Hudson Enstitüsü Kıdemli Analistlerinden Dr. Can Kasapoğlu, Ukrayna, Rusya, İran ve Çin'in yürüttükleri silah sistemi projelerini ve bu silahların özelliklerini kaleme aldı.
Harp ve harekat ortamı giderek daha belirsiz bir hal alırken jeopolitik trendler dünyanın savaş sonrası dönemden savaş öncesi döneme girdiğine dair ciddi emareler sunuyor. Bu yazıda 4 asimetrik kapasiteyi değerlendirerek söz konusu kritik yetenekleri analiz edeceğiz.
- UKRAYNA: BİR MİLYON DRONLUK ORDU PROJESİ
Rusya'nın saldırıları Ukrayna elitini ülke savunması için farklı yöntemler bulmaya zorladı. Özellikle NATO standartlarında 155 milimetre topçu mühimmatındaki dışa bağımlılık sebebiyle Ukrayna Silahlı Kuvvetlerinin harekat bağımsızlığının kısıtlanması Kiev'i asimetrik kapasite geliştirmeye mecbur bıraktı. Bu stratejinin en ilginç çıktısı Ukrayna Silahlı Kuvvetlerinin "Bir Milyon Dron Ordusu" düşüncesini hayata geçirmesi oldu.
Ukrayna'nın Bir Milyon Dron Ordusu projesinin 3 dikkati çekici yanı var. Birincisi, bu proje Ukrayna Savunma Bakanlığının uhdesinde yürütülüyor. Henüz 30'larında bir iş insanı olan Mihaylo Fedorov'un liderliğindeki Ukrayna Dijital Dönüşüm Bakanlığı projenin yürütücülüğünü üstleniyor. Bakanlık daha önce Space X’in uydu interneti olan Starlink’in Ukrayna’ya getirilmesi ve Rus Karadeniz Donanmasının yüzde 30'unun savaş dışı kalmasında büyük rol oynayan Sea Baby su üstü insansız deniz aracı programı gibi kritik işlere imza attı.
İkincisi, Ukrayna’nın dron programı Türkiye dahil olmak üzere diğer NATO ülkelerinden farklılaşıyor. Ukrayna, Bir Milyon Dron Ordusu savunma teknolojisini mümkün kılan dizayn felsefesine insansız uçaktan çok akıllı mühimmat olarak yaklaşıyor. Zira Ukrayna her ay yaklaşık 10 bin düşük maliyetli mini ve First Perseon View (FPV) dron kaybedip daha fazlasını envanterine katmaya mecbur. Projenin üçüncü ve en dikkati çekici yanı ise projenin ciddi bir savunma ekonomisi asimetrisini de beraberinde getirmesidir. Bakan Fedorov sosyal medya platformu X hesabında birkaç 100 dolarlık Ukrayna dronlarının milyonlarca dolar değerinde Rus harp araçlarını imha ettiğini bu asimetriyi ön plana çıkararak yayımlıyor.
- RUSYA VE İRAN: GERAN GEZİCİ MÜHİMMAT SERİSİ
Birçok kişi Geran kamikaze dronlarına bu adıyla aşina olmasa da esasen Geran-1 ve Geran-2, İran Şahid-131 ve Şahid-136 gezici mühimmatlarının Rusya tarafından Ukrayna’ya karşı kullanılan varyantları. Bu satırların yazarının yıkıcı muharip etkilerini Ukrayna’da icra ettiği saha çalışmalarında bizzat müşahede ettiği söz konusu kamikaze dronlar birkaç veçheyle dikkati çekici özelliklere sahip.
Öncelikle bu dronların endüstriyel modelini değerlendirebiliriz. Tahran ve Moskova, Ukrayna’daki saldırıların uzun bir harbe dönüştüğünü doğru tahmin ederek Hazar Denizi üzerinden dron sevkiyatlarıyla yetinmedi ve bugün Rusya içlerinde kalan Tataristan’da müşterek bir üretim tesisi kurdu. Bu üretim tesisinin Rusya için 2 ana yararı oldu. Öncelikle, yılda binlerce Geran’ı envantere kazandıracak kapasite inşa edildi. Ayrıca dronlar sayesinde Rus birliklerinin Ukrayna şehirlerini yüksek operasyonel tempoyla sürekli baskı altına alması sağlandı.
Bu askeri trend, dron harbinin taarruz dominant karakteristiğini de bir kez daha gündeme getirdi. Ukrayna hava savunmasının yüzde 90'ın üzerinde başarı gösterdiği durumlarda bile dronların kritik altyapıya ve sivil yerleşimlere zararı yıkıcı oldu ve olmaya da devam edecek. Dahası, Geran kamikaze dron saldırıları, Ukrayna’nın normal şartlarda manevra birliklerine hava savunma koruması sağlaması gereken Flakpanzer Gepard gibi alçak irtifa uçaksavar sistemlerini şehirlerde kalarak halkı ve altyapıyı korumaya mecbur bıraktı. Sonuç olarak, Rus-İran dron projesi düşük maliyetli gezici mühimmatın ortak üretim projeleriyle yüksek sayılarda nasıl asimetrik etki oluşturabileceğinin çarpıcı bir örneği olarak karşımıza çıkıyor.
- RUS BELGOROD NÜKLEER DENİZALTISI VE POSEİDON TORPİDO
Rus savunma-endüstriyel ekosisteminin deniz harbi alanında geliştirilen ve yakından izlenmesi gereken projelerinden biri de Belgorod nükleer denizaltısı ve söz konusu denizaltıya uyumlu nükleer harp başlıklı saatte 100 knot hıza sahip Poseidon torpidosudur.
Literatürde bir nükleer tsunami benzetmesiyle tanımlanan torpidonun ilk örnekleri geçen yıl hazırlandı. 2027 yılında envantere girmesi beklenen torpidonun mütevazı bir kıyı şehrini tamamen yerle bir edeceği belirtiliyor. Ayrıca nükleer harp başlığıyla Poseidon, uçak gemileri ve stratejik görev grupları karşısında tam bir armageddon silahı olacaktır. Poseidon’un harp başlığının taşıdığı nükleer harp yükünü doğal olarak henüz kestiremiyoruz. Ancak Rus kaynaklarının iddiaları bir hayli ürkütücü görünüyor.
Dizayn felsefesi olarak Oscar 2 sınıfı denizaltılarla benzerlik gösteren K-329 Belgorod denizaltısıysa Rus Pasifik Filosunda yer alan bir özel bir platformdur. 184 metre uzunluğa sahip K-329 Belgorod denizaltı en az 6 adet Poseidon torpido taşıyabilme kapasitesine sahiptir. Denizin yaklaşık 520 metre altına inebilen ve aylarca su altında kalabilen platformun dizayn felsefesi, geleceğin harp ve harekat ortamı trendlerine dair önemli ipuçları sunuyor. Üzerinde taşıdığı robotik mini denizaltı sayesinde "seabed warfare" yani deniz tabanı harbi kabiliyetine sahiptir. Daha açık bir ifadeyle Belgorod deniz tabanında yer alan elektrik kabloları, telekomünikasyon ağları ve enerji altyapıları gibi yüksek değerli hedefleri tahrip edebilir. Böylece Belgorod, Rusya’ya önemli bir sabotaj yeteneği kazandırıyor.
- İRAN VE ÇİN GEMİSAVAR BALİSTİK FÜZELERİ
Önümüzdeki dönemde izlenmesi gereken trendlerden biri de İran ve Çin gemisavar balistik füze programlarıdır. Söz konusu sistemler, esasen Amerika Birleşik Devletleri (ABD) uçak gemisi görev gruplarını ve savaş gemilerini Asya Pasifik ve Orta Doğu'nun Körfez bölgesinden uzak tutmak amacıyla tasarlandı.
Gemisavar seyir füzeleri ve silahlı insansız hava araçlarına (SİHA) kıyasla çok daha yüksek bir dalış hızı ve dik bir yaklaşma açısına sahip olmaları sebebiyle bu balistik füzeler, değerlendirmeye konu bölgelerde donanma varlığına karşı önemli bir tehdit unsuru oluşturuyor. Gemisavar balistik füzelerini Kızıldeniz’de ilk kez gerçek harp ortamında kullanan Husilerden öğrenilen dersler İran ve Çin için büyük önem teşkil ediyor.