzaklaştırdığını ve böylece zihinsel ve fiziksel sağlıklarını olumsuz etkilediğini vurguluyor. Bu kapsamda, yaş doğrulama sistemlerinin uygulanması ve platformların çocuklar üzerindeki olumsuz etkilerini azaltacak sorumluluklar üstlenmesi planlanıyor.

 

Reuters haber ajansının aktardığına göre, Başbakan Albanese’in merkez sol hükümeti, sosyal medya için minimum yaş uygulaması getirmeden önce bir yaş doğrulama testini uygulamaya koyacak. Albanese, yaş belirtmese de yaş sınırının 14-16 arasında olması bekleniyor. Basına açıklamalarda bulunan Başbakan Albanese, “Çocukların cihazlarından uzak durduğunu, futbol sahalarına, yüzme havuzlarına, tenis kortlarına gittiğini görmek istiyorum. Gerçek insanlarla gerçek deneyimlerinin olmasını istiyoruz çünkü sosyal medyanın onlara sosyal zarar verdiğini biliyoruz” değerlendirmesini yaptı.

 

Avustralya, Ekim 2023'te kamu okullarında akıllı telefon kullanımını yasakladı. Bu yasağın ardından yalnızca okul sınırları içerisinde değil, gündelik hayatta da çocukların dijital cihazlarda sosyal medya kullanımına sınırlama getirilmesi öneriliyor. Başbakan Albanese, ebeveynlerin çocuklarının sosyal medya kullanımı konusunda ciddi endişeler taşıdığını ifade etti. Avustralya Parlamentosu'na sunulan yeni yasa tasarısına göre, ayrıca Avustralya İletişim ve Medya Kurumu (ACMA), sosyal medya platformlarında kullanıcılar tarafından paylaşılan yanlış bilgi ve dezenformasyonu araştırma ve bu platformları cezalandırma yetkisine sahip olacaktır. Bu yeni düzenlemeler, sosyal medya şirketlerine daha şeffaf raporlama zorunluluğu getirirken, platformların tespit edilen yanlış bilgileri kaldırma yükümlülüğünü de içeriyor. Kurallara uymayan platformlar, küresel gelirlerinin yüzde 5'ine kadar para cezasına çarptırılabilirler.

 

Avustralya İletişim Bakanı Michelle Rowland, bu yasayla ilgili şu ifadeleri kullanıyor: "Yanlış bilgi ve dezenformasyon, Avustralyalıların güvenliği ve refahıyla birlikte demokrasimize, toplumumuza ve ekonomimize ciddi bir tehdit oluşturuyor. Hiçbir şey yapmamak ve bu sorunun büyümesine izin vermek bir seçenek değildir."

 

Nitekim, Avustralya Medya Okuryazarlığı İttifakı'na göre, Avustralyalıların yüzde 80'i sosyal medyada yayılan yanlış bilgilerin mutlaka ele alınması gerektiğini düşünüyor.

 

TEKNİK VE ETİK ZORLUKLAR

 

Yaş sınırlandırmaları ve doğrulama teknolojilerinin uygulanmasında çeşitli teknik ve etik zorluklar ortaya çıkıyor. Uzmanlar, mevcut yaş doğrulama sistemlerinin güvenilirlikten yoksun olduğunu ve kullanıcıların kişisel verilerinin toplanmasının gizlilik ihlallerine yol açabileceğini ifade ediyor. Özellikle genç kullanıcıların sahte kimlik bilgilerini kullanarak bu sınırlamaları aşma ihtimali, bu düzenlemelerin etkinliği konusundaki endişeleri artırıyor. Bu nedenle, Avustralya hükümeti yaş doğrulama teknolojilerinin daha etkin hale getirilmesi amacıyla kapsamlı bir test süreci başlatmıştır.

 

eSafety Komiseri, yasaların uygulanmasını denetleyecek ve sosyal medya platformlarına ciddi yaptırımlar uygulanmasını sağlayacaktır. Bu düzenlemeler, gençlerin çevrimiçi güvenliğini sağlamanın yanı sıra, sosyal medya platformları ile yerel medya kuruluşları arasındaki ekonomik ilişkileri de düzenlemeyi amaçlıyor. Özellikle, Avustralya'da yürürlüğe giren News Media Bargaining Code, dijital platformlara yerel medya kuruluşlarına ödeme yapma zorunluluğu getirdi.

 

Bu yasa, dijital platformların medya sektörü üzerindeki olumsuz etkilerini hafifletmeyi ve medya ekonomisinde daha adil bir denge sağlamayı hedefliyor. Avustralya’nın sosyal medya düzenlemeleri, federal hükümetin yanı sıra eyalet yönetimlerinden de güçlü destek alıyor. Güney Avustralya Başbakanı Peter Malinauskas, sosyal medyanın çocuklar üzerindeki olumsuz etkilerini sigara ve alkolün zararlarıyla karşılaştırarak, gençlerin korunmasının devletin birincil sorumluluğu olduğunu vurguladı. Victoria Eyaleti Başbakanı Jacinta Allan ise, ebeveynlerin çocuklarının çevrimiçi içeriklerini kontrol etme konusunda karşılaştıkları zorluklara dikkat çekerek bu düzenlemelerin teknoloji şirketlerinin sorumluluklarını artıracağına inandığını dile getirdi.

 

Avustralya'nın dijital medya düzenlemeleri, gençleri çevrimiçi tehlikelerden koruma ve dijital platformları daha sorumlu hale getirme amacı taşıyor. Bu adımlar, dijital çağda genç kullanıcıların güvenliğini sağlamaya yönelik küresel dijital politikalara önemli bir model sunuyor. Ancak, bu düzenlemelerin uzun vadeli etkilerinin değerlendirilmesi için özellikle teknik uygulanabilirlik ve veri güvenliği konularında daha derinlemesine analizler yapılması gerekiyor. Avustralya'nın bu girişimleri, diğer ülkeler için dijital platformlara karşı etkin düzenlemeler oluşturma konusunda örnek olabilir.

 

Dijital platformlar, ticari çıkarlarını maksimize etmek amacıyla faaliyet gösterdikleri ülkelerin hukuki düzenlemelerine ve toplumsal yapısına, ahlak anlayışına ve etik değerlerine yeterince saygı göstermiyor ve bu konularda gerekli hassasiyeti sergilemiyor.

 

Küresel platformların yerel normları göz ardı eden bu tutumu, devletler için ciddi bir düzenleme ve denetim ihtiyacı doğuruyor. Bu bağlamda, devletlerin dijital platformlara karşı daha radikal önlemler alarak, bu şirketleri kendi ülkelerinin hukuki ve ahlaki normlarına uyum sağlamaya zorlaması, yalnızca ulusal çıkarlar açısından değil, küresel düzeyde de kritik bir gereklilik olarak öne çıkıyor.

 

Dijital egemenliğin korunması, toplumsal ve etik değerlerin ve aile yapısının muhafazası için dünya devletlerinin ortak ve etkin politikalar geliştirmesi elzemdir.

 

27 Eylül 2024 Cuma

Etiketler : dijital Avustralya çocuk genç tehlike

Hakemli tıp dergisi Lancet'in iklim değişikliğinin sağlık üzerine etkilerini incelediği yıllık raporu bu yıl, "Lancet Sağlık ve İklim Değişikliği Geri Sayım 2022: İnsan Sağlığı Fosil Yakıtların İnsafında" başlığıyla yayımlandı.

 

27. Birleşmiş Milletler Taraflar Konferansı (COP27) öncesinde yayınlanan rapor, aşırı sıcaklığın gıda güvensizliği, hane halkı hava kirliliği ve fosil yakıt endüstrisinin sağlıklı bir gelecekle uyumu üzerindeki etkisini 43 gösterge üzerinden ölçüyor.

 

Rapordaki bulgular, hükümetlerin ve şirketlerin mevcut ve gelecek nesillerin sağlığını ve hayatta kalmasını giderek daha fazla tehdit eden stratejiler izlemeye devam ettiğini ortaya koyuyor.

 

Fosil yakıt kullanımının yüksek oranda devam etmesi nedeniyle, küresel enerji sisteminin karbon yoğunluğundaki azalma 1992'deki seviyesine göre yüzde 1'in altında kaldı. Mevcut değişim hızıyla, enerji sisteminin tamamen karbondan arındırılmasının 150 yıl sürebileceği ve Paris Anlaşması kapsamında küresel ısınmanın 1,5 dereceyle sınırlandırılması hedefi giderek zorlaşacağı öngörülüyor.

 

Aralarında Dünya Sağlık Örgütü ve Dünya Meteoroloji Örgütü'nün bulunduğu 51 kurumdan 99 uzmanın çalışmalarını temsil eden rapor, University of College London tarafından yönetiliyor.

 

ÜLKELER VE ŞİRKETLER HALA FOSİL YAKITLARA ÖNCELİK VERİYOR

 

Fosil yakıtlar, hükümet ve şirketler tarafından sağlığa zarar verecek şekilde temiz enerji çözümlerine göre öncelikli görülüyor.

 

Raporda incelenen 86 hükümetten 69'u 2019'da 400 milyar dolar net fosil yakıt sübvansiyonu sağlarken, bu sübvansiyonlar ülkelerin 31'inde sağlık harcamalarının yüzde 10'unu, ülkelerin 5'inde ise yüzde 100'ünün üzerinde bulunuyor.

 

Dünyadaki en büyük 15 petrol ve gaz şirketinin mevcut stratejileri sera gazı üretimlerinin 2030'da yüzde 37, 2040'ta ise yüzde 103 artmasına yol açıyor ve bu şirketlerin emisyonlarını azaltmak üzere verdikleri taahhütleri yerine getirmediğini gösteriyor.

 

Fosil yakıt bağımlılığının sürmesi ve temiz enerjiye geçişteki gecikme nedeniyle, hana halkları kirli hava ya maruz kalıyor. Tehlikeli partikül madde konsantrasyonları (PM2.5) değerlendirilen 62 ülkede Dünya Sağlık Örgütü'nün tavsiyesini 30 kat aşarak insan sağlığını tehlikeye atıyor.

 

Kovid-19 salgınına müdahale için harcanan 3,1 trilyon doların yaklaşık yüzde 30'unun sera gazı emisyonlarını ve hava kirliliğini azaltmak için yeterli olacağı hesaplanıyor.

 

Öte yandan, rapordaki endişe verici göstergelere rağmen mevcut enerji, hayat pahalılığı ve iklim krizlerine sağlık merkezli bir yanıt verilerek enerji şirketlerinin hızla temiz kaynaklara geçişini hızlandırabilir ve sağlıkta eşitliğin olduğu bir gelecek oluşturulmasını sağlayabilir.

 

GIDA GÜVENSİZLİĞİ, BULAŞICI HASTALIK VE ÖLÜM RİSKİ ARTIYOR

 

Salgın, Rusya'nın Ukrayna'da başlattığı savaş, küresel enerji krizi ve hayat pahalılığının sağlık üzerindeki etkileri, fosil yakıt bağımlılığının devam etmesi nedeniyle daha da kötüleşiyor. Bu durum, gıda güvensizliği, bulaşıcı hastalıkların yayılması, sıcaklığa bağlı hastalıklar, enerji yoksulluğu ve hava kirliliğine maruz kalmaktan kaynaklanan ölüm risklerinin artmasına yol açıyor.

 

İklim değişikliğini giderek daha kötü hale getiren fosil yakıtların sağlık üzerindeki etkileri her ülkede güven sorununu gündeme taşıyor.

 

Aşırı sıcaklar 2020'de, 103 ülkede 1981-2010 yıllarına kıyasla 98 milyon daha fazla insanın orta ve şiddetli gıda güvensizliğinden etkilenmesine yol açtı.

 

Küresel kara alanının yüzde 29'u, 2012-2021 yıllarında 1951-1960 yıllarına göre her yıl daha fazla aşırı kuraklıktan etkilenerek insanları su ve gıda güvensizliği riskiyle karşı karşıya bıraktı.

 

Aşırı sıcaklar nedeniyle, 1986-2005 dönemine kıyasla 2012-2021 yıllarında bir yaş altındaki çocuklar toplam 600 milyon gün (çocuk başına 4,4 gün), 65 yaş üstü yetişkinler ise 3,1 milyar gün (kişi başına 3,2 gün) daha fazla sıcak hava dalgası yaşadı.

 

Sıcaklığa bağlı ölümler 2000-2004 dönemine göre 2017-2021 döneminde yüzde 68 artarken, insanların çok yüksek ve aşırı yüksek yangın tehlikesi günlerine maruz kalma oranı 2001-2004 ile 2018-2021 dönemleri kıyaslandığında ülkelerin yüzde 61'inde artış gösterdi.

 

Sıcaklığa maruz kalma geçen yıl dünyada 470 milyar potansiyel iş gücü saati kaybına yol açarken, düşük ve orta gelirli ülkelerin gayri safi yurt içi hasılasını ortalama yüzde 5,6 etkiledi ve hayat pahalılığı krizini kötüleştirdi.

 

Değişen ve kötüleşen iklim koşulları bulaşıcı hastalıklara da yansıdı. Sıtmanın bulaşması için uygun olan süre 1951-1960 dönemine göre 2012-2021 yıllarında Amerika'nın dağlık bölgelerinde yüzde 32,1, Afrika'da yüzde 15 arttı.

 

"İKLİM KRİZİ BİZİ ÖLDÜRÜYOR"

 

Raporda görüşlerine yer verilen Lancet Geri Sayım İcra Direktörü Marina Romanello, bu yılki raporun dünyanın kritik bir kavşakta olduğunu gösterdiğini belirterek, şunları kaydetti: "Küresel fosil yakıt bağımlılığının çok sayıda küresel krizin ortasında sağlık zararlarını artırdığını, hane halklarını savunmasız, enerji yoksulluğuna ve tehlikeli seviyelerde hava kirliliğine maruz bıraktığını görüyoruz. Zorluklara rağmen, temiz enerji ve enerji verimliliğine hızlı bir geçişle acil eylemin hala milyonlarca insanın hayatını kurtarabileceğine dair açık kanıtlar var. Dünya çalkantı içindeyken, hükümetler ve şirketler sağlığı bu eşzamanlı krizlere verilecek uyumlu bir yanıtın merkezine koyma ve herkes için sağlıklı, güvenli bir gelecek sağlama fırsatına sahip."

 

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres ise "İklim krizi bizi öldürüyor. Sadece gezegenimizin sağlığını değil, zehirli hava kirliliği, azalan gıda güvenliği, daha yüksek bulaşıcı hastalık salgını, rekor düzeyde aşırı sıcaklar, kuraklık, seller ve daha fazlası yoluyla insanların sağlığını baltalıyor." ifadelerini kullandı.

 

Guterres, fosil yakıt bağımlılığının bir an önce azaltılması ve yenilenebilir enerji ve iklim direnci için sağduyulu yatırımlar yapılması çağrısında bulundu.

03 Kasım 2022 Perşembe

Etiketler : FosilYakıt Nesil Bağımlılık Tehlike Sağlık İklimDeğişikliği