tatil-sepeti

HABER: CANAN BİLGİN

Küresel ekonominin yeni ‘süper gücü’ Çin olabilir mi? ABD Başkanı Donald Trump’ın göreve geldiği ilk hafta Trans-Pasifik Ortaklığı’ndan (TPP) çekilmesi ve korumacı ekonomi politikaları izleyeceğini ilan etmesi üzerine Çin’in küresel ekonomideki ‘süper güç’ olasılığı dünyanın gündemine oturdu. ABD’nin global ekonominin yüzde 40’ını kapsayan ve Asya-Pasifik bölgesinde toplam 12 ülkenin dahil olduğu TPP’yi şekillendirme rolünden vazgeçmesinin ardından birçok analist, Çin’in Asya ve muhtemelen dünya üzerinde hakimiyet kazanacağını savunuyor.

KÜRESELLEŞMEDEN VAZGEÇMİYOR

ABD’nin aksine Çin, bu dönemde küreselleşmeden ve dünyanın geri kalanıyla etkileşimden vazgeçmiyor. Pekin, küreselleşmeyi sadece Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık (RCEP) gibi ticaret anlaşmalarıyla değil, Asya’da altyapı oluşturmayı amaçlayan ‘Tek Kemer Tek Yol’ politikasıyla da benimsedi. Ayrıca Asya Altyapı Yatırım Bankası ve İpek Yolu Fonu’nun küresel ekonomi sahnesindeki rolünü de finanse etmeye başladı. Çin’in insiyatifiyle kurulan ve Dünya Bankası ile Uluslararası Para FonuIMF’ye rakip olması planlanan Asya Altyapı Yatırım Bankası Asya-Pasifik Bölgesi’nde mali işbirliği öngörüyor. Türkiye’nin de kurucu ortağı olduğu banka, Asya’daki enerji, ulaştırma ve alt yapı projelerine kredi desteği sağlamayı hedefliyor. İpek Yolu Fonu ise Asya’da yüksek hızlı tren yolları, köprüler ve limanlar gibi büyük inşaat projelerini desteklemeyi öngörüyor.

ULUSLARARASI KABUL ŞART

Bu politikalar da Çin’in ticari ve ekonomik cesaretinin yanı sıra üstünlüğünü ortaya koyuyor ve ‘yumuşak gücünü’ yaymak için bir araç olarak hareket ediyor. Peki, bütün bunlar Çin’in süper güç konumuna geçtiği anlamına mı geliyor?

Amerikan Forbes dergisine göre, hayır. Çin’in, dünyanın süper gücü olarak ABD’nin yerine geçemeyeceğini ileri süren Forbes, “Küresel bir hakimiyet kurmak için güç boşluğundan ve ekonomik statüden daha fazlası gerekir” diyerek nedenlerini açıkladı:

  • Çin, yıllar önce ‘dünyanın fabrikası’ ve ardından ‘dünyanın köprü kurucusu’ olarak dikkatleri üzerine çekse de ekonomik reform kapasitesi ve finans sektörü Batı dünyasından çok daha az gelişmiş durumda.
  • Finans sektörü, yatırımcılara sürekli olarak kârlı getiriler sağlamıyor.
  • Hizmet sektöründe reformlar yavaş olduğu için de büyüme yavaşlıyor.
  • Ekonomik ortaklıkların uzun vadede uygulanabilirliğine henüz tanık olunmadı.
  • Güçlü yerli kurumların olmaması ve yaptırım eksikliği küresel varlığını zayıflatmakla tehdit ediyor.
  • Ayrıca devam eden sermaye kontrolleri ve finansal liberalizasyon eksikliği, para birimi Renminbi’yi küresel projelerin finansmanında daha az çekici kılıyor.
  • Dahası, Çin’in yaşam standartları Batı’daki yaşam standartlarına yakın değil ve global bir süper güç olmanın ön koşulu olarak para birimi henüz uluslararası kabul edilmiyor.

KISA VADEDE GÖREMEYİZ

Bu koşulların zamanla değişmesinin mümkün olabileceğine işaret eden Forbes, “Ancak kısa vadede Çin’i küresel güçte ‘geleceğin Birleşik Devletleri’ olarak göremeyiz. Batılı ulusların siyasi-ekonomik eğilimleri içe dönük olduğu sürece, küresel bir boşluk ortaya çıkabilir ve Batılı olmayan uluslar hâlâ zayıf kalır” yorumunu yaptı.

ABD ÖRNEĞİ

Hakimiyet statüsünün en çok ticaret yapan veya en hızlı büyüyen ülkelere otomatik olarak verilmediğine dikkat çeken Forbes, “Böyle olsaydı, Japonya 1970 yılına kadar dünyanın süper gücü konumuna sahip olurdu, Tayvan 1980 yılına kadar süper güç olurdu” diye yazdı.

ABD’nin süper güç olmasını örnek gösteren Forbes, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra doların en önemli para birimi haline gelmesiyle ABD’nin de süper güç konumuna yükseldiğini hatırlattı.

BATI TEMKİNLİ

Çin, ‘süper güç’ konusunda ABD’nin II. Dünya Savaşı’ndan sonra elde ettiği küresel destekten yoksun. Pekin, Asya’da bu tür bir desteğin keyfini çıkarırken, kıtada merkez ülke olarak hareket ederken, Batı Çin’e temkinli davranıyor.

TRUMP, PEKİN’E BOL FIRSAT SUNACAK

New York Times ise Trump döneminin iki ülke arasında ticaret savaşları, askeri çatışmalar ve diplomatik krizlere neden olabileceği gibi Pekin’e bol fırsatlar da sunacağını yazdı.
“Çin, ekonomik ve politik açıdan dünyaya daha fazla açılarak Trump’ın başkanlığına tepki gösterirse tam teşekküllü bir süper güç olma şansına sahip” yorumunu yapan gazete, ülkenin küreselleşmenin en büyük faydalanıcılarından biri olduğunu, son 30 yılda yüz milyonlarca Çinli’nin yoksulluktan kurtulduğunu bildirdi.

New York Times, “Trump’ın Trans-Pasifik Ortaklığı’ndan çekilmesi, Pekin’in bölgesel ticareti destekleyerek Doğu Asya’nın ekonomik lideri olarak konumunu güçlendirmesi için bir şans. Çin, Güneydoğu Asya ülkeleri ile serbest ticaret anlaşmasına taraf ve Pekin, Güney Kore ve Avustralya’yı da anlaşmaya katılmaya teşvik etmeli. Japonya, Çin’in dahil olduğu bir ticaret grubunda yer alma konusunda isteksiz. Bu yüzden Pekin Tokyo’yu arkada bırakmalı. Bir Doğu Asya ticaret anlaşması ve yeni resmi ittifak, Pekin’in Doğu Asya liderliğini üstlenmesine ve bölgeyi daha güvenli hale getirmesine yardımcı olacak” değerlendirmesinde bulundu.

Trump’ın iklim anlaşmalarına muhalefeti göz önüne alındığında, Çin’in çevre politikasında da öncü bir rol oynayabileceğine işaret edildi.

KALİFİYE İŞGÜCÜ İÇİN GÖÇMEN ÇEKEBİLİR

ABD Başkanı Donald Trump’ın Meksika sınırına duvar inşa etme ve göç politikası da Çin için bir başka fırsat olarak yorumlanıyor. ABD’nin yeni yönetimi, yetenekli Amerikalıları yurt dışında kariyer aramaya yönlendirirken, dünyadaki vasıflı işçiler de daha iyi bir hayat sürmek için ABD’den başka bir ülke arayışına girebilir. Bu durumda Çin, göçmenlere karşı daha açık bir politika benimseyerek, küresel düzeyde itibarını geliştirirken ekonomisini de genişletebilir. Pekin, ayrıca ABD ile ticaret fazlasını düşürmenin yollarını da düşünmeli.

16 Şubat 2017 Perşembe

Etiketler : Dünya