Asgari ücret net 17 bin 2 TL, brüt ise 20 bin 2 TL olarak uygulanıyor. 2025 yılında yeni asgari ücret tutarı belli olacak. Peki asgari ücret zammı için beklentiler ne yönde? İşte detaylar...
SABAH Gazetesi Dilek Güngör bugünkü köşesinde asgari ücret zammına ilişkin bir yazı kaleme aldı:
Aralık gelmeden asgari ücret tartışması başladı. Bir kesim (bunun içinde ekonomi yönetimi de var) asgari ücret artışının yüzde 20-25 arasında tutulmasını istiyor. Malumunuz, Orta Vadeli Program'da (OVP) 2025 için hedeflenen enflasyon yüzde 17.5. Bunun bir 'tık' üzerinde bir artışın olması gerektiğini söylüyorlar.
Diğer kesim ise gerçekleşen enflasyon oranında zam yapılması gerektiğini belirtiyor. Bu da yaklaşık ortalama yüzde 45'e yakın zam demek… Birkaç gün önce 126 iktisatçı da Ocak 2025 için öngörülen artışın enflasyon oranı yüzde 25 baz alınarak belirlenmesi ihtimalinin "bilimsel ve sosyal açıdan kaygı verici" olduğunu söyleyen bir açıklama kaleme aldı. Belli ki, bu yıl pazarlık masası zorlu geçecek.
Peki ekonomi yönetimi, yabancı bankası, fonu, akademisyeni bir şey söylüyor da…
Meselenin göbeğindeki patronlar ne diyor?
Birkaç tanesiyle görüştüm. Biri tekstilci, diğeri makineci, öteki restorancı…
Anlattıklarını özetleyeceğim. Ama ondan önce şunu vurgulayayım.
Biliyorsunuz, şu anda asgari ücret 17 bin 2 TL. Bu net işçiye verilen ücret. İşverene maliyetine bakarsanız, brüt 20 bin 2 lira 50 kuruş olan asgari ücrete, 3 bin 100 lira 39 kuruş SGK primi (işveren payı) ile 400 lira 5 kuruş işveren işsizlik sigorta primi kalemleri de eklenince aylık 23 bin 502 lira 94 kuruş oluyor. Üstelik, Türkiye'de asgari ücret son dönemde iyice sembolik hale geldi. Birçok işletme çalışanına asgari ücretin üzerinde maaş veriyor. Bugün gidin, bakın, birçok fabrikada taban ücret 25 bin TL civarında belirlenmiş durumda. Dolayısıyla zaten birçok yerde işçiye asgari ücretin üzerinde maaş veriliyor.
Gelelim patronların söylediklerine…
Onların ağırlıklı görüşü asgari ücretin 22-23 bin lira düzeyine çıkarılması yönünde. Asgari ücretin 2024 yılındaki gibi artırılması, yüzde 45'e yakın oranda yükseltilmesi durumunda birçok fabrikanın ya yurtdışına çıkacağını ya da küçüleceğini söylüyorlar. Yüksek işçi maliyetleri nedeniyle rekabet edemedikleri ülkelerin ihracat pazarlarını tamamen ele geçireceğinden bahsediyorlar. Baktığınızda, haklılık payları da var. Çoğu yerde 'filanca fabrikasını Romanya'ya taşıdı, Bulgaristan'a götürdü' diye duyuyorsunuzdur. Hakikaten de rakamlar gösteriyor. Türkiye'de asgari ücret Avrupa'daki bazı ülkelerin üzerinde… Misal, bizde şu anda kurdan dolayı 500 dolar civarındaki ücret Macaristan'da daha düşük. Romanya'da 450 dolar, Bulgaristan'da 398 dolar, Rusya'da 180 dolar civarında. Türkiye'de asgari ücret Latin Amerika ve Asya ülkelerinin birçoğunun neredeyse iki katı… Hal böyle olunca da bizim Türk patronlar fabrikayı yurtdışına taşımanın maliyetlerini düşüreceğini düşünüyor. Hizmet sektörü gibi emek yoğun işletme sahipleri de en önemli maliyet kalemlerinden biri ücret giderleri olduğu için işçi ücretine yapılacak her zammı 'yol, su, elektrik' olarak üretilen ürüne yansıtmayı düşünüyor.
Açıkçası asgari ücret meselesi "40 katır mı, 40 satır mı?" hali…
Burada işçi, işveren, hükümet kesime büyük bir sorumluluk düşüyor.
Asgari ücretin belirlenmesinde denge iyi kurulmalıdır. Hükümetin Emeklilikte Yaşa Takılanlar'da (EYT) olduğu gibi muhalefetin kışkırtmasına gelmemesi gerekir. Çalışanın yaşamını sürdürecek geliri elbette alması elzemdir. Ama işletmelerin de rekabet gücünü koruyup, üretmeye, istihdam yaratmaya devam etmesi önceliklidir.