Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın yeni Başkanı Murat Çetinkaya, ilk basın toplantısına çok iyi hazırlanmış olduğunu göstererek, finans piyasası profesyonellerinden tam not aldı. Uzmanlar, Çetinkaya’nın mesajları ve değerlendirmelerinden faiz indirimlerinin devam edeceği yönünde sinyal aldıklarını bildiriyorlar.
Nitekim, TCMB’nin 20 Nisan’daki Para Politikası Kurulu toplantısından çıkan
50 baz puanlık indirim kararı, piyasa beklentilerini teyit etti ve ilginçtir, başlangıçta dolar-TL kurunun, beklenenin aksine, 2.84-2.80 TL bandında hareket ettiğine şahit olduk. Sonrasında, dolar kurunda beklenen normalleşme gerçekleşti ve kur 2.86-2.84 TL bandına oturdu.
Ancak, hane halkı ve reel sektörün, mevcut döviz kuru düzeyini bir sonraki tırmanıştan önce, bir ‘dinlenme seviyesi’ olarak gördüğünü de ifade etmemiz gerekiyor. Çünkü, 2015 yılı haziran ayında 160 milyar doların üzerini deneyen bankalardaki döviz mevduatı, 2015 yılı aralık ayı sonunda 155.8 milyar dolara, 2016 yılının ocak ayı sonunda ise 149.7 milyar dolara gerilemiş olmasına rağmen, mart ayında yeniden 160 milyar doların üzerine çıkıp, 15 Nisan itibariyle 162.4 milyar dolara dayanmış durumda. Bu rakam, 2002 yılı sonunda sadece 44.3 milyar dolar olan, 2009 ile 2011 arası 100 milyar dolar civarında dolaşan bankalardaki döviz mevduatı için yeni bir rekor anlamına geliyor.
2.5 AYDA 4 MİLYAR DOLARI GEÇEN NET GİRİŞ
Türk ekonomisinin büyüme trendini sürdürmesi ve bilhassa, Türk Lirası’nın, geçtiğimiz ekim-kasım döneminde, uluslararası finans kurumlarının raporlarında 3.3, hatta 3.5 TL düzeyleri 2016 yılı için telaffuz edilmişken, yıl başından bu yana, ABD Doları karşısında en iyi performans gerçekleştiren para birimlerinden birisi olması, bu defa net sermaye girişini gündeme getirdi. 2015 yılında yabancıların portföy pozisyonlarında (hisse senedi, tahvil, repo) 8.5 milyar dolar gibi oldukça yüksek bir net sermaye çıkışına konu olan Türkiye’nin, ocak ayında 500 milyon dolara yakın net sermaye çıkışı devam ederek 13 ayda 9 milyar dolarlık net sermaye çıkışı görmüşken, 1 Şubat’tan 15 Nisan’a kadar ki dönemde, tersine, 4.2 milyar dolara yakın net sermaye girişine konu olması, dolar-TL kurunun 2.80 TL düzeyine doğru gevşemesini izah ediyor.
Hatırlatalım, 2015 yılı eylül ayında ‘gün kapanış kuru’ olarak 3.05 TL’nin üstünü gören ve Cumhuriyet tarihi rekor düzeylerini test eden dolar kuru, 15 Ocak’ta da 3.05 TL’ye yakın bir ‘gün kapanışı’, 20 Ocak’ta da 3.04 TL civarında bir ‘gün kapanışı’ gerçekleşti-rerek, kur düzeyinde rekora yaklaşmıştı. Dolar kurunda 3 ayda 3.05 TL’den 2.80 TL’ye yakın bir seviyeye geldik.
IMF’DEN HEM UYARI HEM TAKDİR
2015 yılı başından 2016 yılı ocak ayı sonuna kadar gözlemlenmiş olan 9 milyar dolara yakın net sermaye çıkışından kaynaklanan risk, IMF raporuna da konu olmuş. IMF uzmanlarının görüşleri, sermaye çıkışlarındaki olası hızlanmanın Türk ekonomisi için risk teşkil ettiğine işaret ediyor ve Türk ekonomisinin dış şoklara karşı kırılganlığının sürmekte olduğu vurgulanıyor. Bu ifadeler, Türk bankalarındaki döviz mevduatının 162 milyar doları aşmasını da teyit ediyor. Demek ki, Türk halkı, Fed’in olası yeni bir faiz artış kararı ile Türkiye’den yeniden net sermaye çıkışı yaşanabileceği ve dolar-TL kurunun yeniden 3 TL’yi aşabileceği riskini hayli kuvvetli görüyor. Nitekim, IMF raporunda da, sermaye çıkışlarındaki hızlanmanın Türkiye için en büyük risk olarak kalmaya devam ettiği işaret edilmiş. Bu nedenle, yapısal nedenlerle düşük seyreden iç tasarruf oranını artırmak ve dış dengesizlikleri düşürmek suretiyle dengelenmesinin Türkiye Ekonomisi’nde önceliğini koruduğu ifadelerine raporda yer verilmiş. Türk hükümetinin, bu bağlamda iddialı bir reform programı açıkladığına işaret edilen raporda tasarrufları, verimliliği ve kadın iş gücünü artırmayı hedefleyen reformlara öncelik tanınması tavsiyesinde bulunulmuş. Raporda, ayrıca IMF Direktörleri’nin Türk yetkililerine 2.5 milyonu aşkın Suriyeli sığınmacıya ev sahipliği yaptıkları ve onları işgücü piyasasına entegre etmeye çalıştıkları için teşekkürlerini ilettiği de belirtilmiş.
02 Mayıs 2016 Pazartesi