tatil-sepeti

Bilim insanları, atmosferdeki karbonu yakalayıp sodyum bikarbonata dönüştürmeyi başardı.

CNN'in haberine göre, bilim insanları küresel ısınmanın başlıca nedenlerinden olan atmosferdeki karbonun yakalanıp depolanmasına ilişkin yeni bir yöntem ortaya koydu. Halihazırdaki karbon yakalama yöntemlerinden üç kat daha etkin olan bu yöntemle karbon havadan emilip kabartma tozu olarak bilinen sodyum bikarbonata dönüştürülerek okyanuslarda depolanabilecek.

Araştırmacılar, iklim kriziyle baş etmenin yolunun fosil yakıtların kullanımının azaltılması olduğunu vurguladı. Ancak şu ana kadar zaten çok miktarda karbon salınımı yapıldığı ve yakın gelecekte de yeterli miktarda kısıtlama olmayacağı gerçeğinden hareketle araştırmacılar, havadaki karbonun da ortadan kaldırılması gerektiğini belirtti.

Araştırmaya göre, ormanlar ve okyanuslar havayı temizlese de insanların yaydığı karbonun fazlalığı nedeniyle tamamını ortadan kaldıramıyor, bu nedenle de teknolojik yöntemler kullanılması gerekiyor.

Söz konusu teknolojik yöntemlerden birinde karbon, çelik ve çimento fabrikaları gibi doğrudan yayıldığı yerlerden toplanıyor.

Karbonun "doğrudan havadan yakalandığı" diğer yöntemde ise karbon kirliliği doğrudan atmosferden emiliyor ve toprağa enjekte edilerek yok ediliyor. Ancak karbondioksitin (CO2), havadaki yoğunluğu binde 4 olduğundan bu yöntem, hem zor hem de maliyetli.

Karbondioksiti yakalama teknolojileri üzerine çalışmalar yürüten en büyük işletmeler arasında gösterilen Climeworks, yılda 4 bin ton CO2 temizleme kapasitesine sahip. Öte yandan bu miktar 800 arabanın bir yılda ürettiği karbon kirliliğine denk geliyor.

CO2 DENİZ SUYU KULLANILARAK SODYUM BİKARBONATA DÖNÜŞTÜRÜLÜYOR

Araştırmacılardan Lehigh Üniversitesinde görevli Prof. Arup SenGupta, büyük tesislerin bile çok az miktarda karbonu temizleyebildiğini, maliyetinin de ton başına birkaç yüz dolar olduğunu kaydetti.

SenGupta, havadan karbonu çekmek için kullanılan emici malzemede bakır kullanıldığını böylece mevcut olanlardan iki ya da üç kat daha fazla CO2 temizleme kapasitesine ulaşıldığını belirtti.

Bakırın kolay ve ucuz üretilebileceğini kaydeden SenGupta, CO2'nin havadan yakalanmasının ardından deniz suyu kullanılarak sodyum bikarbonata dönüştürülerek denize atılabileceğini söyledi.

SenGupta, "Atmosferdeki günlük hatta yıllık CO2 salınımını okyanusa ekleseniz bile okyanusun konsantrasyondaki artış çok çok küçük olacaktır." ifadesini kullandı.

Yeni geliştirilen teknolojinin artık laboratuvardan çıkarılmaya ve test edilmeye hazır olduğunu kaydeden SenGupta, bu tür tesislerin kıyıdan uzakta kurulmasıyla işlem için gerekli miktardaki deniz suyunun sağlanabileceğini, dünya çapında birkaç yerde bu teknolojinin denenmesi ve geliştirilmesi gerektiğini belirtti.

SODYUM BİKARBONATIN OKYANUSA ATILMASI YASAK

Öte yandan, Edinburg Üniversitesi Öğretim Üyesi Stuart Haszeldine, yeni yöntemin "hayalci ve hassas" olduğunu belirtti. Haszeldine, "büyük miktarlarda sodyum bikarbonatın okyanusa atılmasının uluslararası anlaşmalar gereği yasaklandığını" ifade etti.

Sheffield Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümünden Prof. Peter Styring, kapsamlı bir araştırma olmadığından hareketle okyanuslara bırakılacak küçük miktarlardaki sodyum bikarbonatın bile ne etki göstereceğinin bilinemeyeceğini savundu. Styring, yeni yöntemin pahalı ve etkisiz olduğunu, karbonun daha yüksek oranlarda bulunduğu elektrik santralleri ve endüstriyel tesisler gibi yerlerden yakalanmasının daha etkin olacağını ifade etti.

Öte yandan bazı bilim insanları, karbon kirliliğini ortadan kaldırmaya yönelik teknolojilere odaklanmanın fosil yakıtların azaltılması politikalarından sapma anlamına gelebileceği ve çevreyi kirletmeye devam etmelerine izin gibi algılanabileceğinden kaygı duyuyor. Ancak iklim krizinin geldiği durum göz önüne alındığında, hükümetler ve uluslararası kuruluşlar, bu teknolojinin geliştirilmesi yönünde istekli.

Araştırmanın sonuçları Science Advances dergisinde yayımlandı.

11 Mart 2023 Cumartesi

Yeni yapılan araştırma, iklim değişikliği nedeniyle kutuplardaki buzulların erimesinin, Dünya'nın geçmişe kıyasla daha yavaş dönmesine neden olduğunu ortaya koydu.


California San Diego Üniversitesi bünyesinde yapılan çalışmada, matematiksel modeller kullanılarak jeofiziksel olayların Dünya'nın dönüşüne etkileri incelendi.


Araştırmada, özellikle insan kaynaklı iklim değişikliği nedeniyle kutuplardaki buzulların erimesinin, Dünya’nın geçmişe kıyasla daha yavaş dönmesine yol açtığı tespit edildi.


Dünyanın ağırlık merkezinin, kutuplardaki buzların erimesinden etkilendiği aktarılan araştırmada, bu durumun ayrıca gezegenin daha yavaş dönmesine neden olduğu belirtildi.


Araştırmada, söz konusu yavaşlamanın, takvim yılının son dakikasına fazladan 1 saniye eklenilmesi olarak bilinen "artık saniye" uygulamasının ertelenmesine yol açabileceği, bu kapsamda 2026 yılında yapılması öngörülen eklemenin, 2029'a kalabileceğine işaret edildi.


California San Diego Üniversitesi Scripps Oşinografi Enstitüsünde jeofizikçi olan araştırmanın yazarı Duncan Agnew, çalışmasına ilişkin yaptığı açıklamada, buzulların erimesiyle gerçekleşen deniz seviyesindeki değişikliğin, Dünya'nın dönüş hızının etkilendiğini görülebilecek seviyeye ulaştığını kaydetti.


Agnew, "Dünya'nın ne kadar hızlı döndüğünü ölçülebilir şekilde değiştiren bir şey yapmış olmamız benim için bile oldukça etkileyici." ifadesini kullandı.


Araştırma bulguları "Nature" dergisinde yayımlandı.

28 Mart 2024 Perşembe

ABD Dışişleri Bakanlığı, ülkedeki birçok hastanenin sağlık ödemelerini kontrol eden UnitedHealt grubuna bağlı Change Healthcare kuruluşunu hackleyen "BlackCat" fidye yazılım grubu hakkında bilgi sağlayanlara 10 milyon dolar ödül vereceğini açıkladı.


ABD Dışişleri Bakanlığının resmi internet sitesinden yapılan açıklamada, bakanlığın Diplomatik Güvenlik Servisi tarafından yönetilen Adalet Ödülleri (RFJ) programı çerçevesinde, BlackCat grubu hakkında bilgi getirenlere 10 milyon dolar ödül ayrıldığı bildirildi.

 

Açıklamada, bir fidye yazılım grubu olan BlackCat'in, ABD ve dünya çapındaki birçok kritik altyapı sektörünün bilgisayar ağlarını tehlikeye attığı belirtilerek, "The ALPHV BlackCat, hedef aldığı kurbanlarının ağındaki güvenlik duvarlarını devre dışı bırakarak hassas ve gizli bilgilerini çalıyor ve bunun karşılığında ödeme talep ediyor." ifadesine yer verildi.

 

RFJ programının, yabancı hükümetlerin "talimatı veya kontrolü"ndeki bilgisayar korsanlarını hedef aldığı kaydedilen açıklamada, "Bakanlık, Bilgisayar Sahtekarlığı ve Kötüye Kullanımı Yasası'nı (CFAA) ihlal ederek ABD'nin kritik altyapısına karşı belirli kötü niyetli siber faaliyetlerde bulunan herhangi bir kişinin kimliğinin veya yerinin belirlenmesine yol açan bilgiler için 10 milyon dolara kadar ödül teklif ediyor." ifadesi kullanıldı.

 

ABD'deki hastanelerin çoğunluğunun ödeme sistemini yöneten Change Healthcare, 21 Şubat'ta, BlackCat tarafından siber saldırıya maruz kalmış, hastaların birçoğu sağlık hizmetleri ve ilaçlar için ödeme yapmak zorunda kalmıştı.

 

Change Healthcare yetkilileri, yaklaşık bir aydır tam olarak devreye alınamayan ödeme sisteminin, saldırı sonrası yapılan düzenlemelerle ilgili deneme sürecinin devam ettiğini açıklamıştı.

28 Mart 2024 Perşembe