tatil-sepeti

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yaptığı açıklamada, "Lokanta, restoran ve kafe gibi sektörlerde alınan tedbirler nedeniyle faaliyetleri kısıtlanan, 2019 cirosu 3 milyon lira ve altı olan, gerçek usulde vergilendirilen ticari işletmelere destek ödemesi yapacağız. Cirosu 2020 yılında bir önceki yıla kıyasla yüzde 50 ve daha fazla azalan işletmelerimize 2 bin liradan az ve 40 bin liradan fazla olmamak üzere ciro kaybının yüzde 3'ü oranında destek ödemesi yapacağız." ifadelerini kullandı.

Yeni müjdeyle ilgili açıklamalarda bulunan sektör temsilcileri, desteklerin özellikle küçük esnafa can suyu olabileceğini ancak orta ve büyük ölçekteki işletmeler için çarenin açılmaktan geçtiğini bildirdi.

Tüm Restoranlar ve Turizmciler Derneği (TÜRES) Genel Başkanı Ramazan Bingöl, hükümetin yeme-içme sektörünü unutmamasının çok önemli olduğunu belirterek, açıklanan desteklerin mutluluk verici olduğunu söyledi.

Orta ve büyük ölçekli işletmelerde ciro kaybının çok yüksek olduğunu ve bu restoranların paket servisle hayatını sürdürmesinin mümkün olmadığını dile getiren Bingöl, "Özellikle küçük esnafa can suyu olacak bu destekler için çok teşekkür ediyoruz. Ancak sektörde faaliyet gösteren orta ve büyük ölçekli işletmelerin faaliyetlerini sürdürülebilmesi için ilk fırsatta açılması gerekiyor." dedi.
Türk Standartları Enstitüsü(TSE) ile yaptıkları iş birliği kapsamında restoranlarda sağlıklı ortamların geliştirilmesi, hijyen koşullarının sağlanması ve enfeksiyon kontrol önlemlerinin uygulanmasına yönelik iş birliği protokolü imzaladıklarını hatırlatan Bingöl, "HES kodunun önlemler için yeterli olmadığı düşünülüyorsa güven belgesi alan işletmeler açılmalı. Katı kurallar getirilmeli ve buna uymayanlar gerekirse kapatılmalı." diye konuştu.

Bingöl, kira yardımı ve benzeri desteklerintüzel ve şahsi işletmelere verildiğini kaydederek, şirket adına kayıtlı işletmelere de bu desteğin verilmesi çağrısında bulundu.

BÜYÜK İŞLETMELERİN TALEBİ; 2021 BOYUNCA KDV İNDİRİMİNİN SÜRMESİ, SGK PRİMLERİNİN ALINMAMASI

Turizm Restoran Yatırımcıları ve İşletmecileri Derneği (TURYİD) Başkanı Kaya Demirer iserestoran, kafe ve lokanta sektörünün desteklenmesi konusunda alınan bir kararın Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklanmasını "sektöre verilenönem"açısından çok önemli bulduklarını söyledi.

Söz konusu desteklerin özellikle küçük esnaflara yönelik olduğunu ve onların yaralarına bir nebze de olsa merhem olabileceğini dile getiren Demirer, kendilerinin ise açılmayı beklediklerini bildirdi.
Demirer, 15 Mart'ta yasaklar başlayalı bir yıl dolacağını, bu sürede 7 aykapalı kalmış olacaklarını, açık kaldıkları dönemide kısıtlamalarla geçirdiklerini anlatarak, şu taleplerde bulundu: "Şu anda restoranların açılması konusunda olumlu bir gelişme yaşanacağını öngörmüyoruz. Orta ve büyük ölçekteki işletmeler ile kurumsal firmalar sektörde en yüksek istihdamı sağlıyor ve en çok vergiyi veriyor. Ne zaman açılacağız bilmiyoruz ancakaçtıktan sonra 2021 sonuna kadar KDV indirimine devam edilmeli, işçi ve işveren içinSGK'ya ödenen primleralınmamalı. 2021'den sonra sektöre verilen bu desteklerin karşılığı mutlaka alınır. Ayrıcaşubatta ilk taksiti dolacak olanyapılandırmaların ödemeleri en az hazirana kadar ertelenmeli."

SON DERECE ANLAMLI DESTEK

Gastronomi Turizm Derneği Üyesi Ahmet Sait Tütüncide, desteğin son dereceanlamlı olduğunu belirterek, "Binlerceesnafa adeta can simidi gibi gelecek bu destekler çok önemli." dedi.

Salgınsürecince kapalı kalan esnaf için nakdi yardımların ve hibelerin sektör için ümit verdiğini dile getiren Tütünci, restoranların açılması konusunda da talepte bulundu.

28 Ocak 2021 Perşembe

Etiketler : Sektörel

Kötü giden havalar, balık tezgahını da vurdu. Olumsuz hava şartları nedeniyle balıkçılar av için denize açılamadı. Karadeniz’de av sezonunun başlamasıyla bol miktarda avlanan ve tanesi 50 liradan satılan palamutun fiyatı, 150 liraya kadar çıktı.


 

Saathane Meydanı'nda balıkçılık yapan Dündar Kırbaş, olumsuz hava şartları nedeniyle balıkçıların av için denize açılamadığını söyledi.

 

Kırbaş, bu durumun balık fiyatlarına yansıdığını ifade ederek, "Balığın azalması da bu duruma etki ediyor. Olumsuz hava olmasaydı palamut 150 değil de yine 100 lira olacaktı. Şu an hem havanın etkisi hem de balığın azalmasıyla fiyatlar biraz yükseldi. Balıkçılar şu an denize açılamıyor." dedi.

 

Av sezonunun başında palamudun tanesinin 50 liradan satıldığını, daha sonra 70-80'i gördüğünü, şu an ise 130 ile 150 lira arasında satıldığını belirten Kırbaş, "Balıkta irileşme de var. 50 liraya sattığımız balığın şu an iki katı. Yani 400 gramdı balık, şu an 800-900 gram oldu." diye konuştu.

 

Balıkçı Halit Bayrak da balığın azalması nedeniyle fiyatların arttığına işaret ederek şunları dile getirdi: "Biz fiyatları yükseltmiyoruz. Kayıklar kötü hava şartları nedeniyle denize açılamadığı için balık az çıkıyor. Bu palamut bir ay daha çıkar nasip olursa. Bütün balık fiyatlarında artış var. Mezgit 150, barbun 100 lira, fiyatlar bu aralar biraz yüksek. Hamsi inşallah önümüzdeki ay çıkar."

 

Vatandaşlardan Nail Aytekin, "Balık çok pahalı,150 lira, 50 liraya almıştım en son. Şimdi bakıyoruz, nasıl alacağız. Yirmi gün önce 50 liraydı. Alamayız bu fiyatlara." şeklinde konuştu.

 

Günay Birvar ise "Fiyatlar parası olana iyi ama parası olmayana kötü. Balık az çıktığı için fiyatların arttığı söyleniyor. Balığı çok severiz. Eşim de balıkçı. Mecbur alıyoruz." ifadelerini kullandı.

23 Eylül 2024 Pazartesi

Etiketler : balık palamut balıkçı tezgah fiyat

Türkiye'de maden çeşitliliği açısından yüksek potansiyel ve iyi eğitilmiş insan gücü bulunduğu ancak yer altı kaynaklarının değerlendirilmesi konusunda devletin ruhsat sahibi şirketlere ‘ruhsat güvencesi’ sunmasının beklendiği bildirildi.


 

Türkiye Madenciler Derneği (TMD) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Yılmaz, Anadolu Ajansının (AA) Global İletişim Ortağı olduğu 3. Maden Kurtarma Yarışması sonrası, basın mensuplarına Türkiye'nin madencilik sektörüne ilişkin açıklamalarda bulundu.

 

Dünyadaki 90 çeşit mineralin 70 tanesinin Türkiye'de üretilebildiğini ifade eden Yılmaz, buna rağmen yüksek potansiyelin istenilen şekilde değerlendirilemediğini söyledi.

 

Mehmet Yılmaz, sektörün yer altı madenciliği konusunda devletten beklentileri olduğunu belirterek, şöyle konuştu: "Bizim sorunumuz yer altı kaynaklarının değerlendirilmesi konusunda devletimizin çekinik kalması, bu durum sadece altın madeni için geçerli değil, mermer, krom ve kömür için de geçerli. Türkiye'nin madencilikte jeopolitik potansiyeli ve iyi eğitilmiş insan gücü var. Ancak yer altı kaynaklarının değerlendirilmesi konusunda devletin ruhsat sahibi şirketlere 'ruhsat güvencesi' sunmasını bekliyoruz. Madencilikte sahip olduğumuz değeri gün yüzüne çıkarmaya çalıştığımızda yatırımcılar çevre ile ilgili endişelerden dolayı vatan haini gibi görülüyor. Halbuki kesilen her 100 ağaçtan sadece biri madencilik için kesiliyor. Devletin verdiği izinlerin arkasında durması lazım, o da bizim tam da tabirimizle 'ruhsat güvencesi'."

 

Yılmaz, Türkiye'nin sadece madencilik ürünlerinden kaynaklanan dış ticaret açığının 60 milyar dolar olduğunu, bunun yaklaşık 30 milyar dolarının altın ithalatı, geriye kalan 30 milyarının ise diğer madenlerin ithalatından kaynaklandığını anlattı.

 

Türkiye'nin yabancı maden yatırımcısı açısından çekici olduğunu vurgulayan Yılmaz, "Şu andaki Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız kendisi de bunu defalarca söylüyor. 'Yerli veya yabancı biz bu sektöre yatırım getirmek zorundayız' diyor. Maden aramaları bölümünde bizim paraya ihtiyacımız var. Yabancı sermayenin buraya gelmesine ihtiyacımız var. Sondaj maliyetleri çok yüksek. Buna rağmen biz maden işletmesi açısından çok iyiyiz. Çok kuvvetli mühendislik yapımız var, mühendislik firmalarımız var, operatörlerimiz var ancak arama konusunda yatırım ihtiyacı bulunuyor." değerlendirmesinde bulundu.

 

"300-350 MİLYAR DOLARLIK ALTIN MADENİ YER ALTINDA"

 

Mehmet Yılmaz, Türkiye'nin madencilikte bir yol haritası oluşturması gerektiğini, özellikle kritik mineraller grubuna altının da dahil edilmesi gerektiğini dile getirdi.

 

Kobalt, nikel, kadmiyum, lityum, grafit ve bakırın kritik madenler olduğunu anımsatan Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü: "Hatta şimdilerde altının da o kritik mineraller listesine girmesi gerektiği söyleniyor. Bu madenlerin aranması ve işletilmesi sırasında ciddi bir yatırım gerekiyor. Buraya yabancı sermayenin ilgi ve alakasının olacağını düşünüyoruz. Türkiye'nin altın potansiyeli ortada. Biz şu anda en büyük ihtimalle üçte birini biliyoruz. Geriye kalan üçte ikisi ki yaklaşık 300-350 milyar dolarlık bir altının yer altında olduğunu düşünüyoruz. Bu alanda yabancı yatırımcı ilgisi oldukça yüksek. Madencilik faaliyetlerinin gayrisafi milli hasıla içindeki payı yüzde 1, bu oranın yükselmesi için yatırımlara ihtiyaç var. Bu oranı yüzde 2'ye çıkarmak için bile yeni yatırımcılara ihtiyaç var. Madenciliğin gelişmiş olduğu birçok ülkede bu oran yüzde 7-8 civarında."

 

Yılmaz, Orta Vadeli Plan'da madencilikle ilgili üç maddenin sektör tarafından olumlu karşılandığını ifade etti.

 

Madenciliğin Türkiye için olmazsa olmaz bir sektör olduğuna dikkati çeken Yılmaz, şunları kaydetti: "Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının 'koordinatör bakanlık' olması yönünde bir düşünce var. İzinler konusunda birden fazla bakanlıktan izin almak gerekiyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının izinler konusunda koordinasyonu sağlaması düşüncesi var. Bir de ön izin aşaması düşünülüyor. Ön izin alınarak maden sahasının başka bir mevzuatla işletmeye kapatılmasının ya da hareketinin kısıtlanmasının önüne geçmek için ön izin mekanizmasından bahsediliyor. Bu da bizim için çok önemli. Güvenlik soruşturması sürecinde basitleştirme ya da standart oluşturulmasına da ihtiyaç duyuluyor. Ekonomide beklenen iyileşmenin temelinde gerçekten dış ticaret açığı çok büyük önem arz ediyor. İstihdam olmasını istiyorsak, vergi üretmek istiyorsak, yatırım gelsin istiyorsak bunların önünün kontrollü bir şekilde açılması lazım."

23 Eylül 2024 Pazartesi

Etiketler : maden ruhsat