Kimi uluslararası finans kurumlarının öne çıkardığı beklentilere ve kimi ekonomistlerin öngörülerine rağmen geniş bir ekonomi çevresinin beklentileri doğrultusunda, TCMB Para Politikası Kurulu (PPK), 2019’un ilk toplantısında para politikası faiz setini değiştirmedi. TCMB, ‘sıkı para politikası’ duruşunun devam etmesi yönündeki kararının gerekçesini izah ederken, son dönemde açıklanan verilerin ekonomideki dengelenme eğiliminin belirginleştirdiğini vurgularken, finansal koşullardaki sıkılığın da etkisiyle iktisadi faaliyetteki yavaşlamanın devam etmesinin altını çizdi.
CARİ DENGEDE İYİLEŞME EĞİLİMİ
Türkiye’nin ihracatta kırdığı rekorlara bağlı olarak, dış talebin gücünü koruduğunu belirten TCMB, cari dengedeki iyileşme eğiliminin sürmesinin beklendiğine işaret etti. Cari dengedeki iyileşme eğiliminin sürmesinin beklendiği ifadesi, TCMB PPK açıklamasına ilk kez girdi. TCMB, ithal girdi maliyetleri ve iç talep gelişmelerine bağlı olarak enflasyon görünümünde bir miktar iyileşme gözlenmekle birlikte fiyat istikrarına yönelik risklerin devam ettiğinin de altını çizdi. Bu çerçevede kurul, enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana kadar sıkı parasal duruşun korunmasına karar verdiğini de vurguladı.
TEMEL AMAÇ FİYAT İSTİKRARI
Fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda elindeki bütün araçları kullanmaya devam edeceğini belirten TCMB üst yönetimi, enflasyon beklentileri, fiyatlama davranışları, para politikası kararlarının gecikmeli etkileri, maliye politikasının dengelenme sürecine vereceği katkı ve enflasyonu etkileyen diğer unsurlardaki gelişmeleri yakından izleyerek, ihtiyaç duyulması halinde ilave parasal sıkılaştırma yapılabileceğini de hatırlattı. TCMB’nin bu kararlı duruşu sonrasında sınırlı bir yurtdışı ve yurtiçi ekonomi çevresinin iddia ettiği 25 veya 50 baz puanlık faiz indiriminin gerçekleşmemesi ile dolar-TL kurunda da 5.4 TL’nin altına doğru bir gevşeme gözlendi.
TCMB NEDEN FAİZİ SABİT TUTMALI?
TCMB Para Politikası Kurulu, üç temel gerekçeden dolayı para politikası faiz setini yılın ilk 6 ayında sabit tutmalı. Birinci temel gerekçe, Türkiye ekonomisi’nin ‘çapa’ ihtiyacı. Gelişmekte olan ülkelerin uluslararası ekonomi çevrelerindeki algılarını etkin bir şekilde yönetmeleri ‘çapa’ olarak tanımlanabilecek başlıklar üzerinden yürüyor. Türkiye’nin 8-10 yıl öncesinde önemli ‘çapa’larından biri, AB’ye tam üye adaylığı ve müzakere’ çapasıydı. AB üyesi ülkelerin sürüklendikleri ekonomik ve siyasi çalkantılar, açmazlar ve bir ölçüde bu çalkantıların da tetiklediği ‘aşırı sağcılaşma’ süreci, Türkiye-AB ilişkilerinde önemli kırılmalara neden oldu. Bugün AB tarafı, enerji arz güvenliği başta olmak üzere Avrasya’nın oyun kurucu bir ülkesi olarak, Türkiye’ye her anlamda ihtiyacı olduğunun farkında. Ancak, Türkiye-AB ilişkilerinin yeniden bir ‘çapa’ya dönüşmesi yakın dönem için kolay gözükmüyor.
Bu nedenle, ‘kamu mali disiplini’ne yönelik başarısı, bütçe dengesi ve kamu borcunun sürdürülebilirliliği Türkiye ekonomisinin küresel algısı açısından önemli bir ‘çapa’ ise diğer bir çapanın da ‘sıkı para politikası duruşu’ olduğu göz ardı edilmemeli.
İkinci temel gerekçe, söz konusu para politikası faiz setinin döviz kurlarına getirdiği sakinlik. Üçüncü gerekçe ise söz konusu para politikası faiz setinin, döviz kurlarındaki dalgalanmayı ortadan kaldırması ölçüsünde, kur artışlarının enflasyona geçişkenliğini azaltması ve Türkiye ekonomisinin enflasyonla mücadelesine katkıda bulunması. Merkez Bankası’nın para politikası faiz seti bir duruş ve mesajdır; bankacılık sistemindeki mevduat ve kredi faiz oranlarına doğrudan bir etkisi yoktur. Tersine, para politikasındaki sıkı duruş sayesinde esas enflasyon ne kadar hızlı aşağı gelir ise mevduat ve kredi faiz oranları da o kadar hızlı aşağı iner.
Bu nedenle, Para Politikası Kurulu’nun haziran ayına kadar politika faiz setine dokunmaması yerinde olacak.
21 Ocak 2019 Pazartesi