İnsan gülsün mü, sinirlensin mi, bilemiyor. Haftalardır, hatta aylardır, gazetemizde defalarca Türk Lirası'ndaki değer kaybının Türk ekonomisinin mevcut koşulları ve temel makro dengelerle örtüşmediğini, TL'deki değer kaybında 'ölçünün kaçmış' olduğunu vurguladım.
Ankara’daki menfur saldırının sebep olduğu 'blast' etkisi, artık kimlerin kulağını açtıysa, birden bire uluslararası finans merkezlerinde, Türk Lirası'nın 'gereğinden fazla' değer kaybetmiş olduğuna dair görüş ağırlık kazanmaya başladı.
Reel sektörde, menfur terör saldırısı sonrasında, dolar-TL kurunun 3.10; hatta 3.20 TL düzeyini bile test edebileceği ölçüde, tüm ülkeyi şok eden bir bombalı saldırının gerçekleştiği düşünülürken; tersine ve aksine, dolar-TL kurunun 2.90 TL altında kapatması ekonomi çevrelerini şaşırttı. Ben ise kendi cephemde, bana danışanlara, bu saldırı sonrasını takip edecek hafta içerisinde, dolar-TL kurunun 2.96 TL'yi kırmamasının önemli olacağını vurgulamaktaydım. Nitekim 14 Ekim Çarşamba günü ise 2.90 TL'nin altını gördü. Ekonomi çevrelerinin beklediğinden daha sert bir aşağı yöndeki düzeltme kimseyi şaşırtmadı dersem yalan olur.
TL'NİN DEĞER KAYBINDA 'ÖLÇÜ' KAÇMIŞTI
Normal koşullar içerisinde, dolar kurunun 2.23 TL olması gerekiyordu. TL'deki 80 kuruşluk 'fazladan' değer kaybının bir müsebbibi ABD Merkez Bankası (Fed). Fed'in küresel sistemde sebep olduğu çalkantı, TL'ye de 40 kuruşluk değer kaybı yaşattırdı. 20 kuruşluk değer kaybı, yangın yeri konumundaki Irak ve Suriye'ye komşu olmaktan, Işid'den, Kırım'ı ilhak etmiş olan Rusya'nın maruz kaldığı ambargolardan kaynaklanıyor. Mısır politikamız nedeniyle Körfez ülkeleri ile aramızdaki görüş ayrılıklarını da ekleyebiliriz. 20 kuruşluk etki ise Gezi Parkı olaylarından bu yana Türkiye'de iç siyasette gözlemlediğimiz gerginlikten kaynaklanıyor. Bu nedenle, eğer Fed'in döviz kurlarını arttırıcı 40 kuruşluk bir etkisi var ise muhakkak ki, geçen haftaki gevşemede, Fed'in pek çok gerekçeye bağlı olarak, 2015 yılında bir faiz artışı kararı alması ihtimalinin giderek zayıfladığına dair beklentinin etkisinden söz edilebilir.
Bununla birlikte, piyasa profesyonelleri, bu derece önemli bir terör saldırısı sonrasında bile dolar-TL kurunda gözlenen gevşemeyi birkaç gerekçeye daha bağlıyorlar. Birincisi, uluslararası finans kurumlarının ve yabancı piyasa profesyonellerinin tutumu. Her şeyden önce, uluslararası finans merkezlerinde, Türk ekonomisinin 'dayanıklılık testi'nden beklenenden daha kuvvetli çıktığı konuşuluyor. Bu nedenle, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) her ay açıkladığı Reel Efektif Döviz Kuru Endeksi'nde, endeksin baz aldığı 2003 yılı verilerine gelecek kadar gerilemiş olması, TL'deki değer kaybında 'ölçünün kaçtığı' (overdose) şeklinde yorumlanıyor. Bu noktada, 14-15 günü dolar-TL kuru 2.90 TL'nin altına gelince, 1.5 milyar dolarlık alım yapmış olan Türk bankalarının talebinin Londra tarafından karşılandığı konuşuluyor.
YENİ MECLİS HÜKÜMET ÇIKARIRSA
Türk bankalarının hazine birimlerindeki yerli profesyonellerinin Londra ve New York gibi finans merkezlerindeki yabancı muhataplarıyla yaptıkları sohbet ve değerlendirmeler, yurt dışı piyasa profesyonellerinin Türkiye için bundan daha karanlık bir senaryo beklemediklerine işaret ediyor. 1 Kasım genel seçimlerinden makul bir süre içerisinde kurulacak bir koalisyon hükümeti ile çıkılacağı beklentisinin de kuvvetli olduğu belirtiliyor.
Bu nedenle de, TL'deki değer kaybının artık fazla kaçtığı ve bu noktadan tekrar TL'ye dönülebileceği, kısmen hisse senedi ve tahvil alınabileceği konuşuluyor. Bu noktada, Fed'in faiz artırımının 2016'ya kalabileceği olasılığı uluslararası piyasalarda konuşuldukça, daha fazla prim gördükçe, ABD doları karşısında aşırı değer kazanmış paralardan birisi olan TL'nin iyi bir düzeltme yapmasının haklı olduğu vurgulanmaktaymış. Gelişmelerin bu yönde devam etmesi ve 1 Kasım sonrası hızla bir hükümet kurulması halinde, dolar-TL'nin önce 2.82-2.78 TL bandına, bu bandın da kırılması halinde 2.70 TL'ye kadar dahi çekilebileceği konuşuluyormuş.