Rekor sıcaklıklar okyanus ekosisteminde değişimlere yol açıyor

ABD Ulusal Okyanus ve Atmosfer Dairesinde (NOAA) görevli deniz bilimci Prof. Dr. Gregory C. Johnson, geçen yıl deniz yüzey suyu sıcaklıklarının yaklaşık 20 yıllık ısınmaya eş değer bir artış gösterdiğini söyledi.

Giriş: 20.03.2024 - 16:58
Güncelleme: 17.12.2024 - 22:35


 

ABD'deki Maine Üniversitesine bağlı Climate Reanalyzer internet sitesi ile NOAA verilerine göre 13 Mart Çarşamba, günlük ortalama deniz yüzey suyu sıcaklığının 21,2 derece ile rekor kırdığı gün oldu. Bir önceki en yüksek sıcaklık 21,1 derece ile geçen yılın ağustos ayında ölçülmüştü.

 

Avrupa Birliği İklim Değişikliği Servisi Copernicus'un raporuna göre ise şubat ayı, tarihteki en sıcak şubat olarak kayda geçti ve bu durum deniz yüzey suyu sıcaklıkları üzerinde de etkili oldu. Şubat ayı küresel deniz yüzey suyu sıcaklığı ortalaması 21,06 derece ölçülürken deniz yüzey suyu sıcaklığı, ay sonunda günlük 21,09 dereceye kadar ulaştı. En fazla ısınan bölgeler Atlantik Okyanusu ile Pasifik Okyanusu'nun orta kısımları, Hint Okyanusu, Akdeniz ve Karadeniz havzası, Kızıldeniz ve Basra Körfezi oldu.

 

NOAA'da görevli deniz bilimci Prof. Dr. Gregory C. Johnson, AA muhabirine, okyanus suyunun, sanayi devrimi öncesine kıyasla ortalama 1 derece daha sıcak olduğunu ve iklim değişikliğinin kaydedilen aşırı sıcaklıklardaki temel faktör olduğunu söyledi.

 

Okyanus yüzeyinde yaşanan sıcaklık artışlarının 2023'te rekor seviyelerde seyrettiğini hatırlatan Johnson, "Deniz yüzey suyu sıcaklığının 2023'te 2022'ye göre kabaca 0,25 derece arttığını düşünüyorum yani geçen yıl sıcaklıklar yaklaşık 20 yıllık ısınmaya eş değer bir artış gösterdi. Yıldan yıla El Nino ve La Nina hava olayları kaynaklı bazen değişimler olsa da bu, tarihin en büyük sıçramalarından biriydi. Öte yandan sıcaklığın hep böyle seyredeceğini söylemek için henüz erken." dedi.

 

Johnson, dünyanın 2023 öncesinde üç kış boyunca üst üste La Nina kışı yaşadığını ve La Ninaların, gezegeni serin tutarak küresel ısınmanın etkilerini hafiflettiğini, El Nino yılının başlangıcı olan 2023'te ise bu serinlik etkisinin ortadan kalktığını anlattı.

 

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ DIŞINDAKİ FAKTÖRLER

 

Bu tarz dönemsel dalgalanmaların zaman zaman yaşanabileceğini belirten Johnson, iklim değişikliğinin yanı sıra yaşanan çeşitli faktörlerin de bu durumun nedeni olabileceğinin bilim insanlarınca tartışıldığını aktardı.

 

Bu faktörlerden biri olarak, çevreye ve insan sağlığına daha az zarar verdiği için deniz taşımacılığında kullanılan düşük kükürtlü dizel yakıtları işaret eden Johnson, bu yakıtların temiz olmasına karşın güneş ışığını uzaya geri yansıtan aerosoller yaydığını ve bunun deniz yüzeyi sıcaklıklarındaki artışta etkili olabileceğini kaydetti.

 

Pasifik Okyanusu'ndaki Hunga Tonga Yanardağı'nda 2022'de yaşanan şiddetli patlamanın da 2023'teki aşırı sıcaklıkların bir nedeni olabileceği görüşünü paylaşan Johnson, "Bu patlama atmosfere çok fazla su buharı pompalandı. Tabii bu küçük bir etmen ama yine de potansiyel bir katkısı var." diye konuştu.

 

Johnson, okyanuslarda esen rüzgarların zayıflaması sonucu okyanus yüzeyindeki suların derinlere karışamamasının da yüzey suyu sıcaklıklarının artışında bir etmen olabileceğini vurguladı.

 

NOAA olarak yaklaşık 20 yıldır çeşitli robotik teknolojilerle 2 kilometreye kadar derinlikteki okyanus sıcaklıklarını ölçtüklerini anlatan Johnson, "Bu veriler bize sadece okyanusların yüzeyinin değil okyanus derinliklerinin de kilometreler boyunca ısındığını gösteriyor. Antarktika civarında görülen, oldukça soğuk olmasıyla bilinen ve okyanuslardaki sıcaklıkları emen sular dahi ısınmış durumda. Sera gazları sonucu iklim sistemlerine karışan ısının yüzde 90'ı okyanuslara karışıyor." değerlendirmesini yaptı.

 

"YÜZEYDEKİ OKSİJEN DERİNLERE İNEMİYOR"

 

Okyanuslarda yaşanan sıcaklık artışının okyanus ekosisteminde değişimlere yol açtığına dikkati çeken Johnson, şöyle devam etti: "Okyanuslarda yaşanan bu ısınma okyanuslardaki bazı hayvanların kutuplara doğru yönelmesine bazılarının ise daha derinlere gitmesine yol açıyor. Mercan resifleri gibi hareket edemeyen canlıların durumu ise daha farklı. Ekosistemin tamamı için önem arz eden mercan resiflerinde büyük bir kararma görüyoruz. Isınmaya bağlı olarak 'kızıl gelgitler' gibi zararlı alglerin de çoğaldığını söylemek mümkün. Birkaç sene önce benim yaşadığım Seattle bölgesinde bu zararlı alglerin çoğaldığını gördük. Birçok deniz kuşu, deniz memelisi öldü. Ayrıca bu durum çeşitli balıkçılık faaliyetlerini, bazı kabuklu deniz ürünleri avcılığını da etkiledi."

 

Okyanus yüzeyindeki yüksek sıcaklıkların derinlere karışamaması sonucu yüzeyde bir tabaka oluştuğuna işaret eden Johnson, bu tabakadan dolayı planktonların ihtiyaç duyduğu ve derin okyanuslarda bulunan besinlerin yukarı çıkamadığının, yüzeydeki oksijenin de derinlere inemediğinin altını çizdi.

 

Johnson, "Bunun sonucunda derin sularda yaşayan canlıların ihtiyaç duyduğu oksijen azalıyor. Oksijen ihtiyacını karşılamak isteyen bu canlılar yüzeye doğru gelmeye çalışıyor ama maalesef buradaki su, onlar için çok sıcak." ifadelerini kullandı.

 

Okyanusta yaşanan bu değişimlerin sadece okyanusta kalmadığını ve gündelik hayatı dahi etkilediğini dile getiren Johnson, sözlerini şöyle tamamladı: "Deniz seviyeleri yükseliyor ve bu 'güneşli gün seli' olarak bilinen deniz seviyesinin yükseldiği bölgelerde yaşanan gelgitler sonucu oluşan su baskınlarının artması anlamına geliyor. Isınan denizler balıkçılık faaliyetlerini olumsuz etkiliyor ve dünyanın birçok yerinde insanların gelirleri buna bağlı. Dahası fırtınaların şiddeti artıyor çünkü tropik okyanusların yüzeyindeki ısı, daha güçlü kasırgaların dönmesi için gerekli enerjiyi sağlayarak onları daha yıkıcı hale getiriyor. Sonuç olarak tüm bunlar kesinlikle insanların hayatlarını etkiliyor."