OECD Başekonomisti Lombardelli, Türkiye'de enflasyonun yüksek olduğunu ancak düşmesini beklediklerini belirtti.


 

Ekonomik Kalkınma ve İş Birliği Örgütü (OECD) Başekonomisti Clare Lombardelli, Türkiye'de enflasyonun yüksek olduğunu ancak düşmesini beklediklerini belirterek, "Politika faizinde mevcut yüzde 50 seviyesinin makul olduğunu düşündüğümüz için politikanın en azından önümüzdeki yıla kadar sıkı kalacağını öngörüyoruz" dedi.

 

Lombardelli, OECD'nin yayımladığı Ekonomik Görünüm Raporu ile Türkiye ve dünya ekonomisindeki gelişmelere ilişkin açıklamalarda bulundu.

 

Türkiye'de yaklaşık son bir yıldır para ve maliye politikasında yapılan değişikliklerin memnuniyet verici olduğunu dile getiren Lombardelli, "Sıkı para ve maliye politikası, enflasyon gibi büyük bir sorun karşısında ekonominin en ihtiyacı olan adım. Türkiye'de enflasyon hala yüksek ancak düşmesini bekliyoruz. Şu an Türkiye'de politika faizi yüzde 50 ve bu seviyenin yılın geri kalanında ve muhtemelen 2025'in ikinci çeyreğine kadar korunması gerekeceğini öngörüyoruz. Ondan sonra gevşeme görebiliriz ancak bu büyük ölçüde enflasyonun seyrine bağlı. Enflasyon beklentilerinin iyi bir şekilde çıpalandığından emin olmak için bu sıkı para politikasına ihtiyaç var." diye konuştu.

 

Lombardelli, Türkiye ekonomisinin 2023'te yüzde 4,5 büyüdüğü bilgisini paylaşarak, bu yıl yüzde 3,4 ve 2025'te yüzde 3,2 büyüme beklediklerini söyledi.

 

Bu kapsamda sıkılaştırıcı adımlar nedeniyle ekonomide bir miktar yavaşlama görüleceğini ifade eden Lombardelli, şu değerlendirmelerde bulundu: "Deprem bölgesindeki yeniden yapılanma ihtiyacına bağlı olarak önemli ölçüde yatırım var. Bunun da talebi artırdığı açık. Ayrıca, küresel ekonomi canlandıkça, Türkiye'nin ihracatının da artmasını bekliyoruz. Dolayısıyla, Türkiye ekonomisine ilişkin iyimser olmak için nedenlerimiz var ancak enflasyonu düşürmek için sıkı politika duruşunun devam etmesi gerekecek. Biz politikada gevşeme beklemiyoruz. Politika faizinde mevcut yüzde 50 seviyesinin makul olduğunu düşündüğümüz için, politikanın en azından önümüzdeki yıla kadar sıkı kalacağını öngörüyoruz."

 

Lombardelli, para ve maliye politikasındaki sıkılaşma adımlarının ekonomiye yansımasının zaman aldığına dikkati çekerek, Türkiye'de de enflasyonun düşmesinin zaman alacağını belirtti.

 

Enflasyonun düşmesi halinde para politikasında bir miktar gevşeme görülebileceğini kaydeden Lombardelli, "Ancak öngörülebilir gelecekte, bu sıkı parasal duruşun sürdürülmesi ve ilave sıkılaşma gerekip gerekmediğinin takip edilmesi önemli." dedi.

 

"EKONOMİK BÜYÜMEDE AVRUPA VE ABD ARASINDA BÜYÜK FARK VAR"

 

Dünyada merkez bankalarının politika faizindeki artışına bağlı olarak enflasyonun beklenenden hızlı gerilediğini aktaran Lombardelli, buna rağmen jeopolitik risklerin enflasyona ilişkin riskler oluşturabileceğini söyledi.

 

Lombardelli, buna rağmen küresel ekonomide bu yıla ilişkin büyüme öngörülerini yüzde 3,1'e yükselttikleri bilgisini verdi.

 

Bazı ülkelerde tüketici talebinin güçlü olduğunu ve iş gücü piyasalarının da beklenenden daha iyi performans sergilediğini dile getiren Lombardelli, "Özellikle ABD ve Hindistan başta olmak üzere bazı ülkelerde büyüme öngörülerimizi yükselttik." dedi.

 

Lombardelli, geçen yıl yüzde 2,5 büyüyen ABD ekonomisinde bu yıl yüzde 2,6 ve 2025'te yüzde 1,8 büyüme öngördüklerini, 2023'te yüzde 7,8 büyüyen Hindistan ekonomisinde ise bu oranın bu yıl ve 2025'te yüzde 6,6 olmasını beklediklerini anlattı.

 

Avro Bölgesi'nin ise 2023'te oldukça zorlu bir yıl geçirdiğinin altını çizen Lombardelli, "Avro Bölgesi'nde Almanya dahil birçok ekonomi resesyona girdi. İleriye dönük baktığımızda, riskler tabii ki mevcut ancak herhangi bir Avrupa ekonomisinde resesyon öngörmüyoruz. Bu yıl Avro Bölgesi'nde büyümenin yüzde 0,7 olacağını hesaplıyoruz. Geçen yılki büyüme ve 2024 öngörümüzü düşündüğümüzde, Avrupa ülkeleri ve ABD ekonomisi arasında büyük bir fark var. Bu farkın 2025'te biraz daha daraldığını göreceğiz. Avro Bölgesi için 2025'te yüzde 1,5 ve ABD ekonomisi için yüzde 1,8 büyüme bekliyoruz." diye konuştu.

 

"AVRUPA'DA FAİZ İNDİRİMİ ABD'DEN ERKEN GELECEK"

 

Merkez bankalarının faiz indirimine ilişkin beklentilerini de aktaran Lombardelli, bazı gelişmekte olan ekonomilerde faiz indiriminin görüldüğünü ancak gelişmiş ekonomilerde merkez bankalarının bu yılın ikinci yarısından sonra faiz indirimine başlayacağını öngördüklerini belirtti.

 

Lombardelli, ülkelerin kendi koşullarına göre faiz indirimi zamanlamasının değişeceğini ifade ederek, şöyle devam etti: "Avrupa'da faiz indiriminin ABD'den daha erken başlayacağını düşünüyoruz ki bu da söz konusu ekonomilerin göreceli gücünü yansıtıyor. Avrupa'da faiz indiriminin yılın üçüncü çeyreğinde başlamasını bekliyoruz ancak gelecek verilere bağlı olarak bu biraz daha erkene çekilebilir. Yılın üçüncü ve son çeyreğinde olmak üzere iki kez faiz indirimi olabilir ancak Avrupa Merkez Bankasından daha hızlı adım da görebiliriz. ABD Merkez Bankasının (Fed) ise faiz indirimine yılın üçüncü çeyreğinde veya sonrasında gitmesini bekliyoruz. Fed'den bu yıl iki kez faiz indirimi öngörüyoruz. Kanada Merkez Bankası da üçüncü çeyrekte faizi düşürmesini beklediğimiz bankalardan. Ancak tüm bu gelişmeler gelecek enflasyon verilerine bağlı. Eğer enflasyon çoğu ülkede beklendiği gibi düşmezse, o zaman bu faiz indirimlerinin biraz ertelenmesi gerekebilir. Özellikle bazı ülkelerde yukarı yönlü olan hizmet sektörü enflasyonu bu noktada önemli. Faiz indirimleri açısından ABD'nin pozisyonu, dolar kuru üzerindeki etkisi nedeniyle birçok ülke için önemli olacaktır. Bu kapsamda, ekonomiler arasında para politikasında gevşeme yönünde daha fazla ayrışma görebiliriz."

 

JAPONYA FAİZ ARTIŞINI DEVAM ETTİREBİLİR

 

Japonya'da tam tersi bir politika beklediklerini söyleyen Lombardelli, "Japonya'da faizde çok yavaş bir artış bekliyoruz. Bu yılın ikinci yarısı ve 2025'te bu artış devam edebilir." öngörüsünde bulundu.

 

Lombardelli, Çin'in pozisyonunun da diğer ülkelere göre farklı olduğuna ve Çin ekonomisindeki zayıflıklara dikkati çekti. Çin ekonomisinde bu yıl sağlam bir büyüme beklediklerini kaydeden Lombardelli, "Ancak büyümenin yavaşlayacağını tahmin ediyoruz ve bu nedenle de para politikasında farklı bir yaklaşım görebiliriz." dedi.

 

DÜNYA EKONOMİSİ 2023'TE YÜZDE 3,1 BÜYÜDÜ

 

OECD Ekonomik Görünüm Raporu'na göre, dünya ekonomisi geçen yıl yüzde 3,1 büyüdü. Büyüme G20 ve OECD ülkelerinde sırasıyla yüzde 3,4 ve 1,7 oldu.

 

Küresel ekonominin bu yıl yüzde 3,1 büyümesi öngörülürken, 2025'te bu oranın yüzde 3,2'ye ulaşması bekleniyor. Büyümenin bu yıl G20 ülkelerinde yüzde 3,1 ve OECD'de yüzde 1,7 olacağı tahmin ediliyor.

 

Geçen yıl yüzde 5,2 büyüyen Çin ekonomisinin bu yıl yüzde 4,9 ve 2025'te yüzde 4,5 büyümesi bekleniyor.

 

ABD ekonomisinde büyüme 2023'te yüzde 2,5 olurken, bu oranın bu yıl ve 2025'te sırasıyla yüzde 2,6 ve yüzde 1,8 seviyesinde olacağı öngörülüyor.

 

Avro Bölgesi'nde ise 2023'teki yüzde 0,5'lik büyümenin bu yıl yüzde 0,7'ye ve 2025'te yüzde 1,5'e yükseleceği tahmin ediliyor.

 

Geçen yıl yüzde 4,5 büyüyen Türkiye ekonomisinde bu oranın bu yıl yüzde 3,4 ve gelecek yıl yüzde 3,2 olacağı hesaplanıyor.

 

OECD'ye göre, ekonomik büyümenin bu yıl Almanya'da yüzde 0,2, İngiltere'de yüzde 0,4, Rusya'da yüzde 2,6 ve Brezilya'da yüzde 1,9 olacağı öngörülüyor.

 

02 Mayıs 2024 Perşembe

TSKB (Türkiye Sınai Kalkınma Bankası), dağıtık güneş projelerini desteklemek amacıyla Dünya Bankası ile 345 milyon dolar tutarında anlaşmalara imza attığını duyurdu.


Bankadan yapılan açıklamaya göre, ekosistem odaklı kapsayıcı kalkınma misyonu ile çalışmalarını sürdüren TSKB (Türkiye Sınai Kalkınma Bankası), Türkiye'nin 2053 net sıfır emisyon hedefine doğrudan katkı sağlayacak "Türkiye Dağıtık Enerji için Piyasa Geçişinin Hızlandırılması Projesi"ni Dünya Bankası ile hayata geçirdi.

 

Hazine ve Maliye Bakanlığı geri ödeme garantisi altında Türkiye'de ilk defa uygulanacak Sonuç Odaklı Proje Programı (PforR) ile özel sektörün iç tüketim ihtiyaçları kapsamındaki elektrik üretimine yönelik dağıtık güneş fotovoltaik yatırım uygulamalarının ve bataryalı elektrik depolama sistemlerinin desteklenmesi hedefleniyor.

 

Avrupa ve Orta Asya Yenilenebilir Enerji Ölçeklendirme (ECARES) programı kapsamında geliştirilen 1 milyar ABD dolar büyüklüğündeki Türkiye Dağıtık Enerji için Piyasa Geçişinin Hızlandırılması Programı; Dünya Bankası kuruluşu Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankasından (IBRD) 300 milyon avro tutarında kredi, IBRD aracılığıyla CTF'den (Temiz Teknoloji Fonu) temin edilen 15 milyon ABD dolar tutarında kredi ve ESMAP'tan (Enerji Sektörü Yönetim Yardım Programı) sağlanan 1,5 milyon ABD dolar tutarındaki hibeyi de içeriyor.

 

Açıklamada görüşlerine yer verilen TSKB Genel Müdürü Murat Bilgiç, projeye ilişkin, "TSKB olarak, Hazine ve Maliye Bakanlığımızın garantisiyle Dünya Bankasından temin ettiğimiz 345 milyon ABD doları tutarındaki anlaşmalar ile Türkiye'nin yenilenebilir enerji kapasitesinin artırılmasına ve bunun verimli bir şekilde değerlendirilmesine önemli düzeyde katkı sunacağız. Bu anlamlı proje ile ülkemizin Ulusal Katkı Beyanı kapsamında, başta enerji sektörü olmak üzere ortaya koyduğu dönüşüm hedeflerine ulaşmasında rol oynamak, sürdürülebilir geleceğimizin temini için de büyük bir önem arz ediyor. Projenin hayata geçmesini sağlayan Hazine ve Maliye Bakanlığımıza daimi destekleri, Dünya Bankasına ise ülkemize ve TSKB'ye duydukları güven için teşekkürlerimizi sunuyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

 

YENİLENEBİLİR ENERJİ ÖNEMLİ STRATEJİK KALKINMA ALANLARINDAN

 

Bilgiç, Türkiye'nin son 10 yıllık dönemde yenilenebilir enerji gücünü 3 katına çıkarmasının önemli bir gelişme ve kazanım olduğunu vurgulayarak, "Yenilenebilir enerji ülkemizin yeşil dönüşümündeki önemli stratejik kalkınma alanlarından biri. Hali hazırda Türkiye'nin mevcut kurulu gücünün yüzde 55'i, yenilenebilir enerji projelerinden oluşuyor. TSKB olarak bugüne kadar sağladığımız finansman destekleriyle ülkemizin yenilenebilir enerji alanındaki kurulu gücünün yüzde 15'ini temsil ediyoruz." ifadelerini kullandı.

 

Son iki yılda finanse ettikleri 280 megawatt'ın üzerinde çatı ve arazi Güneş Enerji Santrali (GES) yatırımları ile sanayicinin elektrik ihtiyacını kendi yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılamasına destek olduklarını aktaran Bilgiç, şunları kaydetti:

 

"Bu yatırımları daha hızlı bir şekilde yatırımcı ile buluşturarak yaygınlaştırmak üzere Dünya Bankası ile imzaladığımız Türkiye Dağıtık Enerji için Piyasa Geçişinin Hızlandırılması Projesi kapsamında, ülkemizin yeşil dönüşümüne ivme kazandıracak yeni bir iş modeli kurguluyoruz. Yenilenebilir enerji gücümüzü artırmak amacıyla, Türkiye'de ilk defa uygulanacak PforR ile iç tüketim ihtiyaçlarına yönelik güneş enerjisi piyasasının genişletilmesi üzerine odaklanacak projemiz, ayrıca bataryalı elektrik depolama projelerini de destekleyecek. Bu kapsamda belirli performans göstergelerinin gerçekleştirilmesi yaklaşımı çerçevesinde sera gazı emisyonlarının azaltılması ve özel sermayenin harekete geçirilmesi boyutlarıyla, somut ve sürdürülebilir program sonuçlarına ulaşmayı hedefliyoruz. Ülkemizin 2053 net sıfır hedefine ulaşmak üzere, bankamızın SBTi (Bilim Temelli Hedefler Girişimi) onaylı net sıfır hedefleri kapsamında, özel sektörün rekabetçi gücünü artırmak için sunduğumuz destekleri arttırmaya devam edeceğiz."

 

ENERJİDE KENDİNE YETERLİLİĞİ ARTIRMAK ÖNCELİKLERİMİZ ARASINDA YER ALIYOR

 

Hazine ve Maliye Bakanlığı Dış Ekonomik İlişkiler Genel Müdürü Kerem Dönmez ise 12. Kalkınma Planı kapsamında, 2053 yılı net sıfır emisyon hedefleri doğrultusunda yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarını değerlendirerek enerjide kendine yeterliliği artırmanın öncelikleri arasında yer aldığını vurguladı.

 

Dönmez, bu çerçevede Türkiye'de yenilenebilir ve temiz enerji kaynaklarının yaygınlaştırılması ve enerji verimliliğinin artırılması için Dünya Bankası ve diğer kalkınma ortakları ile güçlü iş birlikleri kurmaya devam edeceklerini belirtti.

 

Anlaşmaları değerlendiren Dünya Bankası Türkiye Ülke Direktörü Humberto Lopez ise şunları kaydetti:

 

"Dünya Bankası Grubu olarak, Türkiye'nin kalkınmasını destekleyecek çerçeveyi geliştirmek ve yenilenebilir enerji kapasitesini büyütmek üzere özel sermayeyi de harekete geçirecek yatırımları desteklemeyi sürdüreceğiz. Bu desteğin bir kanıtı olarak Dağıtık Enerji için Piyasa Geçişinin Hızlandırılması Projesi, şirketler ve sektörler gibi son kullanıcılar için dağıtık güneş enerjisi pazarını genişletmeye ve bataryalı elektrik depolama pilot uygulamalarına odaklanacak. Bu sayede, proje, sadece iklim değişikliğiyle mücadeleye katkı sağlamakla kalmayacak, aynı zamanda Türkiye'nin enerji güvenliğini de artıracak."

16 Mayıs 2024 Perşembe

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, "Rezervlerimizdeki artış ve artan yabancı sermaye girişleri, tesis etmekte kararlı olduğumuz dezenflasyon sürecine önemli bir katkı sağlayacaktır." dedi.


Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, "Rezervlerimizdeki artış ve artan yabancı sermaye girişleri, tesis etmekte kararlı olduğumuz dezenflasyon sürecine önemli bir katkı sağlayacaktır. Kararlılıkla uyguladığımız programımızın etkilerini hem reel sektörde hem finansal piyasalarda görmeye devam edeceğiz." ifadelerini kullandı.


Yılmaz, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, yabancı yatırımcının programlarına duyduğu güvenle birlikte, ülkeye sermaye girişlerinin artarak devam ettiğini bildirdi.


Bunun bir sonucu olarak, geçen yıl seçim öncesinde 700 puanı aşan CDS risk priminin de düşmeye devam ettiğini, 4 yılın ardından risk priminin 270 puan düzeyiyle en düşük seviyede gerçekleştiğini vurgulayan Yılmaz, yurt dışı yatırımcının 10 Mayıs haftasında Türk tahvillerindeki rekor seviyedeki alımıyla birlikte, hisse senedi ve tahvil piyasası aracılığıyla ülkeye yurt dışından gelen döviz miktarının 22 Mart-10 Mayıs 2024 döneminde nette yaklaşık 6,4 milyar dolar seviyesine ulaştığını belirtti.


Yılmaz, sermaye girişlerinin artmasıyla rezervlerin de güçlenmeye devam ettiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:


"TCMB brüt rezervlerindeki artış 10 Mayıs haftasında bir önceki haftaya göre 7,5 milyar dolara ulaşmış, böylelikle son 3 yıl içindeki en yüksek haftalık rezerv artışı kaydedilmiştir. Böylece 31 Mart yerel seçim sürecinden bu yana, Merkez Bankamızın döviz alımı ve döviz kazandırıcı işlemler sonucunda SWAP hariç net rezervlerinde 42 milyar dolarlık artış olmuştur. Rezervlerimizdeki artış ve artan yabancı sermaye girişleri, tesis etmekte kararlı olduğumuz dezenflasyon sürecine önemli bir katkı sağlayacaktır. Kararlılıkla uyguladığımız programımızın etkilerini hem reel sektörde hem finansal piyasalarda görmeye devam edeceğiz."

16 Mayıs 2024 Perşembe