Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, "(Vergi paketi hazırlığı) Bizim tercihimiz vergilendirilmeyen alanlardan vergi almak, vatandaşımıza yeni bir vergi yükü getirmek değil" dedi.


 

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Türkiye'nin Mali Eylem Görev Gücünün (FATF) gri listesinden çıkışına ilişkin, "Gri listeye girmek kolay ama çıkmak zor, daha yeni Monako'yu gri listeye aldılar. Bulgaristan ve Hırvatistan gibi Avrupa Birliği (AB) üyesi olup da hala o listede olan ülkeler var." dedi.

 

BloombergHT ve HaberTürk ortak yayınında Ciner Medya Grup Ankara Temsilcisi Fevzi Çakır'ın gündeme ilişkin sorularını yanıtlayan Şimşek, Türkiye'nin gri listeden çıkmasının bir ekip çalışması olduğunu, bu konuda mevzuat çalışması yapıldığını ancak en önemli konunun uygulamada etkinlik olduğunu kaydetti.

 

Şimşek, gri listeden çıkmanın önemine işaret ederek, "Gri listeye girmek kolay ama çıkmak zor, daha yeni Monako'yu gri listeye aldılar. Bulgaristan ve Hırvatistan gibi AB üyesi olup da hala o listede olan ülkeler var." diye konuştu.

 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın desteğiyle Adalet, İçişleri ve Dışişleri bakanlarıyla görüşmeler yaptığını anlatan Şimşek, asıl amaçlarının Türkiye'nin saygınlığını, finansal piyasaların sağlıklı işlediğini ve dolayısıyla buradaki sistemin güvenilebilir olduğunu ortaya koymak olduğunu söyledi.

 

"REZERVLERDE TARİHİ REKOR"

 

Şimşek, Türkiye'nin bu listeden çıkmasının hem ülkenin itibarı hem de finansal sisteme güven açısından önemine dikkati çekerek, Türkiye'ye son aylarda çok güçlü kaynak girişi olduğunu belirtti.

 

Gri listeden çıkılmasının ülkeye kaynak girişini ivmelendirip ivmelendirmeyeceğine ilişkin soru üzerine Şimşek, "İvmelenebilir. Ama şunun altını çizmek istiyorum, ülkeye kaynak girişi zaten çok güçlü, biz şu anda bu kaynak girişini nasıl yönetiriz, onunla uğraşıyoruz. Çünkü sisteme aşırı döviz girdiği zaman karşılığında Türk lirası basıyorsunuz yani satın alıyorsunuz. O, Türk lirası da tabii ki dezenflasyon sürecini tehdit ediyor. Tekrar o likiditeyi geri çekmeniz lazım. Mart sonundan itibaren bugüne kadar net bazda Merkez Bankasının rezervlerine yansıyan boyutu neredeyse 78 milyar dolar civarına ulaştı. Çok ciddi bir rakam. Türkiye finans tarihinde bu kadar kısa vadede eşi benzeri görülmemiş. Bunun önemli bir kısmı şirket, yani yurt içinde yerleşik şirketlerin ve mevduat sahibi vatandaşlarımızın Türk lirası tercihi. Bir kısmı da daha orta-uzun vadeli dış kaynak, bir kısmı da daha kısa vadeli dış kaynak. Şu an itibarıyla rezerv yeterliliğinde IMF tanımına göre arzulanan seviyeye neredeyse vardık. Geçtiğimiz hafta açıklanan rakamlara göre zaten brüt rezervler yaklaşık 147-148 milyar dolar seviyesine kadar çıktı. Tarihi rekor." değerlendirmesini yaptı.

 

"TÜRKİYE LİSTEDEN OY BİRLİĞİ İLE ÇIKARILDI"

 

Şimşek, gri liste kararından hemen sonra uluslararası derecelendirme kuruluşu Moody's'in, "bunun olumlu yansıyacağı" yönünde açıklama yaptığını anımsattı.

 

Mayıs başında AB, ABD, İngiltere başta olmak üzere birçok temsilcinin Türkiye'de yerinde inceleme yaptığını bildiren Şimşek, "Ben kendileriyle İstanbul'da bir araya geldim. Onlara 'Türkiye listeden çıksın, çıkmasın biz kara para aklamayla, terörizmin finansmanıyla mücadele edeceğiz. Bunu listeden çıkmak için yapmıyoruz. Çünkü Türkiye, terörden en çok muzdarip olan ülkedir. Dolayısıyla biz terörizmin finansmanını, onunla mücadeleyi bir öncelik haline getirdik.' dedim. Bu kapalı bir toplantıydı." diye konuştu.

 

Türkiye'nin gri listeden oy birliğiyle çıkartıldığını belirten Şimşek, şöyle devam etti: “Oy birliğiyle… Tek bir ülkenin itirazı olmadı. Hiçbir ülkenin… Ve inanılmaz bir şekilde toplantı öncesi ben oraya girdiğimde birçok ülke temsilcisi geldi, ‘Biz sizi çok güçlü bir şekilde destekledik, desteklemeye devam edeceğiz’ dediler. Hatta komşumuz Yunanistan’ın temsilcisi, ‘Biz sizi güçlü bir şekilde destekliyoruz.’ Dedi. Biz çok güçlü diyalog kurduk, bu konuda samimiyiz. Hem kara parayla hem de terörizmin finansmanıyla bu listeden çıkmasaydık da çok güçlü şekilde mücadeleye devam edecektik. Şimdi çıktık, iş bitmedi. Güçlü şekilde mücadeleye, uygulamada etkinliği sağlamaya devam edeceğiz. Ama daha önemlisi iyileştireceğimiz alanlar var. MASAK’ın idari kapasitesini, teknik kapasitesini oldukça güçlendireceğiz. Çünkü kurumsal kapasite çok değerli. Koordinasyon devam edecek. Biz riskli bir coğrafyada yaşıyoruz. Herkes bizim sistemimizi istismar etmeye çalışabilir. Biz buna karşı risk odaklı bir modelle yolumuza devam edeceğiz. Yapay zekayı bu noktada devreye alacağız. Başardık, başarmaya devam edeceğiz. Monako’yu daha yeni aldılar listeye. AB üyesi olmanız o listeden sizi müstesna kılmıyor.”

 

“REZERV KONUSUNU ENDİŞE KAYNAĞI OLMAKTAN ÇIKARTTIK”

 

Mehmet Şimşek, ekonomi programını yurt içinde ve dışında birçok kesime anlattıklarını belirterek, uluslararası normlara uygun, kurala dayalı rasyonel politikalar ve onu destekleyen yapısal reform gündeminin beraberinde yatırımcı güvenini getirdiğini anlattı.

 

Bu güvenin de portföy tercihlerinde Türk lirası varlıklara ilgiyi artırdığına dikkati çeken Şimşek, böylece reel kurda denge sağlandığını ve istikrarın geldiğini söyledi.

 

Şimşek, Türkiye'nin geçen yıl mayıs ayında 12 aylık cari açığının 57 milyar dolar olduğunu hatırlatarak, "Muhtemelen bu mayısta 26 milyar dolara düşmüş olacak. Dolayısıyla cari açıkta arzuladığımızın çok daha iyi bir performansla karşı karşıyayız." dedi.

 

"Geçen sene mayısta cari açığın milli gelire oranı o günkü tahminlere göre yüzde 6 civarıydı. Biz bu açığı muhtemelen yıl sonunda yüzde 2 civarına indirmiş olacağız. Zaten mayıs itibarıyla yüzde 2,5'a inmiş olacak." diyen Şimşek, cari açık konusunda çok net bir başarı sağlandığını vurguladı.

 

Şimdi bu başarıyı kalıcı hale getirmek gerektiğini kaydeden Şimşek, "Bunun için yeni bir sanayi politikası devreye koyacağız. Devletin aktif şekilde işin içinde olduğu aktif bir sanayi politikasıyla kalıcı şekilde cari açığın bu seviyelerde kalmasını sağlayacağız. Cari açığı biz milli gelire oran olarak yüzde 2,5'in altında tutabilirsek iki büyük kazanımımız olacak. Birincisi, dış borcun milli gelire oranı aşağı yönlü bir trende girecek, yani düşecek. İkincisi, kalıcı şekilde rezerv biriktirmemize imkan sağlayacak. Şu anda rezerv birikimi var ama bu rezerv birikimi önemli ölçüde şirketlerimizin ve vatandaşlarımızın portföy tercihlerinden kaynaklanıyor. Biz bunu daha kalıcı hale getirmek istiyoruz, rezerv konusunu bir endişe kaynağı olmaktan çıkarttık." ifadelerini kullandı.

 

"KKM'DE VERGİ AVANTAJI SON BULDU"

 

Bütçe dengesinin önemine de işaret eden Şimşek, "Özellikle depremin, EYT'nin etkisiyle geçen yıl muhalefetin popülist iteklemesiyle seçim sürecinde EYT hayata geçirilmiş. EYT'nin bu yıl yıllık maliyeti, finansman maliyeti dahil olmak üzere 724 milyar lira. Milli gelirin neredeyse yüzde 2'sine yakın bir rakam. Şimdi geçen sene mayıs ayında bütçe açığı tedbir alınmasaydı yüzde 10 civarı bekleniyordu. Bu benim değil, piyasanın beklentisiydi. Biz yılı yüzde 5 civarında kapattık, yüksek bir rakam." diye konuştu.

 

Bakan Şimşek, kur korumalı mevduat (KKM) uygulamasındaki son duruma ilişkin de şunları kaydetti: "Geçen sene zirvede neredeyse 144 milyar dolar civarına çıkmıştı zirvede. Şu anda 63 milyar doların altına indi, büyük ihtimalle düşüş hızlanacak. Bakın 44 haftadır üst üste kesintisiz KKM'de düşüş var. Dolayısıyla bu para politikasının çalışmasını engelleyen bir faktördü. Bu, enflasyonu düşürme sürecinde para politikasının etkinliğini azaltan bir faktördü. Şimdi biz bunu gidererek bir sorun olmaktan çıkartıyoruz. Dolayısıyla bugün itibarıyla şirketlerin KKM'deki vergi avantajı son bulmuştur. Yenilemedik. Artık şirketler KKM'den faiz kazanırlarsa normal kurumlar vergisine tabidir, bir istisna yoktur şirketler için. Dolayısıyla teşvik edici olmaktan bugün itibarıyla çıkarttık. Bireyler açısından mevduata, faiz kazançlarına biz bu sene vergi getirdik. Şimdi KKM'den kazanılan faiz gelirleri de vergiye tabi olacak. Dolayısıyla KKM'den çıkış hızlanacak. Onun için bir sene öncesine göre Türkiye gerçekten öngördüğümüzden birçok alanda da iyi."

 

Enflasyondaki düşüşün ücretlere reel olarak yansıyacağını vurgulayan Şimşek, "Bizim için önemli olan enflasyonun bu sene sonunda yüzde 40 civarına düşmesidir. Bu rakam yüzde 75'ten ciddi yavaşlamayı ifade ediyor. Aylık bazda enflasyonda artık yüzde 2'leri konuşacağız, sonra yüzde 1'leri konuşacağız. O zaman ücret artışlarının yani alım gücünün hissedileceği bir döneme girmiş olacağız." diye konuştu.

 

"POPÜLİST SÖYLEMLERE RAĞBET ETMEYECEĞİZ"

 

Şimşek, bu ay maktu vergilerin son 6 ayın enflasyonu kadar artırılacağına dikkati çekerek, şöyle devam etti: "Bütün yükümlülüklerimizi artırırken gelirlerimizi de en az enflasyon kadar artırmamız lazım. Yoksa bütçe dengelerini tutturamayız. Bunu söyleyenler popülizm yapıyorlar. Muhalefet popülist söylemlerde bulunabilir, popülizmi pohpohlayabilir ama biz devlet yönetiyoruz. Biz bütçeyi yönetiyoruz. Biz ekonomik dengelerin tamamını gözetmek zorundayız. Biz bu popülist söylemlere, popülist bakış açılarına, baskılara rağbet etmeyeceğiz. Popülizm bir tuzaktır, bu millete yapabileceğiniz en büyük haksızlıktır. Sanki yoktan bir kaynak üreteceğiz, kabiliyetimiz var psikolojisine ve davranışına girmektir. Yoktan var etmek Allah'a mahsustur. Biz bu dengeleri sağlıklı şekilde gözeterek milletimizin kalıcı refahını artıracağız. Çünkü tek amacımız var, refah artışı ama bir amaç daha var, bu refah artışının daha adil bir şekilde dağıtılması."

 

Programın tek önceliğinin sürdürülebilir yüksek büyüme ve buradan elde edilecek refahın paylaşımı olduğunu vurgulayan Şimşek, "Bütçe dengesizliğini önemli ölçüde gideriyoruz. Gelecek sene çok farklı bir noktada olacağız. Daha çok kayıt dışıyla mücadele ederek, istisnaları azaltarak, özellikle kazandığı halde vergiyi vermekten imtina eden kesimlerle mücadele ederek bütçeyi düzelteceğiz." değerlendirmesini yaptı.

 

"KALICI İYİLEŞME PEŞİNDEYİZ"

 

Orta Vadeli Program'ın uluslararası normlara uygun olduğunun not artışı ve risk primi üzerinden teyit edildiğine dikkati çeken Şimşek, geçen yıl 700 baz puan civarında olan risk priminin 270 baz puan civarına gerilediğini ifade etti.

 

Şimşek, "Aynı dönemde gelişmekte olan ülkelerde risk primindeki düşüş 44 baz puan, Türkiye'nin neredeyse 440 baz puan. Türkiye, gelişmekte olan ülkelere göre 10 katı daha riskini azaltmış. Neden? Çünkü biz uluslararası normlara uygun kurala dayalı bir politika uyguluyoruz. Muhalefetin nasıl bir politika uygulayacağı konusunda varsayımsal bir şeye giremem tabii. Çünkü orada çok parçalı bir yapı vardı. Her biri bir tarafa çekebilirdi. Milletimiz geçen sene büyük ihtimalle onu kredibıl görmediği için oy vermemiş." diye konuştu.

 

Vatandaşın kendilerine inanmasını isteyen Şimşek, vatandaşın ve Türkiye'nin potansiyeline inandıklarını dile getirdi.

 

Bakan Şimşek, "Kolay bir süreç değil. Bizler sihirbaz değiliz. Kolaycı yolları da bilmiyoruz. Kestirme yollarla ilgili hiçbir fikrimiz yok. Çünkü, Türkiye'nin sorunlarına kestirme çözümler yok, kolaycı çözümler yok. Biz kalıcı iyileşme peşindeyiz. Ne dün ne de bugün ne de yarın hiçbir şekilde ne emeklimizi ne çalışanımızı ne asgari ücretlimizi ne memurumuzu, toplumun hiçbir kesimini enflasyona ezdirmedik ve ezdirmeyeceğiz." dedi.

 

"REEL BÜYÜMEDEN FAZLA ASGARİ ÜCRET ARTIŞI YAPILDI"

 

Reel olarak büyümeden her kesime pay vereceklerini, AK Parti hükümetleriyle birlikte asgari ücrette dolar bazında "muazzam bir artış" yapıldığını anlatan Şimşek, şunları kaydetti:

 

"2000-2010 arası ortalama asgari ücret 227 dolar, 2003-2023 arası ortalama 339 dolar olmuş. Haziran 2024 itibarıyla asgari ücret 524 dolar. Tarihin bakın en yüksek zirvelerinden birisini bu dönemde yakalamış. Bu sene reel olarak asgari ücret artmış olacak. Çünkü ocakta asgari ücret artışı yüzde 49. İlk 6 ay enflasyon yüzde 20'lerde olacak. Yılın sonunda da piyasa çok büyük ihtimalle enflasyon yüzde 43-44 olur diyor. Merkez Bankasının üst bandı yüzde 42. Varsayalım ki yüzde 45'in altında bir rakam. O bile reel olarak büyümeden daha fazla asgari ücret artışına tekabül ediyor. Aynı şeyi emeklilerimiz, memurlarımız için söyleyebilirim."

 

"AVRUPA'DA GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERDE EN YÜKSEK ASGARİ ÜCRET BİZDE"

 

Türkiye'de uygulanan asgari ücreti gelişmekte olan ülkelerle karşılaştıran Şimşek, şöyle konuştu: "Asya'daki ülkelere, Endonezya'ya, Filipinler'e, Tayland'a bakın, o ülkelerle karşılaştırın. Gidip Latin Amerika ile karşılaştırın. Brezilya, Meksika, Şili, Kolombiya, bütün bu ülkelerle karşılaştırın. Avrupa'da Bulgaristan, Hırvatistan, Romanya, Macaristan, Avrupa Birliği üyesi ülkelerle karşılaştırın. Polonya hariç, Avrupa'daki gelişmekte olan ülkelerde en yüksek asgari ücret bizde. Latin Amerika'da, Doğu Asya'da, Uzak Doğu'da bize eşdeğer ülkelerden gelişmekte olan ülkelerden bahsediyorum. Türkiye'de asgari ücret düşük değildir. AK Parti hükümetleri döneminde biz asgari ücreti büyümenin bir tık üzerinde artırmışız. Dolar bazında hiçbir hükümete nasip olmayacak şekilde artırmışız. Geçim sorunu var mı? Tabii ki olacak. Kolay değil ama biz refahı artıracağız. Sanayi politikasıyla Türkiye'yi katma değer zincirini yukarı çıkaracağız."

 

"EYT'Yİ MUHALEFET POHPOHLADI"

 

Şimşek, vergi dışı bıraktıkları asgari ücretin bu yıl bütçeye maliyetinin 670 milyar liranın üzerinde olduğunu bildirdi.

 

"Vergi harcaması kalemlerinin başında asgari ücrete verdiğimiz destek geliyor." diyen Şimşek, şu anda firmalara aylık destek verdiklerini söyledi. Bakan Şimşek, "Asgari ücretli kardeşimiz çok çalışıyor. Alın terinin karşılığını almak durumunda. Bu konunun istismarı popülizm içeriyor. Popülizmin Türkiye'yi nerelere getirdiğini gördük. EYT'nin maliyetini gördük. 40'lı yaşlarda milyonlarca insan emekli oldu. Şu anda Avrupa'da ortalama emeklilik yaşı 64,4 civarındadır. Türkiye'de ortalama emeklilik yaşı 52. Bu sene EYT'nin finansmanı maliyeti dahil 724 milyar lira." ifadelerini kullandı.

 

Bir emekliye düşen çalışan sayının EYT ile birlikte 1,6'ya kadar düştüğüne dikkati çeken Şimşek, "Peki meydanlarda EYT'yi kim pohpohladı? Muhalefet pohpohladı. Şu anda yaptıklarının aynısını yapıyorlar. Çünkü Türkiye'nin imkanlarına ve önceliklerine bakmamız lazım. Öncelik istihdamdır, öncelik refah artışıdır ve toplumun bütün kesimlerine daha adil dağılımıdır." dedi.

 

KUYUMCU, DOKTOR, AVUKAT HASILATINI İZAH EDECEK

 

Şimşek, kamuoyu gündemine gelen vergi paketi hazırlıklarına ilişkin de şu bilgiyi verdi: "Yurt dışı merkezli çok uluslu şirketlere asgari yüzde 15 kurumlar vergisi getiriyoruz. Yurt içinde asgari kurumlar ve gelir vergisine çalışıyoruz. Ortalama bir kuyumcunun beyan ettiği aylık vergi matrahı 16 bin 46 lira. Doktorlarımızın 27 bin 376 lira. Bunlar çok düşük rakamlar. Avukatlarımızın beyan ettiği yıllık ortalama matrah ise kişi başı 17 bin 805 lira. Bütün bu alanlarda yetki alacağız. Gidip hasılat tespiti yapacağız. Sonra o hasılata aykırı beyanda bulunanlardan izah isteyeceğiz. Yeni düzenlemenin başında bu geliyor. Bu izahlar tatmin edici değilse gereğini yapacağız. Özellikle gayrimenkul kazançları gibi yatırım fonlarında kar dağıtımını zorunlu hale getireceğiz. Yani gayrimenkul yatırım ortaklıklarının vergi istisnasını kaldırmayı düşünüyoruz. Yap-işlet-devret modeliyle yapılan kamu-özel işbirliği projelerinin kurumlar vergisini yüzde 30'a çıkaracağız. Kripto varlıkları vergi kapsamına alacağız. Bu pakette değil ama bir sonraki pakette muhtemelen borsa kazançlarının da vergilendirilmesine çalışıyoruz. Mevduatı, fonları vergi kapsamına aldık. Tahvilden, bonodan kazanç elde edenleri vergi kapsamına aldık."

 

"KASADA OTURACAĞIZ, HASILAT TESPİTİ YAPACAĞIZ"

 

İşletmelerde artık hasılat tespitine gideceklerini vurgulayan Şimşek, "Sabahtan kapanışa kadar kasada oturacağız, hasılat tespiti yapacağız. Bunu değişik aylarda tekrarlayacağız. Eğer beyan bu hasılatla uyumlu değilse izaha davet edeceğiz." değerlendirmesini yaptı.

 

Şimşek, Türkiye'de 1,1 milyondan fazla kurumlar vergisine tabi mükellef olduğunu belirterek, şunları kaydetti: "Geçen yıl 454 bin firma zarar beyan etmiş. Sembolik kar beyan edenleri de katarsanız, kurumlar vergisi mükelleflerinin yarısından çok fazlası maalesef vergiden kaçınmaya çalışıyor. Türkiye'de 2,6 milyon gelir vergisi mükellefi var. Geçen sene 1,2 milyon mükellefimiz zarar beyan etti. Büyük bir kısmının beyanları ile hasılatları arasında inanılmaz uyumsuzluk var. Biz vatandaşımızın vergi yükünü artırmak istemiyoruz. Biz az kazanandan en az vergiyi almak için bir sistem kurgulayacağız ama çok kazananları uyarıyorum, vergi kaçırma, kayıt dışı çabalarının cezalarını ağırlaştıracağız, denetimleri sıklaştıracağız. Özellikle yapay zekayı daha çok devreye alacağız."

 

Bakan Şimşek, Hazine ve Maliye Bakanlığı olarak kurumlar vergisi mükelleflerinin elektronik ortamda bütün defterlerini inceleyip taslak rapor hazırlayacak bir yapay zeka modülü üzerine çalıştıklarını da sözlerine ekledi.

 

Piyasada konuşulan vergi paketi metninin kapsam itibarıyla kendi süzgeçlerinden geçen bir metin olmadığına işaret eden Şimşek, "Bütün gelen önerilerin bir şekilde toplandığı bir metin piyasada dolaşıyor. Hiçbir zaman bahşişin vergilendirilmesi gündemimizde değildi, hiçbir zaman olmadı. Ne motokurye ne bahşiş konusu şu an pakette yok." diye konuştu.

 

Şimşek, Türkiye'de birçok kesimin vergiden imtina etmeye çalıştığına, bu konuda ciddi kayıt dışılık olduğuna dikkati çekerek, "İstisnaları, imtiyazları kaldırarak, verginin tabanını büyüterek sonuç alacağız. Bütün vergi düzenlemelerinde sadece iki temel ilkemiz var. Bunlar, vergide adaleti tesis etmek, yani çok kazanandan çok az kazanandan az vergi almak. Vergi uygulamalarında etkinliği sağlamak, yani vergi uyumunu artırmak." ifadesini kullandı.

 

"TÜRKİYE, OECD ÜLKELERİ ARASINDA EN DÜŞÜK VERGİ YÜKÜNE SAHİP İKİNCİ ÜLKE"

 

OECD ülkelerinde toplanan bütün vergilerin milli gelire oranının yüzde 34, Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde yüzde 41,2, Türkiye'de ise yüzde 20,8 olduğunu bildiren Şimşek, "OECD ülkeleri arasında en düşük vergi yüküne sahip ikinci ülkeyiz. Türkiye'de ÖTV, KDV gibi bütün dolaylı vergilerin milli gelire oranı yüzde 9,1. AB'de bu oran yüzde 13,6. OECD ülkelerinde yüzde 10,5. Burada sorun doğrudan vergi gelirlerinin Türkiye'de düşük olması. Bizim tercihimiz vergilendirilmeyen alanlardan vergi almak, vatandaşımıza yeni bir vergi yükü getirmek değildir." değerlendirmesini yaptı.

 

"DEPREMİN YARALARINI HALA SARMAYA ÇALIŞIYORUZ"

 

Şimşek, yurt dışı çıkış harcında düzenleme yapılıp yapılmayacağına ilişkin soruyu şöyle yanıtladı:

 

"Yurt dışı çıkış harcı 1963'te getirilmiş. 2001 yılına kadar 100 dolar olarak uygulanmış. Bizim hükümetlerimiz döneminde aşağı çekilmiş, lira cinsinden sembolik bir hale gelmiş. Geçen sene Türkiye çok büyük bir deprem felaketi yaşadı. Bu depremin yaralarını hala sarmaya çalışıyoruz. Geçen sene kamudan 1 trilyon 141 milyar lira bir kaynak deprem için harcandı. Bu sene yine 1 trilyonun üzerinde bir kaynak harcanacak. Eğer uygun görülürse bunun artırılarak, deprem için bir kaynağa dönüştürülmesi taraftarıyız."

 

Taslak çalışmaya göre yurt dışı çıkış harcının öğrencilerden alınmayacağını belirten Şimşek, "Orijinal taslakta zaten 23 yaşına kadar yurt dışı çıkış harcının alınmaması gündemdeydi. Son şeklini bilmiyorum." dedi.

 

"GEÇİCİ DÜZENLEME PEŞİNDE DEĞİLİZ"

 

Şimşek, geçici düzenleme peşinde olmadıklarını aktararak, "Bu pakette iki tane basit amacımız var; Vergide adaleti daha da pekiştirmek, vergide etkinliği, uyumu artırmak. Onun için biz bütçe açığını azaltarak aslında milletimizin ileride karşı karşıya kalacağı yükleri azaltıyoruz. Nesiller arası adaleti sağlıyoruz." diye konuştu.

 

Tasarruf çalışmalarına ilişkin de Şimşek, şu bilgileri paylaştı: "Kamuda harcama disiplini getirdik. 3 yıl boyunca kamudaki genişlemeyi dondurduk. Kamuda genişleme dönemini geride bırakıyoruz. Bazen istisnalar üzerinden alıyorlar, istismar ediyorlar. Depremle ilgili bir konu var. Bak işte şu bina alındı. Yok öyle bir şey. Biz cari harcamaları yüzde 10, mal ve hizmet alımlarını yüzde 10 kestik. Yatırım harcamalarının yüzde 15'ini bloke ettik. Artık net bazda kamuya eleman almayacağız. Net bazda kamuya taşıt girişi olmayacak. Net bazda yeni bina kiralaması, satın alması olmayacak. Deprem nedeniyle büyük risk altında olan okulumuz da hastanemiz de kamu yerleşkesi de tabii ki yenilenecek. Gerektiğinde yeni binalara çıkmaları gerekiyorsa ama biz zaten depremi istisna kıldık."

 

Şimşek, Bakanlık bünyesindeki 300 mal müdürlüğünü kapatma kararı aldıklarını anımsatarak, "O çalışanlarımızı alacağız, yeniden eğiteceğiz ve sahaya denetim, yoklama elemanı olarak süreceğiz. Kayıt dışılıkla mücadele edeceğiz. Defterdarlıkla, vergi dairesi başkanlıklarını birleştiriyoruz. Çalışmamız devam ediyor. Kamuda her anlamda tasarrufa gidiyoruz. Çünkü biz de tasarruf yapacağız. Harcamaları kontrol altına alacağız. Ama tabii ki verginin tabanını da genişleteceğiz, büyüteceğiz." ifadelerini kullandı.

 

Sermaye kazançlarının ilave vergilendirilmesinin ek çalışma gerektirdiğini bildiren Şimşek, "Önerilerden bir tanesi işlem vergisiydi. Sonra işlemin yüzde 40'ına yakın algoritmalarla, robotlarla yapıldığını gördük. Onun arzulanan sonucu doğurmayacağına inandık. Ondan vazgeçtik. Hiçbir alan kayıt dışı kalmayacak. Bütün kazançlar makul düzeyde vergilendirilecek. Detayları belli olmadığı için bu paketin konusu da değil." dedi.

 

"ÇİFT MAAŞ ALMAM MÜMKÜN DEĞİL"

 

Şimşek, kamuda çift maaş uygulamasının sorulması üzerine de "Benim zaten çift maaş almam, başka bir yerde bir görev almam mümkün değil. Ben aslında büyük fedakarlık yaparak bu kamu hizmetini mecburi askerlik hizmeti olarak görüyorum. Ben ülkemi sevdiğim için şu anda bu sorumluluğu taşıyorum. Kişisel anlamda maddi ve manevi olarak büyük bir fedakarlık yaptığım çok net.” diye konuştu.

 

Tasarruf paketine ilişkin düzenlemenin yakında Meclis'e gideceğini aktaran Şimşek, "Nerede görev alırsa alsın, kaç yerde görev alırsa alsın en fazla bir maaş alabilir. O maaşı da şimdi sınırlayacağız. Bir üst limit getireceğiz. Hangi şirkette çalışırsanız çalışın veya kamu adına özel sektöre geçmiş bir şirkette temsil yetkiniz varsa oradan maaş alsanız dahi o maaşın fazlası Hazine'ye gelecek. Dolayısıyla biz Hazine'yi temsilen üst düzey bütün arkadaşları liyakat üzerine görevlendiriyoruz. Bu aslında çifte sorumluluk demek, ilave çalışma demek ve bunun karşılığında bir ücret. O ücreti sınırlayacağız. İsterse 25 yerde çalışsın bir yerden ücret alabilecek. O ücrete de biz üst limit getiriyoruz." diye konuştu.

 

Bakan Şimşek, güvenlik kaygılarına göre bakanların farklı araçlar kullanılabildiğini, zırhlı araç tahsis edildiğini anlattı.

 

"VATANDAŞIN TÜRK LİRASI TERCİHİNDEN KAYNAKLANIYOR"

 

Ekonomi programı çalıştıkça bazı kesimlerin tedirgin olduğunu belirten Şimşek, "Son birkaç aydır Merkez Bankası o kadar döviz almak zorunda kaldı ki bu defa 'bu carry trade' dediler. Bu paranın neredeyse 4'te 3'ü bizim şirketlerin ve vatandaşlarımızın Türk lirası tercihinden kaynaklanıyor. Sanki bu paranın tamamı sıcak paraymış, dışarıdan geliyormuş gibi. Bu kesimlere ne söyleseniz fayda etmez." dedi.

 

Şimşek, Türkiye'nin ekonomi programına ilginin arttığına işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Önümüzdeki dönemde göreceksiniz şu anda sıcak para gibi görünen para uzun vadeli enstrümanlara geçecek. Gelecek sene bu vakitlerde inşallah enflasyon yüzde 30'ların altına inmiş olacak. Türkiye'ye çok daha uzun vadeli, kalıcı fon akışı artmış olacak. Dünya Bankası gibi Asya Altyapı Yatırım Bankası gibi İslam Kalkınma Bankası bu türden bankalarla biz zaten 3 yıllık program yaptık. Bu programlar çerçevesinde ülkemize önümüzdeki 3 yıl, bu yıl dahil 60 milyar doların üzerinde uzun vadeli ve son derece düşük maliyetli kaynak getireceğiz. Sıcak paradan bahsetmiyorum. Ama sıcak para şekil değiştirecek."

 

Enflasyondaki ilk düşüşün haziranda görüleceğini aktaran Şimşek, "Ama enflasyonda esas düşüşü temmuz, ağustos ve eylülde göreceğiz. Ekim ayında enflasyon yüzde 40'lı rakamlara inmiş olacak. Eylül ayında bile inmiş olabilir. Eylül ayı enflasyonu açıklandığında 3 Ekim'de belki 40'lı rakamları göreceğiz." diye konuştu.

 

Mehmet Şimşek, sosyal medya hesabından Türkiye'nin FATF'ın gri listesinden çıkışına ilişkin yaptığı "Başardık" paylaşımının sorulması üzerine de "Biz uçağa binmeden önce bir paylaşım yapmam lazımdı. Ama resmi açıklama sonra gelecekti. Biz oradaydık. Toplantı kapalıydı. Hiç kimsenin bir itirazı olmadı. Biz de tek kelimelik paylaşım yapalım dedik. Gurur duymamız lazım." açıklamasını yaptı.

01 Temmuz 2024 Pazartesi

Merkez Bankası Para Politikası Kurulu Toplantı Özeti'nde, yakın döneme ilişkin göstergelerin yurt içi talebin, halen enflasyonist düzeyde olmakla birlikte, yavaşladığını teyit ettiği belirtildi.


 

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK) Toplantı Özeti'nde, yakın döneme ilişkin göstergelerin yurt içi talebin, halen enflasyonist düzeyde olmakla birlikte, yavaşladığını teyit ettiği belirtilerek, daha yakın döneme ilişkin göstergelerle birlikte tüketim göstergelerine bir bütün olarak bakıldığında, talebin Enflasyon Raporunda öngörülen ölçüde yavaşlamıyor olabileceği ifade edildi.

 

TCMB Para Politikası Kurulunun 27 Haziran'daki toplantısına ilişkin özet yayınlandı.

 

Özette, küresel büyüme görünümü yılın ilk çeyreğinde sınırlı bir iyileşme gösterirken, iş gücü piyasalarındaki sıkılığın devam ettiği bildirildi.

 

Türkiye’nin dış ticaret ortaklarının ihracat paylarıyla ağırlıklandırılan küresel büyüme endeksinin 2024'te yüzde 2 artarak 2023'teki yüzde 1,8'in sınırlı oranda üzerinde büyüyeceği tahmin edildiği ve küresel iktisadi faaliyetin zayıf seyrini sürdüreceğinin değerlendirildiği aktarılan özette, şunlar kaydedildi:

 

"Gelişmiş ülkelerin birinci çeyrek büyüme verileri iktisadi faaliyetteki ılımlı toparlanmayı desteklerken, öncü göstergeler söz konusu toparlanmanın daha çok hizmet sektörü kaynaklı olduğuna işaret etmektedir. ABD ekonomisi büyüme eğilimi diğer gelişmiş ülkelerden olumlu ayrışmaya devam etmiştir. Jeopolitik gelişmeler ve enflasyonda kalıcı düşüş sağlamak amacıyla sürdürülen sıkı para politikaları 2024 yılında küresel iktisadi faaliyetin seyri açısından öne çıkan risk faktörleri olarak görülmektedir.

 

Çekirdek enflasyonun ve enflasyon beklentilerinin yüksek seviyeleri, küresel enflasyonun bir süre daha merkez bankalarının hedeflerinin üzerinde seyretmeye devam edeceğini ima etmektedir. 2023 yılında enflasyonda görülen keskin düşüşe rağmen birçok ülkede, özellikle hizmet enflasyonundaki katılık dikkat çekmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde (GOÜ) faiz indirimleri parasal sıkılığı koruyacak şekilde sürdürülürken, bazı gelişmiş ülke merkez bankaları da faiz indirim süreçlerine başlamışlardır. Ancak, enflasyonda gözlenen katılık, jeopolitik gelişmeler ve emtia fiyatlarına ilişkin risklerin devam etmesine bağlı olarak, merkez bankalarının faiz indirimlerinde temkinli bir yaklaşım izleyecekleri değerlendirilmektedir. Diğer taraftan gelişmiş ülkelerin büyüme ve enflasyon görünümleri ile para politikalarına yönelik beklentiler farklılaşmaya devam etmiş, artan küresel belirsizlik ile birlikte risk iştahı ve GOÜ’lere yönelen portföy akımları son dönemde dalgalı bir seyir izlemiştir."

 

"Türk lirası kredi büyümesindeki yavaşlama devam etmiş, YP kredi büyümesi gerilemiştir"

Özette, yurt içi ve yurt dışı yerleşiklerin Türk lirası varlıklara yönelimiyle piyasada oluşan likidite fazlasının, zorunlu karşılıkların artırılmasıyla birlikte 24 Mayıs sonrasında yerini çoğunlukla likidite açığına bıraktığı ancak bu dönemde likidite gelişmeleri ve Dövizden Dönüşümlü KKM hesaplarından Türk lirası mevduata geçen hesaplarda faizlerin belirgin şekilde gerilemesinin Türk lirası mevduat faizleri üzerinde etkili olduğu bildirildi.

 

Türk lirası mevduat faizlerinin, 24 Mayıs haftasından bu yana 191 baz puan azalarak, 21 Haziran itibarıyla yüzde 56,15 seviyesinde gerçekleştiği aktarılan özette, "Aynı dönemde Türk lirası ticari kredi faizleri 43 baz puan artışla yüzde 63,13 seviyesinde oluşmuştur. Bireysel tarafta, ihtiyaç kredisi (Kredili Mevduat Hesabı hariç) faizleri 44 baz puan azalarak yüzde 76,50 olarak gerçekleşirken; konut kredisi faizleri, yatay seyrini sürdürerek yüzde 44,58 seviyesinde oluşmuştur. Taşıt kredisi faizleri ise son dönemde kampanyalı satışların azalması ile 21,41 puan yükselerek 21 Haziran itibarıyla yüzde 55,31 olmuştur." denildi.

 

Özette, parasal sıkılaştırmanın krediler ve iç talep üzerindeki etkilerinin yakından izlendiği ifade edilerek, şu değerlendirilmelere yer verildi: "Atılan parasal ve miktarsal sıkılaşma adımlarının etkisi ile Türk lirası kredi büyümesindeki yavaşlama devam etmiş, YP kredi büyümesi gerilemiştir. Bu kapsamda, bireysel kredilerin 4 haftalık büyüme oranlarının ortalaması 17 Mayıs haftasından bu yana artarak yüzde 1,44 seviyesinden 21 Haziran itibarıyla yüzde 2,91 seviyesine gelmiştir. Söz konusu orandaki artış temelde ihtiyaç kredisi büyüme oranının yüzde 2,70'den yüzde 3,48'e ve bireysel kredi kartları bakiyesinin yüzde 1,12'den yüzde 3,36 seviyesine yükselmesinden kaynaklanmaktadır. 21 Haziran itibarıyla, konut ve taşıt kredilerinin 4 haftalık büyüme oranlarının ortalaması sırası ile yüzde 0,41 ve 1,18 olarak gerçekleşmiştir. Türk lirası ticari krediler sınırlı ölçüde büyümeye devam etmiş ve 4 haftalık büyüme oranlarının ortalaması yüzde 1,01 olarak gerçekleşmiştir. Kur etkisinden arındırılmış YP ticari kredilerdeki 4 haftalık büyüme oranlarının ortalaması, getirilen sınırlamaların etkisi ile yüzde 4,88'den yüzde 4,13'e gerilemiştir.

 

28 Haziran 2024 tarihinde yapılan düzenlemelerle kaldıraç oranına göre ilave zorunlu karşılık tesisi uygulaması sonlandırılarak makroihtiyati çerçevede sadeleşme adımları devam etmiştir. Ayrıca, piyasa mekanizmasının işlevselliğinin artırılması amacıyla ticari kredilerde erken kapama durumunda bankalarca uygulanabilecek azami ücretlerde değişikliğe gidilmiştir. Yapılan değişiklikle erken kapama ücretinin, kredi faizinin seviyesi ve kalan vadesine duyarlı bir yöntemle belirlenerek ticari kredi fiyatlamalarının daha sağlıklı oluşabilmesi amaçlanmıştır. Böylece, dezenflasyon sürecine ilişkin beklentilerin uzun vadeli ticari kredi faizlerine aktarımı desteklenmiştir."

 

TCMB'nin brüt uluslararası rezervlerinin, önceki PPK toplantı haftasından bu yana 5,38 milyar dolar artarak 21 Haziran 2024 itibarıyla 147,6 milyar dolar seviyesine yükseldiği belirtilen özette, Türkiye'nin 5 yıllık kredi risk priminin (CDS) önceki PPK toplantı haftasından bu yana sınırlı bir miktarda artarak 26 Haziran 2024 itibarıyla 279 baz puan seviyesine yükseldiği kaydedildi.

 

"GÖSTERGELER YURT İÇİ TALEBİN, HALEN ENFLASYONİST DÜZEYDE OLMAKLA BİRLİKTE, YAVAŞLADIĞINI TEYİT ETMEKTEDİR"

 

Özette, Türk lirasının 1 ay vadeli kur oynaklığının 26 Haziran 2024 itibarıyla yüzde 14,52 seviyesine yükselirken, 12 ay vadeli kur oynaklığının yüzde 24,25 seviyesine çıktığı ifade edilerek, "Önceki PPK toplantı haftasından bu yana 3,03 milyar dolar Devlet İç Borçlanma Senetleri (DİBS) piyasasına giriş ve 1,69 milyar dolar hisse senedi piyasasından çıkış olmak üzere toplam 1,33 milyar dolar net portföy girişi gerçekleşmiştir." denildi.

 

2024'ün ilk çeyreğinde iktisadi faaliyetin güçlü seyrettiği bildirilen özette, şu ifadelere yer verildi: "Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYH) verileri, özel tüketimin büyümeye yıllık bazdaki katkısının azalmakla birlikte halen yüksek seyrettiğine işaret etmiştir. Öte yandan, net ihracat 2022 yılının üçüncü çeyreğinden bu yana ilk kez yıllık büyümeye pozitif katkı vermiştir. Çeyreklik bazda ise, aynı dönemde özel tüketimin artışı bir miktar yavaşlamış, net ihracatın büyümeye pozitif katkısı ise önceki çeyreğe kıyasla artış kaydetmiştir. Bu çerçevede, yılın ilk çeyreğinde ücret artışları, firmaların ilave kampanyaları ve öne çekilen talebin etkisiyle yurt içi talep dirençli seyretmiş, net ihracatın katkısı ise hem yıllık hem çeyreklik bazda pozitif gerçekleşmiştir. Böylelikle, büyümenin kompozisyonu açısından daha dengeli bir talep görünümü izlenmiştir.

 

Yakın döneme ilişkin göstergeler yurt içi talebin, halen enflasyonist düzeyde olmakla birlikte, yavaşladığını teyit etmektedir. Nisan ayında perakende satış hacim endeksi, aylık ve çeyreklik bazda düşüş kaydetmiştir. Aynı dönemde, ticaret satış hacim endeksinde daha yüksek oranlı bir düşüş gerçekleşmiş, perakende ticaretin yanı sıra endeksin diğer iki ana kalemi olan motorlu taşıtların ticareti ve toptan ticarette de azalış izlenmiştir. İlk çeyrekte ılımlı artış gösteren hizmet üretim endeksi, nisan ayında aylık bazda düşüş kaydetmiştir. Haziran ayı itibarıyla imalat sanayi firmalarına yönelik anket verileri, iç piyasa siparişlerinde çeyreklik bazda azalış olduğunu göstermektedir. Firma görüşmelerinden edinilen tüketim harcamalarına ilişkin tespitler de iç talepte ilk çeyreğe kıyasla yavaşlamaya işaret etmektedir. Diğer yandan, ikinci çeyrekte iki bayram tatili ve bunlarla bağlantılı idari izinler kaynaklı köprü günlerinin yer alması, talepteki yavaşlamanın seviyesi hakkında net bir görüntü alınmasını zorlaştırmaktadır. Kartla yapılan harcamalar nisan ayında azalırken, mayıs-haziran dönemi dâhil edildiğinde kart harcamalarının çeyreklik bazdaki artışını, hız kesmekle birlikte, sürdürdüğü gözlenmiştir. Diğer taraftan, mevsimsellikten arındırılmış olarak tüketim malı ithalatı, mayıs ayında düşmekle birlikte halen seviye olarak bir önceki yıl ve 2024 yılı ilk çeyrek ortalamasının üzerinde seyretmektedir. Bu çerçevede, daha yakın döneme ilişkin göstergelerle birlikte tüketim göstergelerine bir bütün olarak bakıldığında, talebin Enflasyon Raporunda öngörülen ölçüde yavaşlamıyor olabileceği değerlendirilmektedir."

 

"İMALAT SANAYİ FİRMALARININ GELECEĞE YÖNELİK İSTİHDAM BEKLENTİLERİNDE DÜŞÜŞE İŞARET ETMEKTEDİR"

 

Özette, nisanda sanayi üretim endeksinin, mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış olarak aylık bazda yüzde 4,9, takvim etkilerinden arındırılmış olarak yıllık bazda yüzde 0,7 oranında gerilediği ve çeyreklik bazda da sanayi üretiminin yüzde 4,2 oranında azaldığı kaydedilerek, şunlara değinildi: "Nisan ayında Ramazan Bayramı tatilinin idari kararla uzatılması sonucu gerçekleşen köprü günlerinin de aylık bazdaki azalışta etkili olduğu değerlendirilmektedir. İlave olarak, önceki aylarda yüksek artış kaydetmiş olan tipik olarak yüksek oynaklık sergileyen sektörlerin üretimindeki telafi niteliğindeki düşüşler de aylık bazda sanayi üretimini aşağı çekmiştir. Söz konusu etkiler dışlandığında, sanayi üretiminin ana eğiliminin genel endeksin ima ettiğinden daha kuvvetli olduğu değerlendirilmektedir. İmalat sanayi kapasite kullanım oranı ise haziran ayında aylık bazda 0,4 puan azalışla yüzde 76,2 seviyesinde gerçekleşmiştir. Nisan itibarıyla mevsimsellikten arındırılmış istihdam, çeyreklik bazda yüzde 0,5 oranında artarak 32,6 milyon kişi seviyesinde gerçekleşmiştir. Bu dönemde, işgücüne katılım oranı sınırlı artış kaydetmiş, işsizlik oranı ise 0,2 puan gerileyerek yüzde 8,5 düzeyinde gerçekleşmiştir. Anket göstergeleri ise, imalat sanayi firmalarının geleceğe yönelik istihdam beklentilerinde düşüşe işaret etmektedir."

 

Nisan ayında cari işlemler açığının aylık bazda 5,3 milyar dolar olarak gerçekleştiği, yıllıklandırılmış olarak ise sınırlı bir artışla 31,5 milyar dolara yükseldiği aktarılan özette, söz konusu gerçekleşmede altın ve enerji hariç dış ticaret açığındaki artışın etkili olduğu ifade edildi.

 

Özette, enerji dış ticaret açığındaki iyileşme eğiliminin yavaşlamakla birlikte sürdüğünün gözlendiği belirtilerek, şu ifadelere yer verildi: "Altın dış ticaret açığı ise önceki aya kıyasla nispeten yatay seyretmiştir. Bu dönemde, yıllıklandırılmış hizmetler dengesi fazlası bir önceki aya göre sınırlı düşüş kaydetmiştir. Geçici dış ticaret verileri, mayıs ayında mevsimsellikten arındırılmış olarak ihracatta artışa, ithalatta ise düşüşe işaret etmiştir. Altın ithalatı mayıs ayında tarihsel ortalamalarının üzerinde kalmaya devam ederken, yıllıklandırılmış olarak 22 milyar dolar civarına gerilemiştir. Nisan ayında bayram tatili kaynaklı takvim etkileri nedeniyle artan tüketim malları ithalatı ise mayıs ayında azalmıştır. Mayıs ayına ilişkin geçici dış ticaret verileri haziran ayı için yüksek frekanslı verilerle beraber değerlendirildiğinde, üç aylık ortalama eğilimler, ihracatta görece yatay bir seyir ile ithalatta azalış ima etmektedir. Tüketim malı ithalatının seyri, parasal sıkılaştırmanın iç talep üzerindeki etkilerinin değerlendirilebilmesi açısından, çeşitli diğer göstergeler ile beraber yakından takip edilmektedir.

 

Cari açığın finansmanı tarafında ise, bankacılık sektörünün yıllıklandırılmış uzun vadeli borç çevirme oranı, nisan ayında yüzde 125 seviyesinde gerçekleşmiştir. Söz konusu oran, bankacılık sektörü dışındaki firmalarda yüzde 97 civarında olmuştur. Bu çerçevede, yurt dışı borçlanma imkanlarının bir önceki aya benzer seyrettiği gözlenmektedir."

 

Özette, tüketici fiyatlarının mayıs ayında yüzde 3,37 arttığı, yıllık enflasyonun 5,65 puan yükselişle yüzde 75,45 olduğu anımsatıldı.

 

Yıllık tüketici enflasyonundaki baz etkisi kaynaklı belirgin artışa karşın, bu dönemde çekirdek B ve C göstergelerinin yıllık değişimlerinin ana endekse kıyasla daha ılımlı bir seyir izlediği belirtilen özette, meskenlerde doğal gazda ilk 25 metreküpün bedelsiz olarak kullandırılması uygulamasının sona ermesinin mayıs ayı manşet enflasyonunu 0,64 puan yukarıya çektiği, söz konusu etki arındırıldığında aylık tüketici enflasyonunun sınırlı bir iyileşme kaydettiği aktarıldı.

 

Mayıs ayında hizmet grubunda aylık fiyat artışının yüksek seyretmeye devam ettiği, bu grupta özellikle kira, lokanta-otel ve eğitim kalemlerinin etkisinin hissedildiği vurgulanan özette, şu ifadeler yer aldı: "Mayıs ayında, aylık enflasyon temel mal grubunda sezon geçişine bağlı olarak giyim ve ayakkabıda artarken, dayanıklı mal grubunda yavaşlamıştır. Gıda grubunda aylık fiyat artışı sebze fiyatları öncülüğünde gerileyen işlenmemiş gıda grubunun etkisiyle yavaşlamıştır. Öte yandan, işlenmiş gıda grubunda aylık enflasyon birikmiş maliyet baskıları sonucu ekmek-tahıllar ile süt ve süt ürünleri öncülüğünde güçlenmiş, bu dönemde kırmızı et fiyat artışlarının işlenmiş et ürünlerine olan yansıması sürmüştür. Enerji fiyatları, uluslararası enerji fiyatlarındaki gelişmeleri takiben akaryakıt ve tüp gaz fiyatlarında kaydedilen düşüşlere karşın, 25 metreküp bedelsiz doğal gaz kullanımı uygulamasının sona ermesinin etkisiyle mayıs ayında önemli ölçüde (yüzde 4,91) yükselmiştir."

 

Özette, aylık enflasyonun ana eğilimindeki zayıflamanın mayıs ayında geçici bir kesintiye uğradığı kaydedildi.

 

Mevsimsellikten arındırılmış verilerle B ve C endekslerinin aylık artış oranlarının sırasıyla yüzde 3,2 ve yüzde 3,4 seviyelerinde gerçekleşerek önceki aya kıyasla bir miktar artış gösterdiği belirtilen özette, "B ve C endekslerinde mevsimsellikten arındırılmış üç aylık ortalama artışlar ise, sırasıyla yüzde 3,2 ve yüzde 3,4 ile bir önceki aya kıyasla gerileyerek zayıflama eğilimini sürdürmüştür. Mayıs ayında fiyat artışları; B endeksini oluşturan gruplardan temel mal ve hizmet gruplarında yataya yakın seyrederken, işlenmiş gıdada yükseliş kaydetmiştir. Bu dönemde Medyan, SATRIM ve diğer ana eğilim göstergeleri ile yayılım endeksi de sınırlı bir miktarda artış göstermiştir." ifadelerine yer verildi.

 

Özette, hizmet enflasyonundaki yüksek seyir ve katılık, enflasyon beklentileri, jeopolitik riskler ve gıda fiyatlarının enflasyonist baskıları canlı tuttuğu aktarıldı.

 

Hizmet sektöründe hakim olan fiyatlama davranışının önemli bir atalete ve şokların enflasyon üzerindeki etkilerinin uzun bir süreye yayılmasına neden olduğu belirtilen özette, şu bilgilere yer verildi: "Yıllık enflasyon mayıs ayında, temel mal grubunda yüzde 56,5 olurken, hizmet sektöründe yüzde 95,9 ile yaklaşık 40 puan yukarıda gerçekleşmiştir. Ayrıca, hizmet sektörüne ait yayılım endeksi mayıs ayında tarihsel ortalamasının yaklaşık yüzde 40’ı kadar üzerinde seyrederek, artışların sektör geneline yayılmaya devam ettiğini göstermektedir. Bu bakımdan, yakın dönem tüketici enflasyonu gerçekleşmeleri dikkate alındığında, belirli hizmet kalemlerinde enflasyonun bir süre daha yüksek seyretme riski bulunmaktadır. Mayıs ayı özelinde kira, lokanta-otel ve eğitim kalemleri fiyat artışları ile öne çıkan sektörler olmuştur."

 

"KİRA ARTIŞINI YÜZDE 25 İLE SINIRLAYAN REGÜLASYONUN YAKIN GELECEKTE YÜRÜRLÜKTEN KALKACAK OLMASININ KİRA ENFLASYONUNA ETKİSİ DE YAKINDAN TAKİP EDİLECEKTİR"

 

Perakende Ödeme Sistemi (PÖS) mikro verileri üzerinden takip edilen öncü göstergelerin yeni ve yenilenen sözleşmelerde kira artış oranının, tüketici fiyat endeksindeki mevcut yıllık kira seviyesinin altında olmakla birlikte nispeten yüksek seyrettiğine işaret ettiği bildirilen özette, şu değerlendirmelere yer verildi: "Ayrıca, göstergeler aylık kira artış oranının haziran ayında, kontrat güncelleme oranında beklenen artışın etkisiyle bir miktar yükseleceğini ima etmektedir. Öte yandan, konut fiyatları yıllık artışı nisan ayı itibarıyla yüzde 48,4 seviyesine gerileyerek, reel olarak azalışını sürdürmüş, mevsimsel etkilerden arındırılmış veriler de bu kalemdeki aylık artış eğiliminin son aylarda önemli ölçüde yavaşladığına işaret etmiştir. Konut fiyatlarındaki bu durumun, ilerleyen dönemde kira enflasyonunu sınırlayacak bir unsur olduğu değerlendirilmektedir. Diğer taraftan, kira artışını yüzde 25 ile sınırlayan regülasyonun yakın gelecekte yürürlükten kalkacak olmasının kira enflasyonuna etkisi de yakından takip edilecektir. Kısa vadede kira enflasyonunun yüksek seyrini koruyarak, tüketici enflasyonunda beklenen yavaşlamayı sınırlayacak ana grup olacağı değerlendirilmektedir."

 

Özette, lokanta-otel alt grubunda aylık enflasyonun yüksek seyrinin yemek hizmetlerine bağlı olarak mayıs ayında da sürdüğü vurgulandı.

 

Son aylarda zayıflayan maliyet baskılarına karşın yemek hizmetleri aylık enflasyonunda süregelen güçlü seyrin tüketici enflasyonundaki yavaşlamayı sınırladığı kaydedilen özette, şöyle devam edildi: "Mayıs ayı özelinde fiyat artışı ile öne çıkan bir diğer hizmet kalemi, özel okul ücretlerine istinaden eğitim olmuştur. Geçmiş enflasyona endeksleme eğiliminin yüksek olduğu ve ücret gelişmelerinden de etkilenen özel okul ücretlerinin tüketici enflasyonuna olan etkisinin, fiyat açıklama tarihlerine bağlı olarak, yaz aylarında kademeli olarak yavaşlayacağı değerlendirilmektedir. Öte yandan, eğitim hizmetleri enflasyonunda eylül ayında özel üniversite ücretlerine bağlı fiyat ayarlamalarının etkisinin hissedileceği not edilmelidir."

 

Özette, yurt içi üretici fiyatlarının mayıs ayında yüzde 1,96 oranında arttığı, yıllık enflasyonun 2,02 puan yükselerek yüzde 57,68 olduğu bildirildi.

 

Türk lirasındaki ılımlı seyri takiben üretici fiyatları aylık artışının önemli ölçüde zayıfladığı, yıllık üretici enflasyonunun ise düşük bazın da etkisi ile yükseldiği belirtilen özette, "Ana sanayi gruplarına göre incelendiğinde, enerji fiyatları temelde doğal gaz ve şebeke suyu üretici fiyatlarına bağlı olarak yüzde 3,32 oranındaki artış ile öne çıkarken, ara malı ve sermaye malı başta olmak üzere kalan gruplarda aylık fiyat artışının daha ılımlı seyrettiği izlenmiştir." ifadesi kullanıldı.

 

Özette, uluslararası emtia fiyatlarında ocak ayında başlayan artış eğiliminin nisan ayında ulaştığı seviye sonrasında mayıs ayında bir miktar gerileme kaydettiği aktarıldı.

 

Mayıs ayında küresel enerji fiyatları gerilediği, enerji dışı emtia fiyatları ise arttığı belirtilen özette, şunlar kaydedildi: "Haziran ayının ilk üç haftası itibarıyla emtia fiyatlarındaki düşüş devam etmiş, bu gelişmeyi büyük ölçüde enerji dışı emtia sürüklemiştir. Yılın ilk dört ayında bir miktar güçlenen dış fiyat kaynaklı baskılar son iki ayda sınırlı bir şekilde zayıflamıştır. Küresel Arz Zinciri Baskı Endeksi mayıs ayında tarihsel eğilimine yakın seyretmiştir. Küresel navlun endeksleri son dönemde farklılaşan bir görünüm sergilemiştir. Dünya ve Çin’e yönelik konteyner endeksleri nisan ayı sonrasında artış kaydederken, kuru yük taşımacılık endeksleri görece ılımlı seyirini sürdürmektedir. Mayıs ayında bir önceki aya kıyasla yurt içinde tedarikçilerin teslimat sürelerinde ise kısmi bir uzama gözlenmiştir. Mayıs ayında imalat sanayi PMI verileri gerek girdi gerekse nihai ürün fiyatları endeksinde yavaşlama göstererek, enflasyonist baskıların hafiflediğini ima etmiştir."

 

Özette, haziran ayı Piyasa Katılımcıları Anketi sonuçlarına göre enflasyon beklentilerinin tüm vadelerde düşüş gösterdiği vurgulandı.

 

On iki ay sonrasına ilişkin enflasyon beklentisinin 1,4 puan aşağı yönlü güncellemeyle yüzde 33,2’den yüzde 31,8’e, yirmi dört ay sonrasına ilişkin beklenti ise 1,0 puan aşağı yönlü güncellemeyle yüzde 21,3’ten yüzde 20,3 seviyesine gerilediği bildirilen özette, şu bilgiler yer aldı: “Cari yıl ve gelecek yıl sonuna ilişkin enflasyon beklentileri 0,1 puan ile sınırlı bir düşüş göstererek sırasıyla yüzde 43,5 ve yüzde 25,5 olarak gerçekleşmiştir. Beş yıl sonrasına ilişkin enflasyon beklentisi ise yüzde 11,8’den yüzde 11,6 seviyesine gerilemiştir. Enflasyon beklentileri tüm vadelerde gerilese de mevcut seviyeler enflasyon görünümü üzerinde yukarı yönlü risk teşkil etmeye devam etmektedir. Kurul, enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışlarının öngörüler ile uyumunu yakından takip etmektedir.”

 

“ÖNCÜ GÖSTERGELER ENFLASYONUN YAVAŞLAYACAĞINA İŞARET EDİYOR”

 

Özette, öncü göstergelerin haziran ayında enflasyonun ana eğiliminin Mayıs Enflasyon Raporu öngörüleriyle benzer şekilde yavaşlayacağına işaret ettiği belirtildi.

 

B endeksini oluşturan gruplar incelendiğinde, aylık fiyat artışlarının önceki aya kıyasla temel mallarda daha belirgin olmak üzere hizmet ve temel mallar gruplarında yavaşlayacağının öngörüldüğü aktarılan özette, şunlar kaydedildi: "Gıda grubunda fiyat artışlarının haziran ayında bir miktar hız keseceği değerlendirilmektedir. İşlenmiş gıda alt grubunda ekmek-tahıllar kalemi fiyat artışıyla öne çıkmaktadır. İşlenmemiş gıdada ise kırmızı et fiyatlarında süregelen artışların yerini düşüşe bıraktığı izlenmektedir. Öncü veriler dayanıklı mal fiyatlarının haziran ayında ılımlı seyrettiğine işaret ederken, bu gelişmeyi otomobil sektöründeki fiyat düşüşleri sürüklemektedir. Diğer dayanıklı mallarda fiyat artışlarının sürdüğü izlenmektedir. Hizmet enflasyonunda da yüksek seyir devam etmektedir. Bu grupta kira ve lokanta-otel alt gruplarında fiyat artış eğilimlerinin korunduğu, bayram etkisiyle bu dönemde ulaştırma hizmetlerinde de fiyat artışlarının belirginleştiği dikkat çekmektedir. Enerji grubunda ise fiyat artışının bir önceki aya kıyasla zayıfladığı gözlenmektedir. Bu dönemde şebeke suyu tarifelerinde artış izlenirken, uluslararası ham petrol fiyatlarındaki gerilemeyi takiben düşen akaryakıt fiyatları enerji grubu artışını sınırlamaktadır."

 

Özette, Kurulun parasal sıkılaştırmanın gecikmeli etkilerini de göz önünde bulundurarak politika faizinin sabit tutulmasına karar vermekle birlikte, enflasyon üzerindeki yukarı yönlü risklere karşı ihtiyatlı duruşunu yinelediği vurgulandı.

 

Aylık enflasyonun ana eğiliminde belirgin ve kalıcı bir düşüş sağlanana ve enflasyon beklentileri öngörülen tahmin aralığına yakınsayana kadar sıkı para politikası duruşunun sürdürüleceği aktarılan özette, "Enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörülmesi durumunda ise para politikası duruşu sıkılaştırılacaktır. Para politikasındaki kararlı duruş; yurt içi talepte dengelenme, Türk lirasında reel değerlenme ve enflasyon beklentilerinde düzelme vasıtası ile aylık enflasyonun ana eğilimini düşürecek ve dezenflasyon yılın ikinci yarısında tesis edilecektir." denildi.

 

Kredi ve mevduat piyasalarında öngörülenin dışında gelişmeler olması durumunda parasal aktarım mekanizması ilave makro ihtiyati adımlarla destekleneceği vurgulanan özette, şu ifadelere yer verildi: "Likidite gelişmeleri yakından izlenmektedir. Sterilizasyon araçları, gerektiğinde çeşitlendirilerek etkin şekilde kullanılacaktır. Kurul, politika kararlarını parasal sıkılaştırmanın gecikmeli etkilerini de dikkate alarak, enflasyonun ana eğilimini geriletecek ve enflasyonu orta vadede yüzde 5 hedefine ulaştıracak parasal ve finansal koşulları sağlayacak şekilde belirleyecektir. Enflasyon ve enflasyonun ana eğilimine ilişkin göstergeler yakından takip edilecek ve Kurul, fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda elindeki tüm araçları kararlılıkla kullanacaktır. Kurul, kararlarını öngörülebilir, veri odaklı ve şeffaf bir çerçevede alacaktır."

03 Temmuz 2024 Çarşamba

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, bu yıl dış dengede önemli bir iyileşme sağlanacağını belirterek, "Bunun kalıcı hale gelmesi için enerjide dönüşüm ve yeni sanayi politikası kilit rol oynuyor" dedi.



 

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, sosyal medya hesabından, dış ticaret verilerine ilişkin paylaşım yaptı.

 

Haziranda dış ticaret açığının, geçici olarak, takvim etkisiyle arttığına işaret eden Şimşek, şunları kaydetti: "Geçen yılın aynı ayına göre yıllık açık ise 31 milyar dolar geriledi. Bu yıl dış dengede önemli bir iyileşme sağlayacağız. Bunun kalıcı hale gelmesi için enerjide dönüşüm ve yeni sanayi politikası kilit rol oynuyor. Hedefimiz cari açığın milli gelire oranını kalıcı olarak yüzde 2,5'in altına çekmektir."

 

03 Temmuz 2024 Çarşamba