Tarım ve Orman Bakanlığına bağlı Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü (TAGEM) tarafından geliştirilecek projeyle böcek larvalarından üretilen ürünler alternatif balık ve tavuk yemi olarak kullanılabilecek.


Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan alınan bilgiye göre, artan dünya nüfusu ve iklim değişikliği gibi nedenler küresel düzeyde alternatif yem arayışına yol açtı.

 

Tüm dünyada, hayvansal üretim için elzem olan yemlerde kullanılacak alternatif protein kaynaklarına olan ihtiyacın daha da artacağı öngörüsüyle böcek larvasından yem üretimiyle ilgili sektör oluşmaya başladı.

 

Bu kapsamda Bakanlık da harekete geçti ve hayvan yemleri için alternatif protein kaynağı olabilecek böcek larvaları kaynaklı yem üretimi amacıyla proje hazırlığına başladı.

 

Kanatlı hayvan ile balıkların beslenmesinde kullanılacak yem ham maddesinin bir kısmının böcek larvalarından karşılanması amacıyla bu yıl “Alternatif Yem Hammadde Amacıyla Sürdürülebilir Siyah Asker Sineği Larva Üretim Modeli Projesi” geliştirilecek.

 

Bu çerçevede TAGEM bünyesinde faaliyet gösteren Tavukçuluk Araştırma Enstitüsü Müdürlüğünce alternatif yem kaynaklarının araştırılması için endüstriyel ölçekte kitlesel mono kültür böcek larvaları üretim modelleri oluşturuldu.

 

Balık beslemede siyah asker sineği ve un kurdu larva unları; yüzde 10 balık unu, yumurta tavuk yemlerinde yüzde 4, etlik piliçlerde ise yüzde 10-15 soya fasulyesi yerine ikame edilebilecek.

 

ORGANİK ATIKLAR BERTARAF EDİLECEK

 

Türkiye'de böcek larva üretimi sektörü oluşturulduğunda, elverişsiz tarım arazilerinin değerlendirilmesi, organik atıkların bertarafının sağlanması, çevresel ayak izinin düşürülmesi, küresel ısınmaya karşı önlem alınması ve yeni istihdam alanlarının oluşması sağlanacak.

 

Larva üretim sürecinde su tüketiminin nispeten az olması ve organik atıkların kısa sürede değerli besin bileşenlerine dönüştürebilmesi, alternatif besin kaynağı olarak biyolojik değeri yüksek kanatlı ve balık beslemede yem ham maddesi ihtiyacına katkı sağlayacak.

 

Üretimde; pazar (meyve sebze), meyve suyu sanayi, içecek sanayi, konserve gıda sanayi, salça sanayi, raf ömrü bitmiş her türlü gıda, mezbaha (balık gibi), tarla ve sera üretim ile evsel gıda atıkları kullanılabilecek.

 

Projeyle balık unu ve soya fasulyesine alternatif ürünler sunulacak, protein ve enerji kaynağı olan larva ürünleri ve organik gübre üretimi tarım sektörüne de yeni bir soluk getirecek.

 

Söz konusu yenilik, küresel sorunlara yerli çözümler sunmasının yanında çevresel ve ekonomik devamlılığı destekleyecek, yeni istihdam alanları yaratarak sürdürülebilir gıda güvenliğine katkı sağlayacak.

14 Nisan 2024 Pazar

Küresel iklim hedefleri doğrultusunda ülkelerin enerji üretimindeki payı gittikçe artan yenilenebilir kaynakların, geleneksel enerji güvenliği politikalarını değiştireceği öngörülüyor.


 

Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı’nın (IRENA) "Enerji Dönüşümünün Jeopilitiği: Enerji Güvenliği" raporuna göre, yenilenebilir enerjiye geçiş sürecinde fosil kaynaklardan uzaklaşılmasının enerjide dışa bağımlılığı azaltabileceği belirtiliyor.

 

Sadece geçen yıl yaklaşık 473 gigavatlık (GW) yenilenebilir enerji kurulumunun tamamlandığını ve toplam küresel temiz enerji kurulu gücünün yaklaşık 4 bin GW'a çıktığı ifade edilen raporda, fosil yakıt bazlı sistemden uzaklaşma sürecinin daha fazla fiyat dalgalanmalarına ve piyasada belirsizliğe yol açacağı vurgulanıyor.

 

Ayrıca bu sürecin, ülkeler arasında enerji alanında yeni bağımlılıklar meydana getirmesi ve enerji ticaretini küresel boyuttan bölgesel düzeye kaydırması bekleniyor. Böylece, geleneksel enerji politikalarının yeniden şekilleneceğine işaret ediliyor.

 

ÜLKELER ARASI UZUN MESAFELİ ENERJİ TİCARETİ AZALABİLİR

 

Avrupa Enerji Güvenliği İnisiyatifi Murahhas Üyesi Alberic Mongrenier, yenilenebilir enerjinin yükselişinin uzun mesafeli enerji ticaretini azaltabileceğini söyledi.

 

Mongrenier, bu durumun ülkeleri enerji şebekelerini iyileştirmeye ve ağlarını genişletmeye iteceğini ifade ederek, "Enerji sistemlerinin gücünü gittikçe yenilenebilir kaynaklardan alması, ülkelerin daha az fosil ithalatına ihtiyaç duyacağı ve enerji güvenliğinin artacağı anlamına geliyor ki bu da Avrupa'nın lehine olacaktır." diye konuştu.

 

Öte yandan, ülkeler arası uzun mesafeli ticaretin yine de tam anlamıyla sonlanmayacağına dikkati çeken Mongrenier, "Fosil yakıtların yerine, temiz enerji teknolojilerinin üretilmesi için ihtiyaç duyulan 'kritik' ve 'stratejik' minerallere odaklanılmaya başlandı. Dolayısıyla başta güney ülkelerinden olmak üzere çeşitli mineral ve işlenmiş ürünlerin ithal edilmesi gerekecek. Yani hala uzun mesafeli ticaret yapıyor olacağız. Konu enerji olduğunda hiçbir ülke dış dünyadan tamamen izole olamaz." değerlendirmesinde bulundu.

 

Mongrenier, ülkelerin değişmesi beklenen enerji politikalarına şimdiden hazırlıklı olmaları gerektiğine işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Enerji güvenliği politikalarında yeni bütüncül yaklaşımların benimsenmesi gerekiyor. Bu doğrultuda enerji bağımsızlığımızı inşa etmek için, enerji güvenliğini artırma potansiyeline sahip temiz her türlü kaynak ve teknolojik gelişmeleri takip etmeliyiz. Fakat bu durum, enerji politikalarında fazla içe dönük olmamızı gerektirmiyor. Oyunun kurallarına, yani çevre, iş gücü, şeffaflık, güvenlik ve serbest ticaret standartlarına saygı duyan, küresel ortaklarla ticaret sürdürülmeli."

 

TEDARİK KESİNTİSİ DURUMUNDA BÜYÜK RİSKLER KAPIDA

 

Uluslararası veri şirketi Primary Vision Network Enerji ve Ekonomi Analisti Osama Rizvi de fosil yakıtlardan yenilenebilir kaynaklara geçişte artması beklenen bölgesel enerji bağımlılıklarının olumlu olduğu kadar olumsuz sonuçlarının da olabileceğini söyledi.

 

Rizvi, temiz enerjiye geçiş sürecinin daha istikrarlı bir enerji piyasası yaratacağını ifade ederek, "Bu durum aynı zamanda ekonomik entegrasyon için daha iyi bir ortam yaratabilir ve enerji ithal eden ülkeler için nakliye maliyetlerini azaltabilir. Fakat bölgesel enerji bağımlılıklarının artması belli ülkelerin elindeki pazar gücünü artırarak tedarik noktasında seçeneklerimizin daralmasına sebep olabilir." dedi.

 

Ülkelerin yenilenebilir enerjiye geçiş sürecinde eş zamanlılık sağlanmasının mümkün olmadığına değinen Rizvi, "Ayrıca olası bir tedarik kesintisi durumunda ülkeleri daha büyük risklerin beklediğini söyleyebilirim. Adil enerji geçişini garanti edemezsek olumsuzlukların ortaya çıkması muhtemeldir." ifadelerini kullandı.

 

Rizvi, özellikle Rusya-Ukrayna Savaşı'ndan sonra küresel enerji düzeninde yapısal değişimlerin gözlemlendiğini belirterek, şunları kaydetti: "Yenilenebilir enerjiye tam bir geçiş durumunda, en büyük değişimin Orta Doğu'da yaşanacağı öngörülüyor. Bu doğrultuda bölgedeki ABD dış politikasının da değişmesini beklemek yanlış olmaz. Ayrıca, söz konusu durum deniz güvenliğinin merkezinin kaymasına sebep olacak ve yenilenebilir enerji kaynaklarının üretildiği ülkeler daha çok ön plana çıkacaktır."

03 Mayıs 2024 Cuma

Türkiye genelinde otomotiv satışları nisanda 2023'ün aynı dönemine göre yüzde 22.3 azalarak 75 bin 919 adet oldu.


 

Otomotiv Distribütörleri ve Mobilite Derneği’nin (ODMD) nisan ayı verilerine göre, geçen ay ülke genelinde 75 bin 919 adet otomobil ve hafif ticari araç satışı gerçekleşti.

 

Nisanda otomobil satışları 2023'ün aynı dönemine göre yüzde 20,61 azalarak 61 bin 448 adede düşerken, hafif ticari araç pazarı ise yüzde 28,6 azalışla 14 bin 471 oldu. Otomobil ve hafif ticari araç pazarı, 10 yıllık nisan ayı ortalama satışlarına göre ise yüzde 16,2 artış gösterdi.

 

OCAK-NİSAN DÖNEMİNDE YÜZDE 11,3'LÜK ARTIŞ

 

Otomobil ve hafif ticari araç toplam pazarı, ocak-nisan döneminde yıllık bazda yüzde 11,3 artarak 371 bin 438 adet olarak gerçekleşti.

 

Söz konusu dönemde otomobil satışları yüzde 16,62 artarak 294 bin 837 adede, hafif ticari araç pazarı ise yüzde 5,2 düşüşle 76 bin 601 adede geriledi.

 

Yılın ilk 4 ayında segmentlere göre incelendiğinde pazarın yüzde 88,2'sini vergi oranları düşük olan A, B ve C segmentlerindeki araçlar oluşturdu. C segmenti otomobiller 169 bin 720 adetle yüzde 57,6, B segmentliler ise 88 bin 721 adetle yüzde 30,1 pay aldı

 

EN ÇOK SUV OTOMOBİLLER TERCİH EDİLDİ

 

Gövde tiplerine göre değerlendirildiğinde ise en çok tercih edilen gövde tipi yüzde 54,1 pay ve 159 bin 598 adetle SUV otomobiller oldu. Onu yüzde 26,8 pay ve 78 bin 923 ile sedan, yüzde 17,4 pay ve 51 bin 249 adet satışla H/B otomobiller takip etti.

 

Ocak-nisan döneminde satılan otomobillerin yüzde 65,4'ünü benzinli, yüzde 14,9'unu hibrit, yüzde 11,1'i dizel, yüzde 7,8'i elektrikli, yüzde 0,8'i ise otogazlı araçlardan oluştu.

 

Otomobil satışlarının yüzde 76,6'sının 1600cc altındaki araçlardan oluştuğu görüldü.

 

Otomatik şanzımanlı otomobiller satışlardan yüzde 89,6, manuel şanzımanlılar ise yüzde 10,4 pay aldı.

 

Ocak-nisan döneminde hafif ticari araç pazarı gövde tipine göre değerlendirildiğinde van gövde tipi araçlar yüzde 70,8 payla ilk sırada yer alırken, kamyonet gövde tipi yüzde 14,8 payla ikinci sırada yer aldı.

03 Mayıs 2024 Cuma